Ocak 2024’de Kuzey Kıbrıs’tan Ada Fotoğrafı

198

Girne

Kıbrıs Rum kesiminde, iki Rus mafyasının karşılıklı otomatik silahlarla birbirine saldırmasını duyunca şaşırmadım. Netice ne oldu, gelişmeler nasıl noktalandı bilinmiyor ama ipuçları şunu gösteriyor; Adada mafya kol geziyor. Hem de yerli-yabancı para babaları. Daha önce de Girne Çatalköy’de de Halil Falyalı ve sürücüsü Murat Demirtaş, evine yakın bir noktada otomatik silahlarla çapraz ateşe tutularak öldürülmüştü.

Güney Kıbrıs’ta yayınlanan Politis Gazetesi “Merkezi Cezaevi Yeraltı dünyasının karargahı oldu” diye kara paraya ve mafyaya manşet attı. Güney Kıbrıslı yetkililer de örgütlü suçun çok tehlikeli bir hale geldiğini, cezaevindeki tutukluların cep telefonuyla görüntülü aramalar yaptıklarını ve dolayısıyla bir önlem paketi hazırladıklarını açıkladılar. Kathimerini Haftalık Gazetesi de gelişmenin vahametini “Polis yeraltı dünyasının rehini” başlığıyla duyurdu.

Sebebine gelince; dünyadaki gelişmiş devletlerin, diğer ülkeleri sömürmeye devam etmesi yüzünden çıkan veya çıkarılan savaşlar, otoriter yönetimler, hukuksuzluk, insan haklarının askıya alınması, işsizlik, hastalık, hayat pahalılığı vs gibi önemli konular çoğu ülkede insanların ve toplumların göç ederek bu meseleyi çözebileceklerine inanmaları. Ayrıca başka alternatiflerinin olmadığını düşünmeleri.

Bir İnsanlık Dramıyla Geldi 21 Yüzyıl

İlk akla gelen bittabi ki göçmenlerdir. Sağlıksız şartlarda denizden adaya doğru yola çıkan mültecilerin bazılarının sahilde cesetlerine ulaşılıyor. Diğerleri ne oldu bilinmiyor, henüz meçhul. Güney Kıbrıs Rum kesimindeki Ayia Napa’da 30 kişinin bulunduğu bir mülteci teknesinin sahile gelmesiyle güvenliğin alarma geçtiği bildirildi. Bu resmi açıklamalardaki gelişmeler. Dahası bilinmiyor, nerede, ne kadar göçmen var, botları ne oldu, içindeki insanlardan kaçı kurtuldu vs. İnsanlık dramıyla geldi 21.YY. dünyamıza!

Ukrayna’ya Rusya’nın işgal ve ilhak amaçlı saldırısı böyle mesela. Savaştan kaçan çok sayıda Rus ve Ukraynalı insan Kıbrıs adasına yerleşmeye, ev almaya ve oturmaya çalışıyor. Çoluk çocuk adaya taşınmış. Hem Rum, hem Türk kesiminde resmi bir açıklama olmasa da Rus ve Ukraynalıların aldıkları ev sayısı önemli bir yekun teşkil ediyor.

İsrail’in Filistinlilere açtığı savaş sonrası, bir ateş yumağı halindeki Gazze’den Adaya gelen yok ama, Kızıldeniz’den İsrail’e giden gemilere mani olmak isteyen ve Yemen’deki Hussileri vuran savaş uçakları Kıbrıs’taki İngiliz Agratur Üssünden kalkıyor.  Zaten İsrail açıklarında ABD ve Fransız Savaş gemileri bu iş için de hazır bekliyor. Nitekim İngilizlerle birlikte vuruyorlar. Öyle ki bu yalanı tekzip eden Husiler, İsrail ile bağlantısı olmayan 64 geminin son haftada Kızıldeniz’den geçtiğini açıkladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun mağdur ve mazlum Filistin halkına başlattıkları Gazze savaşının bütün cephelerde devam edeceğini ve en az altı ay daha süreceğini, Filistinlilerin ayrı ve müstakil bir devlet kurulmasına müsaade edilmeyeceğini açıklamasının ardından Kıbrıs Adası daha bir önem kazandı.

