Orta Asya, Orta Çağ ve Genel Türk Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Taşağıl ile Muhteşem Bir Tarih Sohbeti

60

‘Türk’ Kelimesini Resmî Devlet Adı Olarak İlk Defa Göktürkler Kullandılar.

Çetinoğlu: Tarih kitaplarında, Hun İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra yeni bir Hun Devleti’nin varlığından söz ediliyor…

Prof. Dr. Taşağıl: Ak Hun Devleti’dir.

M. S. 350’li yılları takiben Juan-juan Devleti’ne bağlı Uar ve Hun adlı iki Türk kabile grubu Altaylar havalisindeki yerlerini terk ederek Güney Kazakistan bölgesine geldi. Burada yaşayan daha önceden gelmiş olan Hun kitlelerini Avrupa’ya ittiler. Daha sonra güneye yönelerek 367 yılında Afganistan’ın Toharistan civarına geldiler. Bu yeni devlet daha sonra Maveraünnehir ve Çu havalisini, Semerkand civarını aldı. Arkasından hâkimiyetlerini Hazar Denizi ve güneyine kadar genişletti. Onların ilk hücumları neticesinde Sasani İmparatorluğu büyük sarsıntı yaşadı. Sonra iki ülke arasında barış yapıldı. 359’da Amid (Diyarbakır)’i kuşatan İran ordularının yanında yardımcı Ak Hun kuvvetleri bulunmuştu. 420’den sonra Ak Hun-Sasanî ilişkileri yeniden bozuldu. Ak Hunlarm Eftal (Abdel) hanedanından Kün-han, İran iç işlerine karışarak nüfuzu altına aldığı veliahd Firuz’u, 459 yılında Sasani hükümdarı yaptı. Akabinde Kuzey Hindistan’a yönelip, 470 yılı dolaylarında Gupta Devleti’ni dağıttı. 484’te Ceyhun kıyılarında mağlup edilen Sasanîlerin Herat bölgesi, Ak Hunlara bağlandı. Yıllık vergiye bağlanan Sasanîler ağır ekonomik bunalıma düştüler. 486 yılında patlak veren Mazdek isyanında bütün İran’daki asillerin ve din adamlarının evleri yağma edildi, kendileri öldürüldü. Aile müessesi de tahrip edildikten başka bütün İran, baştan sona yıkılıp yakıldı. Şah Kubad, Ak Hunların yanına sığındı. İsyanı bastırmak için otuz bin kişilik bir süvari birliğini İran’a gönderen Akhun hükümdarı, Sasani Devleti’ni kurtardı ve Şah Kubad tekrar tahtına oturtuldu.

Hoten, Kuça, Aksu, Kaşgar tarafları dahi Ak HunTarın eline geçmiş; Kabil’de oturan Tegin unvanlı Toramana, bütün Kuzey Hindistan’ı zapt etmişti. Toramana’nın oğlu, 515 – 545 yılları arasında hüküm süren Mihiragula ordusunda sürekli yedi yüz savaş fili bulunduruyordu. Kuvvetli oluşundan dolayı Mihiragula en azametli Ak Hun hükümdarı olarak görünmektedir.

557 yılında Göktürkler ile Sasanilerin ortak hücumu sonucunda Akhun Devleti yıkıldı ve toprakları iki devlet arasında paylaşıldı. Hükümdarlarının ‘Hakan‘ (khakan) unvanını taşıdığı Ak Hunlarda, Afganistan bölgesinde oturup, Kuzey Hindistan’ı idare eden prenslerine Tegin unvanı veriliyordu.

Çetinoğlu: Anayurt’ta çok kuvvetli başka Türk devletleri de kuruldu…

Taşağıl: Çin Şeddi’nin kuzeyinde bulunan Tabgaçlar 385 ve tâkip eden yıllarda güneye doğru indiler. Tai (P’ing-ch’eng) şehrini merkez yaptılar. Aynı tarihlerde onların güneyinde bir Hun boyu, eski hükümdarlık ailesinden gelen Liu Tsung’un idaresinde Lo-yang şehrini de ele geçirip He-nan’ın kuzeyi, He-pei’in güneyi ve Shan-hsi’de hüküm sürmekteydi. Liu Tsung’un ölümünden sonra toprakları parçalandı. 350 yıllarında Kuzey Çin’e hâkim olan Ch’in hanedanının da yıkılması ile bu bölgede Tabgaç hâkimiyeti güçlenmeye başladı ve yeni topraklar fethedildi.

