Ölümü öldürenler Sonsuzluğa Dirilenler!

76

Her toplum kendi meyvesini verir. Zaman içinde oluşan
tohumları görmek ise marifettir. Hiçbir olayın Sonucu öyle bir anda ortaya
çıkmaz, gerçeği kavrayabilmek için zaman yumağını geriye doğru açmak, her yerde
biraz durmak, her şeyin neyi, nasıl etkilediğini görmek, incelemek gerekir.

 

Dünü bilmeden bugünü anlayamayız, bugünü anlayamaz isek
yarına yönelemeyiz.

 

 

 Geçmişin
tanımlanmasındaki egemen duruş; kimliklerin inşası ve geleceğin
yapılandırılmasında ki temel dinamiklerin harekete geçirilmesidir.

 

Kendi tarihselliğimiz içerisinde rekabeti yoğun bir şekilde
yaşadığımız, batı medeniyetidir.

 

Batı için, tüm dünyadaki egemenlik kurgusu batı tarihi ve
Avrupa merkezli dünya anlayışına dayanır. Bir çeşit AVROMEGOLAMANİ olan bu
anlayışa göre tek yaşanmış tarih batı tarihidir ve tüm dinamikler, batı ile
ilişkilendirildiğinde bir anlam kazanır.

 

 

 Doğu toplumları ise
pasif, durağan ve etkisi olmayan elemanlardır.

 

Avrupa ırkmerkezciliğinin tavan yaptığı Batı zihniyetinde
geçmişin değerlendirilmesinden çok, geleceğin kurgulanması yatar.

 

Batı için Turuva Savaşları büyük önem arz etmektedir. Çünkü
bu savaşlar, batının kimlik,gelecek kurgusuna yönelik planını
şekillendirdikleri, tarihsel bir referans işlevi görmektedir.

 

Peki Turuva’yı böylesine anlamlı kılan nedir?

 

Doğu-batı karşıtlığının oluşumundaki başrol bu savaşa
aittir. Batı için düşman öteki konumunda olan doğu, fikirleri, hayalleri, kişiliği
ve deneyleri ile kontrastlar yaratarak Batı’nın tarifini kolaylaştırmaktadır.

 

Doğu-batı çatışmasının ve karşıtlığının varlık sebebi olan
Turuva savaşlarına yüklenen anlam, bugün Türk İslam kimliğinde yerini bulmakta
ve tüm olumsuz durumlar için bir sembole dönüşmektedir.

 

 

 Avromegolaman
zihniyette; Batının emperyalist politikalarının önündeki en büyük engel olarak
gördükleri Türkleri, Şark meselesi kapsamında sonlandırma çalışmalarının kesin
ve sona yaklaşıldığı durak ise Çanakkale’dir.

 

 

Çanakkale,Turuva Savaşları benzerlikleri ve yüklenen derin
anlamlarI ile adeta tarihsel süreklilik addetmektedirler. Düşman ötekiyi temsil
etmenin doruğundaki Müslüman Türkleri tarih sahnesinden silmek için 18 Mart
1915 te saldırıya geçen müttefik donanmasının en güçlü savaş zırhlılarından
birisi olan AGEMEMNON zırhlısı üç bin yıl önceki AKHA ordusu başkomutanın adını
taşımaktadır.

 

Agememnon zırhlısının Çanakkale Savaşına dâhil edilmesinin
askeri öneminden çok daha derin anlamlar taşıdığı kuşku götürmeyen gerçeklik
olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

 

 Hatta 1.Dünya Savaşı
sonrasında imzaladığımız Mondros Ateşkes antlaşması ile Mondros limanında
demirlenmiş olan Agememnon zırhlısında imzalanmıştır. Bu zırhlıda Mondros’u
imzalamalarındaki ısrarlarını aynı ruh ikliminde görmekteyiz. Turnuvada yendik,
şimdi de yendik.

 

Bizler için 20. yüzyıl başları çok gri çok kasvetlidir. Ama
yine bizler de biliyoruz ki; soğuk olacak ki sıcak, karanlık olacak ki
aydınlık, kötülük olacak ki iyilik anlaşılsın.

 

Balkan savaşlarında siyasetin kirliliği ile savaşmadan
mağlup olan Ordu, Çanakkale’de birlik ve beraberlik ruhu ile tam manasıyla
zafere ulaşmıştı. Conkbayırında, Anafartalar da, Seddülbahir de,Kirte de
Sakarya’nın müjdesi verilmiş, Kilitbahir’den Kanlısırt’a bir nefes üflenmiş,
Milli Mücedelenin önsözü Çanakkale’de ilan edilmiştir.

 

Ergenekon’da dağları aralayan, Malazgirt’te Anadolu’yu yurt
yapan, İstanbul’da çağ açan, çağ kapatan kutlu ruh, Çanakkale’de Cevat Paşa ile
Yüzbaşı Hakkı ile Seyit onbaşı ile Yahya Çavuş ile Alman komutandan komutanlığı
alana kadar yenilmiş olan ordumuza komuta eden “YETİŞ YA MUHAMMED ÜMMETİN
KIRILIYOR” diyen Mustafa Kemal ile tekrar vücut bulmuştur.

 

 

 Temelinde birlik ve
beraberlik, özünde bağımsızlık sevdası olan, gücünü imandan alıp, yalnızca
Allah’a teslim olan, hamurunda Türk’ün kuvvet ve kudretini bulunduran Çanakkale
ruhu, vatan topraklarımızı tüm emperyalist dünyaya dar etmiştir.

 

Hz. Muhammed “ Bir kimse ne için yaratılmışsa o şey ona
kolaylaştırılmıştır.” der. Biz Türkler dünya literatürüne “asker millet” olarak
girmişiz. Gen kodlarımızda taşıdığımız, bağımsız yaşama arzusu, siyasi ve
askeri eylem planlarımızı oluşturur.

 

 

20. yüzyıl başındaki Ortadoğu enerji denkleminde belirleyici
ve yönlendirici unsur olma çabalarının başlattığı olumsuz atmosferden,
yenilmişlik psikozundan, Çanakkale savaşlarındaki dini ve milli duyguların
ortaya koyduğu yüksek motivasyon unsurları ile çıkılmıştır.

 

Günümüzde yapılan bir sosyal psikoloji deneyinde denekler
arasında manevi cümleler kurularak iletişime geçilen grup üyelerinin daha
paylaşımcı ve karar mekanizmaları çok daha hızlı harekete geçen bireyler olduğu
görülmüştür.

 

Çanakkale’de azraile hoşgeldin dercesine şehadete koşan
kahraman evlatlarını, kurban misali Kını ağlayarak cepheye uğurlayan anaların,
evlendikten üç gün sonra eşini cepheye uğurlayan Şems ninelerin yıllar sonra
ABD’de tedavi gördüğü hastanede, Çanakkale gazisi bir Anzaklı’nın İslamla
tanışarak vefat eden Anzaklı Ömer’in, annesinin karnında yedi aylıkken babasını
hiç görmeyen Cevat dedelerin zaferidir. Bizim zaferimizdir.