İsrail, Rusya ve Ukraynalılar Adadan Yer Alıyor

Bölgeden adaya Filistinli gelmiyor ama İsraillilerin sayısının adada 50 bini geçtiği, çok büyük arsalar aldığı, siteler kurduğu, 2000’i aşkın iş yeri bulunduğu öyle rahat iddia ediliyor ki resmi bir açıklama da bunu yalanlamıyor. İsrailliler nereden, ne kadar yer almış gazetelerde ve sosyal medyada satır satır yansıtılıyor. İsraillilerin Kuzey Kıbrıs’ta aldığı arsaların genelde ülkelerine bakan kesimde olduğu anlatılıyor ve bu kanaat halk arasında oldukça da yaygın. Adadaki konuşulanlara göre; Rumlar 1960-1974 arası bal ayı yaşadı, Türkler ise 1974-2004 rahat ettiler, imkana ve sulha kavuştular. Barış harekâtı sonrası çoğu halka ganimet olarak bazı topraklar, evler verildi. Rahmetli Denktaş savaş ganimetine sıcaktı ama tapularıyla birlikte söz konusu kişilere verilmesine şiddetle karşıydı. Merhum KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Ruf Denktaş “Bu yerler onlara verilsin, ama tapuları devlette kalsın” istiyordu, “ilerdeki herhangi bir soruna karşı hazırlıklı bulunulmasından yana” idi. Nitekim bu sorun artık çok önemli hale geldi ve komisyonlar kuruldu, işin içinde çıkılamıyor. Mahkemelere gidiliyor, tazmimatlar talep ediliyor. Sorun uluslararası arenalara götürülüyor. KKTC ve Türkiye aleyhinde kullanılıyor. En önemli sorun da Rumlara ait tapulu malların satılması iddiası. Bugün böyle bir mesele güncelliğini koruyor, tartışılıyor, çözüm aranıyor. Peki Kuzey Kıbrıs’ta malını satan Kıbrıslı Türk aldığı parayla bir yatırım mı yapıyor?. Hayır. Bir müddet sonra hazır para zaten bitecek.

Kara Para mı Aklanıyor?

KKTC Muhalefet partilerine göre; yabancıyla mülk satışı ve nüfus planlaması konusunda düzenleme yapılmazsa bir müddet sonra “varlık” tartışılır hale gelecek.

Bu husus Türkiye açısından da önemli ve tehlikeli bir gelişme.

Bugün adada neredeyse her milletten insan var. Özellikle dünyanın muhtelif ülkelerinden üniversitede okumaya gelen öğrenciler mevcut. Bu öğrencileri kullanan ve kara para aklamak için bazılarına ev ve araba aldıranlar da madalyonun bir başka yüzü. Bu yüzden adada dünyanın en lüks arabaların satıldığı ve kullanıldığı gibi, ev, daire satışları da cazip bir noktada. Bu alışverişlerde ciddi bir kara para aklanıyor.

Uyuşturucu adanın her iki kesiminde de çok ciddi bir sorun. Çoğu yerden uyuşturucu fışkırıyor. Güney’den KKTC’ye geçişte bile uyuşturucuyla yakalananlar bir hayli.

Trafik kazaları da öyle. Son bir haftada 72 trafik kazası meydana gelmiş.

KKTC’de kaçak yaşayanların sayısı da az değil.

Hiç olmaz gibi düşünülen hırsızlık bile hortladı.

Adada en önemli sektör inşaat.

Hastanelerde uzun sıralar oluşabiliyor, ancak parası olanlar özele gidebiliyorlar.

Polis, 5 ilçede gerçekleştirdiği denetimlerde 1761 sürücüle ceza yazmış, 16 kaçak tespit edilmiş ve 105 araç trafikten men edilmiş. Bürokrasi ise ağır ve hantal işliyor.

