Özümüz

149

Bu yolundan sapmış, normalinden aşmış ve taşmış olan sabrımızın son neferini bile tetikleyen batı görüşü kahra doğru istikametini belirlemiştir. Hiçbir millete uygun olmayacak şey, bize sanki onsuz yapamayacak gibi hissettirilmesidir. Ardından camiden bir sela okunur: ”Vefat eden merhum Osmanlı’nın oğlu Türkiye’dir. Dost, yakın ve akraba ülkelerine duyurulur.”

Her ırktan insanın kaynaştığı yer olarak bilinen Amerika’daki zenciler, eski kölelik günlerinden uzakta görünüyorlar. Ama boyunlarında görünmeyen esaret halkalarını anlamak zor değil. Evet, dünyanın en gelişmiş yerlerinden birinde hala derinizin rengine göre muamele görüyorsunuz.

Bu şekilde davranan insanların bize verdikleri aklı ilah edinmeyi farz eylemekse geçmişte onlardan olmayıp gerilediğimiz sebebinden şimdi onların her düşüncesi bizleri ilerleteceği fikridir. Bir şeye körü körüne inanmak bu olsa gerek.

Alışılmış ve benimsenmiş bütün durumlara karşıt görüş çıkarıp bunlara uyabilecek ve uyamayacakları düşman haline getirip halk kardeşliği diye tutturanlar; alın size halk kardeşliği!

Kültürümüze asla yakışmayacak utanç dolu şeyleri kabullenmemiz bize atıla geri kafalı iftiralarına örnektir. Onların her türlü özgürlüğü varsa bizimde isyan özgürlüğümüz var.

Absürt fikirler ortaya atıp, gençleri buna özendirip, zaten onlar gibi olmak için can atan yaşıtlarımızın tamamen kendi milletinden utanır hale gelmesi yüz karalıktır. Kananlar, ah kananlar… Yoktur diğerlerinden farkları.. Doğruyla yanlışı ayırt edemeyen ya cahildir ya çocuk.

Geçmişten beri hep karıştırılan bir şey vardır: Gelişmek ve ilerlemek, taklitçilik ve çalmaktan değil, özgünlük ve yaratmaktan geçer.

Nefse yenildiğimiz kadar düşmana yenilmemişizdir. Ya bize rahatlığı ya da güzelliği sunmuşlardır. Oysaki hepimiz zorluğa göğüs germiş, rahatlıkta gevşemiş ve hiçbir önemi olmayan güzellikte serpilmişizdir.

İşte o yüzden özünü kaybeden geri dönmemiştir.