Müziğin Sosyal Psikolojisi

99

Genel geçer
kanaate göre medeniyet beynelmilel, kültür ‘millî’dir. Millî kültürlerin en
önemli unsurlarından biri de ‘müzik’tir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Devlet Konservatuvarı Müdürü Müzik Eğitimcisi Prof. Dr. Uğur Türkmen; telif ettiği eserlere bir yenisini dâhil etti: 17 X
25 santim ölçülerinde iplik dikişli, sert kapaklı, kuşe kâğıda renkli ve
fotoğraflı olarak basılı 680 sayfalık muhteşem eser, Nisan 2021’de yayınlandı.
Uzun ve yorucu araştırmaların ürünü olan eser, ihtiva ettiği bilgiler kadar Burcu Coşgun Ovalı tarafından
hazırlanan mizanpaj ve tasarımı ile de dikkat çekiyor. Eserin çeviri
editörlüğünü Gökçe Nur Türkmen
üstlenmiş. Müziğin Sosyal Psikolojisi
isimli kitap 239 yazar tarafından hazırlanan 320 adet kitap ve kaynak
incelenerek hazırlanmış. ‘Önsöz’ ve ‘Kaynakça’ hâriç olmak üzere;  ‘Sosyal
Psikoloji
’, ‘Sosyal Psikoloji ve Müzik’,  ‘Sosyal
Algı
’, ‘Sosyal Etki ve Güç’, ‘Müzik Zevki ve Toplum’, ‘Liderlik’, ‘Çatışma’, ‘Cinsiyet’, ‘Müzik ve Ergenlik’, ‘Kaygı ve Stres’, ‘Kitle Davranışı’, ‘Müzik
Terapi
’, ‘Hukuk ve Etik’, ‘Tüketim ve Pazarlama’, ‘Sosyal Psikolojide Araştırma Yöntemleri
gibi başlıklar altında 29 bölümden oluşuyor.

Önsöz’ başlıklı bölümü kaleme alan Emel Funda Türkmen; müziğin ‘seslerin çeşitli şekillerde kullanımı ile
ortaya çıkan bir sanat dalı
’ ve ‘toplumla
son derece iç içe ve etkileşim hâlinde
’ olduğunu belirtip; ‘herkesin üzerinde söz sâhibi olmasına ve
beğenilerini ortaya koymasına yol açar’
dedikten sonra ‘bu sanatın çalışma ve sergileme sürecine
birçok tutum ve davranışlar incelenmeyi, irdelenmeyi gerektirir
.’ Diyor.

Türk
milletinin doğumundan ölümüne kadar hayatının her safhasında müzik vardır: İsim
koyarken bebeğin kulağına okunan ezan ve kamet; beşikte, salıncakta veya ayakta
sallanarak uykuya hazırlanan bebelere söylenen ninni, çeşitli vesilelerle
okunan mevlit, düğün törenlerinde okunan türkü ve şarkılar, askere uğurlanırken
ve askerce yürüyüşlerde söylenilen marşlar, kara haber alındığında söylenen
ağıtlar, çobanın kavalından çıkan ses… müziktir. Beş vakit namazın ezanı farklı
makamlardadır. Kerbelâ yası ile yaşanan 10 Muharrem günlerinde okunan ezanlar
hüzün doludur. Mevlevîlerin semâ töreninde, Cem evlerindeki semah’ta müzik
vardır. tecvitle okunan Kur’ân, cenâze namazında okunan salâ… müziktir.
İnsanlarımızın kulakları müziğe âşinadır. Müzik, hayatımızın her safhasında
vardır. Müzikle ilgilenenlerin sayısınca, müzik bilgisi olan insanlarımız
olduğunda daha farklı bir toplum olacağımız şüphesizdir.

***

Ötüken’de
târih sahnesine çıkan ecdadımızın yönü hep batı olmuştur. Hâlâ öyleyiz.
Giyimde, kuşamda, beslenmede batılı âdetlere meraklı olanlarımız çoktur. Evde
ve lokantada çay alırız, kahve ve hesap alırız. Taksiye, trene binmeyen, taksi
ve tren alanlarımız vardır. Bu sebeple olmalı, Dede Efendi, Itrî, Münir
Nurettin ve diğerleri gençlerimize yabancıdır. Rast, bestenigâr, hicazkâr ve
Hüseynî makamlarının dinlendirici, huzur verici melodileri yerine çistaklarla
donanmış ritme dayalı bir mevsimlik hattâ tek kullanımlık müzik ürünleri tercih
edilir. Batılı olmak kolay değildir, tahammül gerektirir.

