(Birinci Bölüm)
Oğuz Çetinoğlu: Filistin – İsrâil Savaşı, 7 Ekim 2023 tarihinde Filistin’in füze atışıyla başladı.
Filistin, kendi inisiyatifi ile aldığı kararla mı harekete geçti, destekleyen, öne süren güçler var mıydı, var ise kimdi, kimlerdi?
Suat Gün: Filistin’de devamlı bir zulüm mevcuttur. Gerek Batı Şeria’da olsun gerek, Gazze’de olsun İsrâil’in evleri basmadığı, sokakları yolları kesmediği, Filistinlilerin mallarına, mülklerine, canlarına kast etmediği herhangi bir gün yoktur. Zaten Gazze sürekli ambargo altında inliyor. Barış zamanı zannedilen günlerde bile İsrâil Hava Kuvvetleri tarafından her gün hava keşfi yapılmakta, uçaklar uçurmakta, hasım olarak nitelendirdikleri veya şüphelendikleri her yeri bombalamaktadır. Ölen Filistinli olduğu sürece meşrudur. Her hangi bir suç işlemiş olmasının veya suça karışıp karışmadığının önemi yoktur.
İsrâil’in bir şahsa zulmetmesi için, tutuklaması için herhangi bir gerekçeye ihtiyacı yoktur. Filistin toplumu içerisinde sözü geçen bir şahıs olmak bile suçtur. Filistin bayrağı taşımak suçtur, bahçesini sulaması için kuyu açmak suçtur. Evinde çiçek yetiştirmesi suçtur. Yağmur suyu toplaması suçtur. Bütün bunlar İsrâil hükümetinin iznine bağlıdır, Filistinlilere karşı bütün kanunlar keyfidir, sâbit bir kural yoktur. Filistinlilerin İsrâillilere tahsis edilmiş sokaklarda gezmesi suçtur.
Batı Şeria’da Filistinlilerle Yahudileri ayırmak için çekilmiş olan 1100 kilometre duvar, başlı başına zulümdür. Düşünebiliyor musunuz, bir Filistinli evinden çıkıp 30 metre İlerideki bahçesine tarlasına gitmek için 35 kilometre ileride bulunan Yahudi kontrol noktasından geçecek duvarın öbür tarafındaki bahçesine gidip çalışacak… Bahçesine gitmek için Yahudi kontrol noktasından geçmek demek kadın erkek ayrımı olmaksızın çırılçıplak soyunarak arama yapılması demektir. İsrâil askerinin aşağılayıcı muamelesine maruz kalmak demektir.
İsrâil Filistinlilere dünyâda cehennemi yaşatmaktadır. Tahammül edilmez bir zulüm mevcuttur. O toprakların hakîki sâhibi olan Filistinliler bu ezilmeyi hazmedememektedir, hak etmemektedir. Bu ortam sürekli gerginlik yaratmaktadır. Filistin halkında haklı öfkeye sebep olmaktadır. Bunun mâzur görülecek hiçbir yanı yoktur. Esasen Filistin’i terörize eden İsrâil’in bizzat kendisidir. Her ne kadar şu devlet bu devlet Filistinlileri destekliyor dense de, Filistinlilerin desteklenmediği ortada, Filistinliler desteklenmiş olsa ellerinde doğru dürüst bir silah olur. Savunma silahları dengeli olur, bire karşı 100 Filistinli ölmez.
İsrâil’in Filistin halkını terörist ilân etmesinin sebebi; onları vatanlarından sürmektir. İsyana zorlayarak askerî harekâtla hukuk dışı operasyonlarla yerleşimci terörü ile halkı yıldırmak ve yurtlarını terk ettirmektir.
7 Ekim’den önce Netanyahu, esâsen İsrâil’in haklılık kazanması için ilk saldırıyı Filistinlilerin yapması için zorlamaktadır. İsrâil’in dengesiz silah üstünlüğü, Filistinlileri sürekli tahrik ederek eyleme zorlamakta, nefsi müdafaaya geçtiğinde milletlerarası sistemde İsrâil’in kendini savunma hakkı vardır algılamasına yol açması için elinden geleni yapmaktadır.