460’a kadar büyüyen, hatta Güney Çin’de dahi bazı bölgeleri zapteden Tabgaç Devleti, Çinlilerin gittikçe daha artan miktarda devlet memuriyetlerine getirilmesi ve Budizm ile Konfüçyanizmin etkisi ile Çinlileşmeye başlamıştır.

Bu asimilasyon sebebiyle ortaya çıkan isyanlar sonucunda 534 yılında Tabgaç Devleti, merkezleri Ho-nan’da Doğu Weileri ve Ch’ang-an’da Batı Weileri olmak üzere ikiye ayrılmış, doğuda 550 – 577 yılları arasında Kuzey Ch’i sülâlesi, batıda ise 557 – 581 yılları arasında hüküm süren Chou sülâlesi kurulmuştur.

Çetinoğlu: Bunlar, Türk Devleti olmakla birlikte, adlarındaTürkadını kullanmamışlar…

Taşağıl: Türk adını resmî devlet ismi olarak ilk defa kullanan Göktürkler, önce Hsien-pi asıllı Juan-juanlara vassallık şeklinde bağlıydılar. O sırada Altay Dağları’nın güney eteklerinde yaşıyor ve demir istihsal ediyorlardı. Menşeleri konusunda, kaynaklarda çeşitli efsaneler bulunan Göktürkler, 542’de kesin olarak tarih sahnesinde yer aldılar. Çince metinlerden ve arkeolojik kazılardan anlaşıldığına göre, Göktürklerin kökeni Altay Dağları’nın kuzey bölgelerine dayanmaktadır. Yine kaynaklardaki bir başka ifade ile Hunların kuzey kolundan geliyorlardı.

542 yılı civarında Kuzey Çin’e akın yapabilen Göktürkler, 545’te Çin’deki Batı Wei devletiyle ilk resmî ilişkiyi kurdular. Arkasından Bumın liderliğinde Töles boylarını kendilerine bağlayıp hem askerî açıdan hem de nüfusça güçlerini artırdılar. Kendine güvenen Bumın, vassalı olduğu Juan-juan hükümdarının kızıyla evlenmek istedi. Ancak, teklifi hakaretle reddedilince ani bir hücumla Juan-juanların devletini yıktı. Yerine 552 yılında bağımsız Göktürk Devleti kuruldu. İl Kağan unvanını alan Bumın, kuruluşun ilk yılında ölünce yerine büyük oğlu Kara, tahta geçti. O devleti büyütmeye çalışsa da 553’te ölümü üzerine kardeşi Mukan, Göktürk Devleti tahtına oturdu.

Yirmi yıl kağanlık yapan Mukan zamanında Göktürk Devleti, her yönüyle çok parlak bir dönem yaşadı.

Ülkenin batı tarafını Tanrı Dağlarının kuzeyindeki Aktağ’da oturan İstemi Yabgu idare ediyordu. İstemi Yabgu, Sasanilerle arası açılınca Bizans İmparatorluğu ile temasa geçti. 567 yılında İstanbul’a bir elçi heyeti gönderdi. Bu elçilik heyeti, tarihte Orta Asya’dan İstanbul’a gönderilenlerin ilki idi. Buna mukabil Bizanslılar da İstemi Yabgu’nun merkezine elçi yolladılar. Göktürk/Bizans ittifakı, Sasanî İmparatorluğunu zor durumda bırakmış ve daha sonraları İslâm kuvvetlerinin İran’ı fethetmelerini kolaylaştırmıştır.