Bir dönemde,
türkülerimiz ve şarkılarımız pek ilkel bulunduğundan batı müziği icra eden
topluluklar, Anadolu’yu dolaşıp ücretsiz konserler verirdi. Sivas ilimiz’de de
böyle bir konser düzenlenmiş. Konser bittikten sonra şehrin vâlisi, seyirciler
arasında bulunan poturlu, yelekli, kasketli ve de muhtemelen çarıklı Mehmet
Ağa’yı yanına çağırmış ve sormuş:

-Konseri nasıl buldun?

 -Sivas halkı, Timur’dan sonra böyle bir
işkence görmemiştir.

 -Neden? Beğenmedin mi?

 -Nasıl ve niçin beğeneyim Efendim, birinci viyonselist
uvertürün andante bölümüne si bemol yerine fa minör ile girdi. Tüylerim diken
diken oldu. Kontrbasın akordu bozuktu. Obua çalan adamın papyonu yamuktu… Ve
daha neler neler…

***

Uğur Türkmen
Hocamızın eserine dönersek efendim… Her sayfa titizlikle hazırlanmış. Resim
seçicinin sayfalara serpiştirdiği siyah beyaz fotoğrafların her biri ayrı bir
hârika. Her bölümün sonunda yer alan ‘Örnek
Olay’
, ‘Okuyalım Öğrenelim’, ‘Düşünelim’, ‘İzleyelim’ ve ‘Tartışalım’  bölümleri, kitabı okuyanları ve belirtilen
bölümlerin gereğini yapanları, müzik bilgini unvanına eriştirecek
mükemmeliyette. Aynı zamanda sosyoloji eğitimi de almış olacaklar. Bu bölümdeki
kısa metinler, sâdece öğrencileri değil, öğretmenleri de eğitecek, isâbetle yön
belirleyecek bilgiler ihtiva ediyor:

Orta üçüncü sınıfta
üç dersten bütünlemeye kalmış, maalesef başarılı olamadığım için geçememiştim.
Babam beni otobüs garajında bir lokantaya bulaşıkçı olarak verdi. Belli bir
zaman sonra bulaşıkçılıktan komiliğe terfi etsem de koca bir buçuk yıl oldukça
zor geçti. İmtihanları başarıyla geçtikten sonra lise eğitimime başladım.
Okulumuzun Türk halk müziği korosuna da seçilmiştim. Koro ile liseler arası
yapılan Türk Halk Müziği (THM) yarışmalarında, il birinciliği, bölge
birinciliği (ki çok önemli bir başarı) kazanmış ve ülke finali için
Kahramanmaraş’a bile gitmiştik. Bununla birlikte; derslerim çok kötü idi.
ikinci dönem de bir değişiklik olmadı. Daha da kötüye gitti. Tam beş dersten
bütünlemeye kaldım. Bu arada; müzik öğretmenim imtihanı yapacak öğretmenlerle
benim geleceğim hakkında konuşmuş. Müzik öğretmeni olabileceğimi, gelecek yıl
edebiyat şubesini seçeceğimi, yetenek imtihanlarına kendisinin hazırlayacağını
söylemiş. Bana da çok çalışmalısın ve imtihanlarda mutlaka başarılı olmalısın
dedi. Sınıfta kalırsam aileme karşı çok mahcup olacaktım. Yazın çok çalıştım.
Bütün derslerden geçtim. Edebiyat şubesini seçtim ve sınıf başkanı oldum. THM
korosuna devam ettim. Bütün derslerimde başarılı olmaya başlamıştım. Müzik
öğretmenim beni yetenek sınavlarına hazırladı. Kazandım… ‘Öğrenciyi tanımak ve ileri görüşlü olmak bir
çocuğun hayatını değiştirebilir
’ bunu görmüş oldum.  (s: 49) 
     

