Öğretmenlik Meslek Kanunu Görüşmeleri Başlarken

71

2021 Yılının son günlerinde TBMM’ne
sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısı önümüzdeki günlerde görüşülmeye
başlanacak.  En kalabalık memur grubu
olan öğretmenler için çok önemli olan bu kanun tasarısı, inşallah günlük
siyasete alet edilmeden eksiklikleri tamamlanarak en kısa sürede yasalaşarak
hayata geçer.  1 milyon 200 binin
üzerindeki öğretmeni yakından ilgilendiren bu kanun tasarısı, maalesef konunun
paydaşlarının görüşleri tam olarak alınmadan alelacele hazırlandığı için
eğitimin paydaşları ve eğitimle ilgili STK’lar tarafından çeşitli yönlerden
eleştirilmektedir.

                12
maddeden ibaret olan Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısının içeriği ile ilgili
görüş ve eleştirilerimi belirtmek istiyorum.

                1.
Kanun tasarısında öğretmenliğe ilk atamada uygulanmakta olan mülakat sınavının
da kaldırılacağı hükmü mutlaka ilave edilmelidir. Öğretmenlikte adaylık
kaldırma sınavının iptal edilmesi olumlu bir düzenlemedir. Bunun yerine Aday
Öğretmenlerin, eğitim ve uygulamadan oluşan Aday Öğretmen Yetiştirme Programına
tabi tutularak adaylık süreci sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonu
tarafından yapılan değerlendirme sonucunda başarılı olanlar öğretmenliğe
atanacağı belirtiliyor. Yalnız Adaylık Değerlendirme Komisyonu’nun liyakat ve
tecrübe sahibi eğitimcilerden kurulması ve objektif değerlendirme yapmaları
önemlidir. Aksi takdirde bu komisyonların, öğretmenliğe ilk atamadaki mülakat
komisyonlarından farkı kalmayacaktır.

                2.
Öğretmenlik kariyer mesleği olarak tanımlanarak, bu meslek mensuplarının aday öğretmenlik
döneminden sonra; “öğretmenlik,  uzman
öğretmenlik ve başöğretmenlik” gibi üç kariyer basamağına ayrılacaklar. Her kariyer
basamağının hakları, görevleri ve sorumlulukları netleştirilecek.

                3-
10 yılını doldurmuş öğretmenlerden, 180 saatten az olamamak üzere düzenlenen
Uzman Öğretmenlik Eğitim Programını ve mesleki gelişim alanlarında Uzman
Öğretmenlik için öngörülen asgari çalışmaları tamamlamış olanlar, Uzman
Öğretmen unvanı için yapılacak sınava başvurabilecekler. Yapılacak yazılı
sınavda 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılacaklar. 10 yılını doldurmuş
öğretmenlerden Yüksek lisans yapmış öğretmenler ise sınavdan muaf tutularak,
doğrudan “Uzman Öğretmen” olacaklar. Uzman Öğretmenler, hem bir
derece alacak, hem de maaşlarında 1000 lira artış olacak.

                4.
Uzman Öğretmenlerden on yılını doldurmuş olanlardan, 240 saatten az olmamak
üzere düzenlenen Başöğretmenlik Eğitim Programını ve mesleki gelişim
alanlarında Başöğretmenlik için öngörülen asgari çalışmaları tamamlamış olanlar,
Başöğretmenlik unvanı için yapılacak sınava başvurabilecekler. Yapılacak yazılı
sınavda 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılacaklar. 10 yılını doldurmuş
uzman öğretmenlerden doktora yapmış öğretmenler ise sınavdan muaf tutularak,
doğrudan “Başöğretmen” olacaklar. Başöğretmenler, hem bir derece alacak,
hem de maaşlarında 2000 lira artış olacak.

