Nasreddin Hoca; Müslüman Türk
milletinin kültürünü oluşturan; hayatı, düşüncesi ve ahlâkı ile inancını
pekiştiren cevherlere sâhip, ‘bilge’
sıfatına lâyık bir şahsiyettir. Hayatı hakkında yeterli bilgilere
ulaşılamadığından masal veya efsâne kahramanı hüviyetine büründürülmüş ise de Eskişehir’in
ilçesi Sivrihisar’a bağlı Hortu Köyü’nde 1208 yılında doğmuştur. Köyün imamı
olan babası Abdullah Efendi’nin vefatından sonra bu görevi kendisi üstlendi.
Daha sonra Konya’nın Akşehir ilçesine göç etti, burada bir süre câmi hocalığı
yaptı. Hizmetlerini medrese hocalığı ile devam ettirirken 1284 yılında Akşehir’de
vefat etti. Türbesi Akşehirdedir.
Nasreddin Hoca,
geçmişten geleceğe akıp giden kültür değerlerimizin ölümsüz taşıyıcısıdır. Türk
milletinin temsilcisi olarak mantık ve gönül dünyâsını ortak noktada
birleştirerek okuyucusunu mizah unsurlarıyla güldürürken düşündüren, hatâlarını
uygun bir dille, kırmadan – incitmeden göstererek düzeltme imkânı veren
geleneğin dirilmesine ve yaşatılmasına sonsuza kadar hizmet eden bilge kişidir.
Şöhreti, asırlarca bütün dünyâya yayılmıştır.
16. yüzyılda yaşadığına dâir
kayıtlar bulunan Güvâhî 1527’de tamamladığı belirtilen ‘Pend-nâme’ isimli eserinde, 1472 yılında Bursa’da doğup 1532’de
doğduğu şehirde vefat eden mutasavvıf muharrir Lâmiî Çelebi ‘Mecmâü’l-letâif’de, doğum ve vefat
târihleri kayıtlara intikal etmeyen Bayburtlu Osman 1581 yılında tamamladığı ‘Kitâb-ı Mir’ât-ı Cihân’isimli eserinde,
1498-1582 yılları arasında yaşayan, Fuzûlî’den sonraki en büyük mesnevî
şâirimiz Taşlıcalı Yahya 1540 yılında yazdığı ‘Gencîne-i Râz’da, 1528-1605 yılları arasında yaşayan şâir Muhyî-i
Gülşenî 1604’te tamamladığı ‘Menâkıb-ı
İbrâhim Gülşenî’de ve 1583-1635 yılları arasında yaşayan dîvan edebiyatı
şâiri Nev’îzâde Atâyî ‘Sohbetü’l-ebkâr’
isimli eserinde Nasreddin Hoca’dan ve fıkralarından bahsetmektedir. Buna rağmen
Nasreddin Hoca lâtifelerinin yeterli ölçüde ilmî incelemeye ve değerlendirmeye
tâbi tutulduğunu söylemek zordur. Ekseriyetin ulaştığı bilgilere göre O’nun
bilge bir kişi olduğu, ilmî ve felsefî meseleleri basite indirgeyerek lâtifeler
hâlinde topluma sunduğu kanaatine varılmıştır. Hoca’nın hikâyelerinde ‘hazır-cevaplık, nükte, sağduyu’ ile ‘saflık ve tuhaflık’ ögeleri birbirine
sıkı sıkıya bağlıdır ve bunlar, Nasreddin Hoca’nın halk bilgesi kişiliğini
ortaya koymaktadır.
Türkiye’de Nasreddin Hoca
hakkında ilk ciddî araştırmaları yapan Mehmet Fuad Köprülü’dür. (1890-1966).
Günümüze ulaşan bilgi ve belgelere
göre Nasreddin Hoca fıkralarını yorumlayan ilk şahıs Seyyid Burhâneddin Çelebi’dir.
