Orta Asya, Orta Çağ ve Genel Türk Tarihi Uzmanı Prof. Dr. AHMET TAŞAĞIL ile Uygurları, Kırgızları ve Diğer Türk Topluluklarını Konuştuk.

116

Oğuz Çetinoğlu: Asya topraklarında, çok sayıda devlet kurarak uzun süre siyasî yapı içerisinde yaşayan Türk topluluğu, Uygurlar olsa gerek…

Prof. Dr. Ahmet Taşağıl: Göktürklerden sonra Orta Asya’da tarih sahnesine Uygur Devleti çıktı. Aslında Uygurlar, Töles boylarının arasında hatta daha öncesinde Kao-ch’e boylarının arasında bir kabile olarak görünmektedirler. 603 yılını takiben Göktürklere karşı isyan eden Töles boylarının arasında adlarından ilk kez bahsedilir. 627-646 yılları arasında bağımsızlığını koruyan Sir Tarduş siyasî birliğinin içinde yer aldılar. Sonra 648’de Çin’e bağlandılar. 682’de İkinci Göktürk Devleti kurulunca Dokuz Oğuzlarla birlikte bu devlete itaat etmek mecburiyetinde kaldılar.

Çetinoğlu: Dokuz Oğuz boyları hangi kabilelerden oluşuyordu?

Prof. Taşağıl: Buğu (Pu-ku), Hun, Bayırku, Tongra (T’ung-lo), Sschie (tzgil), Ch’i-pi, A-pu-sse, Ku-lun-wu-ku, A-tie (Ediz).

Çetinoğlu: On Uygur‘ isimlendirmesi nereden geliyor?

Prof. Taşağıl: Dokuz Oğuzlara Uygurlar da katılınca ‘On Uygur‘ adıyla anılmaya başladılar. 740 yılından sonra İkinci Göktürk Devleti karışıklığa sürüklenince Basmıllar, Karluklar ve Uygurlar ittifak yaparak ayaklandılar. Mağlup ettikleri Gök Türklerin hâkimiyetine karşı Basmılların kağanlığını kurdular.

Uygurlar, doğu Karlukların batı kanatlarının idarelerini yani yabguluklarını aldılar. Basmıl Kağanlığı fazla yaşamadı. Çünkü Uygurlar 744 yılında Basmılları bozguna uğratarak Ötüken Büyük Uygur Kağanlığı adı verilen devletlerini kurdular.

Hükümdarları Kutluk Bilge Kül Kağan unvanını aldı. Bundan sonra Orhun-Selenga merkezli olmak üzere Moğolistan coğrafyasında Büyük Uygur Kağanlığı hâkim olacaktır.

Kurucu Kağan ölünce yerine oğlu Moyen Çor geçti.

O’nun zamanında, Uygurlar güçlerinin zirvesine ulaştılar. Şine-usu Yazıtına göre Batıda Altay Dağlarının güneybatı eteklerinde yaşayan Karluklar ile Çu ve Talas nehirleri bölgelerindeki Türgişler üzerine yapılan seferlerle Uygur Devleti’nin sınırları Sirderya Nehri kıyılarına kadar uzadığı düşünülmektedir.

Kuzeyde Kem nehri boyunca yapılan savaşlarda Kırgız isyanları bastırıldı. Çik boyu da Uygurlara bağlandı. Merkezde Selenga nehri kıvrımında oturan Sekiz Oğuz ve Dokuz Tatarlar tamamıyla susturuldu. Bunları, Moyen-Çor Kağan adına dikilmiş olan yazıttan öğreniyoruz.

Moyen Çor Kağan tahta çıktığı zaman An Lu-shan isyanı yüzünden çok karışık bir durumda bulunan Çin’deki T’ang hanedanına yardım edilmiş; karşılığında 758 yılında Çinli prenses Ningkuo, Kağan’a yollanmıştır.

