Ötüken Neşriyat’tan Muhteşem İki Eser:

64

Goethe
Faust
Tragedya

Alman edebiyatının zirvedeki ismi Johann Wolfgang Von Goethe (1749-1832); aynı zamanda ressam,
bakanlık yapmış siyâset ve devlet adamı idi. Tabiat âlimi ve farklı disiplinlerde
bilgi sâhibi olması sebebiyle de ‘hazerfen
olarak anılırdı.

Fakir ve inançlı bir âilenin evlâdı olarak dünyaya
gelen, ilâhiyat sâhasında Dr. unvanına sâhip olan Faust’un ifsânevî hayatının
anlatıldığı ‘Faust’ isimli eser, Batı
halk kültürü ve edebiyatında en kalıcı eserlerden biridir. Goethe, ortaçağda
yaşayan, büyücülük yapan, bilgi ve güç elde etme karşılığında ruhunu şeytana
satan efsânevî bir şahsiyet olan Faust’u en başarılı ve etkili bir şekilde
kaleme almıştır. Eser, tiyatro, opera ve bale olarak da sahnelendi. Tema;
Faust’u lânetleyen, yücelten, kötü bir sonla bitiren, antik ve çağdaş
anlayışlarla da kaleme alındı.

Goethe ve en önemli eseri Faust, yerli ve yabancı pek
çok felsefeci, yazar ve edebiyat araştırmacısı, münekkidi tarafından olduğu
gibi, ülkemizin önde gelen Goethe uzmanı Senail
Özka
n tarafından da geniş ve derin bir şekilde incelenmiştir.

Senail Özkan Almancadan tercüme ettiği Faust isimli esere yazdığı
önsözde; ‘Tercüme cesâret ister. Çünkü
muhataralı
(tehlikeli – korkulu) bir iştir. …
Dünya edebiyatının zirvesi sayılan Faust trajedyasını tercüme etmekse, benim
için hakîkaten bir cüret meselesiydi. İtiraf edeyim ki Erol Kılınç Bey’in
ısrarları olmasaydı. Elinizdeki tercüme olmayacaktı
’ diyor. Bu ifâdeleri, ‘tercümede noksanlık ve hatâlar varmış gibi düşünüp, okuyucudan mâzur
görülme talebinde bulunmak
’ şeklindeki yorum, âdil bir hüküm olmaz.

Kelime kelime tercüme, okuyucuya işkencedir, azap
verir. Mütercim, müellifin söylemek istediklerini, kurduğu cümlelerin, hatta
kullandığı kelimelerin derinliklerine inip ne demek istediğini anlayacak, hattâ
hissedecek, anladığı ve hissettikleriyle kendi dil zevkine göre cümleler
oluşturup Türkçeye çevirecektir. Bunu yaparken gerekirse asıl metinden, mânâ
kaybna sebebiyet vermeyecek şekilde bir miktar da uzaklaşmayı kendisine tabîi
bir hak olarak görecektir.

Necip Fâzıl üstâdımızın; ‘bir dil kanunumuz olsaydı, seceresi temiz kalem erbabı bulmak
imkânsızlık ölçüsünde zordur
’ sözünün ‘mutlak
doğru
’ olduğunu kabul eden bu sayfanın hazırlayıcısı, Senail Özkan’ın tercümesine gönül rahatlığıyla 100 üzerinden 100 puan
vermenin hakşinaslık olduğu kanaatindedir.

En mükemmele ulaşmak için ekipteki bütün elemanların
gayreti ve Ötüken Neşriyat’ın maddî fedakârlığıyla meydana gelen eser sâdece muhteva
ve tercüme açısından değil, göz kamaştırıcı bediiyatı ile de hayranlık
uyandırıyor. Gravürlerle zenginleştirilen sayfalar görülmemiş üstün bir estetik
anlayışıyla düzenlenmiştir.

Yetersiz kalan târifleri tamamlamak için kitabın arka
kapak içindeki satırları sunmak gerekecek:

‘Bu çevirinin
hazırlıklarına

 2009 yılında başlanmış

  ilk
mısralar 26 Kasım 2016 târihinde

tercüme edilmiştir.
Eser, 25 Ağustos 2020’de

yayınevine teslim
edilmiş, 26 Ekim 2021’de

son tashihleri
işlenerek baskıya hazır hâle getirilip

 Aralık 2021’de 1000 adet basılmak üzere

  matbaaya
gönderilmiştir.