Prof. Dr. Fikret Türkmen’in Nasreddin Hoca hakkındaki dikkat çekici
tespitlerinden birkaçı:
*İncelenen 250 fıkradan 87’sinde
hareket komiği söz konusudur… Ancak bu fıkraların tamamında çok yönlü espri
bulunmaktadır. Söz, durum ve hareket komiği çoğu zaman değişik oranlarda
birlikte kullanılmıştır.
*Zekâ, kelime oyunları ve çeşitli
edebî sanatlarla yapılan mizahlı fıkraların sayısı 150’den fazladır.
*Kelime komiğine bağlı Nasreddin
Hoca fıkralarında bir başka yön daha vardır: Bu fıkralar başka dillere
çevrilemez. Çevrildiği takdirde espri tamâmen kaybolur. Yâni bu tür fıkralar
tam mânâsıyla millî fıkralardır.
*Yaklaşık 500 yıldır Türk dünyasında
zincirleme bir çoğalma ve zenginleşme ile fıkraları yayılan Hoca’nın cihanşümul
yapısı vardır. Kitapta bu yapı incelenmektedir.
*Hoca’nın beceremediği işlerin
başında ‘ticâret’ vardır.
*Nasreddin Hoca, Sünni akidelere son
derecede bağlıdır.
***
Türkmen Hoca’nın hazırladığı eserde 121
adet lâtifenin Türk harfleriyle metni, tercümesi ve yorumu bulunmaktadır.
Prof. Türkmen, Seyyid Burhâneddin Çelebi’nin eserini günümüz Türkçesine
çevirmiş, notlar ve açıklamalarla genişleterek yayına hazırlamıştır. 13,5
x 21 santim ölçülerinde, 208 + 60 = 268 sayfalık eserin tam adı; Seyyid Burhâneddin Çelebi NASREDDİN HOCA
LÂTİFELERİ Burhaniye Tercümesi’dir.
Nasreddin Hoca hakkındaki
incelemelerin en ilmî, isâbetli ve kapsamlı olanının Prof. Türkmen tarafından
gerçekleştirildiği söylenebilir. Eserin arka kapak yazısındaki Nasreddin Hoca
yorumu muhteşemdir:
Nasreddin Hoca… O’nu kim anlatabilir… Hayatın
mevcut görüntülerini aşarak, gülümseyen, muzip, esprili, düşündüren, yüzünün
olanca derinliği ve kuşatıcılığı ile O’nun kadar anlatabilen bir başkası var mı?
O, yerleşik olanı ve alışılagelmişi aşan yeni bir
mantık, alelâde kurnazlığı iptal eden bir zekâ, hileye bile varlık tanıyan bir
hoşgörü…
O’nu mizaha hapsetmek mümkün mü? O, medeniyetimizin
çok cepheli bir portresi. O, bazen insanın içinden geçenleri okuyan ve insan
davranışlarının zengin anlamlarını ortaya çıkaran bir psikolog, bâzen hayatın
anlamını, bir cümleyle özetleyen bir bilge, bazen toplumu çözümleyen ve sosyal
ilişkileri kendi formülleri ile açıklayan bir sosyolog. Bâzen de hükümdara
karşı siyâset üreten bir stratejist. Veya Yaratıcının işlerini derinden
kavrayan bir mutasavvıf… Yaratılışın cilvelerini görüp mevcut kanaatini hemen
iptal eden bir mütevekkil… Ve… gönlü ile Yaratıcı arasına gayriyi sokmayan
bir derviş… Velhasıl kalbine bütün varlığı doldurmuş ve her yaştan insanın
gönlüne yerleşme mahâreti göstermiş bir dost, bir akraba…
Öyle bir miras bırakmış ki ona büyükten küçüğe herkes
tâlip. Ve herkese kendisi kadar seslenmenin sırrını bulmuş bir simyacı.
