Çanakkale Savaşlarında Türk Mehmetçiği sadece emperyalizme karşı savaşmıyordu; ayrıca karşılarında, emperyalistlerin kandırıp cepheye sürdükleri Müslüman askerler de vardı. Çanakkale’ye getirilen Hintli Müslüman askerler, nereye, ne için ve kiminle savaşmaya gittiklerini bilmeden…
Mescitli Gemiler
Güya Müslümanlıklarına herhangi bir “müdahil” olmadığını göstermek için “Mescitli Gemiler” oluşturulmuştu İngilizlerce… Hintli Müslümanları Çanakkale cephesine taşıyan büyük 3 İngiliz savaş geminin belli alanlarına Kur’an’dan ayetler ve hadisler asılarak, askerlerin namaz kılmaları için mescitler bile sağlanmıştı. Hintli Müslümanlar, dindaşı Türklerle savaşmaya gittiklerinden bihaberdiler…
Bu gerçekler, Selanik’teki İngiliz Başkonsolosluğundan Dış İşleri Bakanlığı’na yazılan belgede yer almaktaydı. Mondros’ta İngilizlerin üç nakliye gemisine bazı ayetler ve hadisleri asarak mescit haline getirdiklerini resmen kayıt altına alıyordu. Müslüman Hintlilere burada namaz kılma imkânı sağlayarak Türklere karşı savaşacaklarını gizlediklerini sanıyorlardı. O da yetmiyormuş ki Hintli Müslüman’la askerlerin Ramazan ayında oruç tutmalarına müsaade edildiği, yiyeceklerin İslami esaslara göre hazırlandığı dikkatle propaganda ediliyordu…
Aynı belgede zavallı Müslümanların kimin ile savaşa girişeceklerinden de habersiz olduklarından de bahsediliyordu. Sıkı sansür nedeniyle bu Müslüman askerlerin savaş hakkında hiç bir bilgileri de olmadığı anlatılıyordu belgede… Çanakkale savaşları aynı zamanda İngilizlerin savaş hilelerini de ortaya çıkarıyordu böylece…
**
İşte böyle hilelerle Çanakkale’ye getirilen sömürge askerlerle Türk vatanını işgal etmek istiyorlardı. Güney cephesinde Osmanlı askerlerinin Bağdat’tan ayrılırken artlarında masum ve endişeyle bakan Araplar, gelecekte kendilerini koruyacak bir başka gücün olamayacağını bilerek endişelerini gizleyemiyorlardı. Ancak yapılacak bir şey olmadığını da biliyorlardı. İngilizler tarafından organize edilen bu mescitli gemi gibi Arap şeyhlerini satın alarak Türk askerini arkadan hançerlemenin vereceği sonuçlar ileride son derece ilginç bir taktiğin gizemini ortaya çıkaracaktı; o günlerde sade Arap toplumu bunun farkında değildi…
**
Çanakkale Zaferi, Türk askerinin sarsılmaz iradesi ile Türk tarihine altın harflerle yazılırken bir yandan da dünyanın şahit olduğu pek çok acıyı da gündeme taşıyordu; İtilaf Devletlerin donanması Çanakkale Boğazında Nusrat Mayın Gemisi kahramana yenilip derin sulara gömülürken bir yandan da pek çok acı gerçeğin de böylece su yüzüne çıkmasını sağlıyordu…
**
Hediye Edilen Seccade…
Öte yandan, Mustafa Kemal’in dindarlığı hakkında ileri geri konuşan meczupların, iftiralarına cevap olacak nitelikte bir olayı burada sırası gelmişken hatırlatmak isterim. “Tarihin Yıkılmaz Kalesi Çanakkale” adlı eserde zaferden sonra, savaşın gidişatını değiştirerek Çanakkale’yi “geçilmez” hale getiren Mehmetçik ve onun komutanı Mustafa Kemal’e hediye edilen iki seccadeden bahsediliyor ki, son derece önemli bir olaydır.