759’da Moyen-Çor Kağan ölünce yerine oğlu Bögü, Kağan olduğunda Çin’e yardımlara devam edildi. 764’te Bögü Kağan, Maniheizm dinini kabul etti. Kağanı öldüren Tun Baga Tarkan 779 yılında Alp Kutlug Bilge unvanı ile tahta çıktı. Yeni Kağan zamanında da Çin’e baskı devam etti.

787’de bir Çinli prenses ile evlenen kağan 789’da ölünce yerine oğlu To-lo-ssu, Ay Tengride Kut Bulmuş Külüg Bilge unvanı ile kağan oldu. Bu Kağan 790 senesinde öldürülünce kısa bir karışıklık devresinden sonra Kağan’ın genç oğlu Feng-ch’eng tahta geçti.

Feng Ch’eng Kağan, 795’de oğul bırakmadan ölünce, Uygur büyükleri ve halk elbirliği ile çok sevdikleri başbakan Kutlug Bilge’yi Ay Tengride Ülüg bulmış Alp Ulug Bilge Kağan unvanı ile tahta geçirdiler.

Çetinoğlu: Kağanlıkta başarılı olabildi mi?

Prof. Taşağıl: Bu Kağan’ın başlıca icraatı, Karluklarm isyanını bastırması, Tibetlileri Doğu Türkistan’dan püskürtmesi ve Kırgızların tamamen devlete bağlanmasıdır.

Özellikle Turfan’a ve Doğu Türkistan şehirlerine büyük önem vermiştir. Ondan sonra, 805 yılında Tengride Bolmış Alp Külüg Bilge Kağan tahta geçti ve Kuca’yı Tibetlilerin elinden kurtardı. 808’de ölen kağanın yerine Ay Tengride Kut Bulmış Alp Bilge Kağan tahta geçti. O da Tibetlileri yenerek, onların Sha-t’o Tarla ittifakını bozdu. 812’de Uygur askerleri Gobi Çölü’nün güneyinden geçerek batıdaki Tibetlilere bir sefer daha düzenlendi. 813-820 arası Çinlilerle barış içinde geçti.

821 Şubat ayında adı geçen Kağan ölünce Kün Tengride Ülüg Bulmış Alp Küçlüg Bilge, Kağan oldu.

821 yılı entrikalar, suikastler yüzünden Uygur tarihinin önemli bir dönüm noktasıdır. Özellikle kağanın evlendiği Çinli prensesin faaliyetleri sebebiyle iç huzur sağlanamadı.

Kağan 824’te ölünce yerine kardeşi Ho-sa (Hazar Tegin), onun yerine 832’de Hu Tegin başa geçse de, 839 senesinde bakanlar tahtı gasbetmek istedi. Bunu farkeden Hu Tegin onları öldürttü. O sırada seferde olan bir başka Uygur bakanı Kürebir buna çok kızarak ayaklandı ve Hu Tegin öldürüldü. Ho-sa Tegin kağan ilân edildi.

Hu Tegin’in ölümüne üzülen, Kürebir’e kızan Uygur generali Külüg Baga, Kırgızlarla anlaşarak yüz bin süvarinin başında merkeze hücum etti. Ho-sa Tegin’i ve Kürebir’i öldürdü.

Kağanlık otağını yaktılar ve 840 yılında Uygur devletini yıktılar.

Çetinoğlu: Sarı Uygurlar var…

Prof. Taşağıl: 840 yılında Kırgız yenilgisiyle yıkılan Uygur Devleti’nin halkı ve idarecileri etrafa dağılarak, küçük şehir devletleri kurup İpek Yolu ticaretinde etkili oldular. Bunlardan biri Kan-chou Uygurları kurulduktan sonra T’ang hanedanıyla iyi geçindiler. 905-951 yılları arasında hüküm süren Beş Hanedan devrinde durumu devam ettirdiler. Çin imparator kızları ile Uygur kağanları arasındaki evlenmelerle akrabalık münâsebeti de devam ediyordu.

Uygurlar, 10. yüzyıla kadar merkezi Tun-huang’da bulunan Çinlilerin ‘Vazifeye Koyuluş Ordusu’na bağlı hareket ediyorlardı. 905 yılında bu ordunun Çinli kumandanı, Çin imparatorundan ayrılıp, Kua, Sha, Yi ve Hsi isimli dört vilâyetten müteşekkil bir otonom devlet kurmuştu.