Kitapta,
insanlarımızdan gurur duymamızı sağlayacak küçük hikâyeler de var:

Müzik insanı
sâdece sanatı ile değil, yaptıkları ve ahlâkı ile de toplumu etkileyebilir:

Âşık Veysel köyünde
meyve yetiştirmeye başlar. ‘Atalarımız
bunca yıl böyle iş yapmamışlar. Şu kör adam onlardan iyi mi bilecek ki böyle
bir işe kalkıştı
?’ Derler. Birkaç yıl sonra Veysel başarılı olunca da ‘O kör değilmiş, meğer kör olan bizmişiz!’
demişlerdir. (s: 122)

Sayfalar
arasında ağır ve pahalı pişmanlıklarla ibret alınacak hâdiseler var:

Muammer Sun’dan
çarpıcı bir cümle: ‘Bizden önceki
kuşaklar Batı Müziği-Türk Müziği kavgasına girişmişlerdi. Bu kavganın arasından
sıyrılıp çıkan piyasa müziği oldu; o gelişti ve yaygınlaştı
.’

Çağdaş Türk müziği
bestekârı ve müzik bilimci Dr. Erdoğan Okyay anlatıyor: ‘Ferid Alnar, Türk
mûsıkîsi sanatının içinden yetişmiş bir sanatkâr olarak daha sonra Batı
mûsıkîsini benimseyip ustalaşmasına rağmen, Türk mûsikîsi hakkında küçültücü
bir tek kelime bile kullanmamıştır.’ (s: 311, 312)

Sırası
gelmişten bu satırların yazarından küçük bir katkı: Âşık Veysel diyor ki: ‘Zâlim tâlih beni kör etti. Fakat Cenâb-ı
Allah gönül gözümü açtı. Hâlimden şikâyetçi değilim, şükrediyorum
.’

Prof. Türkmen
Konuya Girerken’ başlıklı sunuş
yazısını; ‘Kitabın sosyal psikoloji ve
müzik temelli çalışmalara katkı sağlaması en büyük dileğimdir
’ diye
bitiriyor. Müzik eğitimi alanlar dikkatlice okurlarsa, müzik eğitimi verenler
de okuma fırsatı bulabilirlerse dileği mutlaka yerine gelecektir. Dahası var:
Amatör bile olsa müzik dinleyicileri ve hattâ, müzikle hiç ilgilenmeyenler bile
okurlarsa mutlaka kazançlı çıkacaklar, hayata bakış açıları değişecektir. Çünkü
geri planda kalmış gibi görünmesine rağmen kitabın asıl konusu sosyal
psikolojidir. Sosyal psikolojinin öznesi ise müzikten önce ve hiç şüphe yoktur
ki insandır. 

İZGE BASIN YAYIN:

Seyranbağları Mahallesi, Bağlar Caddesi Nu: 15/C Ankara.Telefon:
0.312-432 49 43

Belgegeçer 0.312-432 22 32 e-posta: izgeyayincilik@gmail.com  //  İnternet: www.izgeyayincilik.com.tr

 

 

UĞUR
TÜRKMEN:

1971 yılında Kütahya’da doğdu. İlk-orta ve lise öğrenimini
Kütahya’da tamamladı. 1993 yılında Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik
Öğretmenliği Bölümünü bitirdi. 1996 yılında Selçuk Üniversitesi’nden ‘Bilim
Uzmanlığı’ 2005 yılında ise Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Müzik
Anabilim Dalında ‘Doktora’ derecesini aldı.

 

1993 Yılında Niğde Üniversitesinde Müzik Okutmanı
olarak göreve başladı. 2000 yılında üniversitedeki görevinden altı
arkadaşıyla birlikte istifa etti. 2001 yılında Kütahya iline öğretmen olarak
tâyin edildi ve Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde görevlendirildi. 2006
yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümünde
Yrd. Doç Dr. Olarak göreve başladı. 2011 Yılında Doçent, 2017 yılında
Profesör unvanına hak kazandı. Hâlen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Devlet Konservatuvarı Müdürü olarak görevine devam etmektedir.

 

Solfej, Araştırma Yöntemleri, Sosyal Psikoloji ve
Müzik, Sistematik Müzikoloji Çalışmaları, Türk Müziğinde Çokseslilik
Uygulamaları dersleri vermektedir.

