Milli Devlet Düşmanlığı Neden?

46

Milli devlet ortak iradeleri ve tasavvurları şekillenmemiş
ortak bir geçmişe ve geleceğe inanma durumunda olmayan kolayca çözülen kalabalıkların
değil; milletin, milletleşme yönünde mesafe almış toplumların örgütlenmiş,
halidir. Milletleşme süreci de her türlü boy, kabile, aşiret, etnisite, mezhep,
cemaat ve bölgecilik şuurunun üstünde milli seviyede kültürel bir mutabakata ve
mensubiyet şuuruna varılabilmesi ve bunlardan pay ve güç alınabilmesidir. Milli
devletlerin milli kimliği olur. Kurucu bir iradesi ve unsuru vardır. Yaşama tarzı
belirli bir coğrafyaya damgasını vurmuş ve orayı vatanlaştırmıştır. Milli
kimlik herkes tarafında paylaşılır. Etnik çağrışım yapmaz; milli kimlikle
yarışmaz ve rakip gösterilemez. Koronavirüs salgını dolayısıyla Türkiye’nin
uçaklar göndererek yurt dışındaki vatandaşlarını ülkeye getirme erdemi ve hemen
hemen her konuda ayırım yapmaması, milli devlet olmanın gereğidir. Milli Mücadele
sonrasında Ankara hükümeti milli bir devletin hükümeti olduğu için Lozan’da
milli devlet olarak kabul görmüştür. Büyük çoğunluk ve kurucu unsur, ortak
irade dışlanarak etnisiteleri yaşatmak zordur. Bütünün reddedildiği yerde
parçalara yaşama hakkı tanınmaz; ama sırası geldiğinde kullanılırlar.

            Türk
Milletinin kurucu unsuru Milli Mücadeleye soyunmuş Türkler ve kendilerini bu vatanın
ayrılmaz bir parçası olarak gören ve kendilerini Türk olarak hissedenlerdir. Virüs
salgını dolayısıyla insanlarımızın etnisitelerine bakılmaksızın onlara üstün
hizmetler götürülmüştür. Çünkü, onlar TC vatandaşıdırlar ve Türkdürler. Bu
durum mahalli sıfatlarının reddi de değildir. Aksi bir anlayış, mahalliliğe
takılmak ve farklılıkçı ırkçılığa özenmedir. Bugün Dünyada küresel çapta milli
devletler sistemi işlemektedir. Kimsenin amuda kalkarak Dünyayı seyretmesine
ihtiyaç yoktur. Milli devletlerin yerini alabileceği ileri sürülen uluslar üstü
kurumlar oluşturulamamıştır. AB’nin zayıflama sebeplerinden birisi de budur. BM’nin
acıklı durumu da ortadadır.

            Önü açılan
milli devletlerin üniter yapılarıyla oynandığı bir dönem yaşıyoruz.  Etniklik ve mezhepçilik, yapay cemaatleştirme
gibi millet altı unsurlar başta olmak üzere, toplumu ufalayıcı her malzeme
artık ideolojik çatıştırmaların yerini almıştır. Anadolu coğrafyasının mozaik
olduğu iddiaları da bundandır. Bu coğrafyada ileri sürüldüğünün aksine hâkim
Türk kültürü egemen olmuş ve kurucu unsur rolü oynamıştır. 1071 öncesinde de
Türk toplulukları burada yaşamıştır. Dünyada sınırlar ortadan kalkmamış; Dünya
tek devletle birleştirilememiştir. Bölgesel hayali devletler içinde farklı
milli devletler eritilememiştir.

            Osmanlı
Balkanlar’dan çözüldü, TC’de Ortadoğu’dan çözülmeye çalışılıyor. Bundan dolayı
mozaik tartışmalarına ve çok kimliklik iddialarına sığınılıyor. Mozaik
iddiaları bundan dolayı ortaya atılıyor.

            Milletleşemeyen
milli devlet olamayan ülkeler yabancı işgallerine gebedir. Suriye ve Irak milli
devlet olup içerde etnik ve mezhep kavgalarıyla uğraşmasalardı; ABD ve Rusya bu
ülkelerde at oynatamazdı.

            Milli
devletlere meydan okuyan küreselci tezler büyük yara aldı; ama
küreselleştirmenin hedef aldığı, engel gördüğü milli devlet düşmanlığı, çoğu
kere başka bir milli devlet adına sürdürülmektedir. Unutulmamalıdır ki;
küreselleştirmenin işleyişine tepki gösterenler, Dünyadan soyutlanmayı ve içe
kapanmayı savunmamaktadırlar. Bunu isteseniz de yapamazsınız. Siyasi ve
ekonomik ilişkilerin ve etkilerin dışında kalamazsınız. Ancak milli
çıkarlarınızı da korumak durumundasınız. Günümüzde Dünyada sağlıklı, dengeli,
adil, insan haklarına saygılı bir küreselleşme ortamı yoktur. Dünyanın güçlü
ekonomik ve siyasi ülkeleri ilişkileri şekillendirmektedir. Serbest piyasa
ekonomisi yerini kapalı ve kontrollü piyasa ekonomisine bırakmıştır. Küreselleştirme
sadece ekonomik bir konu değildir. Dinler bile şekillendirilmek istenmektedir. Evangelistlerin
çabaları bundandır. Bundan dolayı İslam ılımlılaştırılıp yozlaştırılıp kontrol
altına alınıp küresel güce bağlanmak isteniyor. Türkiye’de dış güdümlü 15
Temmuz 2016 işgal ve darbe teşebbüsü neden yapıldı?

            Milli
devleti reddetmek, federal bir yapıya geçmek ve egemenliği paylaşacak yeni
ortaklar aramaktır. Milli devleti reddedenler bir süper güç ve patron devlete
yanaşmak durumundadırlar. Federal yapı ve eyalet sistemine geçiş bugünlerde
kötü örneklerle doludur. Virüs salgını karşısında ABD eyalet sistemi içinde
olduğu için bocalamış, çok başlı olmuştur. Bölücülüğün ve toprak bütünlüğünün
sorun olmadığı ABD böyle olursa; yarın Türkiye nelerle karşılaşacaktır?

            Türkiye açık
artırmaya çıkarılmamıştır ve etnik bir havuz da değildir. Etnisitelere kültürel
haklar tanımak ile siyasi tanıma farklı şeylerdir. 

Önceki İçerikMevlit Okutan Peygamber
Sonraki İçerikDoğu Raporu: Denize Çıkış
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)