                5.
Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısındaki en önemli düzenleme olan “öğretmenlik,
uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik” gibi kariyer basamakları konusunun,
öğretmenler arasında yaratacağı başka sorunlar üzerinde durmak istiyorum. 2005
yılında başlayan ve 2006 yılında sonuçlandırılan ve bir daha
tekrarlanmayan  “Öğretmen Kariyer
Basamakları Sınavı” sırasında Vefa Lisesi’nde müdürdüm. O tarihte toplam 600
bin öğretmen vardı. “Öğretmenlerin yüzde 20’si Uzman Öğretmen (120 bin), yüzde
10’u Başöğretmen (60 bin) olacak” dendi. Sadece “Uzman Öğretmenlik” için sınav
yapıldı ve barajı aşan 90 bin civarında öğretmen “Uzman Öğretmen” yapıldı.
Doktorası bulunan 300 civarında öğretmen de Başöğretmen yapıldı. O tarihten
itibaren görevde olan Uzman Öğretmenler ve Başöğretmenler, diğer öğretmenlerden
az da olsa farklı maaş aldılar. Bu sınav bir daha yapılmadığı için, sınava
giremeyen diğer öğretmenler maddi yönden mağdur oldular. Bu da öğretmenler
arasında yıllarca süren bir huzursuzluğa sebep oldu. Ayrıca Uzman Öğretmenler
ve Başöğretmenlerden emekli olanların maaşlarına bu unvanlarından dolayı hiçbir
fark yansımadı. TBMM’nin gündemindeki kanun tasarısında da, Uzman Öğretmenler
ve Başöğretmenlerden emekli olanların maaşlarına bu unvanlarından dolayı bir
fark yansıtılıp yansıtılmayacağı hususu belirtilmemiştir. Bu konuya da açıklık
getirilmesi gerekir.

                6.
Öğretmen kariyer başmakları sınavında, mutlaka yüzde 50 oranında öğretmenleri
ilgilendiren mevzuat (T.C. Anayasası, 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu,
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Milli Eğitim Teşkilat Kanunu vb. kanun ve
yönetmelikler) ile pedagojik formasyonla ilgili sorular ve yüzde 50 oranında branş
bilgisi ile genel kültür, güncel sorunlar, eğitimdeki çağdaş yaklaşımlar ve
bilişim teknolojisi ile ilgili sorular sorulmalıdır.

                 7. Ayrıca öğretmenlere kariyer basamaklarında
ilerleme imkânı sunulurken, lisans üstü eğitim için de çok önemli teşvikler
verilecek. Fakat kariyer basamakları uygulanırken büyük sıkıntılar olacak. Bir
defa 10 yılını tamamlayan her öğretmen Uzman Öğretmen veya 10 yılını dolduran
her Uzman Öğretmen Başöğretmen olamayacak. İstekli olanlardan öngörülen eğitimi
alanlar ve yapılacak sınavda başarılı olanlar bu unvanı kazanacak. Bazı
öğretmen sendikaları, “Yıllardır var olan uzman-başöğretmenlik mağduriyeti
ortada iken yapılması düşünülen sınav kabul edilemez. Öğretmenlik zaten bir
ihtisas mesleğidir, her öğretmen uzmandır, kıdemi dolan her öğretmen ilgili
tazminatlardan yararlanmalıdır” diyorlar. Bu görüşe prensip olarak katılmakla
birlikte hiçbir hükümetin 1 milyon 200 binin üzerindeki öğretmenin tamamına
aynı anda ilgili tazminatları vermesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Ama
görünen o ki, tasarı bu şeklinde yasalaşırsa öğretmenler arasında bir ayrışmaya
ve huzursuzluğa yol açacak. 

                8.
Bu sınav ile ilgili de bazı eleştirilerim olacak. 2005 yılında yapılan sınavda
sadece öğretmenleri ilgilendiren mevzuat (T.C. Anayasası, 1739 Sayılı Milli
Eğitim Temel Kanunu, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, Milli Eğitim Teşkilat
Kanunu vb. kanun ve yönetmelikler) ile pedagojik formasyonla ilgili sorular
soruldu. Sonuçta şunu gördüm, sınav sonunda branşında yetkin ve etkin olmayan,
ders dışı hiçbir etkinlikte yer almayan ve performansı düşük olan bazı
öğretmenler sınavı kazandı, branşında yetkin ve etkin olan, öğrencilerini proje
yarışmalarına hazırlayıp başarılı olan ve performansı yüksek bazı öğretmenler
ise barajı aşamadığı için Uzman Öğretmen olamadı. Bu sınavın en büyük eksikliği,
branş bilgisi ile ilgili soru bulunmamasıydı. Bu sınavlarda ayrıca genel
kültür, güncel meseleler, eğitimdeki çağdaş yaklaşımlar ve bilişim teknolojisi
ile ilgili sorular da sorulmalıdır.