Bu krallık, Uygurlara baskı yapıp bölge ticaretini ele geçirmeye kalkışınca Uygurlar dayanamadı, 911 ‘de Tegin’in kumandasındaki Uygur ordusu, krallığın merkezi olan Tun-huang’ı ele geçirince itibarları arttı. 909 ve 911 ‘de Çin’e elçilik heyetleri gitti. Kan-chou Uygur Devleti’nde kağanların sık aralıklarla birbirini tâkip etmeleri 924-928 arasında çalkantılı bir durum olduğu fikrini vermektedir.

931-932’de Tangutlar Uygur kervanlarını soymaya başlayınca Uygurlarla Çinliler birlikte mücâdele ettiler. Jen-yu Kagan’m 933’de ölümü üzerine yerine Jen-mei geçti.

934’de Çin’e giden elçilik heyetinde, Sarı Uygurlarda Maniheizmin işareti olan sekiz Mani râhibi vardı. Jen-mei Kaâan’m ismi, 939 tarihine kadar kaynaklarda görülmektedir. Daha sonra herhangi bir kağan ismi geçmemektedir. Sarı Uygurlar siyasî olarak 940’tan sonra Hıtay (Ki-tan, Liao)’ların 1028 den sonra Tangutların, 1226’dan sonra Cengiz Devleti’nin nüfuz sahası içinde kaldılar. Bugün hâlen kuzeybatı Çin’de yaşamakta olan Uygurlar onların torunudur.

Çetinoğlu: Uygurların bir başka kolunu Turfan Uygur Devleti’nde görüyoruz.

Prof. Taşağıl: 840’ta etrafa dağılan Uygur boylarından bir kısmı da batıya giderek Beşbalık, Turfan, Hoço, Kaşgar taraflarında yerleşerek son Uygur kağanının yeğeni Mengli’yi kağan seçtiler. Tibet’ten endişe duyan Çin, yeni Uygur Devletini tanıdı.

Devletin kışlık merkezi Kao-ch’ang, yazlık merkezi Beşbalık idi.

Çağatay nüfuzu zamanında Kao-ch’ang’m ismi Hoço olarak değiştirilmiş, 1406’dan sonra da bölgede Turfan şehri önem kazanmıştır. Kaynaklarda önemli şehirlerinin isimlerine göre geçen bu Uygur devleti bazen de hükümdar adlarına göre Arslan Han Uygurları veya İdikut Uygurları ismiyle kaydedilmişlerdir.

Çetinoğlu: Demek ki ‘Uygurların çok sayıda devlet kurdukları düşüncesi buradan kaynaklanıyor.

Turfan Uygurları varlıklarını nasıl devam ettirdiler?

Prof. Taşağıl: Turfan Uygur Devleti, ticaret yolları üzerinde bulunduğundan iktisadî bakımdan gelişti. 911’de bağımsız hâle gelen Uygur Devleti güneyde Tibet, Batı Türkistan’da Karluk bölgesi ile sınırlıydı. 1209’da Cengiz Han’a bağlanıp, 1368’e kadar Çağataylılar idaresinde varlıklarını devam ettirdiler. Bugün de Doğu Türkistan Uygur Özerk Bölgesi içinde yaşamaktadırlar. Bu Uygur topluluğu yerleşik medeniyet unsurlar bakımından çok değerli eserler verdiler.

Çetinoğlu: Türklerin kabına sığmayan kolu Kırgızları da konuşalım mı?

Prof. Taşağıl: Kırgızlar, İslâm öncesi devrede Yenisey nehrinin kaynaklarının doğduğu havalide yaşıyorlardı. Onların Çin ve İslâm dünyasından çok uzakta olmaları yüzünden haklarında az bilgi öğrenebiliyoruz. Asya Hunlarına M.Ö. 199 yılından önce bağlanan Kırgızların, o zaman Çin kaynaklarında isimleri Ke-k’un olarak kaydedilmiştir. M.Ö. 48′ de bir defa daha Hunlara tâbi olmak mecburiyetinde kalan Kırgızlar, M.S. 558 yılında Göktürk devletine bağlandı.