 

Müzik eğitimi ve müzikoloji alanlarında millî ve
milletlerarası ilmî toplantılarda bildirileri, meslekî ve hakemli dergilerde
makaleleri, kitapları yayınlandı. Eğitim müziğine yönelik çalışmaları; çocuk
ve gençlik şarkıları, oda müziği ve orkestra eserleri, birçok konserde
seslendirildi.

 

 

 

DERKENAR:

Âşık Veysel’in Şâir Feyzi
Halıcı ile vâki sohbetinden:

F.H.:
Halk şiiri söylemeyi ve yazmayı, bir Hakk vergisi mi biliyorsun,
yoksa bir k
abiliyet olarak mı
düşünüyorsun?

Â.V.:
Ben kendimi hiçbir zaman bir kıymet olarak düşünmüyorum. Şâir bir radyoya
benzer. Bir radyonun düğmesini çevirdiğiniz zaman aradığınız istasyonlar ayrı
ayrı çalar söyler. Elektrik cereyânı olmadıktan sonra istediğiniz kadar
düğmeyi çevirin. Bir şey dinleyebilir misiniz? Cereyân olmazsa şâir de birşey
söyleyemez.

F.H.:
Cereyândan neyi kastediyorsun?

Â.V.:
Cereyân, Cenâb-ı Allah’ın verdiği ilhamdır. Ondan kuvvet alamayınca tabii bir
şey söyleyemeyiz. Bir tarlayı istediğin kadar sür, gübrele, dinlendir. Mahsul
vermez. İlle tohum atacaksın; bu şart.

F.H.:
Halk şiirimizin son gerçek halkası sensin. Senden sonraki halk şiirimiz
hakkında ne düşünüyorsun?

Â.V.:
Hakkımdaki iyi düşünceler size âit. Ben bunu bilemiyorum. Türk milleti sağ
olsun. Analar ne arslanlar doğurur. Benim şiirden kısmetim şu: Bir tabağın
içinde bal dolu imiş. Onu, bizden önce gelen şâirler yemişler. Biz, kâsenin
dibini yalıyoruz. Bize söylenecek söz bırakmamışlar ki!

F.H.:
Âşık, kâsenin dibindeki balı da sen yaladığına göre, bundan sonra kimsenin
nasibi olmayacak mı yani?

Â.V.:
Arı yok değil ya! Yeniden tabağı doldururlar. Dünyâda ne arı ne çiçek ne bal
tükenir!

 

 

KUŞBAKIŞI

OSMANLI İTALYAN HARBİ 1911-1912

Kitabın müellifi Avanzâde Mehmed Süleyman tarafından
konulan ismi ile: ‘Trablusgarb ve
Devlet-i Aliyye İtalya Vekayi’i Harbiyesi
’ isimli eser, Yeni harflere Ayhan Küçükefe tarafından aktarılmış ve
yayına hazırlanmıştır. 16,5 X 23,5 santim ölçülerinde 260 sayfalık eser Mayıs
2021’de yayınlandı.

Avanzâde Mehmet
Süleyman (1871-1922) Eczacı olmasına rağmen daha öğrencilik yıllarında iken
çeşitli konularda makaleler kaleme alıp gazetelerde yayınlatmıştır. Teğmen
rütbesiyle Haydarpaşa Askerî Hastahânesinde, Yıldız Hastahânesi’nde eczacı
olarak, Tatbikat Mektebi’nde Fransızca ve Fizik öğretmeni olarak görev yaptığı
yıllarda da yazı yazmaya devam etmiştir.

Velût bir yazardır.
Telif ve tercüme olarak kaleme aldığı kitapların sayısı 100’ün üzerindedir.
Bâzılarının isimleri: *Gizli Oda (Roman-1899), *Adem-i İktidar İlâcı (1919),
*Ahrar mı İttihad mı? (1910), *Âile Aşçısı (Yemek Kitabı 1918), *Âile Eczânesi
(1918), *Monte Kristo (6 Cilt, Tercüme, 1910), *Almanya’da Hayat-ı Askeriye
1918), *Âlicenap Kız (Hikâyeler,  1898),
*Dilber Kontes 1918), *Şeytankaya Cinâyeti (Roman, ty), Gençlere Tıbbî ve Gizli
Nasihatler (1909), *Göz Sağlığı (1918), İspanyol Nezlesi (1919), *Mide Hastalıkları
(1918), *Muharir Kadınlar (1892), *Sıhhat Mutfağı (1917), *Sinir Hastalıkları
(1918), *Yalnız Erkeklere Mahsus (1913), *İzdivaç Entrikaları (1914)