  Kitabın
ilk neşri, 18 x 26 santim ebadında,

 kuşe kâğıda basılı 170 gram şömizle muhafaza
edilen

brillanta kumaş dokulu
sert kapak içinde

90 gram vivid kâğıda
yapılmıştır.

 Metinde Broadsheet (gövde), Amador (başlıklar)

 ve Baskerville (önsöz, epilog fontları

kullanılmıştır.

Kitaplık rafına değil, gümüş ve altın yaldızlı seramik
ve porselen objelerin sergilendiği camlı vitrinlere lâyık eserin arka kapak
yazısı:

Goethe’nin, 16.
yüzyılın ilk yarısında yaşamış George Faust isimli magusun etrafında şekillenen
fakat aynı zamanda demonlarla sözleşme akdetme, simya yoluyla unsurları
dönüştürme gibi antik motiflerle de beslenen bir Alman halk efsânesine dayalı
Faust tragedyasına 1773 yılından itibâren çalışmaya başladığını birtakım
belgelere dayanarak söyleyebiliyoruz.

İlk fragmanlar ise
1790 ilkbaharında neşredilmiştir. Yıllar boyunca sahne sahne çalışılan eserin
ilk kısmı, bugün de muhafaza edilen düzeniyle, 1808 yılında Goethe
Külliyatı’nın sekizinci cildi olarak Tübingen’de J. G. Cotta tarafından
basılmıştır. İkinci kısmın da dâhil edildiği 12.111 mısradan oluşan bu büyük
edebiyat anıtının nihâyete ermiş yayımı ise 1832’de şâirin ölümünden sonra
gerçekleşebilmiştir.

Şâirler Prensi’nin
hayatının altmış yılına yayılan Faust, dünya edebiyatının şahikalarında yer
alan, insan zihninin bir mitoloji kataloğu içinde harmanlanan derinlikli
hâllerinin hepsine temas edilmiş muhteşem bir epik tragedyadır. Eser bize, daha
yüce olana ulaşmak isteyen sancılı insan ruhunun sihir, simya ve şeytanî
güçlerin anaforunda kayboluşu, taşıdığı ikilikten yakalanıp uçuruma sürüklenişi
ve nihâyet Tanrı’nın, bütün nakısaları içinde bu ruhu takdir edişinin kusursuz
bir anlatısını ve dayandığı arkaik halk hikâyesinin çok ötesine geçen mütekâmil
uyarlamasını sunar. Böylece, Shattuck’un değerlendirmesiyle; ‘Faust’un büyüklüğü, insanın yüceliğinin
aynı zamanda zayıflığını da kapsıyor olması ve göz kamaştırıcı şiir sanatında
yatar.’ Goethe, folklorun, târihin ve mitlerin yeknesak ve yalın irfanından bir
edebî heykel inşa etmiştir. Şâiri tarafından nazım türlerinin hemen hepsinin
denendiği Faust, büyük Rus şâiri Puşkin’in ifâdeleriyle ‘eşi benzeri olmayan
bir eserdir. Alman edebiyatının en yüksek ifadesidir ve tıpkı Dante’nin ‘İlâhî Komedya’sı gibi kendi başına bir
dünyâdır, başka hiçbir eserle kıyas edilemez […] Shakespeare’in eserleri gibi
başlı başına bir kozmostur […] Bu eserde Leibniz, Kant, Lessing, Herder […]
dâhil olmak üzere bütün Alman filozoflarını toplayın, bunların hepsinden daha
fazla düşünce, daha orijinal fikirler, daha fazla felsefe mevcuttur. Faust
hayatın gerçek felsefesidir.’

303 sayfalık eserin ilk 226 sayfalık bölümün hemen her
sayfası muhteşem gravürlerle zenginleştirilmiş ana metin, son 72 sayfasında
eserin mütercimi Senail Özkan’ın
epiloğu (sonuç bölümü) yer alıyor. 

