Ninniyle Uçan Kuşlar

110

Ninnilerimiz bebeğin dört beş yaşına gelene kadar onu
uyuturken sesli söylenen türküler ve dörtlük maniler. Halk şiirinde nazım
türlerinin tayin edilmesinde önemli bir yeri olan ezgi, ninnide de kullanılır. Ninilerimiz
annenin çocuğuna duyduğu şefkati anlatır.

Bazen de ataerkil bir toplum olduğumuz için. Özellikle
eskiden. Gelin büyüklerin yanında yüksek sesle konuşamadığı için. Söyleyeceklerini
ninni adı altında söylermiş. Keza bunu kaynanası da aynı ölçüde dile
getirirmiş.

Gelin……

Atem tutam ben seni

Hamura gatam ben seni

Akşam baban gelince

Önüne atam ben seni

Kaynana

Hamuru yoğurmada

Oğlanı doğurmada

Seni bir görsünler bakalım

Guyruklu koyunu sağırmada

Böyle ufak ufak atışmalar, ninni ya da mani daha olmadı
türkü adı altında beşikteki bebeğin kulağına ünlenirmiş.

Dini, kutsi ve fikri mahiyette ninniler, Efsane ve ağıt
türünden ninniler, Dilek ve temenni mahiyetinde ninniler, Övgü ve Yergi
Mahiyetinde Ninniler, Şikâyet ve teessür ifade eden ninniler, Şikâyet ve
teessür ifade eden ninniler, Vaat Mahiyetinde Ninniler, Tehdit ve Korkutma
Mahiyetinde Ninniler.

Şimdi size hangi ninniyi söylesem de uykuya dalsanız. Bebek
olsanız sizi yeniden büyütsem. Sallasam salıncakta . Tutsanız yine minik
ellerinizle ellerimi.

ninni bebeğim ninni

uyusunda büyüsün

okullara gitsin ninni

tıpış tıpış yürüsün ninni……

Ah be guzularım hem uyudunuz hem büyüdünüz. Okullara da
gitiniz. Tıpış tıpış da yürüdünüz. Ağlaya 
güle söylediğim ninnilerden haberdar olmadan büyüdünüz.

Hep içimde uyudunuz, hep içimde büyüdünüz, hep içimde
yürüdünüz. Büyüdünüz büyüdünüz yine içime doğu yürüdünüz.

Has bahçenin bülbülleri

Uçar Allah deyu deyu

Öter şeyda bülbülleri

Konar Allah deyu deyu

Öttü bütün şeyda bülbülleri sizler duydunuz mu bilmiyorum.

Büyüdükçe uçup gittiniz ellerimden. Hoş ben de uçmuştum
annemin kanatlarının altından. Kuş işte uçmak fıtratında var.

Üç kuş. Biri saçaktaki güvercin. Diğeri çalı kuşu. En
son  kuş da kartal. Anneme sorsalar ben
atmaca kuşuymuşum. Zeki ve yırtıcı kuş. Uzun ve hızlı yol katedebilen kuş. Aynı
zamanda renk körü. Ya sİyah görüyor ya beyaz. Annem çabuk hareket ettiğimi için
atmaca diyormuş. Tabi ki renk körü olduğunu bimiyordur. Ben biliyorum ama en
azından hayatın sayfalarının siyah ya da beyaz sayfalarla dolu olduğunu
tanımlayacak kadar biliyorum.

Anneler çocuklarına kuş ismi veriyorlar mı bilmiyorum. Ben
çocuklarıma kuş ismi  koymuştum. Torunlara
taş ismi verdim. Kimbilir belki uçup gitmesinler diyedir. Oltu taşım, Lüle taşım,
Akik taşım, Deniz taşım…..Hepsini ninniyle büyüttüm. En son Deniz taşım var
bir yaşında. Neşet Ertaş dan uzun hava ya da bozlak  söyleyerek büyütüyorum.

Bir yaratmış Allah tüm insanları

Ayrılık insanın sözünden olur

Ayrı görme gel şu insanoğlunu

Her niyet kişinin özünden olur

Güneşi bir kuvvet karartır mı hiç

Allah sevmediğini yaratır mı hiç

İnsan olan insan darıltır mı hiç

Haksızlık haksızın yüzünden olur

İnsana aşığın hak özündedir

Garibin hem özünde hem sözündedir

Ruhunun aynası bak yüzündedir

Hakikat insanın gözünden olur

Ellerimin altında yaralı bir saçak güvercini. Yaz, kış hep
orda. Ben ondan ayırmıyorum gözlerimi, o benden. Olur ya bir sapan taşı gelir
de vurulur kanatlarından. Bazen de kendi kendini yaralıyor kırık dökük
saçaklardan bilmediği yerlerden, bilmediği yollardan uçarken. Ne zaman
kanatları yara alsa gelip sokuluyor koynuma.