BÜYÜYEN AY YAYINLARI:
İskenderpaşa Mahallesi, Kıztaşı Caddesi Nu: 13,
Kat: 2 Fatih, İstanbul, Telefon ve Belgegeçer:
0.212-533
18 11 e-posta: info@buyuyenayyayinlari.com.tr www.buyuyenay.com.tr
Prof. Dr. FİKRET TÜRKMEN 1945 yılında Yozgat’ın Boğazlıyan Yayınlanmış
|
SEYYİD BURHÂNEDDİN ÇELEBİ: 1166 veya 1169 yılında Tirmiz’de doğdu. Seyyid Burhâneddin Çelebi’nin 1241 Seyyid Burhâneddin’in tasavvufî |
KUŞBAKIŞI
BABA BAK
DENİZ – BABALAR VE KIZLARI
Türkiye’de gazeteci, Fransa’da edebiyatçı
olan Nedim Gürsel, 12 Mart 1971
muhtırası ve 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra Türkiye’yi terk etmek
mecburiyetinde kalmıştır. Kendisi Paris’te, 2013 doğumlu kızı, annesi ile
birlikte Ankara ve İstanbul’da, yaşıyor. Eşi ve kızıyla nâdiren ve de kısa
süreli olarak bir arada bulunabiliyorlar.
Baba Gürsel geç gelen berâberliğin erken biteceği düşüncesinin hüznü ile
hasretini kitap sayfalarındaki sohbetlerle gidermeye çalışıyor. Baba-kız
ilişkileriyle başlayan hasret ürünü buruk satırlar, gelecek hakkındaki
düşüncelerle, tahminlerle, hâtıralarla, masal ve hikâyelerle devam ediyor.
13,5 X 19,5 santim ölçülerinde, 216
sayfalık eser, Şubat 2020’de yayınlandı.
DOĞAN KİTAP:
19 Mayıs Caddesi Nu: 1,
Golden Plazza Kat:10 Şişli 34360 İstanbul. Telefon: 0.212-373 77 00
Belgegeçer: 0.212-355 83
16 www.dogankitap.com.tr e-posta: satis@dogankitap.com.tr
BİR OSMANLI
KIZININ ALMANYA GÜNLÜĞÜ
Şâziye Berin
Kurt, İkinci
Meşrutiyet döneminde, henüz Birinci Dünya Savaşı devam ederken Tıp tahsili için
Almanya’ya gönderilmiştir. ‘Bir Osmanlı
Kızının Almanya Günlüğü’nü, yirmi yaşında gittiği Almanya’nın Heidelberg
şehrindeki ilk senesinde yazmıştır.
9 Ekim 1917’de İstanbul’dan ayrılan genç kız, uzun
yıllar Almanya’da kalır. Heidelberg’de yerleştikten üç buçuk ay sonra, 20 Şubat
1918’de bir günlük tutmaya başlar ve gündelik hayatını 26 Ocak 1919’a kadar
defterine kaydeder. Günlükte savaşın Almanya’nın sosyoekonomik durumu
üzerindeki olumsuz etkileri hakkında analizler olmamakla birlikte, savaştan
mağlûp çıkan ülkenin yaşadığı köklü değişimlere dâir verilen bilgiler dikkat
çekicidir. İmparatorun tahttan inmesi, cumhuriyetin ilânı, bâzı şehirlerin
Fransız ordusu tarafından işgali, ilk seçimlerin yapılışı gibi…
Şaziye Berin Kurt’un günlüğü, kendi tecrübelerine âit
insanî boyutun ötesinde târihî bir önem de taşımaktadır. O; Yirminci yüzyılın
başında Osmanlı Devleti’nin askerî, kültür ve iktisat alanlarda artan irtibatı
kapsamında Almanya’ya gönderilen binlerce Türk gencinden biridir. Onun
Heidelberg’deki sâdece ilk bir yılını kapsayan günlüğü, söz konusu kütlenin
oralarda yaşadıkları hayata dâir şimdilik ulaşabildiğimiz içeriden tek belge
olarak dikkati çekmektedir.