                9.
Bu kanun tasarısının getirdiği en önemli yeniliklerden biri, öğretmenlere 3600
ek göstergenin uygulanmasıdır. Tasarıya göre sadece Birinci derecedeki
öğretmenlerin ek göstergeleri 3600`e çıkarılacak. Diğer derecelerde bulunan
öğretmenler için de bu artışa göre düzenleme yapılması öngörülüyor.  3600 ek göstergenin sadece Birinci derecedeki
öğretmenlere verilmesi, diğer derecelerdeki öğretmen arasında huzursuzluğa yol
açacaktır. 3600 Ek göstergeden emekli öğretmenlerin de yararlandırılacağı
hususu da mutlaka bu kanun kapsamına alınmalıdır. Ayrıca tasarının 8 inci maddesinde
yapılan 3600 ek gösterge ile ilgili düzenlemenin 15.01.2023 tarihinde yürürlüğe
girecek olması da bir huzursuzluk konusu olacaktır.

                10-
Mecburi hizmet hariç özlük hakları, atamalar, mazeret tayinleri başta olmak
üzere sözleşmeli öğretmenler kadrolu öğretmenlerle aynı haklara sahip
olacaklar. Sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu öğretmenlerle aynı haklara sahip
olmaları yerine, bütün atamaların kadrolu olarak yapılmasının, sözleşmeli öğretmen
kavramının milli eğitim mevzuatından çıkarılmasının daha uygun olacağını
düşünüyorum.

                11.
Mecliste bu kanun aynen kabul edilirse, 3600 ek göstergenin yürürlük tarihi 15.01.2023
olacak. 3600 Ek göstergenin yayım tarihinde değil de, 2023 yılında yürürlüğe
girecek olması da öğretmenler arasında huzursuzluğa yol açacaktır.

                12.
Ayrıca bu kanun tasarısına, öğretmenlerin ve eğitim yöneticilerinin mesleki
gelişmeleri sağlayacak Milli Eğitim Akademisi’nin açılması hususu da
eklenmelidir.

                Öğretmen
sendikaları, Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısına paydaşlarla birlikte
hazırlanmadığı ve öğretmenlerden görüş alınmadan hazırlandığı için karşı
çıkıyorlar. Bu tasarı, büyük ihtimalle meclisin büyük çoğunluğu tarafından kısa
sürede kabul edilerek yasalaşacak. Temennimiz bu kanunun, eksiklikleri
tamamlanarak öğretmenin sosyal ve mali statüsünü yükselten bir kanun olarak kabul
edilmesi ve bütün hükümlerinin 2022 yılında yürürlüğe girmesidir. O zaman 2022
yılı öğretmenlerin yılı olur. 

