Prof. Dr. Altay Tayfun Özcan; ‘Hazar
Kağanlığı’ ve ‘Moğollar Avrupa’da
isimli kitaplarından sonra 2022 yılında yayınlanan 16,5 X 23,5 santim
ölçülerindeki 510 sayfalık eserinde 1223-1341 yılları arasındaki Moğol-Rus İlişkileri konusunu ele
alıyor.
‘Rus’
denilen millet, Orta Çağ*’da Doğu Avrupa’ya göç eden Doğu Slav Boyları*’dır.
Ayrı bir etnik grup olarak tanınması 15. yüzyılda ileri sürülen siyâsî bir
gelişmedir. Bu insanların Ukrayna’nın günümüzdeki başşehri Kiev’de
oluşturdukları knezlik* önce Moskova’ya taşındı. Aynı zamanda günümüzdeki Rusya
topraklarında çok sayıda knezlikler kuruldu. Bunların başındaki yöneticiler, Moğol
Kökenli Altın Orda hükümdarlarına bağlı olarak topluluklarını yönetiyorlardo.
1242 yılında Batu Han tarafından kurulan Altın Orda İmparatorluğu, Emir
Timur’un Toktamış Han’ı mağlup etmesinden sonra çıkan taht kavgaları sebebiyle
zayıfladı ve 1502 yılında târih sahnesinden silindi.
Târihçilerimiz, Moğolları ‘Türklerin amca çocukları olarak’ kabul
ederler. Farklı bir kültürü tercih etmeleri sebebiyle Türklerden ayrılmış
olmakla birlikte, temasları devam etmiştir. Bu sebeple Moğollaşan Türkler
olduğu gibi, Türkleşen Moğollar da vardır. Türkler, Müslüman olmadan önce de
domuz beslemezler ve etini yemezlerdi. Moğollar ise domuz etiyle beslenirlerdi.
Türkler gibi medenî değildi.
Moğollar, dağınık ve birbirleriyle kavgalı
kabileler hâlinde yaşıyorlardı. Timuçin, kabileleri barıştırdı ve birleştirdi.
Annesi Türk olduğu için Türk kültürü ile yetişmişti. ‘Cengiz’ adını aldı ve kurduğu devletin hükümdârı oldu. Disiplinli
ve cengâver oluşu sebebiyle Ruslar dâhil çevresindeki bütün milletlere
saldırdı. On binlerce Rus öldürdü.
Prof. Altay Tayfur Özcan yukarıda özetlenen
hâdiseleri bütün teferruatı ile açıklıyor.
Kitabın
arka kapak yazısı:
Rus târihi Doğu Roma
İmparatorluğu, İskandinav ve mahallî Slav kültürü üçgeninde şekillenmiş bir
târih olarak değerlendirilse de Rus geçmişinin beslendiği bir diğer unsur da
doğusunda yer alan bozkır hududuydu. Hazarlar, Peçenekler, Kumanlar ve İtil
Bulgarları Rusların sâdece birer komşusu değildi, aksine Rusları etkileyen ve
Rus târihini şekillendiren birer unsurlardı. Bununla birlikte, bu devlet ve boy
konfederasyonlarından hiçbiri Rusya’yı hâkimiyeti altına alamamıştı ve
Rusya, aşamadıkları bir set tarafından,
orman hattı ile korunmuştu. Ancak 1223’te doğudan gelen yeni bir bozkır gücü
olan Moğollar karşısında Kalka’da aldıkları mağlûbiyet, târihin değişmeye
başlayacağının habercisi oldu. Ancak yine de şanslılardı, çünkü Moğoüar için bu
harekât sâdece bir keşif seferiydi ve zaferlerini müteakip doğuya doğru dönüp
gittiler. Bu da Moğolların gelip geçici bir düşman olarak görülmesine ve Kalka
felâketinin* birkaç yıl içerisinde unutulmaya yüz tutmasına sebep oldu. Bunun bedelini
de 1236’da Moğollar ikinci defa Rus hudutlarına dayandığında, onlara karşı
koymak üzere hiçbir hazırlık yapmamalarının yarattığı felaketle ödediler. Rus
yazarları şimdi Kalka gibi tek bir muharebenin acısın; değil, bütürt bir
Rusya’nın Moğol atları tarafından çiğnenmesini şaşkınlıkla karışık bir ıstırap
içerisinde aktarıyorlardı.
Ruslar 1237-1240
arasını çok zorlu bir üç yıl olarak geçirdi. Belki hâlâ Moğolların gelip geçici
bir düşman olduklarım düşünenler vardı Ancak
1242’de bu ümidin boş bir hayal olduğunu görmeleri uzun sürmedi. 1242’de Batu
Han’ın Avrupa seferini sonlandırarak İtil kıyılarına gelmesi, Rusya’nın iki
yüzyıl boyunca devam edecek yeni bir döneme, Moğol tabiiyeti dönemine adım
atmasıyla neticelendi. Artık Rus knezleri ‘Han’ın
toprakları’ olarak gördükleri ülkelerinde hüküm sürebilmek için Altın Orda
hükümdarından izin almak mecburiyetindeydi, Hem de en ücra yerlere varıncaya kadar.