648 yılında Göktürklerin zor durumda olmasından faydalanarak Çin ile siyasî münasebet kurdular. Kırgızlar, ancak 840 yılında Büyük Uygur devletini yıkınca bağımsızlıklarını kazanabildiler. 920 yılında doğudan gelen Karahıtaylar, onların devletini ortadan kaldırdı ve Ötüken’den eski yurtlarına, yani Altay Dağlarının kuzeyi ile Sayan Dağlarının kuzey batısına sürüldüler. Daha sonra kurulacak olan Moğol İmparatorluğu’na katılarak onların ordusunda yer aldılar.

Çetinoğlu: Türgişler?

Prof. Taşağıl: 630 yılında Batı Göktürk ülkesinde kağan T’ung Yabgu’nun öldürülmesi üzerine ülke iç karışıklığa sürüklenmişti. Başıboş kalan çeşitli boylar, 635’te kendi aralarında teşkilatlanarak Türgişleri meydana getirmişlerdir. Buna rağmen başlarında daima Batı Göktürk hanedanından gelen beyler bulunmuştur. Aslında 634 yılında Batı Göktürk hanedanından Işbara ülkesini on boya bölmüş, her boya birer ok verilmiş bundan sonra unvanları On Şad ve On Ok şeklinde söylenmeye başlamıştır. Bu boylar arasında dördüncü boy olarak, 651 yılında Ebinor’a dökülen Borotola ırmağı civarında ilk defa Türgiş adı tarih sahnesinde geçmektedir. 7. yüzyılın ortalarında onları Ho-lo-shih çor isimli başbuğ yönetiyordu. 656’yı takiben bir kısmı Isık Köl taraflarına göç etti. Bir süre Çin hâkimiyetinde kalsalar da bazen aklandılar. Nihayet 2. Göktürk devletine bağlandılar.

720 dolaylarında Emevi’lerle Maeraünnehir için mücadele ettiklerinde başlarında Su-lu Kağan vardı. 737 senesinde bir kumandanı suikastı sonucu ölünce Türgiş Devleti birliğini koruyamadı. Çinliler de, 751 Emevî-Karluk işbirliğine karşı meşhur Talaş Savaşını kaybedince bölgeden çekilmek mecburiyetinde kaldılar. 735-756 yılları arasında Uygur Devleti’nin baskısına maruz kalan Türgişler, kendi içlerinde Sarı-Kara kabileler halinde bölününce bir daha toparlanamadılar.

Sarı Türgişler 690-712 yıllarında Wu-ch’e-le görülmektedir. 16 yıllık saltanatı boyunca Turfan’dan Seyhun’a uzanan bir hâkimiyet kurdu. Ancak, 2. Göktürk Kağan’ı Kapgan’a direnemedi. Bolçu 698 yılında Savaşı’nı kaybedince otoritesi sarsıldı. Yerine geçen ve 706-710 yılları arasında hüküm süren oğlu Soko ise kısa süren saltanatında, tahtına göz diken kumandanı Külçor ihtilafı ile kendine bırakılan oymak sayısını az bulan kardeşi Ch’e-nu’nun sebep olduğu ihtilâfları gidermekle uğraştı. Daha sonra 2. Göktürk Devleti’nin himâyesinde Bars bey ‘Kağan’ unvanı ile Türgiş tahtına çıkarıldı ise de, o da ülkede birlik ve beraberliği sağlayamadı.

Çetinoğlu: Kara Türgişlerden söz etmiştiniz…

Prof. Taşağıl: Kara Türgişler 716-737 yılları arasında tarih sahnesinde görüldüler.