Önceki İçerikAnadolu Demokratlığı-I
Sonraki İçerikÇocuk Ailede ve Okulda Sevildiğini Hissetmelidir
Avatar photo
Bulgaristan göçmeni bir ailenin oğlu Sâkin Öner 05.10.1947 tarihinde Denizli ilinin o zaman Çal ilçesine bağlı bulunan Dedeköy bucağında doğdu. Bugün Dedeköy 'Baklan' adıyla Denizli'ye bağlı bir ilçedir. Babası Emniyet Komiseri merhum Celalettin Öner, (1922-16.12.1970) annesi Denizli'nin Honaz ilçesinden ev hanımı merhume Ulviye Öner (Akkuş)'dir. Annesi 1951yılında vefat etmiştir. Babası 1953 yılında Polis Memuru olarak görev yaptığı Aydın ilinin Nazilli ilçesinde Zarife Öner (Meriçoğlu) ile ikinci evliliğini yapmıştır. Sakin Öner 1951-1953 yılları arasında Dedeköy (Baklan)'da dedesinin ve babaannesinin yanında kalmıştır. İki yıl köy ortamında kalan Öner, burada kırsal kesimdeki Türk insanının yaşantısını, gelenek ve göreneklerini, zengin halk kültürünü tanıma imkânını bulmuş ve bu döneme ait izler şiirlerine ve yazılarına yansımıştır. ÖĞRENİM HAYATI Babasının memuriyeti sebebiyle 1954-1955 der yılında Manisa'nın Kırkağaç ilçesinde başladığı İlkokul hayatı; Manisa'nın merkezinde devam edip Afyon'un Sandıklı ilçesinde tamamlandı. 1959-1960 Öğretim yılında Sandıklı Ortaokulu'nda başlayan ortaokul tahsili, Bandırma'da devam edip Van'da tamamlandı. Lise'ye Van'da başlayıp Yozgat'ta tamamladı. 1965 Haziranında girdiği Üniversite Giriş sınavı sonunda birinci tercihi olan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandı. Burada öğretimini sürdürürken Babıâli'de Sabah Gazetesi'ne muhabir olarak çalıştı. 1966 yılında Bugün Gazetesi'ne teknik sekreter olarak transfer oldu. Bu arada Hukuk Fakültesi'nden ayrıldı. 1967'de yeniden girdiği Üniversite Giriş İmtihanı'nı kazanarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne kayıt oldu. 1967-1972 yılları arasında bu bölümde okudu. Bu süre içinde dergicilik, kitapçılık ve yayıncılık yaptı. 1972 yılı Şubat ayında diploma aldı. Babasının vefatı sebebiyle Denizli iline tâyinini istedi ve aile fertlerinin sorumluluğunu üstlendi. 1981 yılında doktora çalışmalarını başlatan Öner, 1987 yılında doktora yeterlik sınavını verdi. Ancak, idarî görevleri sebebiyle doktora çalışmalarına uzun süre ara vermek mecburiyetinde kaldığından, 2003 yılında Türk Dili ve Edebiyatı Doktoru oldu. MEMURİYET HAYATI Denizli Lisesi Edebiyat Öğretmeni olarak memuriyet hayatına başladı. 17.02.1973 tarihinde Denizli ilinin Acıpayam ilçesi Darıveren bucağında Fidan Oymak ile evlendi. 1975 yılı Temmuz-Ekim ayları arasında İzmir-Bornova'daki Topçu Taburu'nda kısa süreli askerlik görevini yaptı ve Topçu Asteğmen olarak terhis oldu. Memuriyet hayatı; İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü'ne Müdür Yardımcısı ve Edebiyat Öğretmeni, Tahakkuk Müdür Yardımcısı ve Türkçe Bölümü Öğretim Görevlisi, Sinop Lisesi'nde edebiyat öğretmeni olarak devam etti. Çalışma şartlarının uygun olmaması ve ailesinin İstanbul'da kalması sebebiyle, çok sevdiği meslek hayatına Mayıs 1977 tarihinde istifa ederek İstanbul'daki günlük Hergün Gazetesi'nde önce Haber Müdürü sonra da Yazı İşleri Müdürü oldu. 01 Ocak 1980 tarihinde yeniden öğretmenlik mesleğine dönek için başvurdu. Görev emri gelinceye kadar büyük düşünür ve yazar S. Ahmet Arvasi'nin kurduğu Türk Gençlik Vakfı'nın müdürlüğünü yaptı ve bu vakfın yayın faaliyetlerini yürüttü. 