“İster merkezi idare ister yerel yönetim olsun, milletin vergilerini harcayan hiçbir kurum, insanımızın yüreğini sızlatacak bir savurganlık içinde olamaz.”
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın savurganlıklar konusunda söylediği bu söz ve bu kapsamda diğer ifadeler içinizi rahatlatmıştır umarım.
Cumhurbaşkanının “Milletin, çoluk çocuğunun rızkından keserek oluşturduğu, kıt kaynakların birilerinin şahsi reklam bütçesine dönüşmesini hoş karşılayamayız. Son dönemde eş, dost ve hısım atamalarıyla birlikte maalesef kamu imkânlarının kişisel amaçlar için kullanıldığını üzülerek görüyoruz” şeklinde ifade ettiği tespite katılmamak mümkün mü?
“Atanmış veya seçilmiş fark etmeksizin tüm makam sahipleri daha dikkatli, daha hassas davranmalı, kamu malına özen göstermelidir.” Doğru değil mi?
Benim içimi rahatlatan bu cümleleri duyduğumda, yanlış anlama gibi bir hataya düşmemek için, CB’nın konuşma metnini İletişim Başkanlığı’nın resmi sitesinden bulup okudum. Her okuduğumda şaşırmadım desem yalan olur. Ama eylemler ile söylem ne kadar farklı da olsa, ülkem adına sevindim.
****************************
O Ne Söyledi, Ben Ne Anladım?
Mademki “asrın liderimiz” böyle koydu sınırları, buna herkes uyacaktır. Öyleyse ülkemizde iktidar yeni bir “reform” yapacak ve şu gelişmeler yaşanacaktır:
Artık, milletimizin kıt kaynakları israf edilmeyecek, verimli alanlarda kullanılacak, kamu hizmeti olarak halkımıza geri dönecek.
Artık Meclis Başkanı veya bakanlar (kim bilir, belki de Cumhurbaşkanı bile) aileleri, ekipleri veya basın mensuplarıyla yaptıkları ülke içi ve dış gezilerinde özel uçaklar kullanmayacak, tarifeli uçaklarla uçacaktır. Bunun için “itibardan tasarruf olmaz” ilkesi rafa kaldırılacaktır.
Artık, makam uçağı ve makam aracı saltanatı sona erecektir. Gerçi Almanlar bizi kıskanmaz olurlar ama kamu uçağı ve makam aracı konusunda Almanya standartlarına inilecektir. Araç kullanılması çok gerekli olan hizmetlerde, Alman arabaları yerine “yerli ve milli” araçlar kullanılacaktır.
Artık, her dereceden kamu yöneticileri, hem de atanmış veya seçilmiş olduğuna bakılmaksızın, kamu parası ile yapılmış yatırım ve hizmetleri kendi reklam aracı olarak kullan(a)mayacak.
Belediyenin veya merkezi idarenin kamu parası ile yaptığı yatırımları tanıtan afiş ve pankartlarda belediye başkanlarının, bakanların veya Cumhurbaşkanının ismi ve resmi ön planda gözükmeyecek.
Artık, kamu kurumlarında sadakat değil, liyakat esas alınacak; eş, dost, hısım kayırmacılığına son verilecek.
Yanlış anladıysa özür dilerim.
****************************
Kamu Personeli Sayısı
AKP iktidara gelmeden kamuda çalışanların sayısını azaltmayı vaat etmişti. Fakat 21 yıllık AKP iktidarları döneminde kamu personel sayısı yüzde 71 oranında arttı. Yani kamu personel sayısı 3 milyon 12 binden, 5 milyon 176 bin kişiye çıktı. Türkiye’de, kamu çalışanlarının toplam istihdama oranı, yüzde 12,6 idi, yüzde 16,1’e yükseldi.