Kapgan Kağan’ın ölümünden sonra Su-lu kendisini ‘Kağan’ ilân etmişti. Su-lu Kağan, Tibetlilerden ve 2. Göktürk Devleti’nden bir prenses alan Su-lu Kağan Çin İmparatorluğu ile münasebetlere girdi. Su-lu’nun iki büyük kumandanı vardı. Biri “Külçur” unvanına sahipti. Onlar, iki büyük kabile konfederasyonunu (Baga Tarkan Tou-lu grubu, Tu-mo-tu Nu-Shih-pi grubu) idare ediyorlardı. 756 yılından sonra zayıflayan Türgişler’de Sarı ve Kara kabileler kendi kağanlarını tahta geçirip karşılıklı savaştılar. 766 yılında Karluklar, batıya doğru hareket edip Suei-ye (Tokmak) civarını ele geçirdiler. Neticede Türgişler, Seyhun boylarına doğru göç ettiler. Bir kısmı Tanrı Dağlarının güneyindeki Karaşar civarına gitmişti.

Çetinoğlu: Karluklar da isim yapmış önemli bir Türk topluluğudur…

Prof. Taşağıl: Tarih sahnesinde ilk defa 627 yılında görülen Karluklar, bu esnada Altay Dağlarının güney batısında yaşıyorlar ve diğer Türk boylarına nazaran Göktürk hanedanına daha yakın görünüyorlardı.

627 yılını takiben Doğu Göktürk hâkimiyetine karşı büyük boy hareketlenmeleri meydana geldiğinde Karluklar da fırsatı değerlendirip kuvvetlenmişler ve üç kabile halinde teşkilatlanmışlardı.

Kısa süre sonra Karlukları Batı Göktürk Devletinin hükümdarı T’ung Yabgu’ya isyan ederken görürüz. Her iki Göktürk Devletinin 630’da çöküşe gitmesiyle yükselen Sir Tarduş siyasî gücüne bağlanan Karluklar, 648’den önce Çin’e karşı isyan eden ve bağımsızlığını ilan eden Ch’e-pi Kağan’a itaat ettiler.

Ancak, daha sonra Çin’le işbirliği yaparak bu kağana saldırdılar. Arkasından Çin’e bağlanarak askerî valilik haline getirildiler.

Çin baskısının tesiri ile İrtiş Nehri boylarında oturan Kartuklardan bir grup Beşbalık şehrinin kuzey batı taraflarına doğru göç etti.

682-744 yılları arasında hüküm süren 2. Göktürk Devleti döneminde başlangıçta bu devlete tam olarak itaat eden Karluklar, 692-716 yılları arasındaki Kapgan Kağan döneminde, O’nun aşırı sertliği sebebiyle 711 ve 714 yıllarında isyan ettiler. 716 yılından 734 yılına kadar devam eden Bilge Kağan döneminde yine devlete tam itaat gösteren Karluklar, bu devletin yıkılışında cereyan eden 743-745 yılı olaylarında Uygur ve Basmıllar ile beraber hareket ettiler.

Karluklar 745-840 yılları arasında hüküm süren 1. Uygur Devleti’ne bağlandılarsa da sonradan sık sık başkaldırdılar. Özellikle Beşbalık ve İrtiş batısında oturan Karlukların itaatleri tam olmadı. Neticede Isık Göl civarına gelen Altayları bu üç Karluk kabilesi, kısa zamanda Tokmak’ı ele geçirerek 766 yılında Arslan İl Tırgug liderliğinde bağımsız bir devlet kurdu. Kısa zamanda Taşkent ve Kaşgar gibi büyük şehirlere hâkim oldu. Daha ziyade Abbasî Devleti ile siyasî münasebetlerde bulundu. 840 yılında Uygur devleti sona erince Karluk hükümdarı Bilge Kül Kadir Han kendisini bozkırların siyasî hâkimi ilân etti. Böylece Karluk Devleti kabuk değiştirerek aynı topraklar üzerinde Karahanlı ismi ile hâkimiyetine devam etti. 943’e doğru Kaşgar’dan hareket eden Karahanlı hükümdarı Çu vadisine girerek bu bölgedeki Karlukların siyasî varlığına son verdiler.