Hakan Sazyek’in yayına hazırladığı eser, 13,5 X 19,5
santim ölçülerinde, 170 sayfa hacimle Ocak 2020’de yayımlandı.
ÇOLPAN YAYINEVİ:
Mustafa
Kemal Mahallesi, 2157. Sokak Nu: 12/A Çankaya, Ankara. Telefon: 0.312-419 80 96
Belgegeçer:
0.312-418 45 12 e.posta: bilgi@colpankitap.com // www.colpankitap.com
SEYYİD NESÎMÎ – DOSDOĞRU
YOL
‘Seyyid
Nesim’ mahlası ile tanınan, asıl adının Ali İmadedin olduğu tahmin edilen
şahıs, şöhreti geniş bir coğrafyaya yayılan Türk şairidir. Yine tahminen 1369
yılında doğdu. Değişik kaynaklarda doğum yeri İran’da Tebriz ve Şiraz, Irak’ta
Bağdat’ın Nesim Kasabası, Anadolu’da Diyarbakır, Azerbaycan’da Şamahı olarak
kayıtlıdır. Azerbaycan Türkçesi ve Farsça
divanlar, bir kısmı bestelenen Arapça şiirler de yazmıştır. Diyarbakır, Bursa
ve Ankara’da bulunmuştur. Anadolu’da, Azerbaycan’da ve İran’da tanınan ve çok
sevilen bir şâirdir. 700 yıldan beri şiirleri Türk Dünyasında okunmakta ve
ezberlenmektedir. Emir Timur gibi cihangir ve gaddar bir kumandana meydan
okuyan, mücâdelesi ve azmiyle takdir edilen bir vatanseverdi.
Şiirleri
döneminin pek çok şâirini etkilemiştir. Hallac-ı Mansur’un ifadelerini andıran
cümleleri, şiirlerinde bolca kullandığı içn idârecilerin tepkisini çekmiş ve
1419 yılında Halep’te 50 yaşında iken idam edilmiştir.
Çınar
Ata (Alper Kağan Üçer) tarafından telif edilen 12 X 19,5 santim ölçülerinde
384 sayfalık eser Haziran 2020’de yayımlandı.
26
Şubat 1992 târihinde Ermeniler tarafından hunharca katledilen Hocalı katliamı
şehitlerine ithaf edilen eser; ‘Yaradanın
izniyle, zerreden küreye, Bütün varlığı yoktan yaratan Tanrı! Göğe asılı
güneşin, karanlığa perde olan ayın, Ötüken Ormanları’nın, Hira Dağı’nın sâhibi
Ulu Allah! Pirlerimiz sâdece Sana boyun eğmişler. Nesîmî Yol’daşlarından bu
secdeleri esirgeme. Karalara bürünen Kâbe’nin Tanrı’sı, huzurunda hüküm yeri
kurulduğu gün, bize esenlik ver, yolumuzu aydınlat…’ sözleriyle başlıyor. Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Gürer
Gülsevin ‘Takdim’ yazısıyla devam
ediyor. Arka kapakta, Azerbaycan Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Hazar
İbrahim’in eseri tavsiye eden yazıları bulunuyor.
Şiir
atmosferinde kaleme alınan destan-roman;
Bir feryat koptu,
dört kapı kırk makamdan ve cümle varlıktan…
Yalnız değilsin Şamahılı Seyyid Muhammed oğlu Seyyid İmâdüddin
Ebü’l-Fazl Ali Nesîmî, Yolun sâhibi mühlet
verdikçe, kıyamete dek, yalnız evliyalar enbiyalar değil, Yoldaşların seni
bırakmayacak ey Sultan-ı Evliya.
Sen de bizi bırakma!
Bu risalede ismi
zikredilen cümle uluların, talebelerinin ve hocalarının aziz, pak ruhları için
el-Fâtiha.
Sözleriyle
sona eriyor.
ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.
İstiklal
Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50