(Hadi biraz ironi yapalım.) İktidar, kendi parti programına rağmen, böyle bir uygulama yaptıysa “savurganlık” veya “eş, dost, hısım kayırması (nepotizm) ya da partizanlık” düşüncesiyle yapmamıştır. Ülkede bu kadar çok seçim olursa “seçim ekonomisi” denilen bir uygulamadan kaçamazdı herhalde J.
Önümüzde 4 sene seçim yok. Tabii muhalefet “erken seçim” diye tutturup hükümeti bir “seçim ekonomisi” uygulamaya zorlamazsa. Yakın zamanda seçim ihtimali kalmazsa, bakın bakalım kamu personel sayısı azalacak mı artacak mı?
Hele bir de seçimi anlamsız kılacak bir Anayasamız da olursa… O zaman bakın hiç eş, dost, akraba atamaları kalacak mı? Parti referansıyla veya nepotizm sebebiyle alınmış olup verimsiz çalışan kamu personeli yine millete yük olmaya devam edecek mi?
*****************************
Verimsiz ve Pahalı Yatırımlar
“Kamuda tasarrufu sadece harcamaların kısılması olarak göremeyiz. Mevcut kaynakların verimli hizmetlere yöneltilmesi ve hizmetlerin mümkün olan en düşük bütçeyle yapılması da önemlidir.”
Bu sözün sahibi olan kişinin var olan kamu hastanelerini kapatıp şehir hastaneleri yapmak, “Kanal İstanbul” gibi getirisi olmayan rant projeleri, uçak inmeyen hava limanları, başka ülkelerde yapılan benzerlerinin 10 katı maliyetle köprü, tünel, yollar yapmak gibi yanlışlar yapmayacağını beklemek çok mu saflık olur?
*****************************
Sayıştay Denetimi
Muhalefetin “kamu harcamalarının denetimden kaçırıldığı, en önemli kamu kurumlarının harcamalarını Sayıştay denetiminden kaçırıldığı” iddialarına karşılık devletimizin başı bakın ne diyor?
“Kamu kaynaklarının mevzuata uygun olarak harcanabilmesi açısından da Sayıştay’ın denetimleri daha da önem kazanmıştır.”
Parlamenter düzende yasama organı yürütme organına gelir elde etme ve harcama yetkisi verir. Dönem sonlarında ise verdiği yetkinin nasıl kullanıldığının hesabını sorardı. Sayıştay eskiden bu ihtiyacı karşılardı. Düzenlediği denetim raporlarıyla Meclisi bilgilendirirdi. Meclis bu raporlara dayanarak yürütme organını aklar ya da aklamazdı. Hatta bütçesi reddedilen hükümet düşerdi.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile ne Meclis denetiminin önemi kaldı ne de Sayıştay raporlarının.
Cumhurbaşkanı artık Sayıştay denetiminin önemine vurgu yapıyorsa, iflah olmaz bir iyimser olarak, beklentimi söylesem tuhaf karşılamazsınız umarım:
Bundan böyle Sayıştay denetiminden muaf tutulan TOKİ, SGK, Varlık Fonundaki en büyük şirketlerimiz vd kurum ve kuruluşlar yeniden Sayıştay denetimine tabi tutulabilir.
Aynı şekilde Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişikliklerle enerji, su, ulaştırma ve telekomünikasyon sektörlerinde faaliyet gösteren şirketler; KİT’ler, Belediye Şirketleri yasanın kapsamından çıkartılarak denetimden muaf tutulmuştu. CB’nın sözlerinden, herhalde bu kurumun denetiminin de önemini kavradığını düşünmek istiyorum.
Hatta bu anlayışa evrilirse, TCMB, DDK, TÜİK, BDDK gibi bağımsız ve tarafsız olması gereken kamu kuruluşlarına bağımsız ve tarafsız olma imkanını verecek yasal/ anayasal değişiklikleri de yapıverir.
Bu kadar da iyimserlik olmaz demeyin. Hayali bile güzel düşüncelerden zarar gelmez.