Misalli Büyük Türkçe Sözlük

101

 

Bu büyük, dev eser “Halka yapılan hizmetin Hakk’a hizmet olduğu” nun şuûruna varmış olanların başlattığı ve aynı bilinçte olanların devam ettirip sonuçlandırdığı çok değerli bir lügat / sözlüktür.

Sayın İlhan Ayverdi’nin yerinde tesbitiyle: “Bu çetinden çetin işe dilimizin mâruz kaldığı içler acısı mâceraya karşı elini kolunu bağlayarak oturulamayacağı için kalkışmış ve kendimizi birden bire omuzlarımızı çatırdatacak bir yükün altında buluvermiştik.” (Misalli  Büyük Türkçe Sözlük, İlhan Ayverdi 1.Cilt 1.Baskı İstanbul – Kasım 2005 s. VII) dediği gibi büyük bir aşkla başlatıp otuz senelik bir çabadan sonra ancak neticelendirilen eşsiz bir eser, Türkçe’nin muhteşem bir sözlüğüdür.

Türkçe lâyık olduğu sözlüklerden birine nihâyet kavuşabilmiştir. Bütün emeği geçenlere şükran borçluyuz. Aramızda olmayanlara Yüce Rabbimizden rahmetler dilerken; aramızda olanlara şevkle nice böyle ölümsüz yeni  dev eserler üzerinde çalışmalarını Ulu Allah’tan niyâz ediyorum.

“Bu Sözlük, sâdece yaşayan Türkçemizi değil; tarihî seyri içinde Türk Dili’nin kazanmış olduğu zenginlikleri de gözler önüne sermek, Türk Çocukları’na geçmişleriyle bağ kurmalarında ve milletlerin târihlerinde daha dün demek olan 100 – 150 senelik metinleri okuyup anlayabilmelerinde yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.” (A. g. e.  s. IX)

Taşıyıcı bir niteliği olan dil; kutsal bir nehir gibi, geçmişin her şeyini dünden bugüne taşır.   Bu Sözlük’te:

“Devirlerini tamamlayıp unutulmakta olan ve büyük bir gayretle dilimizden atılmak istenen kelimelere, yaşayan Türkçe kelimelere ve yeni türetilenlere yer verilmiş” tir. (A. g. e.  s. IX)

Bu Sözlük’ün hazırlanmasına sevkeden sebeplerden birisi şudur:

“Türk Dili’ne yapılan kasıtlı müdahaleler sonucunda dilimizin gittikçe fakirleşmekte ve ifade yeteneğini kaybetmekte oluşudur. Daha önce kullanılmış olan âşikâr, bedîhî, dekolte, münhal, müstehcen…gibi on iki kelimenin bir tek ‘açık’ kelimesiyle karşılanması dilde nasıl bir kavram kargaşasına yol açar, nüanslar nasıl kaybolur ve bu müdahale dili nasıl fakirleştirir, düşünülmeye değer!” (A. g. e. s. IX)

Bu sözlüğün niçin hazırlandığı eserin önsözünde şöyle belirtiliyor:

“Bugünkü dille bir Türk Çocuğu bir Mehmet Âkif’i, bir Yahya Kemal’i ve hattâ Atatürk’ü bile anlamaktan âcizdir.” (A. g. e. s. IX)

Dilimiz bugün özellikle Batı dilleri istilası altında bunalmakta, bocalamakta, hayâtiyetini devam ettirme mücadelesi vermektedir.

“Batı kaynaklı kelimeler, dilimize Arapça ve Farsça’nın girdiği gibi âdeta hücûm hâlinde girmektedir. İşin vahim tarafı bu seferki kelimelerle, kökleri Latince ve Yunanca’ya dayandığı için hiçbir kültür bağımız yoktur. İmlâ ve telâffuzları dilimize taban tabana zıttır. Bir husûsa dikkati çekmek isteriz ki bunlar mecburî olarak alınan teknik ve ilmî terimler değildir. Sırf bu mevzûda hassasiyetimiz kaybolduğu için bir moda hâlinde dilimizi istilâ eden kelimelerdir.” (A. g. e. s. XI)

Sözlüğü hazırlamak ihtiyacını duyanlar haklı olarak soruyor:

“Asırlardır kullandığımız ‘mevsim’ yerine neden ‘sezon’ diyoruz, ‘geniş’ yerine ‘larj’ , ‘netice’ yerine ‘skor’? Eşya yerine ‘obje’ demekten bir Türk olarak üzüntü duymalıyız.

“İşte Türk Dili’nin bu akıl almaz hazin macerası bizi, dile sahip bir akademi bulunsaydı ne yapardı sualine cevap aramaya götürdü. Cevap evvela bir sözlük ve bir imlâ kılavuzu yapılması idi.

2365

“Böylece ‘MİSALLİ BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK’ çalışmalarına girdik.” (A.g. e. s. XI)

X

MİSALLİ BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK her eve girmeli, her kütüphanede bulunmalı. Her aydın    -özellikle- her öğretmen ve öğretici mutlaka el altında bulundurmalı. Ve hattâ her Türk vatandaşı her gün bir nebze rahat bir okuyuşla okumalı. Okuduklarını günlük hayatta doğru olarak kullanmalı.

Böylece konuşmasına çeki düzen vermeli. Karşılıklı konuşmanın zevkine varmalı. Bu durumda zaten güzel olan Türk Dili, daha da aydınlatıcı bir hal alarak; bize kendisini daha çok teneffüs ettirmek imkânı bulacaktır.

Bunun içindir ki, her Türk vatandaşı bir an evvel, alanında tek eşsiz eser olan bu büyük sözlüğü edinmekte acele etmeli. Etmekle de kalmamalı. Başucu eseri olarak hergün biraz olsun okumayı asla ihmal etmemelidir.

 

 

 

 

 

 

Önceki İçerikSultanahmet’te Bir Ramazan Gecesi
Sonraki İçerikMasal Deyip Geçme
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.