Günümüzde ‘Trablus’ olarak anılan Trablusgarb,
Osmanlı döneminde olduğu kadar Akdeniz’in güney sâhilinde bulunan ve günümüzde
de önemli bir bölge olan Libya’nın başşehridir. Batılı ülkelerin desteği ile
Kıbrıs ve çevresinde petrol ve doğalgaz aramalarının başlatılması ve zengin
rezervlerin bulunduğu iddiaları sebebiyle önemi daha da artmıştır. Kaddafi
sonrasında, bölüşme maksadına yönelik iç savaşın başlatıldığı, ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ ve ‘Mavi Vatan’ kavramlarıyla dünya
gündemine yerleşen bölge daha uzun müddet önemini koruyacaktır. Barbaros
Hayreddin Paşa’nın ‘Denize hâkim olan
cihana hâkim olur
’ sözü gereğince Libya ile yakından ilgilenmektedir.
Böylesine mühim bir konunun, târihî geçmişi hakkında bilgi sâhibi olunmadan
umulan neticelerin elde edilmesi mümkün olmaz.

Eserin,
tartışmaların en şiddetli olduğu bir dönemde yayınlanmış olması tesâdüf
değildir, tebrike şayan bir hassasiyettir.

Eserde yer alan
bölümlerden bâzılarının başlıkları: ‘Akdeniz’in ticâret ve siyâset bakımından
önemi.’ ‘Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar, Almanlar ne diyor?’, ‘Bölge
halkına İtalyanların zulmü’, ‘Savaşlar ve zaferler, ‘Yirminci Asrın Medenî
Vahşîleri’,  ‘Osmanlı Zâbitlerinin
Kahramanlıkları’, ‘Yabancı Basında İtalyan Savaşı’, ‘Osmanlı Limanlarının
Bombardımanı’, ‘Bingazi Sancağı’, ‘Târihî Bilgiler’ …  Fotoğraflar, Osmanlı-İtalya Savaşı’nda büyük
bir fâciânın delilleri olarak kitaba değer katıyor.

Alâkalı dönemin
fotoğraflarıyla zenginleştirilmiş eserde, Osmanlı târihi meraklılarına, diğer
kaynaklarda bulamayacakları bilgiler sunuyor.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal Caddesi, Ankara
Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12
e-Posta:
otuken@otuken.com.tr  www.otuken.com.tr 

 

AZİYADE

Fransız yazar Pierre
Loti’nin bu eseri 1879 yılında yayınlandı. Bir İngiliz savaş gemisiyle 1876’da
Selânik Limanı’na gelen roman kahramanı aracılığıyla yazar, kendi hayat
hikâyesi ile olaylar arasında köprüler kurarak Osmanlı dünyasına hayranlığını
naklediyor. Gizli gizli buluştuğu Çerkez güzeli Aziyade’yle olan aşkı, Loti’yi
Doğu kültürüne giderek daha fazla çeken bir kuvvete dönüşüyor. Aynı yıllarda, Osmanlı
Devlet’nin karşı karşıya bulunduğu Doğu Meselesi, Tersane Konferansı, Anayasa’nın
kabulü, Osmanlı-Rus Savaşı da roman sayfalarında yer alıyor.

Ali Faruk Ersöz’ün
Türkçe’ye tercüme ettiği eser, 12,5 X 20,5 santim ölçülerinde 192 sayfadır.

TÜRKİYE
İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI:

 İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat: 4
Beyoğlu, İstanbul. Telefon: 0.212 252 39 91

Belgegeçer: 0.212-243 56 00 bilgi@iskultur.com.tr 
İnternet:
www.iskultur.com.tr  

 

Önceki İçerikKötülükleri Kurban Etmek
Sonraki İçerikÇin Şişeden Çıkar mı? Ya biz?
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.