23.03.1970 tarihinde İstanbul Kız Lisesi'ne tâyini çıktı. 07.04.1980 tarihinde İstanbul Şehremini Lisesi'ne Edebiyat Öğretmeni ve müdür yardımcısı oldu. 13.12.1982'de İstanbul Pertevniyal Lisesi'ne Edebiyat öğretmeni olarak nakledildi. Bu okulda 23.08.1983'te Müdür Başyardımcısı oldu. 05.12.1984'te de İstanbul Behçet Kemal Çağlar Lisesi'nde Müdür olarak vazifelendirildi. 27.06.1987 tarihinde İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü'ne Müdür Yardımcısı olarak görevlendirildi. 16.10.1992 tarihinde Vefa Lisesi Müdürlüğü'ne. 29 Haziran 1995 tarihinde ikinci defa İstanbul Millî Eğitim Müdür Yardımcılığına, 01.07.1998 tarihinde Vefa Lisesi camiasının umumi isteği üzerine ikinci defa Vefa Lisesi Müdürlüğüne, 18.08.2010 tarihinde İstanbul lisesi Müdürlüğü'ne kâyin edildi. Mart 2012'de yaş haddinden emekliye ayrıldı. EDEBİYATTA 50 YIL Sâkin Öner'in edebiyatla ilgisi, 1957 yılında şiir yazmakla başladı. Merakı gelişerek, dosya kâğıdından dergiler yaptı. İlk şiirini 1957 yılında, ilkokul dördüncü sınıfta iken yazdı. "Gurbet" başlıklı bu şiir aynen şöyleydi: Gurbetteyim bugünlerde Geziyorum sahillerde Oturup ağlıyorum Hicran dolu bahçelerde Sızlar gizli yaralar Gönlümde hatıralar Günler geçer de sonra Yaşlar gönlüme dolar Ayrı düştüm sıladan Kan damlıyor yaradan Gurbet ayırma beni Yurttan, eşten ve dosttan. Ortaokul 2. sınıfa Bandırma'daki dayılarının yanında okurken ilk şiiri, Bandırma Ufuk Gazetesi'nde yayınlandı. Öğretmeni Münevver Yardımsever her dersine, Sâkin Öner'e bir şiir okutarak başlardı. Böylece şiir okuma sanatını öğrendi. Şiir okuma görevi Van Lisesi'nde de devam etti. Millî bayramlar ve törenlerin değişmez elemanı idi, okul adına günün anlamına uygun şiiri o okuyordu. Şiirleri Van'da çıkan gazetelerde yayınlandı. Şiir yarışmalarına katılıp dereceler aldı. Ortaokul 3. sınıfta okul idaresinden izin alarak şahsı adına 'Doğuş' adıyla bir duvar gazetesi çıkardı. Bu gazetedeki bütün yazı ve şiirler kendisine aitti. Lise 1. sınıfa geçtiğinde Okul Müdürlüğü, okulun Kültür ve Edebiyat Kolu Başkanlığına Öner'i getirdi. Okulun camekânlı büyük bir duvar gazetesi vardı. Artık onu o çıkarıyordu. Gazetede makale, deneme, röportaj, hikâye, şiir, haber, karikatür, bulmaca ve spor olmak üzere çok çeşitli türlere ve konulara yer veriliyordu. 15 günde bir değişen bu gazetede kendisine çeşitli haberler ve spor haberlerinde Cafer İpek, karikatür ve bulmacada da Metin Haldenbilen isimli bir arkadaşı yardım ediyordu. 