Mukan Kagan’ın 572’de ölümü üzerine, kardeşi Taspar, Kağan oldu. Her bakımdan çok gelişmiş bir devletin başına geçen Taspar, fazla büyüyen devleti yeniden teşkilâtlandırdı. Küçük kağanlıklar ihdas ederek devletin muhtelif kısımlarını oğul ve yeğenlerine verdi. Kendisi kağanlar kağanı yani büyük kağan oldu.

Çetinoğlu: Gerileme ve çöküş dönemi nasıl başladı?

Taşağıl: Türk asıllı olmayan vezirler tarafından ‘töre’nin bozulması devletin kısa zamanda yıkılmasına sebep oldu. Taspar, Türk milletinin yapısına hiç uymayan Budizm’e meyletti ve Ötüken'(başkent) de bir Buda mabedi inşa ettirdi. 581 yılında hastalandığı zaman Türk geleneğine uymayan bir veraset şekliyle Göktürk tahtına, ağabeyi Mukan’ın, annesi Türk olmayan oğlu Ta-lo-pien’i aday gösterdi. Aynı yıl ölünce, millet Ta-lo-pien’i kağan olarak kabul etmedi. Devlet meclisinde yapılan uzun müzakereler sonucunda Kara Kagan’ın oğlu Işbara tahta geçti.

Bu hükümdarlık tartışmaları sırasında Göktürk Devleti sarsıldı. Batı tarafını babası İstemi’den sonra idare etmeye başlayan Tardu, meydana gelen anlaşmazlıklardan ilk faydalanan kişi oldu. Çinlilerin kurt başlı sancak göndererek tahrik etmesi sonucu 582 yılında Batı Göktürk Devleti’nin bağımsızlığını ilân etti.

Böylece 582 yılında Birinci Göktürk Devleti ikiye ayrıldıktan sonra Işbara, Doğu Göktürk Devleti’ni idare etmeye devam etti. Çin entrikalarının ardı arkası kesilmediği için iç savaş çıktı. Zor durumda kalan Işbara, Çin’den yardım almak için 585 yılında Suei hanedanının siyasî üstünlüğünü kabul ederek kağanlığını koruyabildi. 587’de ölümü üzerine kağan olan kardeşi Baga, 588 yılında bir savaş esnasında alnından okla vurularak öldü. Işbara’nın oğlu Tou-lan tahta çıktı.

593 yılından itibaren Suei üstünlüğünü tanımayarak, karşı atağa kalkan Tou-lan Kağan’ı Çinliler, yine bir başka Göktürk prensi Ch’i-min’i kullanmak suretiyle zayıflattılar. Ayrıca Töles boyları da isyana teşvik edilerek çıkan isyanlar neticesi 601 yılında Tou-lan öldürüldü. Bir süre Batı Göktürk kağanı Tardu, Doğu Göktürk Devleti’ni idare etti. Ancak, Çinliler, O’nun hayvan ve askerlerini zehirlemek suretiyle gücünü zayıflattılar. Yine Töles boylarının isyanı sonucu Tardu, ülkesinde kontrolü tamamen kaybetti ve 603 yılında T’u-yü-hunlara sığınmak mecburiyetinde kaldı.

Tardu’nun ölümünden sonra karakteri kendisine hiç benzemeyen oğlu tahta geçti. Yeni kağanın ismi Shih-pi idi ve başarılı bir kağanlık dönemi geçirdi. Kağanlık yaptığı 619 yılına kadar önce devletin prestijini kurtardı. Sonra da Çin’i hâkimiyeti altına aldı, Tang Hânedanı’nın yönetime gelmesini sağladı.  619 yılında, ölümünden soma yerine geçen kardeşlerinin döneminde,  625 yılından sonra yeniden başlayan Çin entrikaları ve 627 yılında yaz mevsiminde kar yağması neticesinde çıkan kıtlık ve törenin Türk asıllı olmayan vezirler tarafından bozulması, bu devletin kısa zamanda yıkılmasını hazırladı. 630 yılında Doğu Göktürk devleti Çinliler tarafından yıkıldı.

Çetinoğlu: Batı Göktürk Devleti’nde neler oldu?

