“Önümüzden kurt geçti”

285

Merih Demiral’ın, sevindiğimiz golünden sonra yaptığı bozkurt işareti geçen haftayı doldurdu. Bırakın kurdu hele boz renklisini, Türk kelimesi sarf edildiğinde bile asabı bozulup “Irkçı! Irkçı!” diye çığlık atmaya başlayan çevreler, sağ olsunlar, tartışmayı daha da şiddetlendirdi. Bir Türk milliyetçisi olarak hem Demiral’a hem aleyhtarlara teşekkür ederim. Aleyhtarlar olmasaydı bu konu bu kadar alevlenmezdi. Onların sayesinde bozkurt hatırlandı ve bu sembole duyulan sevgi yükseldi, yayıldı.

Tartışmalar sayesinde yıllar önce TRT’nin bir millî mücadele gazisi ile yaptığı röportaj akla geldi ve sosyal medyada tekrar tekrar yayımlandı. M. Ali Soy, Kuvayı Millîye’den başlayarak millî mücadelenin her aşamasında bulunmuş bir gazi. Nihayet Büyük Taarruz’da, Tınaztepe’de kolunu kaybetmiş. O anlatıyor. 26 Ağustos, gece, sabaha karşı cepheye doğru yürüyüşteler. “Sancağımızın önünden bir kurt geçti. Asker bağırdı, ‘Zafer bizimdir!’” Bu röportajı daha önce görmemiştim. Epey eski olmalı. Görüntü siyah-beyaz. Renkli televizyon bize 1980’lerde gelmişti… 

Ali Beg Hakim

O program beni daha da eskilere götürdü. Kendi gençliğimden bir kurt hikâyesine, 1960’ların başındaki İzmir’e. 1961 veya 62 başı olmalı. Henüz üniversiteye başlamamışım. Biz, Türk Ocaklı gençler, Salihli’deki Kurtuluş Mahallesi’ni ziyarete gidiyoruz. O mahallede Doğu Türkistanlı Kazaklar oturuyor. Bir otobüs dolusuyduk. Ali Beg Hakim’in oğlu Hasan Oraltay da bizim İzmir grubundan. Daha yolda havaya girmiştik. Dilimizde Stalin’in 1938’de kurşuna dizdirdiği Süleyman Çolpan’ın mısralarıyla bestelenmiş, ağıt havasında duyduğumuz, marş gibi söylediğimiz şarkı vardı:

Güzel Türkistan senge ne boldu?

Sebep vakitsiz (ah) güllerin soldu

(Ah. Güllerin soldu.)

Bilmem niçin kuşlar ötmez bahçalarında

(Ah bahçalarında)

Mahalleye vardık. Kurtuluş Mahallesi sakini Kazaklar, Çin zulmünden kaçıp Ali Beg Hakim’in önderliğinde, at üstünde Himalayaları aşıyor.  İlk durakları Hindistan. Oradan Suudi Arabistan’a, oradan da hedeflerine, Türkiye’ye ulaşıyorlar. Yolda başlarından birçok meraklı hikâye geçiyor. Mesela kendilerini gözlemek için alçaktan uçan Çin uçaklarına kement atışları…

Niçin gelmişler?

Mahallenin gençleri de bizi türkülerle karşıladı. Bir delikanlının, müzik eşliğinde Kartal oyunu oynadığını hatırlıyorum. Kartal kanatlarının sert hareketlerinin temposunda bir müzik ve o kanatlar gibi inip kalkan kollar.

Yemek vakti geldi ve bizi başkanlarının evine buyur ettiler. Ali Beg Hakim’in torunları o evi şimdi müze yapmış. Beg, at etini kendi eliyle taksim edip bize ikram etti. Misafirler oturuyor, o ayakta. Bu “ağalık” Anadolu’da, Türkmenlerde ve Yörüklerde de vardır. Ağa misafirleri ağırlar. Ayakta ve kapıya yakın durur. İkramları eliyle yapar. Sonra Beg, 60 yıl sonra bile aklımdan çıkmayan kısa konuşmasını yaptı. Bir dertlenişti konuşması. 1960 darbesi henüz tazeydi. Darbe taraftarları, sevmediklerine “kuyruk” diyordu. Başını ezdikleri Demokrat Parti’nin geride kalmış kuyruğu anlamında. Etraftan bizim Kazaklara, “Bunlar kuyruk.” diyenler varmış. Bir kısım siyasî İslamcı da – evet o yıllarda da varlardı – “kurtçu” sıfatını yakıştırmıştı. Ali Beg Hakim, o güzelim Kazak şivesiyle anlattı:

“Biz Altaylardan buraya, burada Demokrat Partiyası var diye, Halk Partiyası var diye mi geldik? Biz buraya, burada uluğ Türük milleti var diye geldik.”

10 000 Kilometre ve bin yıl öteden

Sonra kurt: “Biz ava çıktığımızda önümüzden tavşan geçerse uğursuzluk sayarız. Kurt geçerse uğur sayarız.”

M. Ali Soy gazimizin anlattığı “Sancağın önünden kurt geçti. Asker, zafer bizim, diye bağırdı.” hikâyesi ile Kazak lider Ali Beg Hakim’in bu sözleri… Arada 10 000 kilometreden fazla var. Google Haritalar’a baktım. Urumçi-Salihli diye. 14 800 km gösteriyor ve onların rotasını işaret ediyor: Himalayalar, Hindistan, Arabistan ve Türkiye. Kültür zamanı bakımından da mesafe bin yıldan fazla. Biri Türk dünyasının doğu ucu, diğeri batı ucuna yakın. Aynı tema, aynı değerlendirme! Türk- Kurt ilişkisine burun kıvıranlar utanmakta serbesttir. Ayıplamayız. Cahillerde normaldir, anlayışla karşılanması gerekir.

Bu hatıralarda adı geçenlerden dünyamızda kimse kalmadı. Ben de toparlanmadan nakledeyim dedim. Sevenlere eyvallah. Hoşlanmayanların canı sağ olsun. Yalnız, insanların milletlerini, millî sembollerini sevmelerine; destanlarına, masallarına duydukları ilgiye “ırkçılık” demesinler. Yalan oluyor, ayıp oluyor. Biraz kültürlenmek ve bilgilenmek için hemşehrim Yılmaz Özdil’in kurt videosunu açsınlar: https://bit.ly/ozdilkurt. Onu seyretsinler, biraz öğrensinler.

“Önümüzden kurt geçti” – Milli Düşünce Merkezi (millidusunce.com)

Önceki İçerikMEHMET TURGUT’un vefatının 15.  yıldönümü dolayısıyla Dr. Metin Eriş ile Konuştuk
Sonraki İçerikKerkük Katliamları
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)