Muhafazakârlık ve Devrim Üzerine – I

144

Dr. Hikmet Kıvılcımlı; “Tarih Tezi Işığında, İlkel Sosyalizmden Kapitalizme Son Geçiş Japonya” adlı eserinde (Tarih Bilimi Kitapları, Mayıs 2000), sayfa 132’te aynen şöyle diyor: “Gerçek sosyal devrim; birkaç kişinin veya birkaç zümrenin eseri olmak şöyle dursun, en belli başlı büyük sosyal sınıfın bile toptan ve bilinçli davransa dahi tek başına başarabileceği bir şey değildir. Sosyal Devrim; bir toplumdaki bütün sosyal menfaatlerin hep birden içine girdikleri, üretici güçlerin üretim biçimleri ile olan çelişkilerinin had safhaya çıktığı sosyal bir krizle ansızın doğar.”

Buradan depresyon üzerine biraz kafa yoralım, yorumlar yapalım. Depresyon hakkında birkaç kitap okudum ama uzun bir süreçte. Hafta sonları çıkan Cumhuriyet Gazetesi Bilim ve Teknik ekinde depresyon hakkında çıkan bütün makaleleri okudum, kestim, sakladım ve başucuma koydum. Biraz amatörce de olsa bilgi sahibi olabildim. İhtiyatla okunup, kabul edilmesi kaydıyla aşağıda çıkarımlarımı özetliyorum.

* Depresyon; bir kişinin içinde bulunduğu ortamda, üzerine bir denge inşa edebilerek oturduğu sosyal zeminin / statükonun aniden değişmesi ve kişinin kendine “Eyvah, ben ne yapacağım şimdi” sorusunu sorması ile ortaya çıkar. Vücut aklı, bir korunma sisteminin sonucu “Sen mademki ne yapacağını bilmiyorsun, o zaman hiç yürüme; düşersin, bir yerin kırılır. Otur ilerisi için bir plan yap vb.” diye kişi yerine düşünerek ve karar vererek, mental enerjisini iyice kısar ve deyim yerindese kişiyi kıç üstü oturtur.

Depresyona neden olan statükonun aniden değişim örnekleri olarak aşağıdakiler gösterilmektedir:

* Evlenme

* Boşanma

* Bir çocuğun olması

* Bir çocuğun kaybı

* İş değiştirme

* Şehir değiştirme

Buradan hareketle zihinsel yapımızın, yazılımımızın, aslında muhafazakâr olarak inşa edildiğini önerebiliyorum. Bu doğal haslet bir kusur olarak görülemez, bir gerçeklik olarak kabul ve saygı görmelidir. Ancak var olan medeniyet ve Cumhuriyet yurttaşı konağından bir önceki ümmet – kul konağına dönüş talebi muhafazakâr değil gerici bir taleptir. Toplumda kolay kolay karşılık bulmaz bu nedenle gizli ve nihai amacını gizleyerek var olmak zorunda kalır.

Dr. Hikmet Kıvılcımlı’dan aldığım girişteki paragrafta da bir devrim için ‘çelişkilerin had safhaya çıktığı bir sosyal kriz’den bahsedilmektedir. Yani bence, varolan statüko/zemin zaten parçalanmış ve dağılmıştır. Halk başka bir statükoyu kabullenmeye hazırdır.

68 Öğrenci Olaylarında yaş itibarıyla biraz geç kalmış olarak sol cenahın epeyi kıyısında yer almıştım. Elime hiç silah almadım, hatta çıplak gözle bir silah dahi görmedim. Ama o günlerden bana sosyalizm miras kaldı. Herhalde sosyalizmi benimsedim, içselleştirdim. Sitemizde yayınlanmış olan “Küba Üzerine” başlıklı denememde aynen şöyle demişim: “Ben, insan onurunun çiğnenmediği böyle bir toplumda yaşamaktan mutlu olurum, onur duyarım. Bunun için ne kadar usta bir avcı olursam olayım, avımı o gün şansı yaver gitmemiş türdeşlerimle paylaşmak isterim. Çünkü kendi karnımın tıka basa doyması yerine herkesin karnının eşit şekilde doymasını isterim. Hatta karnım tam olarak doymasa ne çıkar; yeter ki bebelerin karnı tam doysun, karınları aç diye çaresiz ağlamasınlar, üşümesinler, mutlu büyüsünler, mutluluğu sevsinler; Serçenin kanadını kırmasınlar, Karıncaya hor bakmasınlar, Karacanın yavrulusunu vurmasınlar, İnsana kıymasınlar. Sevgiyle ve mutlulukla kalın.”

Bir de büyük Atamızı ve onun “Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir” deyişini çok benimsedim. Bir de pusulam sadece ve sadece gerçeeeeeeeeektir. Gerçeği hep ararım. Sonunda ulusalcı bir sosyalist olarak aranızdayım işte. Bu gözle 68 öğrenci olaylarına bakıyorum şimdi.

Önce Fransa’da 68 Olaylarının öncesine dönelim. 1 – 22 Temmuz 1944 tarihleri arasında ABD de yapılan, 44 ülkeden gelen 730 delegenin katıldığı ancak karar verici devletlerin sadece ABD ve İngiltere olduğu Bretton Woods resmi adıyla Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansı’nda dolar (USD) altına dönüşebilen tek para birimi olarak kabul ediliyor ve 1 ons altın 35 dolara sabitleniyordu. ABD, kendisine talep gelmesi halinde doları bu tutar karşılığı altına çevirmeyi taahhüt ediyor, buna karşılık diğer ülkelerin para birimleri artık dolara göre değerleniyordu. Fransa 1965 yılı başlarında elindeki dolara karşılık ABD’den altın talep etmeye başladı. Dolara karşı altın almak güvence demekti. 4 Şubat 1965 günü Eliysee Sarayı’nda dananın kuyruğu koptu. De Gaulle, 1944’deki Bretton Woods’un zamanına göre iyi bir anlaşma olduğunu söylüyor fakat 20 yıl sonra artık geçersiz olduğunu ilan ediyordu. Ülke siyasal ve ekonomik açıdan en parlak günlerini yaşıyorken ülke basını, sendikalar ve üniversite gençliğinin başını çektiği “Diktatör De Gaulle” konulu eylemler birbirini izlemeye başladı. Sonunda romantik solcuların 68 Devrimi olarak adlandırdığı olaylar patlak verdi. Seçimler yenilendi ve ilginçtir, De Gaulle eskisinden daha fazla oy aldı. Ancak ömrü boyunca büyük badireler atlatan adam, bir referandum yenilgisiyle istifa ederek taşradaki sakin evine çekildi. Fransa’nın kudretli generali ve devlet başkanı, bir yıl sonra kalp krizi geçirip öldü. Netice olarak yorgan gitti – kavga bitti deyişine uygun olarak Fransa’da başlayan ve Avrupa’ya sıçrayan öğrenci hareketleri söndü gitti.

Ama Türkiye’mizde başka şeyler oluyordu.