Taşağıl: 582 yılında doğudaki büyük kağanlık merkezinden ayrılıp, müstakil olarak hüküm sürmeye başlayan Tardu, 603 yılına kadar başarılı olarak kağanlığını devam ettirdi. Başarılı dönem, Çinlilerin Türk askerlerini ve onlara ait hayvanları zehirleyerek öldürtmesi, isyanlar çıkartması sebebiyle ülke karıştı. Ölümünden sonra yerine torunu Ch’u-lo geçti ise de onun kendisine tabi milletine karşı sert tutumu yüzünden boylar isyan edince, 612 yılında Çin’e sığındı. Tardu’nun diğer torunlarından She-kuei, kağan oldu. O’nun ilk işi dağınık Türk boylarını bir araya getirmekti. Batı Göktürk Devleti’nin hem siyasî sınırlarını, hem de askerî gücünü dedesi Tardu zamanındaki kadar büyüttü. She-kuei’in ölümünden sonra yerine küçük kardeşi T’ung Yabgu geçti. Kaynakların özellikle çok zeki, cesur, taktikçi bir şahsiyet olarak tanımladığı bu kağanın da ilk işi ülkedeki bütün boylan devlete itaat ettirmek oldu. Hindistan’ın Keşmir bölgesini idaresi altına aldı. İpek yolu üzerindeki bütün Soğd şehirleri O’nun ülkesine katılmıştı. 623 yılında Batı Göktürklerinin bir savaşta Sasanîleri yenmesi İslâm dünyasında önemli tesirler bıraktı. 630 yılına doğru ülkedeki huzursuzluklar artmaya başladı. Bu yılda amcası Bagatur, T’ung Yabgu’yu öldürdü ve yerine geçmek istedi. Fakat devlet tam bu sırada büyük bir karışıklığa sürüklendi. Neticede Batı Göktürk Devleti Çin’e bağlı birçok beyliğe ayrıldı. 630 yılında her iki de Göktürk Devleti, Çin esaretine girmiş bulunuyordu.

Çetinoğlu: Neden Çin esâretine girdikleri konusundaki yorumlarınızı lütfeder misiniz?

Taşağıl: Üç sebep ileri sürülebilir: 1- Çin entrikaları, 2- Türk hükümdarlarının başarısız idaresi, 3- Türk milletinin hükümdarlarına itaatsizliği.

Çinliler, 630 yılından sonra bir kısım Göktürk halkını kuzey eyaletlerine yerleştirmek suretiyle idare etmeye çalıştılar. Göktürk ülkesini ise beyliklere parçalayarak ellerinde tutuyorlardı. Çin hâkimiyetine karşı birçok Türk beyi isyan etti. Göktürkler arasındaki istiklâl ateşi gün geçtikçe artıyordu. 670’li yıllarda Türk grupları kuvvetlenmeye başladı. Ordos’ta isyan eden Türk prensi Ni-shih-fu yenilerek, Çin başkentine götürülmüş, orada 679 yılında idam edilmişti. Yine Göktürk soyundan A-shih-na Fu-nien de elli üç arkadaşı ile birlikte 681 yılında katledildi. Bu arada Göktürk hanedanından Kutlug istiklâl savaşma girişti ve 682’de başarılı oldu. İlk önce gizlice bir teşkilât kurarak harekete geçtiler. Katılanların sayısı kısa zamanda beş bini buldu. 681 yılından itibaren Çin eyaletlerine baskınlara başlandı.

Çetinoğlu: Yeni bir devlet mi doğuyor?

Taşağıl: Kutlug, yardımcısı Tonyukuk (ay-gucı / başbakan) ile Çinlilere ard arda darbeler indirerek, hem kendi gücünü artırdı, hem de diğer Türk boylarını onların elinden kurtardı. 682 yılında Ötüken’de Oğuzlar yenilip devlete bağlanınca Kutlug, ‘İlteriş Kağan’ ilân edilerek, İkinci Göktürk Devleti resmen kurulmuş oldu. Pekin’den Kansu’ya kadar uzanan bütün Kuzey Çin bölgelerine Türk akınları başladı. 682-687 yılları arasında bu sahaya toplam kırk altı sefer düzenlendi.