Çanakkale Savaşları, Mustafa Kemal’in ve Türk varlığının milli şuurunun ortaya çıkmasına vesile olmuş kahramanlık destanlarıdır. Bu kahramanlığın hatırası olarak ve o zor fakat başarılı günleri hatırlatmak amacıyla, Mustafa Kemal Atatürk’e, Elazığ Valisi Sabit Bey tarafından hediye edilen iki seccadenin üzerlerine, Çanakkale Zaferi’ni hatırlatması için, Çanakkale haritaları işlenmişti… Bu incelik ve kadirşinaslık Gazi Paşa’yı son derece memnun etmişti…
Mustafa Kemal, seccadelerden birini Latife Hanım’a verir, yatak odasında namazını kılması için, bir tanesini de çalışma odasındaki soyunma dolabına koydurur. Ve kimsenin olmadığı saatlerde seccadeyi serer üzerine diz çöker, derin tefekküre dalar, kendi parasıyla Elmalı Hamdi Yazır’a yaptırdığı “Kuran Meali” tercümesini dikkatle okur. Bu ibadet sahnelerine araç olarak da o hediye edilen Çanakkale Haritalı seccade eşlik ederdi…
**
Aslında bu seccadelerin bir uzun hikâyesi vardır; yeri gelmiş iken onu da aktaralım; Elazığ Valisi Sabit Bey, Gazi Paşa için Çanakkale Zaferi hatırası olması için Sanayi Mektebi’ne üç seccade hazırlanması talimatını verir…
Neden üç tane, o bilinmiyor; belki bir tanesi de Fikriye Hanım için olabilir diye akla geliyor. Fakat işler yolunda gitmez; kalifiye halı ustaların azlığından dolayı bu seccadelerin tamamlanması uzun süre alır… Seccadelerin hazırlanması sürerken, o arada Enver Paşa’ya bir ulakla hediye gönderilir…
Vali, Gazi Paşa için ısmarlanan üç seccadeden biten bir seccadeyi, Enver Paşa’ya, “Allah sana çok önemli, şerefli ve büyük bir zafer ihsan buyursun” ayeti yazılı bir levha ile birlikte hediye olarak gönderir…
Geriye kalan iki seccade bittikten sonra Gazi Paşa’ya ulaştırılır.
İşte seccadelerin hikâyesi…
Neden mi anlattım bunu?
İngiliz riyakârlığını gösteren mescitli gemi ile taşınan Müslüman Hintlileri ve kendilerini kandırmış olabilirler, fakat ne Tanrı’yı kandırabildiler ne Türk’ün Çanakkale zaferini engelleyebildiler…
Gazi Paşa, samimi ve içten bir Müslüman olarak, Tanrı’ya yapacağı ibadetin neden gizli olması gerektiğinin sebebini arif olan anlar; yine de açıklayalım; Gazi Paşa, kimsenin yaptığı ibadetten dolayı etkilenip “din ticareti” yapmaması için ibadetini gizli yapmıştır. Sıradan bir vatandaşın ibadetini açıktan yapması ayrı şey, liderinki ayrı şeydi… İstismara meydan vermemek için, din istismarcıları için kötü örnek olmamak için…
Gazi Paşa, günümüzdeki din tüccarlarını tahmin ettiği için ibadetini hep saklı tutmuştur toplumdan…
Dini kullanarak milleti aldatmamıştır…
Eğer isteseydi, yani dini kullanmak isteseydi, kendisini “halife” ilan ederdi…
Ve o zaman Gazi Paşa’ma kimse “yobazca” laflar da söylemezdi…
Ama bunu yapmadı…
Tanrıya karşı görevin gizliliği, yani ibadetin de kabahatin de gizli olması gerektiğini anlatması kadar mükemmel bir davranış olabilir mi?
Tabii ki anlayana…