 

  

SENAİL ÖZKAN:                                                                    

1955 yılında
Gümüşhane’de doğdu. 1974’te başladığı Hacettepe Üniversitesi Elektronik
Mühendisliği Bölümü’nden 1978’de ayrılarak Almanya’ya gitti ve burada
1979-1985 yılları arasında Bonn Üniversitesi’nde Felsefe, Alman Edebiyatı ve
Sosyoloji tahsil etti. 1998’de Türkiye’ye dönen Senail Özkan, Felsefeci,
yazar ve mütercim olarak çalışma hayatını devam ettirmektedir. Mevlâna ve
Goethe (2006), Nietzsche: Kaplan Sırtında Felsefe (2004), Schopenhauer:
Paradokslar Üzerinde Raks (2006), Aşk ve Akıl Doğu ve Batı (2006), Ölüm
Felsefesi (2013) gibi telif eserlerinin yanı sıra Goethe’den Doğu-Batı Divanı
(2009), Genç Werther’in Istırapları (2014), Faust (2022); Hammer’den İstanbul
ve Boğaziçi 1 (2011); Katharina Mommsen’den Goethe ve İslâm (2012), Goethe ve
Dünya Kültürleri (2015); Annemarie Schimmel’den Yunus Emre ile Yollarda
(1999), Ben Rüzgârım Sen Ateş (1999), Muhammed İkbal (2007), Şark Kedisi
(2009) gibi tercümeleri neşredilmiştir. Doğu-Batı Divanı tercümesiyle Türkiye
Yazarlar Birliği’nin Tercüme armağanına (2009), tercüme ve telifleriyle Türk
kültürüne katkıları dolayısıyla Star Gazetesi tarafından verilen Necip Fâzıl
Kısakürek Ödülü’ne (2015) lâyık görülmüştür.
  

 

 

 

Faustun Tahlil ve
Tefsiri

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve
Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmış olan Burhanettin Batıman (1909-1960) tarafından telif edilen, Göktürk Ömer Çakır tarafından yayına
hazırlanan eser, sert kapak cilt içerisinde, 17 x 24 santim ölçülerinde, Ivory
kâğıda basılı 690 sayfadır. 2022 yılında okuyucuya sunulmuştur.

Goethe’nin uzun yıllar çalışarak kendisini seçkinliğin
doruğuna yerleştiren âbide eserin künhüne varabilmek için tefsir, yorum ve
açıklamalara ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Müellif eserini bu maksatla
hazırlamıştır. Çalışma, ilk olmadığı gibi son da değildir. Edebî ve felsefî
eserlerdeki aşılamayan belirsizliklerin sebebiyet verdiği düşünce fırtınası,
böyle bir ihtiyacı okuyucunun önüne koyuyor. İnsanoğlu; parçası olduğu tabiatın
işleyişi hakkında son derece sınırlı bilgilere sâhiptir. Gidenin asla geri
gelmediği hayat ötesi âlem hakkında ise, tahminde bile bulunamamaktadır. Dr.
Faust; felsefeden dine, astronomiden tıbba kadar birçok sâhada, bilgi sâhibi olan
fakat sâhip olduğu bilgilerle tatmin olamayan, daha fazlasını isteyen bir
karakterdir. Bunun için varlığına inanılan fakat gücü ve ulaştırabileceği son
hakkında hiçbir bilgiye sâhip olunamayan şeytanla işbirliği yapmayı göze
almaktadır. ‘Faust’un Tahlil ve Tefsiri
isimli kitap, Goethe’nin Faust’unu okuyanları, zihin tusunamilerinde harap
olmaktan kurtaracak güvenilir bir limandır. Aksi takdirde Faust’un düştüğü
girdapta kaybolması kaçınılmaz olacaktır. İşte o girdaplardan biri: ‘Dr. Faust, tıp bilgisiyle hasta bedenleri
iyi edebileceğini fakat bedenî varoluşun sonsuzluğu konusunda hiçbir şey
yapamayacağını ve Allah gibi yoktan var edemeyeceğini bilmektedir. Yine de
araştırmaktan vazgeçemez
.’… “Faust,
insanlığın dramıdır. İnsanlık ise binlerce cephesi olan bir muammadır. Bu
muammayı tamamıyla halletmek, insan gücünün hudutları dışında olmakla berâber,
Tanrı kıvılcımı taşıdığını iddia eden ‘âdemoğlu’ bu ‘sert lokmayı’ çiğneyip
öğütmeye çalışmaktan hiçbir an geri kalmamıştır
.”