692 yılında ölen İlteriş Kağan’ın yerine oğulları Bilge ve Kül Tigin küçük olduğundan kardeşi Kapgan geçti. Kapgan, tahtta kaldığı yirmi dört yıl içinde politikasını, sürekli Çin’i baskı altında tutmak, Çin’de dağınık hâlde yaşayan esir Türkleri kurtarmak, Orta Asya’da yaşayan ne kadar Türk varsa hepsini Göktürk devletine bağlamak şeklinde üç ana temel üzerine oturtmuştu.

695 yılına kadar doğudaki Ki-tanları ve Çin’i baskı altına almayı başardı. Arkasından 696-697 yıllarında Kırgızlar devlete itaat ettirildikten sonra Türgişlere yönelindi. Bu arada Göktürklerin isteklerini yerine getirmeyen Çin’e karşı büyük bir sefer düzenlendi. Türk orduları Şantung ovasına ve Yeşil nehre (Yang-ts’e) kadar uzandı. Savunma için sefere çıkarılan Çinli generaller korkularından Türk ordularına yaklaşamıyor, sadece uzaktan seyrediyordu. Bu yılın sonuna doğru ülkenin batı tarafındaki Türgişler tamamen Göktürk birliğine katıldılar.

Bundan soma Batı Türkistan’a yönelen Kapgan ve onun emrindeki Tonyukuk, Bilge ve Kül Tigin gibi kumandanlar idaresinde Türk ordusu 701 yılında Demir Kapı (Temir Kapıg)’ya ulaştı. Ertesi sene Tangutlar ve bazı Soğd kolonilerine boyun eğdirildi.

709 yılına kadar uzak bölgelerdeki Basmıllar, Çikler, Azlar itaate alındı. Ancak, bundan soma Kapgan Kagan’ın anlaşılmaz sert tutumu yüzünden devlete bağlı boyların çoğu birer birer ayaklanmaya başladılar. İsyan eden Kırgızlar 710’da yeniden devlete bağlansa da birçok Türk boyu gidip Çin’e sığındı. Aslında Çin entrikalarının söz konusu boy isyanlarında büyük rolü vardı. Kapgan Kağan ve devletin diğer ileri gelenleri bu isyanlarla uğraşmak durumunda kalıyorlar, düşmanları Çin ile mücadele etme fırsatını bulamıyorlardı. Bayırku boyunun isyanının bastırılmasından soma Ötüken’e geri dönerken Kapgan Kağan yanına fazla asker almamıştı. Söğüt ormanından geçerken arta kalan Bayırkularm saldırısına uğradı ve 716 yılında öldürüldü. Kesik başı orada bulunan bir Çinli casus tarafından Çin başkentine götürüldü.

Onun yerine geçen oğlu İnel’in kağanlığı yetersiz bulunarak, tahttan indirildi. Yerine İlteriş’in oğlu Bilge, kağan oldu. İlk iş olarak, amcası zamanından beri devletin başına büyük dert açan boyların isyanını bastırdı. Çok uzun mücadelelerden sonra devletin birliği yeniden sağlandı. Sonra Çinlilerle iyi geçinmeye çalıştı ve iki ülke arasında dostluk kuruldu. Bilge’nin Çinlilerin etkisinde kalarak Budistleşme ve şehirleşme teklifi, devlet meclisi tarafından, Türk milletinin yapısına uymadığı gerekçesiyle reddedildi.

Ünlü devlet adamı Tonyukuk, 727 yılı dolaylarında öldü. 726-727 yıllarında Türk tarihinin en muhteşem âbidelerinden biri olan Tonyukuk yazıtı dikildi. Bayın-çokto mevkiinde dikilen yazıt, Tonyukuk’un ağzından Göktürk devletinin yeniden kuruluşu, yapılan bütün mücadeleler, Çin’in hilekârlığı, Türk milletinin itaatsizliği gibi konular üzerinde duruyordu. Abide niteliğindeki taşa oyma suretiyle yazıldı. 731 yılında Kül Tigin ölünce ağabeyi Bilge onun adına bir yazıtı Orhun nehri yakınma dikti. Yazıtta Kül Tigin’in yaptığı mücadele ve kazandığı başarılar Bilge Kagan’ın ağzından anlatılıyor; Türk milletinin geçmişin acı olaylarından ders alması isteniyordu. 734 yılında ölen Bilge Kağan adına oğlu tarafından 735 yılında bir yazıt daha dikildi. Bu yazıtta da Kül

Tigin gibi Türk milletine öğütler veriliyordu.