Şunu açıklıkla söyleyebiliriz ki; Filistinlileri zayıf silahlarla saldırmaya zorlayan İsrâil’in kendisidir. Hatta çeşitli gruplara silah ve eylem yapmak için yol göstermekte tahrik etmek de hatta finansman desteği de sağlamaktadır. İstihbarat örgütlerinin çalışma biçimi çok ilgi çekicidir. Gazze’deki çatışan grupları İran destekliyor dense de, Türkiye’yi Suriye’de durdurmak için İran’a Suriye’ye getiren İsrâil’dir. Şunun kesinlikle söyleyebiliriz ki; Filistin bütün istihbarat örgütlerinin cirit attığı eğitim yaptığı kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmadığı bir muharebe sahasıdır. Son nokta olarak şunu açıklıkla ifâde etmek gerekir ki; Filistin direnişini, tahrik eden, teşvik eden, direnmeye zorlayan, zulmeden, bizzat İsrâil’in kendisidir. Direnişi tahrik ederken ağır zulüm ve işkenceler yaparken mağduriyete uğradığını söyleyen İsrâil’dir. Hani bir söz vardır: ‘Bu ağacın kurdu kendindendir’ diye, İsrâil bu kurdu bizzat kendisi üretmektedir.
Çetinoğlu: Filistin, İsrâil ile mücâdele edebileceği ve lehine netice alabileceği kanaatine nasıl sâhip oldu? Sıkıntılara katlanmaktansa, intihar benzeri bir davranış söz konusu mudur?
Gün: Hamas’ın yaptığı 7 Ekim operasyonu iki açıdan değerlendirilebilir. Birincisi postu pahalıya satmak, ikincisi İsrâil’in yapacağı operasyon için ön almak, İsrâil için operasyon maliyetini ağırlaştırmak maksadıyla yapılmıştır. Yalnız bu operasyon bölge devletleri açısından şu sonuca ulaştırılmıştır. İsrâil kırılgan bir devlettir, mağlûbiyet almaya başladığı takdirde tek muharebelik canı vardır. Batının sürekli desteği olmadığı takdirde, İsrâil’in ayakta kalmasının imkânı yoktur. Ağır silah üstünlüğüne, hava hâkimiyetine rağmen İsrâil ordusunun savaşma kabiliyetinin çok sınırlı olduğu ortaya çıkmıştır. Hiçbir lojistik destek almayan direniş güçlerinin hava ve ateş gücüyle desteklendiği takdirde İsrâil’i perişan edecekleri ortaya çıkmıştır.
Filistin halkını direnişe zorlayan bizzat İsrâil’dir. Onların kalbine ölüm korkusunu vererek sindirmeye çalışmaktadır. Bölgeyi Filistinlilerden temizlemeye çalışan İsrâil askerî doktrininin yürümeyeceği, gerçekçi olmadığı ortaya çıkmıştır. Ölüm korkusunu yayalım derken, ölümden korkmayan, isteyerek ölüme atılan insan psikolojisi yaratılmıştır. Bu zulüm aslında İngiliz sömürge yönetiminden sonra başlamış, 100 yıldan beri devam etmektedir. Bölgede tahammül edilmez bir zulüm mevcuttur. İsrâil cezaevlerindeki Filistinlilerin durumu içler acısıdır. Rutin işkenceden geçirilerek zulüm edilmektedir, tutukluların %95’i hastadır, kalıcı olarak sakatlanmıştır. Batı hukukuna göre suç ehliyeti olmayan 8-13 yaşındaki çocuklar tutuklanmakta ağır işkenceler yapılmakta, ırzlarına tecavüz edilmektedir.
İsrâil’in bir Filistinliyi tutuklaması için gerekçeye ihtiyacı yoktur. İdârî tutukluluk denilen bir uygulama vardır. Bölgeyi 75 seneden beri sıkıyönetim ve askerî işgal yasalarına göre yöneten askerî birimlerin, polis teşkilatının böyle bir yetkisi vardır. Yargılamadan, sebep göstermeden hapse atar ve senelerce içeride tutar. Dünyâ tarihinde böyle bir zulüm mekanizması böyle bir zâlim uygulama görülmemiştir.