Eserden tadımlık bir bölüm:

Faust’u âdi sevgi ve
bayağı zevklerle oyalayarak bağrındaki iyi ruhu öldürmek, ideal ve irâdesini
baltalayarak kendisine kul yapmak için Mefistofeles’in giriştiği ikinci büyük
teşebbüs, zindan ve idamla neticeleniyor. Ruhunda yüksek bir gaye ve ilâhî kıvılcım
taşıyan, Tanrı’ya; ‘karmakarışık’ dahi olsa kulluk eden, ‘karanlık isteğinde
doğru yolu tamamıyla müdrik olan’ Faust’u Tanrı’dan uzaklaştırmak, ‘iyi ruhunu’
öldürerek hayvan mertebesine, hattâ hayvandan daha aşağı bir seviyeye indirmek
ve ‘severek toprak yedirmek’ için Prolog’da tutuştuğu bahsi Mefistofeles bu
sefer de tamâmen kazanamamıştır. Şeytan, Faust’un Gretchen’i baştan çıkardıktan
sonra derhâl unutacağını, daha fazla maddî zevkler tadabilmek hırsıyla diğer
mâsum kızları da iğfale çalışacağını, zevk ve sefa içinde ‘yaşayıp kalacağını’
ümit etmişti 1âkin bu ümit ve gayretleri boşa çıkmıştır. Zira aşkına sâdık
kalan Faust, yaptıklarına pişman olmuş, felâketten felâkete sürüklediği zavallı
Gretchen’i kurtarmak için hayatını bile tehlikeye koymaktan çekinmemiştir. Bu
hareket de gösteriyor ki Şeytan’la yaptığı mukaveleye ve uzun arkadaşlığa
rağmen Faust’un bağrındaki iyi duygular tamamen sönmemiş, ‘Mağara ve Orman’
sahnesinin son mısralarında Mefistofeles’in iddia ettiği gibi, tamamıyla
‘şeytanlaşmamış’tır Aynı zamanda Faust’un bu hareketi Gretchen’i sırf maddî
zevkler tatmak arzusu ile değil, bilakis bambaşka bir duyguyla, hayat yaratan
ve cinsin idâmesini temin eden müspet ve ilâhi bir aşkla sevmiş olduğunu ve bu
sevginin el’an mevcut bulunduğunu ispat ediyor. Yüksek uğraşmalarında çok kere
yanılacak ve kötü yollara sapacak olan Faust’un Gretchen’e karşı gösterdiği
sadakat bilhassa Tanrı’nın affına ve ebedî necata mazhar olabilmesi için büyük
bir şefaat yerini tutacaktır. Bunu şimdiden tahmin etmek mümkündür. Faust’un
büyük âlemde geçireceği imtihanların başlangıcını teşkil eden Gretchen
faciasının sonu aynı zamanda ileride mazhar olacağı ilâhî affa da bir
işârettir. ‘Ebedî kadınlığın’ zavallı
bir timsâli ve hazin bir kurbanı olan Gretchen, varlığını ve mukaddes
duygularını Faust uğrunda fedâ ederek bağrındaki iyi ruhu uyandıracak ve onun
kurtulmasını temin edecektir. Bu bakıma göre ‘Zindan’ sahnesi Faust’un dünya
yolculuğunda bir dönüm noktası teşkil ediyor.
(s: 276)

Goethe’nin, dünya klâsikleri arasında yer alan Faust
isimli eseri, muhtevâsının çok zengin felsefî derinliği sebebiyle pek çok
farklı yorumla yüzlerce defa yeniden incelenmiş, dünyanın birçok ülkesinde çok
farklı yorumlarla sahnelenmiştir. Eserin sahnelenmek için değil, düşünerek
okunmak için yazıldığı belirtilmesine rağmen, sahne oyunları da büyük âlâka
görmüştür.

 

Faust’un ilk bölümü veya Faust 1 olarak bilinen ‘Faust
Trajedisi’, Goethe’nin 1808 yılında yayımladığı eserdir. Alman Edebiyatı ve
Faust geleneğinin en önemli ve çok alıntılamalı eserlerinden biridir. Drama,
birçok defa târihi Doktor Faustus hikâyelerini oluşturan diğer yazarlar
tarafından ele alınmakta ve bu hikâyeleri, insanlığın temsili konusunda Faust
2’de genişletmektedir.