Aynı zamanda da Moğol hükümdarına vergi ödemek ve askerî hizmette bulunmak
görevini üstlenmek mecburiyetinde bırakılmışlardı.
Altay
Tayfun Özcan, bu eserinde Moğol
komutanları Cebe ve Sübedey’ın 1223’teki keşif seferinden başlayarak 1341 ’de
Özbek Han’ın ölümüne kadar, Moğolların Rusya üzerindeki hâkimiyetlerinin
seyrini konu etmektedir. Rus knezlerirnin Altın Orda Hanlığı merkezine
yaptıkları ziyâretlerin, Büyük knezlik yarışı içinde birbirleriyle olan mücâdelelerin
Ve Altın Orda hanlarının Rusya siyâsetleri ile buna etki eden faktörlerin konu
edinildiği 118 yıllık Moğol-Rus
İlişkileri isimli kitap 2018 yılında yazarına TÜBA TESEP ARMAĞANI’nı
kazandırmıştır.
……………………………………
*knezlik: Rusya’da,
knez tarafından yönetilen insan toplulukları, küçük devletler.
*Orta Çağ; Türk târihçilerine göre Roma İmparatorluğu’nun ‘Doğu’ ve
‘Batı’ olarak ikiye bölündüğü Milattan Sonra 395 yılından İstanbul’un Türkler
tarafından fethedildiği 1453 yılına kadar devam eder. Avrupalı târihçilere göre
ise 500’lü yılların başı ile 1520 yılında meydana gelen veba salgını sebebiyle
yaşanan büyük kıtlık ve neticesinde Avrupa nüfusunun yarıdan fazlasının
ölmesine kadar devam eder. 500’lü yıllarda Orta Çağı başlatan olay hakkında
farklı görüşler vardır.
*Slav Boyları: Slavların, Hint – Avrupa kökenli insanlarla
aynı ırktan olduğu tespit edilmiştir. Günümüzde Polonya ve Beyaz Rusya olarak
bilinen topraklarda yaşıyorlardı.
*Kalka Felâketi: Subutay Bahadır ile ve Cebe Noyan önderliğindeki
Moğolların Ruslar üzerine saldırıya geçmesi ile başlayan savaştır. Moğollar
fazla savaşmadan geri çekildiler. Rus-Kuman orduları zaferi kazandıklarını
zannederek onları kovalamaya başladılar. Moğolların maksadı onları yok
edilebilecek bir bölgeye çekmekti. Ruslar ve Kumanlar Moğolları 8 gün kovaladılar.
Moğollar Kalka nehri denilen yere gelince durup savaşmaya başladılar. Savaş
sonucunda Moğollar kendilerinden 4 kat üstün Rus-Kuman ordusunu yendiler. Savaş
sonunda Moğol ordusunun başındaki komutanlardan Cebe’nin bir Kıpçak tarafından
öldürüldüğü söylenmektedir. Fakat nasıl öldüğü bilinmemektedir.
*Tüba Tesep Armağanı: Üniversitelere yönelik değerli Türkçe telif
eser üretimini teşvik etmek maksadıyla oluşturulmuş bir organizasyondur. 2016 yılına kadar İlmî Telif ve Tercüme Eser
Armağanları (TEÇEP) olarak adlandırılan programın, 2017’den itibaren sâdece telif
eserlerin mükâfatlandırılacağı İlmî Telif Eser Armağanı Programı (TÜBA-TESEP)
olarak uygulamaya devam edilmesi kararlaştırılmıştır.
Altay Tayfun Özcan:
15 Mayıs 1979’da
Giresun’da doğdu. İlk, Orta ve Lise eğitimini Giresun’da tamamladıktan sonra
1998 yılında Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Târih Bölümünde okumaya hak
kazandı. Bir yılı İngilizce hazırlık sınıfında geçen Târih öğrenimini 2003’te
tamamladı. 2005’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal İlimler
Enstitüsü Orta Çağ Târihi programında Yüksek Lisansını, 2010’da da Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dünyâsı Araştırmaları Enstitüsü
Türk Târihi Programında ise Doktora eğitimini tamamladı. 2015’te Genel Türk Târihi
Doçenti unvanını alan Altay Tayfun Özcan 2020’de ise yine aynı anabilim dalında
Profesörlüğe yükseltildi.
Altay Tayfun Özcan
2005’te Araştırma Görevlisi olarak adım attığı Dumlupınar Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Târih Bölümü’nde Profesör Doktor unvanı ile görev
yapmaktadır.
Altay Tayfun Özcan
çalışmalarında İngilizce, Latince ve Rusça kullanmaktadır. Evlidir ve Gündüz
Ural ile Çağatay Uluç adlı iki evladı bulunmaktadır.