Açılım ve Milliyetçilik

73

Aydınlar Ocağımızın “Demokrasi ve Açılımlar” konulu açıkoturumu yapıldı. Salonu bütünüyle dolduran ve ilgi gösteren herkese, gazetemiz Yeniçağ’a, toplantılarımızı ileride yayımlayacak olan Bengü Türk Televizyonuna teşekkür ediyoruz.

Demokratikleşme, bürokrasinin vatandaşa saygılı davranması, sözde anaların ağlamaması gibi örtülerle, dış telkinlerle ülke gündemine sokulan açılım; silâhlı terörü dışlayıp terörün silâhsız taleplerine boyun eğen, bize yabancı olan etnik ayrımcılığı hortlatan ve etnikliği merkeze alan, çoğulculuk adına ülkede federal rüzgârlar estiren, etnik imtiyazlılık ve etnik taassub yaratan bir tezgâhtır.

Kürt açılımı ile başlayıp üç kere isim değiştirilen bu proje, yıllardır Türk Hükümetlerine kabul ettirilmeye çalışılıyordu. Şimdi, cesur ve “Çözümsüzlük çözüm değildir” diye milli davaları dışlayan, dış tuzaklara açık, geçmişiyle hesaplaşmaya hazır, rövanş nöbetindeki bir siyasi iradeyi kullanıyorlar. Farklılıkları birlikteliklerin önüne geçiren ve kutsallaştıran, yasaları ve Anayasayı Türksüzleştiren bu tuzakla ilgili yapılan araştırmalarda, halkın %70‘i tam açıklanmayan bu oyuna “hayır” demiştir.

İnsanları birbirine soğutan, ötekileştiren, etnisiteyi milli kimliğe tercih eden bir anlayış, bütünleşme ve milletleşme sürecini geliştiren bir araç değil ki; demokratikleşme olabilsin. Hangi ciddi devlet bizdekine benzer açılımlar yapabilir? Bu açılımların Kürt asıllı vatandaşlarımızla da bir ilgisi yoktur. Kürtçülere ve Anadolu üzerindeki hilâl-haç mücadelesinde haça hizmet etmektedir. Demokrasi ile etnik ırkçılık ve etnik yobazlık bağdaşır mı? Demokrasi çözülmenin ideolojisi mi? Hangi ciddi devlet egemenliğini bazı iç ve dış çevrelerle paylaşır; milli kimlik inkârına gider; milletleşmeden geriye boy, kabile, aşiret, şehir ve etniklik ölçeğine döner?

Açılım adı altında süslenip ortaya konanlar asıl ülke sorunlarını tartıştırmamak, onları gizlemek, oy azalışını önlemek için yapılmaktadır. Orta sınıfın çöküşü, yoksullaşma ve işsizlik zirve yapmıştır. Fabrika değil; alışveriş merkezleri kurulmaktadır. Doğalgazdan elektrik üretme lüksü içindeyiz. Ermenistan açılımı itibar ve gurur kaybına sebep olmuştur. Kıbrıs’ta oynanan oyun, tek Rum devletine geçiştir. Türk Dünyasına ülkemizi ümit olmaktan çıkarmak için neredeyse her şeyi yapıyor ve müttefiklerimizin oyununa geliyoruz. Balkanları, Avrasya coğrafyasını gördükçe, tanıdıkça Türkiye’nin gündeminin başkalarına hizmet ettiğini anlıyorsunuz.

Bir ara öğrencilerim bana hep sorardı: “Hocam, bize faşist diyorlar, biz faşizmin ne olduğunu bilmiyoruz.” Gerçekten dün Türkiye ile kavgalı olanların önemli bir bölümü aşırı sol ideolojiye sığınarak kendilerinden olmayan herkesi faşist olarak damgalıyorlardı. Bazıları açıkça komünist olduğunu söylüyor, boyunlarında orak-çekiçli kolyeler taşıyorlardı. Gazi Üniversitesi’ndeki bir çatışmada bir grup öğrencinin boynunda gördüğüm orak-çekiçli kolyeler beni hem düşündürmüş ve hem de üzmüştü. Dün sağda olup da bugün Cumhuriyet, Devlet ve milliyetçilik karşıtı bir cepheleşmede bulunanlar gibi…

Diğerleri gibi Türk’ün de milliyetçi olması gerektiğine inanmış, her türlü emperyalizme karşı, Türk kültürünü geliştirerek yaşatmayı hedefleyen, ekonomiden kültüre kadar ülke çıkarlarını korumayı hedef almış idealist insanların sıfatıdır milliyetçilik; tabak çanak yalayarak menfaat önünde kıvırıp değişim nöbetine tutulanların değil…

Türk milliyetçiliğinin otoriter, militarist, antidemokratik ve seçkinlere üstünlük tanıyan faşizm ve komünizmle hiçbir ortak tarafı yoktur. “Fert için hiçbir şey, devlet için her şey” parolasını taşıyan İtalyan faşizmi ile bağdaşmaz. Soyut bir devlet fikri yerine; somut bir “devlet baba” anlayışından hareket eder. Fert ve toplum çıkarlarının birbirine paralel olduğuna inanır. Üstün ırk nazariyesini reddeder. Üstünlüğü takvada ve hizmette arar. Türk Milletinin hür, bağımsız ve diğer milletlerle bir arada, insan haysiyetine yaraşır şekilde yaşamasını kabul eder.

Milliyetçilik, ne dışa kapanmadır; ne de duygusallık. Fikirle eylemi birleştirebilmektir. Türk milliyetçiliği yüzyıllardır yaşatılırken insanlık tarihi henüz ne faşizmi; ne de nasyonel sosyalizmi tanıyordu. Bunlardan alacağımız hiçbir tarihi ders yoktur. Rahmetli Erol Güngör’ün dediği gibi; Türk milliyetçiliği bir kültür hareketi olarak ırkçılığı, halka dayanan bir siyasi hareket olmasıyla da otoriter idare sistemlerini reddeder.             

Önceki İçerikOsmanlı – 2
Sonraki İçerikTürkiye’de İnsan Sınıfları!
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)