Bilge Kagan’dan soma devletin başına geçen kağanlar yetersiz şahsiyetler olduğundan devlet kısa zamanda zaafa uğradı. 742 yılında isyan eden Basmıl ve Uygurlar Göktürkleri ağır bir bozguna uğrattılar. Onlar tarafından 745 yılında tamamen yıkıldılar. Arta kalanların bir kısmı Çin’in kuzeyinde 941 ‘e kadar varlığını sürdürdü.

Çetinoğlu: Hocam çok teşekkür ederim. Başka bir sohbetimize Uygun Devleti ile başlarız.

 

 

Prof. Dr. AHMET TAŞAĞIL

14 Şubat1964 tarihinde Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinde doğdu. 1975’te İlyasköy İlkokulu’dan, 1981’de İzmit Mimar Sinan Lisesi’nden, 1985 yılında İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi’nin Tarih Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl Çince öğrenmek ve Orta Asya tarihi üzerine araştırmalar yapmak üzere Tai-wan’a gitti, Shih-fan Üniversitesinde Çince kurslarına devam ederken, Cheng-chih Üniversitesi’nin Etnoloji Araştırmaları Enstitüsü’nde ve Tarih Bölümünde ders ve seminerleri takip etti. Bunun yanında dokümantasyon merkezinde Çin kaynaklarından Türk tarihine ait belgeler topladı.

 

1986 yılının sonunda Türkiye’ye dönüp, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yüksek Lisans öğrenimine başladı. 1991’de doktor, Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalında, 1992’de yardımcı doçent, 1995 yılında Genel Türk Tarihi alanında doçent unvanını kazandı. 2001 yılında profesör oldu.

 

1997-1998 ve 1999-2000 eğitim-öğretim yıllarında Kazakistan’ın Türkistan şehrindeki Uluslararası Hoca Ahmet Yesevî Türk-Kazak Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı. Kazakça başta olmak üzere diğer Türk lehçelerini öğrendi. Bu esnada Özbekistan’ın Semerkand, Buhara ve Hive gibi tarihi şehirlerine, yine Güney Kazakistan’da Sır Derya boyundaki tarihî kalıntıların bulunduğu alanlara saha araştırmalarında bulundu. Aynı üniversitede 2001-2002 öğretim yılında Tarih-Felsefe Fakültesi Dekanlığı görevini yürüttü. 2002 yılının Temmuz Ağustos aylarında Türk İşbirliği Kalkınma İdaresi’nin yürüttüğü Moğolistan Türk Anıtları Projesinde yer aldı.

 

2004-2005 öğretim yılında Bişkek’te bulunan Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesinin Tarih Bölümünde öğretim üyeliği görevini üstlendi. Aynı üniversitenin Türk Uygarlığı Merkez Müdür yardımcılığını yürüttü. Sosyal Bilimler Dergisi yayın kurulu başkanlığını yaptı.

 

2007-2008 Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü oldu. 2008 yılında Rektör Yardımcılığına tâyin edildi. 2009 Nisan ayından itibâren Tarih Bölümü Başkanlığını yürütmektedir.

 

Çince, İngilizce, Rusça ve Fransızca ile Türk lehçelerinden Kazakça ve Kırgızca bilmektedir. Moğolistan başta olmak üzere Güney Sibirya, Kazakistan ve Kırgızistan’da saha araştırmaları gerçekleştirmiştir.

 

Evli ve iki çocuk babasıdır.

 

Önceki İçerikAşırı Anne Baba Sevgisi
Sonraki İçerikSiyasette Bir Sistem Tartışması
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.