1962 yazında Ağrı'da bulunan teyzesinin yanına gittiğinde orada yayınlanan günlük Mesuliyet Gazetesi ile temasa geçti. Bu gazetede de 'GÜN-KİN' isimli şiiri yayımlandı. Lise 1. sınıfta iken 1963 yılında Sakin Öner Yeşil Van gazetesinde 'Bahçemin Çiçekleri' başlıklı bir sütunda 'Bülbül' mahlasıyla günlük fıkralar yazmaya başladı. Mahlas kullanmasının sebebi, ailesinin bu tür çalışmalara, derslerini aksatacağı gerekçesiyle karşı olmalarındandı. İçindeki yazma aşkını frenleyemeyen Öner, takma isimle de olsa yazmayı sürdürüyordu. Artık yazma işini, gazetelerdeki kendisinden yaşça büyük ve deneyimli köşe yazarlarıyla polemiğe girmeye kadar götürmüştü. Bu arada Yeşil Van ve diğer gazetelerde sık sık şiirleri yayımlanıyordu. Bu arada Serhat Postası isimli gazetenin açtığı şiir yazma yarışmasında üçüncü oldu. Bir gün, yeni taşındıkları evin sahibiyle girdiği polemiği içeren 'Ev, ev, yine ev...' başlıklı bir yazıya rastlayan babası, 'Bülbül' mahlaslı yazıları onun yazdığını anladı. Fakat hayret ki, hem fazla yüzgöz olmadı, hem de kızmadı. Belki de gizli gizli gurur duydu. Bu süreç, Van'dan Yozgat'a tayin oldukları 1964 yazına kadar devam etti. Babasının 1964 yazında Yozgat'a tâyin olması üzerine Öner, Lise 3. sınıfı Yozgat Lisesi'nde okudu ve buradan mezun oldu. En yakın sınıf arkadaşı Cemil Çiçek'ti. Sakin Öner, ailesinden, Van ve Yozgat'taki arkadaşlarından aldığı etkilerle milliyetçi ve maneviyatçı duyguları ağır basan, fikrî ve siyasî hareketlerle ilgilenen, şiir ve nesir alanında epey deneyim kazanmış bir genç olarak İstanbul'a gelince Yine şiir, edebiyat dergi yayıncılığı ile ilgilendi. Gazetelerde, muhabir, sayfa sorumlusu ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Yayınevi kurdu, kitap yayınladı, kitaplar yazdı. Üçdal Neşriyat'ta sekreter ve musahhih olarak çalıştı. Bu arada, 1 Kasım 1966 tarihinde Ali Muammer Işın ve Ahmet Karabacak tarafından Millî Hareket adıyla Alparslan Türkeş'in lideri olduğu Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)'ni destekleyen milliyetçi düşünceyi temsil eden 15 günde çıkan dergi yayımlanmıştı. Bu derginin 15 Aralık 1966 tarihli 4. sayısında Öner'n 'Bekamız İçin Birleşmeliyiz' başlıklı ilk yazısı yayımlandı. Ali Muammer Işın'ın ayrılması üzerine 8. sayıdan itibaren derginin sahibi Ahmet B. Karabacak oldu. Bu sayıdan itibaren Öner de, derginin Teknik Sekreteri, 48. sayıdan itibaren derginin Genel Yayın Müdürü oldu. Dergi, Eylül 1970'de yayımlanan 50. sayısı ile kapandı. 1969 yılında kurulan Ülkü Ocakları Birliği'nin de Genel Sekreteri olan Öner, bu dönemde, Birlik tarafından düzenlenen konferansı kitap hâline getirerek bastırdı. Erol Kılıç'ın başkanlığı döneminde de Birlik adına 'Ergenekon' adıyla bir dergi yayımladı. Bu arada, Cavit Ersin'in 'Millî Ekonomi ve Ziraat', Mustafa Eşmen'in 'Türk Köyü' ve Öncüler Dergisi'nde fikrî yazıları yayımlandı. Millî Hareket Yayınevi, 1970 yılında Cağaloğlu'na taşınınca Beyazsaray 41 numarada Öner, Ergenekon adıyla bir yayınevini kurdu ve Alparslan Türkeş'in Genişletilmiş Dokuz Işık kitabını yayımladı. 1972 yılı başında Ömer Seyfettin'in 'Millî Tecrübelerinden çıkarılmış Ameli Siyaset' isimli eserini Osmanlıca'dan yeni yazıya çevirerek sadeleştirdi. Bu çalışması Göktuğ Yayınevi tarafından 'Amelî Siyaset' adıyla bastırıldı. Bu, Öner'in basılan ilk kitabıdır. 