Nirengi noktaları

221

“Nirengi noktası”nın resmî tarifine https://lugatim.com ’dan baktım. Önce “nîreng” geliyor. Şöyle anlatmış: (ﻧﻴﺮﻧﮕﻰ) i. (Fars. nîreng “resim, şekil” ve nispet eki -і ile nîrengі) Bir arazi parçasındaki noktaların yerlerini kesin olarak belirlemek için bu noktaları tepe kabul eden üçgenlerin çizilmesinden ibaret harita çıkarma (jeodezi) işlemlerinin bütünü. Bunu öğrendikten sonra “nîrengi noktası”nın tarifi de basit ve kısa:

  1. Nîrengi belirleme işleminde başlangıç veya karşılaştırma yeri olarak kullanılan noktalardan her biri.
  2. mec. Bir işin, bir meselenin asıl ve önemli tarafı.

Basılı sözlüğü elde etmek isterseniz o da var, ister üç cilt, ister dev bir tek cilt hâlinde: Misalli Büyük Türkçe Sözlük

Size haritacılık anlatmayacağım. Bilmem de zaten. Fakat bir zamanlar nirengi noktası kavramını günlük hayatta sık sık kullanırdık. Hâlâ işlek kullanılır mı bilmiyorum. Yer mi tarif ediyorsunuz, Okulu geç, sola sap, bakkalın karşısı derseniz, okul ve bakkal nirengi noktalarıdır.

Hayatımızın nirengi noktaları

İnsanın hayatında da nirengi noktaları vardır. Sevdiklerimiz nirengi noktalarıdır; sevmediklerimiz de. Fikirlerine saygı duyduğumuz insanlar, takdirle okuduğumuz yazarlar nirengi noktalarıdır. Toplumun kanunlarla, ortak ahlak normlarıyla, övgü ve yergileriyle belirlediği kurallar nirengi noktalarımızdır. Biz, bütün bu nirengi noktalarının belirlediği bir toplum uzayında yaşar, hayatta yönümüzü ve yolumuzu bu noktalara göre belirleriz. 

Bu anlatımımdan toplum uzayının çok boyutluluğu da çıkar. Sevgi, takdir boyutları var. Bunların zıtları da var. Toplumun yazılı ve yazısız kuralları, sizden beklenenler, yapmamanız gerekenler, yasaklar var. Değerler var. Toplum içinde bunları şuurumuzdan, şuuraltımızdan biliriz. Bir kısmını öğrenmişizdir, deneyerek keşfetmişizdir, bir kısmı fıtratımızdan, genetiğimizden gelir. Yazılı kurallar vardır; kanunlar ve kanunlara göre hazırlanmış mevzuat. 

İşte bütün bu bilinen nirengi noktaları toplumu kurar, bizim toplum içindeki hâl ve hareketimizi belirler. Medeni toplum, ahlaklı toplum; her ferdinin kuralları bildiği ve o bildiklerine göre hareket ettiği, yapması gerekenleri yaptığı, yasaklara teşebbüs bile etmediği toplumdur. 

Emri bil maruf

İslam’ın doğduğu çağda, doğduğu toplumda yazılı kanunlar yoktu. Yazılı kanunların yokluğu, nirengi noktaları yokluğu mu demektir? Nirengi noktaları yoksa toplum da yoktur. Hâlbuki insanoğlu, insanoğlu olduğu çağlardan beri toplum içinde yaşadı. Onun için her toplumda; İslam’ın doğduğu toplumda da bilinen ve uyulan toplum kuralları, nirengi noktaları vardı. İslamiyet bunların uygulanmasını emretti. Ancak değerler sistemine uymayanları da yasakladı. Yazılmayan, fakat bilinen hukuka, örfi hukuk da diyebiliriz. Veya töre… İsterseniz “şeriat” yani yol. İş dönüp dolaşıp toplumda nasıl seyredeceğinize, nirengi noktalarına uymanıza geliyor. 

Yukarda anlattıklarımda hep “bilinen” dedim. Örf kelimesi de Arapçadaki urf’tan geliyor. O da aref’in, “bilmek” kökünden geliyor. Ma’ruf da örfe dayanan, bilinen demek. Mesela bizim noterlik mevzuatında, bir belge düzenlenirken belgeyi talep edenin kimliği tespit edilir. Fakat talep eden tanınmış bir kişi ise buna gerek yoktur. Noter, kimlik tespiti yerine falanca “marufumdur” yazar. Yeterlidir. 

Değerler deyip durdum. İşte İslam’ın buyurduğu: Emri bil ma’ruf, nehyi anıl münker. Bilineni işlemek, istenmeyeni engellemek, uzaklaştırmak. Bunu iyiyi emretmek, kötüyü yasaklamak diye çevirenler de var ama bu yorum, “Peki, hangisi iyi, hangisi kötü?” sorusunu davet eder. Hâlbuki ifadenin içinde toplumun nirengi noktalarının iyi olduğuna işaret var. Marufu, örfe uyanı, bilineni işle, istenmeyeni engelle.

Nirengisiz toplum

Gelelim bugüne. Değerleri üstünde tereddüde düşen toplumun marufu yok olmuştur. Nirengi noktaları flulaşmıştır, silinmektedir. Toplum çözülmektedir.

Nirengi noktaları nasıl belirginleşir? Nasıl silikleşir? Rol modeli olmaya soyunan insanların, toplumda yöneticilik görevini yüklenen insanların söyledikleriyle, nutuklarıyla mı? Bir miktar ama bütünüyle değil.  Rol modellerinin, yöneticilerin asıl ve kalıcı etkisi ne dediklerinden ziyade ne yaptıklarındadır. Onların yönettiği ülkede olup bitendedir. Çünkü insanlar duyduklarından ziyade gördükleriyle hüküm verir. 

Eğer yönetici görmemişliğe itibar diyor ve har vurup harman savuruyorsa siz istediğiniz kadar aza kanaat ve tasarruf vaazı verin, vatandaşlar da vurgun arayacaktır. Siz istediğiniz kadar birlik, beraberlik, eşitlik deyin, eğer hamili kartlar ve diğer “yakin”ler, hak etmedikleri, layık olmadıklara makamlara getiriliyorsa nirengi noktaları silinir. Torpil ve adam kayırmadır yeni maruf. Sabaha kadar aksine nutuk atın… Bu hâl, her türlü ahlakın, din dâhil her türlü değerin tahribidir.

Önceki İçerikCoğrafyamız Yeniden mi Şekillendiriliyor?
Sonraki İçerikDEM Partililer çok memnun!
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)