Çalı kuşu hep emin adımlarla uçar. Konacağı yerde, uçacağı
yerde bellidir. Konduğu yerleri incitmez, kırmaz. Gittiği yerlere bildiklerini
öğreterek gider. Öğrenerek döner. Cılız bir vücudu, anaç bir kalbi var.

En son kuş kartal. ”kartallar yüksek uçar ” evet evet tam
da bu. En yüksekten uçarlar ki manzaranın tamamına hakim olurlar. Kolay
avlanan, kolay yaralanan bir kuş değildir. Özellikle eğitildiğinde veya kendini
eğittiğinde. Görüş açısı mükemmeldir. Bazen benim fark etmediğimi o fark eder.

Üç kuş işte. Kendi kantlarıyla uçsunlar diye üzerlerini dualarla,
ninnilerle bezediğim üç kuş.

Bedevi bir anneye sormuşlar.En çok hangi evladını seviyorsun
diye.

O da demiş ki……

Hasta olanı iyileşene kadar

Yol da olanı eve dönene kadar

Küçük olanı da büyüyene kadar….

Güzel tanımlamış aslında. Hani anneme sorsalar. Annem beş
parmaktan hangisini kessen acımaz ki derdi.

Bana sorsalar. Benim için bir meeeeeeeeeeeeee demeleri
yeterli. Guzulu koyun gibi döne döne hep arkalarındayım.

Ah saçak güvercinim. Şimdi sen yeniden bebek olsan. salıncağa
yatırsam. Sana hangi ninniyi söylerdim bilmiyorum. Belkide bir türkü yaralarını
kolayca iyi ederdi. Yine her zaman ki gibi bir türkü çığırırdım sana Neşet
Ustadan.

Bazen öyle boş bakıyorsun ki dünya ya. O yüzündeki masum
ifadeden sadece gözlerine alıp içini şiirle doldurmak istiyorum. Bana şiir şiir
baksın diye. Bakabilir misin  ki.

Yaşamak şakaya gelmez,

Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

Bir sincap gibi mesela,

Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Nazım Hikmet.

Kuşlarım, taşlarım, yolcularım. Sizler kanat gayretinizle
uçarken. Benim ellerim değil hep kalbim çalışıyor. Arabanın silecekleri gibi
bir sağa bir sola. Arada kar da yağıyor, yağmur da yağıyor. Sildim ellerimle, gözlerimin
yaşını sildiğim gibi pencerelerinizi. Ceplerime yara bantı doldurdum. Hangi kuş
yaralandı, hangi taş berelendi hemen ordayım. Bu aslında genetik bir geçişle
annemden kalma. Annem bütün kuşları için saçını süpürge eden bir ana.

Ben yanarım yavruma

Anam yanar yavrusuna

Kimseler yanmasın ciğerin yangısına…

Babam da kuşlarını özlediğinde ” yavrular gözümde bir
salkım üzüm ” türküsünü dinlermiş. Aşan bilir karlı dağın ardını. Sivas
türküsü. Derleyen Muzaffer Sarısözen.

Selvinin dalları boyundan uzun

Yavrular gözüme bir salkım üzüm

Ölmeden o yâri görürse gözüm

Koyun kuzu kurban olur o zaman

Babamın gözündeki bir salkım üzümden en kara ben olsam gerek
ki. Ne çok seviyorum dökülmeyi kelime kelime, tane tane. Ah babam ah, üzüm
derken o hasret kaldığın bir salkım üzümden pekmezler, pestiller çıkaran
hayattan. Benim nasibime en çok sirke olmak düştü. Keskin sirke küpüne zararmış
ya. Döküldü küpümün sırları. Kendimden başka yok kimseye zararım.

Ninniler, türküler, maniler, uzun hava, bozlak, şiir derken.
Gece sabaha devirdi kendini. Sabah sabah ninni olmaz artık. Bir şiir de kendime
söyleyeyim, uyandırayım, büyüteyim kendimi.

Kantara vurulmaz bir yenilgi yaşadığım

Sen ne kadar yürüdüğünü yazarsın

Ben ne kadar geri döndüğümü

Uzak kalır, uzağında kalır yola düşen düşlerin

Bilerek yürürsün, kan kusarak, geri döneceğini

Artık mevsimidir doğumun

Mart kapında bekler, sen sancıda

İkiside doğmak olur bir acı avazda

Ya da her ikisi de ölmek

Alacaklı yılların hesabı

Ne eksilerek, ne bölerek, ne çarparak

Doğru çıkmıyor işte…..

Şiir ile sağlama yaptım

Elde var kelimeler…..

zeytin kelimeler