1972 Mayıs'ında Denizli Lisesi'nde öğretmenliğe tâyin edilince Ergenekon Yayınevi'ni gençlere bıraktı. Denizli Lisesi'ndeki görevi sırasında sınıf ve okul gazetelerinin çıkarılmasına öncülük etti, Mevlana ve Âşık Veysel'le ilgili yazdığı senaryoları sahneye koydu, önemli şairlerimizin anma günlerini yaptı. Okula edebî ve kültürel faaliyetler yönünden bir hareket getirdi. Orada iken yazdığı Abdülhak Hâmit Tarhan isimli biyografi çalışması, 1974'te Toker Yayınları'nca basıldı. Ömer Seyfettin'in 'Türklük Mefkûresi' isimli eserini de Osmanlıca'dan yeni yazıya çevirerek 'Türklük Ülküsü' adıyla 1975'te Türk Kültür Yayınları arasında yayımlattı. 1975 Kasımında İstanbul'a Atatürk Eğitim Enstitüsü Müdür Yardımcısı ve Öğretim Görevlisi olarak döndükten sonra, bir taraftan anarşinin at koşturduğu okulda düzeni sağlamaya ve derslere girmeye çalışırken, bir taraftan da edebî çalışmalarına devam etti. Burada görev yaptığı üç yıl içinde 'Ülkücü Şehitlere Şiirler' (1975), 'Ülkücü Hareket'in Şiirleri ve Marşları' (1976) isimli antolojileri, 'Ârif Nihat Asya' (1978) isimli biyografi kitabını, Müslim Ergül ve Osman Nuri Ekiz'le birlikte Eğitim Enstitüleri Türkçe Bölümü 2. sınıf Yeni Türk Edebiyatı (Servet-i Fünûn'dan Cumhuriyet'e kadar) isimli ders kitabını hazırladı ve yayımlattı. Ortadoğu gazetesinde de bazı edebî makaleleri yayınlandı. Bu arada, aralarında S. Ahmet Arvasi'nin de yer aldığı bu okulda görev yapan yirmi arkadaşıyla 'Dokuz Işık' adıyla bir yayınevi kurdu ve bu yayınevi iki yılda on kitap yayımladı. Öner, şimdi geriye dönüp baktığında, her gün anarşik olayların yaşandığı arada öğretmenlerin ve öğrencilerin dövüldüğü ve yaralandığı hatta öldürüldüğü saat 08.00'den 24.00'e kadar devam eden bir mesai sırasınca bu kadar çalışmanın nasıl yapılabildiğine şaşırmakta, bunu gençliğine, dâvâsına olan inancına ve heyecanına bağlamaktadır. 1978 yılı ortalarında, Sinop'a tâyin olduğu ve orada anarşi nedeniyle güvenli bir çalışma ortamı bulamadığından çok sevdiği mesleğinden istifa etmek mecburiyetinde kaldı. Bu yıl içinde mezuniyet tezi olan Yusuf Akçura'nın Türk Yılı (1928)'nda yer alan 'Türkçülük' isimli 128 sahifelik uzun makalesini Osmanlıca'dan yeni yazıya çevrilmesini, sadeleştirmesini, önemli kişi, kurum ve kavramlarla ilgili notları içeren çalışmasını Türkçülük adıyla Türk Kültürü Yayınları arasında yayımlattı. Bu arada, hayatının üçüncü gazetecilik dönemi olan Hergün Gazetesinde Haber Müdürü olarak göreve başladı. Gazetede, bir taraftan bu görevi yürütürken, bir taraftan da haftada üç gün 'Ülkücünün Gündemi' isimli köşede güncel siyasî konularda fıkralar ve önemli olaylarda 1. sahifede imzasız yorumlar yazıyordu. 'Öz Yurdumda Garibim' başlıklı yurtlardan atılan milliyetçi öğrencilerin dramını anlatan röportajı ile 1978 yılında Ülkücü Gazeteciler Cemiyeti'ne 'En İyi Röportaj Yazarı' seçildi. 1979 yılında yine bu gazetede çalışmasını sürdürürken Toker Yayınları'ndan 'Nihal Atsız' isimli biyografik çalışmasını, Su Yayınları'ndan 'Köy Enstitülerinden Eğitim Enstitülerine' isimli araştırma kitabını yayımlattı. 