Sizlere I. Kosova Savaşı ve onun fatihi I. Murat Hüdavendigar’dan bir anekdot aktarayım.
Ordu Kosova savaşına gelmiş karargâh kurulmuş ve savaş kararı alınmıştı.
Günümüzde ki Sırpların dedeleri o gün Osmanlı’yı silindir gibi ezip geçmek için haçlı ordusunu toplamış Osmanlı’nın üzerine yürümüşlerdi.
Padişah Murat yatsı namazını kılarak çadırına çekilir ve sabah namazına kadar şöylece dua eder.
Ya Rabbi!. Ya Rabbi!
Hz. Peygamberin hatırı için,
Kerbela da dökülen kanlar için senin yolunda sürülen yüzler, ağlayan gözler için bize yardımcı ol.
Bizden lütfünü esirgeme.
Yarabbi. Düşmanın bize uzanan elini başka tarafa çevir.
Bakma Rabbim bizim günahımıza nazar et cana dilden ahzımıza.
Senin için savaşan gazilere yardım et.
Onları düşman kılıcından, okundan koru.
Din yolunda ben feda olayım askerlerimin yerine ben şehit olayım.
Tek mülkü İslami perişan edip kâfirlere çiğnetme Yarabbi…
Diye Allah’a yalvardı. Seccade üzerinde uyudu.
Savaşı kazandı fakat kendisi şehit oldu.
Osmanlı padişahlarının iyi yönleri yanında yanlışları hata ve günahları da vardır.
Yıldırım Beyazıt’tan bir anekdot.
Yıldırım Beyazıt Ulu Cami’yi tamamlatmıştı.
Cuma günü ibadete açılacak ve Cuma namazı kılınacaktı.
Paşalar, devlet adamları ve kadılar davet edilmişti.
Devletliler arasında Bursa Kadısı ve damadı Emir Buhari’de vardı.
Namazdan sonra Beyazıt
Emir Buhari’ye:
“Camiyi nasıl buldunuz bir eksiği var mı?” diye sorar.
Emir Buhari:
“Gayet güzel müstesna bir cami ibadet edildikçe Allah sana ihsan etsin fakat bir eksiği var.”
Cevabını alınca nedir diye sorar.
– Dört köşesinde dört meyhane eksik cevabını alır.
Cami ile meyhanenin ne ilgisi var deyince.
Siz bir hayli zamandır camiye değil meyhaneye devam ediyorsunuz.
Meyhaneye gelince camiye de yakın olurdunuz der.
Koca Yıldırım bu sözlere kızmamış, kızarmış, başını eğmiş ve susmuştur.
İlmin her şeye hâkim olduğu dönem bu dönemdir.
Bilginlerin devlet adamlarına yol gösterdiği devir bu devirdir.
Çünkü Hz. Peygamber (sav) bir hadiste;
Ya ilim öğreten,
Ya ilim öğrenen,
Ya ilim dinleyen veya ilme hürmet eden olunuz.
Aksi halde mahvolursunuz.
Osmanlı ilmi öğrenen öğreten ve de hürmet eden olmuştur .
İlme değer verince ilim adamlarına da değer vermiştir.
Bunu da icraatıyla göstermiştir.
Osmanlı yükseliş dönemlerinde ilim adamlarına verdiği maaşlara bir göz atarak günümüzle kıyaslayalım.
İlme verdiğiniz önem ilim adamlarına eğitimcilere verdiğiniz maaşla eşit orantılıdır.
Kıyaslayınız farkı fark ediniz.
Padişah Ali Kuşçu’nun Tebriz’den İstanbul’a gelmesi için harcırah olarak bir gününe bin altın vermiştir.
Tebriz’le İstanbul arası 60 günde alınırdı. 60.000 altın harcırah verdi.
Ali Kuşçuyu Ayasofya’ya müderris tayin etmiş ayda 6.000 altın maaş bağlamış.
Fatih Zembili Ali Efendiyi aylık 900 altın ile Edirne Taşlık medresesi müderrisliğine tayin etmişti.
Bu parayı az bularak 5.000 altın hediye etmiştir.
Bunlar o gün devletin ilme, ilim adamlarına verdiği değeri gösterir.
24 Kasım kaç altına denk gelir ki.
İNSANIDA DEVLETİDE YÜCELTEN İLİMDİR
Cehaletin olmadığı yarınlar temennisiyle…
Devam edecek…