Çetinoğlu: Türkiye, Filistin’i desteklerken İsrâil ile ticâretine devam ediyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Gün: Ticâret bir günde yapılan iş değildir. Milletlerarası ticâret bakkal alışverişi değildir. Daha önceden sözleşme ve bağlantıları yapılmış, üretimi buna göre Türkiye’de yapılmış Daha önce yapılmış anlaşma ve sözleşmelere göre siparişleri hazırlanmış işlerdir. Ayrıca İsrâil’in içerisinde 2,5 milyon Arap yaşamaktadır. Filistin Özerk yönetimi bölgesinde de 3,5 milyon Arap yaşamaktadır. Gazze’deki Filistin nüfusu 2,5 milyona yakındır. Bu insanların ihtiyaçları büyük ölçüde Türkiye’den gitmektedir. Filistin Özerk yönetimi dahi İsrâil’in kontrolündedir. İthalat ve ihracat İsrâil limanları üzerine yapılmaktadır yani İsrâil’e giden malların birçoğu İsrâil’e değil, oradaki Filistinlilere gitmektedir. Eğer Türkiye İsrâil’in savaşma kabiliyetini artıran akaryakıt, silah ve mühimmat nakli gibi malzemelerin gönderilmesine imkân veriyorsa bu yanlıştır. Bu eleştirilmelidir. Böyle bir şey olup olmadığını bilmiyoruz. Ticâret Bakanlığı verilerine bakmak lazımdır.
Çetinoğlu: Savaşın Filistin-İsrâil ile sınırlı kalmayacağı, bölge savaşı hâline dönüşeceği ihtimali hakkındaki görüşünüz nedir?
Gün: Amerika’daki İsrâil lobisi esas radikalizmin kaynağıdır. Birçok İsrâil yöneticisi İsrâil’in sınırlarını gücünü anladıktan sonra daha fazla toprak genişletemeyeceğini kanaat getirmişlerdi. Ancak Amerika’daki İsrâil lobisi sürekli Arz-ı Mevud’u gündemde tutmaktadır. İsrâil’in en saldırgan devlet adamlarından daha doğrusu terörist başından biri olan Ariel Şaron bile Amerika’daki Yahudi lobisinin azgın hedeflerinin gerçekleştirilemeyeceğini anlamış pes etmiştir. Meselâ Gazze’den çekilme kararını veren Şaron dur. Amerika’daki küreselci lobi, Şaron gittikten sonra onların dediklerine harfiyen yapacak biri olarak Netanyahu’yu getirdiler. Şimdi de zulümde sınır tanımayacağını söyleyen Ben Gvır diye bir zâlim adamı Filistinlilere zulüm bakanlığına getirdiler. Böyle bir zihniyetle barış yapamazsınız. ‘Senin toprakların benim babamın malıdır senin devletinin benim için hiçbir önemi yoktur. Bu topraklar bize Tanrı tarafından vaat edilmiştir’ diyen bir zihniyetle savaşmadan durduramazsınız. Hani bir söz var ‘iki derviş bir posta sığar, iki hükümdar bir iklime sığmaz’ derler. Bu coğrafyada iki devlet arasında çözüm de olmaz. İsrâil kurulduğu günden bu güne kadar terör ve zulüm üretmiştir, devlet gibi hareket edecek bir misyonu yoktur. Nihâi çözüm tek devlettir. Bölgede ya İsrâil var olacaktır ya da Türklerin hâkimiyetindeki İslâm coğrafyası var olacaktır. Tehdidi şimdiden görüp çıkaracakları genel bir savaşa hazırlık yapmak mecburiyetindeyiz.
Çetinoğlu: İsrâl – ABD ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gün: Amerika’daki İsrâil lobisi esas radikalizmin kaynağıdır. Birçok İsrâil yöneticisi İsrâil’in sınırlarını gücünü anladıktan sonra daha fazla toprak genişletemeyeceğine kanaat getirmişti. Ancak Amerika’daki İsrâil lobisi sürekli Arz-ı Mevud’u gündemde tutmaktadır. İsrâil’in en saldırgan devlet adamlarından biri daha doğrusu terörist başından olan Ariel Şaron bile Amerika’daki Yahudi lobisinin azgın hedeflerinin gerçekleştirilemeyeceğini anlamış pes etmiştir. Mesela Gazze’den çekilme kararını veren Şaron’dur. Amerika’daki küreselci lobi, Şaron gittikten sonra onların dediklerine harfiyen yapacak biri olarak Netanyahu’yu getirdiler. Şimdi de zulümde sınır tanımayacağını söyleyen Ben Gvır diye İsrâil’in çok zalim bir adamı var, bunu Filistinlilere zulüm bakanlığına getirdiler. Böyle bir zihniyetle barış yapılamaz. Yaptıkları antlaşmaları ihlal eden, kural tanımayan, hak hukuk nedir bilmeyen adamlarla barış yapmak mümkün değildir. ‘Filistin toprakları bize Tanrı tarafından vaat edilmiştir’ diyen bir zihniyetle savaşmadan durdurulamaz. Hani bir söz var ‘iki derviş bir posta sığar, iki hükümdar bir iklime sığmaz’ derler.