1979 yılı başlarında gazetenin boşalan Yazı İşleri Müdürlüğü'ne getirildi. Dokuz ay bu görevi sürdürdükten sonra yıl sonunda öğretmenlik görevine dönmek için Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurdu. 1980 yılı Mart'ında İstanbul Kız Lisesi'nde depo öğretmeni olarak göreve döndükten sonra Nisan ayına da Şehremini Lisesi'ne tâyin edildi. Sakin Öner 12 Eylül 1980 İhtilâli'den sonra, Şehremini Lisesi'nde Müdür Yardımcısı olarak yeniden idarecilik görevine başladı. Burada okulun Kültür ve Edebiyat Kolu çalışmalarını yürüttü. Doğa isimli bir okul dergisinin yayınlanmasına öncülük etti. Bu arada Eğitim Enstitüsü'nde iken hazırlamaya başladığı Kompozisyon Sanatı (Düzenli Konuşma ve Yazma Sanatı) isimli kitabı tamamladı. Bu kitap, 1981 yılında Veli Yayınları tarafından yayımlandı. Ortaöğretim ve Yüksek Öğretim kurumlarında ders kitabı olarak okutulan bu kitap, Öner tarafından ancak 2005 yılında güncelleştirildi ve genişletildi. Okulun Tiyatro Kolu Başkanlığı'nı da yürüten Öner, 1981 yılında 'Gün Işığı' isimli oyunla Millî Eğitim Vakfı 1. Tiyatro Yarışması'na katıldı ve başarı kazanıldı. Aynı yıl Veli Yayınları'ndan İmla-Noktalama ve Cümle Bilgisi, Örnek Açıklamalarla Atasözleri ve Özdeyişler isimli kitabını yayımlattı. 1992 yılında Prof. İskender Pala ve Rekin Ertem'le birlikte Ortaokul 1., 2. ve 3. sınıflar için Türkçe ve Dil Bilgisi kitaplarını hazırladı. Bu altı kitap Deniz Yayınları tarafından yayımlandı. Beş yıl süre ile okutulan bu kitaplar eğitim camiasında büyük ilgi gördü. 'Millî Eğitimin İçinden' adıyla bir kurum içi halkla ilişkiler dergisi çıkardı. 1997 yılında Vefa Lisesi'nin 100. kuruluş yılı anısına bir anı kitabı hazırladı. Bu kitap Vefa Eğitim Vakfı yayını olarak 'Vefa Lisesi 125. Yıl Anısına' adıyla yayımlandı. 1997 yılı sonlarında seçtiği öğretmenlerle Milli Eğitim Bakanlığı'nın talimatıyla Lise 9., 10. ve 11. sınıfların Edebiyat, Kompozisyon ve Türk Dili kitaplarının yazımını sağladı ve editörlüğünü yapı. 2005 yılında da yeni öğretim programları ve tekniklerine göre hazırlan Lise 9. sınıf Türk Edebiyatı kitabının da editörlüğünü yaptı. Özlü Sözler isimli kitabı da1998 yılında Yuva Yayınları tarafından basıldı. 1998 yılı ortalarında yeniden Vefa Lisesi Müdürlüğü'ne dönen Öner, Kırk yılı aşkın bir süredir yazdığı şiirlerini topladı. Değerli Şairlerimiz Mehmet Zeki Akdağ, Ayhan İnal, Bestami Yazgan ve Yusuf Dursun'un beğenisi üzerine ilk şiir kitabını 2002 yılında 'İlk Dersimiz Sevgi' adıyla yayımladı. Sakin Öner, son olarak Vefa Lisesi'nin 13. kuruş yıldönümü münasebetiyle Edebiyat Öğretmenleri Hayri Ataş ve Hatice Gülcan Topkaya ile birlikte 'Vefa Lisesi 135. Yıl Anısına' isimli kitabı hazırladı. Bu arada 2001 yılından bu yana Yeşil-Beyaz isimli okul dergisinin yayınlanmasına öncülük etti ve bu derginin her sayısında bir yazısı yer aldı. 12 Eylül 1980'den sonraki dönemde başta Güneysu, Türk Edebiyatı, Dil ve Edebiyat olmak üzere çeşitli dergilerde yazıları ve şiirleri yayımlandı.