Faust’u
ana metinden okumak cesaretine sâhip kişilere kolaylık olması bakımından
eserdeki figürleri şöylece özetlemek mümkündür:

Üç Melek: Raphael, Gabriel ve Michael; Mefisto: Şeytan; Faust:
İlim adamı; Wagner: Faust’un
asistanı; Öğrenci: Faust’un
öğrencisi; Büyücü: Mefisto’nun
hizmetçisi; Margarete (Gretchen): Genç
bir kadın,   Faust’un sevgilisi; Marthe: Gretchen’in komşusu, Lieschen:
Gretchen’in tanıdığı, Valentin: Gretchen’in erkek kardeşi.

***

Bir ortaçağ efânesi olan Faust temasını
işleyen Alman, Fransız, İngiliz, Rus, Amerikalı ve diğer milletlerden pek çok
yazar olduğu gibi Faust, Türkçeye en çok tercüme edilen kitaplar arasında
bulunmaktadır. İlk Faust tercümesi 1886’da Nâmık Kemal tarafından
gerçekleştirildi. Leon Cahun’un Gökbayrak isimli eserini Türkçeye çeviren Galip
Bahtiyar, 1932 yılında Faust’u kitap hâlinde Türk okuyucusuna sundu. 1935,
1939, 1942, 1950, 1958 yıllarında değişik kişilerin tercümesi ile çeşit
zenginliği sağlandı. 1960 yılından sonraki çalışmalar, kısmî tercümelerdir.

Ötüken Neşriyat’ın, değerli bir armağan gibi
okuyucuya sunduğu Senail Özkan’ın
Faust tercümesi ve Göktürk Ömer Çakır’ın
yayına hazırladığı ‘Faust’u okuma ve
anlama rehberi
’ olarak vasıflandırılabilecek eseri, çok önemli bir ihtiyacı
karşılamaktadır.

Goethe’nin İslâmiyet’e olan yakınlığı ve Hz.
Muhammed’e olan hayranlığı sebebiyle anlaşılıyor ki Türk okuyucusunun Goethe ve
Faust’a ilgisi artarak devam edecektir.

ÖTÜKEN
NEŞRİYAT A. Ş.

 İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu
34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: otuken@otuken.com.tr  www.otuken.com.tr 

 

GÖKTÜRK ÖMER ÇAKIR:

Araştırma –
İnceleme, Araştırma ve Başvuru Kitapları, Biyografi kategorilerinde eserler
yazmış bir yazardır. Başlıca kitapları alfabetik sırayla; *Küçük Asya
Sikkelerinde Grifon Tasvirleri, *Millî ve Mânevî Târihimizin Büyük Simaları,
*Kronograf – Müntahabat-ı Ayarsız olarak sayılabilir.

Göktürk Ömer
Çakır’ın kitapları; Cedit Neşriyat, Gece Kitaplığı aracılığıyla
kitapseverlerle buluşmuştur.

 

 

 

 

 

 

KISA KISA… / KISA
KISA…

1-MİSYONERLİK
VE EVANJELİZM:
Alâeddin
Usta / Bilgeoğuz Yayınları.

2-AŞI
Biontech Aşısına İden Yol ve Geleceğin Tıbbı:
Joe Miller, Özlem
Türeci, Uğur Şâhin. Çeviren: Kemal Atalay / Kronik Kitap.

3-KORKU
VE TİTREME
:
Gulam Hüseyin Saedi. Çeviren Matbule Aras Eivazi-Ferhad Evazi / Yapı Kredi
Yayınları.

4-KADİM
TÜRK YURDU FERGANA VÂDİSİ VE BÜYÜK GÜÇLERİN HÂKİMİYET MÜCÂDELESİ:
Dr. İlter Türkmen /
Berikan Yayınevi.

 5-KİM
KORKAR ÇAĞDAŞ SANATTAN:
Kiyung An – Cesica Cerasi. Tercüme: Mehmet Üstünipek /
Hayatperest Yayınevi

 

Önceki İçerikUlusal Güvenlik Açısından Uzay
Sonraki İçerikNulla Potentia Perpetuo Manet
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.