8. yüzyılda Isık Göl ile Seyhun nehri arasındaki sahada Karluk Devleti bağımsız yaşayışına devam ederken. Tanrı Dağları’nın güneyinde, bugünkü Toharistan bölgesinde ayrı bir bağımsız Karluk yabguluğu bulunuyordu. Bu yabguluk, 630 – 758 yılları arasında hüküm süren Toharistan Türk yabguluğu ile komşu olarak yaşadı.

Büyük Uygur Kağanlığı’nın yıkılmasından sonra Karlukların siyasî nüfuzu artmış, neticede bu bölgede kurulan Karahanlı Devleti’nin esas nüvesini teşkil etmişlerdir. Hatta, Gazneli Devleti’nin kurucusu Sebük Tegin, bir Karluk şehri olan Barshan’dan çıkmıştır.

Çetinoğlu: Dönemin en güçlü Türk topluluğu olarak bilinen Oğuzlar hakkındaki bilgileri de sonraki sohbetimizde ele almak üzere bu günkü görüşmeyi sonlandırabilir miyiz?

Prof. Taşağıl: Uygundur.

 

 

Prof. Dr. AHMET TAŞAĞIL

14 Şubat 1964 tarihinde Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinde doğdu. 1975’te İlyasköy İlkokulu’dan, 1981’de İzmit Mimar Sinan Lisesi’nden, 1985 yılında İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi’nin Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl Çince öğrenmek ve Orta Asya tarihi üzerine araştırmalar yapmak üzere Tai-wan’a gitti, Shih-fan Üniversitesinde Çince kurslarına devam ederken, Cheng-chih Üniversitesi’nin Etnoloji Araştırmaları Enstitüsü’nde ve Tarih Bölümünde ders ve seminerleri takip etti. Bunun yanında dokümantasyon merkezinde Çin kaynaklarından Türk tarihine ait belgeler topladı.

 

1986 yılının sonunda Türkiye’ye dönüp, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yüksek Lisans öğrenimine başladı. 1991’de doktor, Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalında, 1992’de yardımcı doçent, 1995 yılında Genel Türk Tarihi alanında doçent unvanını kazandı. 2001 yılında profesör oldu.

 

1997-1998 ve 1999-2000 eğitim-öğretim yıllarında Kazakistan’ın Türkistan şehrindeki Uluslararası Hoca Ahmet Yesevî Türk-Kazak Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı. Kazakça başta olmak üzere diğer Türk lehçelerini öğrendi. Bu esnada Özbekistan’ın Semerkand, Buhara ve Hive gibi tarihi şehirlerine, yine Güney Kazakistan’da Sır Derya boyundaki tarihî kalıntıların bulunduğu alanlara saha araştırmalarında bulundu. Aynı üniversitede 2001-2002 öğretim yılında Tarih-Felsefe Fakültesi Dekanlığı görevini yürüttü. 2002 yılının Temmuz Ağustos aylarında Türk İşbirliği Kalkınma İdaresi’nin yürüttüğü Moğolistan Türk Anıtları Projesinde yer aldı.

 

2004-2005 öğretim yılında Bişkek’te bulunan Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesinin Tarih Bölümünde öğretim üyeliği görevini üstlendi. Aynı üniversitenin Türk Uygarlığı Merkez Müdür yardımcılığını yürüttü. Sosyal Bilimler Dergisi yayın kurulu başkanlığını yaptı.

 

2007-2008 Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü oldu. 2008 yılında Rektör Yardımcılığına tâyin edildi. 2009 Nisan ayından itibâren Tarih Bölümü Başkanlığını yürüttü. Hâlen Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim üyesidir.

 

Çince, İngilizce, Rusça ve Fransızca ile Türk lehçelerinden Kazakça ve Kırgızca bilmektedir. Moğolistan başta olmak üzere Güney Sibirya, Kazakistan ve Kırgızistan’da saha araştırmaları gerçekleştirmiştir.

 

Evli ve iki çocuk babasıdır.

 

Önceki İçerikHavadan Sudan
Sonraki İçerikDün Bugün Yarın (4)
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.