SUAT GÜN Malatya’nın ilçesi Battalgazi’de doğdu. Atatürk İlk Okulu’nu ve Kubilay Orta Okulu’nu Malatya’da bitirdi. 1970’de Kuleli Askerî Lisesi’ne girdi. 1973’de mezun oldu. 1976’da Kara Harp Okulu’nu, 1977’de Topçu ve Füze Okulu’nu bitirdi ve orduya katıldı. İstifa ederek ordudan ayrıldı. 1987’de İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. Aynı fakültenin Milletlerarası İlişkiler Bölümü’nde ‘Milletlerarası Politika’ alanında yüksek lisans yaptı. Ordudan ayrıldıktan sonra 2002 yılına kadar ticâretle uğraştı. İlk yazılarına 1987 yılında Türk Yurdu ve Malatya’nın Sesi Dergisi’nde başladı. 2002 yılından sonra Önce Vatan Gazetesi’nde köşe yazıları 2009 yılına kadar aralıksız yayınlandı. Sarı basın kartı sâhibidir. Şafak Gazetesi- 34 Gündem Gazetesi, İş Gündem Dergisi, Marmara’nın Sesi Gazetesi ve İstanbul Times Gazeteleri yazılarını yayınlamaktadır. Flaş TV’de ‘Kim Haklı’ programına katıldı. Mesaj TV’de ‘Fikir Penceresi’ programını 50 hafta – MPL TV’de ‘Satranç Tahtası’ programını 200 hafta sundu. Ülke meseleleriyle ilgili olarak Ülke TV, Kanal 7, Çay TV, Kanal İstanbul, Bengisu TV, Kanal 9, ‘Türkiye’nin Sesi Programı’nda’, Meltem TV, Mesaj TV, Kanal 5, TRT, TRT Arapça, AKİD TV, Uzay TV, Kanal G, TGRT, 1AN Tv gibi televizyon kanallarında tartışmalara katıldı ve hâlen katılmaktadır. Aynı zamanda çeşitli dergi, gazete ve internet sitelerinde (Hicret Haber Com, Kudusde.org ) yazıları çıkmaktadır. Günlük köşe yazıları ÖNCE VATAN GAZETESİ’nde yayınlanmaktadır. Yazı arşivi gazetenin sitesi olan www.oncevatan.com ‘da bulunmaktadır. Strateji ve dış politika üzerine 12 edet yayınlanmamış 1 adet yayınlanmış ‘Filistin Savunması İnsanlık Dâvâsı’ adlı kitabı mevcuttur. Ayrıca (Ahi Evren, Kıyamet, Küçük Bilgin İmamı Azam, Selman!ı Farisi Yük Taşıyan Vali, Ashab-ı Kehf, Gazneli Mahmud’un Şükür Secdesi) isimli 6 adet senaryo bir adet tiyatro eseri yazmıştır. Son 10 yıl içinde 2000’in üzerinde makalesi gazete- dergi ve çeşitli internet sitelerinde yayınlanmıştır. Marmara Üniversitesi’nde takdimini yaptığı; ‘Anayasa Felsefesi’ne Giriş’, ‘Türk Devlet Felsefesi’ isimli sunumları bulunmaktadır. ASAM’ın 2017 yılında tertiplediği 1. İslam Birliği Zirvesinde ‘İSLAM BİRLİĞİ İÇİN BİR VİZYON TEKLİFİ’ adlı sunumunu yapmıştır. İstanbul Yazarlar Birliği’nin üyesidir. DÜBAMDER ‘Dünyâ Basın Mensupları Derneği’ kurucu üyesidir. MABAMDER (Malatyalı Basın Mensupları Derneği) üyesidir. Malatya Platformu üyesidir. İstanbul Düşünce Enstitüsü’nün kurucu üyesidir. Avrasya Bir Vakfı’nda Müdürlük yapmıştır. Ensar Vakfı Akiller Divanı’nda her hafta ‘Haftalık Stratejik Raporu’ sunmaktadır. ASDER’e ve Ensar Vakfı Fatih Şubesi’ne üyedir. 50 civarındaki dernek ve vakıfla bağlantılıdır. 2015 yılında kurulan ‘Milletlerarası Kudüs Derneği’nin’ Genel Başkanıdır. |