2015-2023 yılları arasında büyük bölümü hizmet sektöründe olmak üzere 2.381 esnaf kapısına kilit vurmuş. Hayatını devam ettirenler de müşteri kaybına uğradıklarını iddia ediyor. “50 Yıllık utancımız narenciye” diye yorumlar yapan gazeteler “Narenciye sektöründe yaşananlar hazır yiyiciliğimizin güzel bir örneğini oluşturuyor” diye de hatırlatıyorlar. KKTC’de kendi yetiştirdikleri portakal ve mandalina gibi ürünler tarla ve bahçelerde çürürken, marketlerde kilosu 20-30 liradan satılıyor ve ihracatta sıkıntı yaşanıyor. Buna karşılık diğer tarım ürünleri olan domates, patlıcan, salatalık, kabak 50, kivi, muz, ayva 60, biber 80, armut 90 TL. üzerinden etiketlenerek satılıyor. Çünkü üretim yapılmazsa enflasyonla mücadele de edilemiyor. Hayat pahalılığı, üretim yetersizliğinden kaynaklanıyor ve dolayısıyla üretici desteklenmeli. Bazı siyasiler sistemin doğru olmadığını savunurken, bazıları da hukuksuzluğun gerçek olduğunu ileri sürüyor.

Güven Bunalımından Siyasetçi mi Sorumlu?

Bunlar yapılırken çoğu insan rüşvetin yaygın olduğuna inanıyor. Dolayısıyla güven bunalımı yaşanıyor ve insanlar tüm olumsuzluklardan siyaseti sorumlu tutuyor. Eski Başbakan ve Meclis Başkanı Dr. Sibel Siber Halkın Sesi’ndeki haberinde hükümete ağır suçlamalarda bulundu ve “Böyle bir yapıda, demokratik hukuk devleti kuralları işlemez ve hiç birimiz güvende olamayız” dedi.

Öte yandan Güney Kıbrıs’ta Rum yönetimi bir yandan da silahlanıyor. Amerika ve Avrupa Birliği’nin desteğini alan Rumlar, silahlanmada herhangi bir beis görmüyor gibi davranıyorlar. Sadece bu değil elbette. Rum Kilisesi Başpiskoposu Yeorgios Rum halkına “uyanık olması” çağrısında bulunarak “Kıbrıs’taki Hellenizmin hayatta kalması için sürekli tetikle kalınmalıdır” diyebiliyor.

Kıbrıslı Türk Taksicilerin Larnaka ve Baf Havaalanlarından yolcu alarak KKTC’ye getirmelerinin engellenmesi için de çalışmalar yapılıyor. Bu konuda bir yasa tasarısının Rum kesiminde tepki görünce beklemeye alındığı tahmin ediliyor. Ayrıca Türk kesiminden, Rum tarafına her gün çalışmak, malına mülküne bakmak üzere 3000 Kıbrıslı Türk’ün geçişlerinde zorluklarla karşılanması için de çalışmalar yapıldığı gelen haberler arasında.

Bu arada ikili oynayan Rusya üç Rum Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin ülkeye girişlerini yasaklarken, Güney Kıbrıs’ta aşırı sağ yükselişte. Güney Kıbrıs’ta merkez sağ partilerin problemleri, hükümetin kötü imaj yükü, mülteci sorunu, Kıbrıs sorunundaki durgunluk toplumda süren apolitik tavır; aşırı sağın yükselmesine neden oluyor.

Nokta

KKTC’de hükümeti oluşturan kanadın büyüğü UBP ile Türkiye’de cumhur ittifakının en önemli kanadı AKP arasında stratejide ve uygulamada önemli benzerlikler var. Geçenlerde Lefkoşa Dr. Suat Günel Camii’nin açılışına iştirak eden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile daha sonra Kuzey Kıbrıs’a konuk olan Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat’a adanın sorunları ve özellikle İsraillilere mal satışı görüşüldü, bilgilendirildi mi bilinmiyor ama sorunların dondurularak bekletilmesi de yeni arayışlar getirebilir.