Maksat Baroları da Ele Geçirmek

188

“AKP’den
önce de siyasi partiler kendilerine yakın olanları kayırır, belirli kurumlarda
ve STK’larda güçlü olmaya çalışırlardı.

Ancak
iktidarda olan partiler yasama + yürütme + yargı + medya güçlerinin
tamamında aynı güçte olmadıkları gibi kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları, sendikalar, STK’lar
gibi bütün kurum ve kuruluşlarda hâkimiyet
sağlamış değildi.  İktidarda olanlar da,
muhalefette olanlar da iktidar gücünü farklı oranlarda da olsa kullandıkları
alanlara sahipti. Bu yüzden toplumun bir kesimi kendisini “öz vatanında
parya”
gibi görmezdi.

Ama 18
yıllık iktidarında bütün bu alanların tamamına yakınında Ak Parti ezici bir hâkimiyet
sağladı. Devlet imkânlarını sadece yandaşlara kullandırdı. “Kendilerinden
olmayanları”
ötekileştirdi, yasal haklarını dahi kullanamaz hale
getirdi. 

AKP’nin
siyaset alanlarının tamamını ele geçirme hırsı ve iştiyakı hiç
eksilmedi. Muhalif olmak başlı başına bir risk haline geldi. AKP’li
olmayanların nefes alabileceği bir siyaset alanı bırakılmadı.
Muhalif
olmak demek “öz vatanında garip, öz vatanında parya olmaktır”
duygusunu
yaşatır hale geldi.

Kediyi bile bu kadar duvara
sıkıştırırsanız üzerinize atlar, bir yerlerinizi tırmalar.”

Geçtiğimiz
yıllarda AKP’nin eski milletvekillerinden bir arkadaşıma bu uyarılarda
bulunmuştum.

Hatta
dedim ki, “iktidardan uzaklaştığınız zaman bu ötekileştirdiğiniz kesimlerin
biriktirdiği kin ve nefret
yüzünden sokağa çıkamaz hale gelebilirsiniz.
Lütfen toplumun huzuru ve milletin birliği için muhalif insanların
nefes alabileceği alanlar bırakın.”

O eski
milletvekili arkadaşım beni haklı bulmuş ve hatta şöyle bir örnek vermişti:
“Bazen bir mahalle futbol takımının yöneticiliğine soyunan AKP’li bir vatandaş,
çeşitli kanallardan Tayyip Bey’e ulaşabiliyor ve yardımını isteyebiliyor.
Tayyip Bey de hemşerilik, tanışıklık veya referansların hatırına ‘bu arkadaşa
yardımcı olun’ talimatını veriyor. Oysaki mahalle futbol takımının yöneticisi
Ak Partili olsa ne olur, olmasa ne olur?” demişti.

Otoriterlik görüntüsü veren bu tür güç kullanımlarının, bazı önemsiz yerlerde bile, devreye
girmesinde esas saikin güç kullanma hazzı veya muktedirliğin verdiği kibir
olduğunu düşünmüştüm.

*******************************

Çoklu Baro Akıl ve
Vicdana Aykırıdır

Ak Parti’nin bütün kurumları ve
kuruluşları ele geçirme hırsına
rağmen
etkili olamadığı nadir kurumlardan biri barolardır. Barolar avukatların
üye olduğu, kamu kurumu niteliğinde, tüzel kişiliği haiz meslek kuruluşlarıdır.
Türkiye’deki bütün baroların katılımıyla üst meslek kuruluşu Türkiye Barolar
Birliği
oluşur.

Baro
başkan ve yöneticileri seçimlerle gelirler. Ancak şimdiye kadar AKP birçok ilin
baro seçimlerinde yandaş adaylar çıkararak müdahil olmuşsa da başarılı
olamamış, barolar iktidara yandaş birer kuruluş haline gelmemiştir.

Muktedir
olmanın gurur ve kibrini yaşayamadığı bu nadir alanın da ele geçirilmesi
tutkusu ile iktidar yeni bir kanun hazırlığına girişti.

İktidarın Avukatlık Kanununu
değiştirerek büyükşehirlerdeki Baroları bölmek, kendi taraftarlarının daha
etkin olabileceği bir “çoklu baro sistemi” getirmek istediği
ortaya çıktı.

Taslağa
karşı çıkan baro başkanlarının Ankara’ya yürüyüşleri polis barikatları
kurularak engellendi.

Anayasa’nın
“Madde 34 -Herkes, önceden
izin almadan
, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme
hakkına sahiptir”
hükmü çiğnendi.

Polis
kuşatması altında tutulan avukatlara yağan yağmurda ıslanmamaları için
getirilen şemsiyelere bile izin verilmedi. 27 saatlik eziyetten sonra polis
engellemesi kaldırıldı.

Türkiye’nin
çok ağır bir ekonomik kriz, dış sorunlar ve koronavirüs salgını ile mücadele
ettiği bir dönemde Avukatlar Kanunu, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarını
değiştirmeye çalışmasının zamanlamasını anlamak güçtür.

Zamanlamasını
anlamakta güçlük çeksek de Avukatlar Kanunu, Siyasi Partiler ve Seçim
Kanunlarını değiştirmeye çalışılmasının sebebinin iktidarın gücünü yaymak ve
tahkim etmek
olduğuna kuşku yoktur.

Bu
kanunlarda değişmesi gereken bölümler yok mudur? Elbette demokratik ilkelere
aykırılıklar, uygulamada görülen aksaklık ve yanlışlıklar ilgili tarafların
görüşleri alınarak, ortak akılla ve uzlaşmayla yeniden düzenlenebilir.

Ancak amaç
kurumları, kuruluşları ele geçirmek ve iktidarın gücünü tahkim etmek
olmamalı.

Çoklu
baro sistemi 12 Eylül 1980 öncesi poliste, emniyette, eğitimde, sağlıkta
siyasi görüşlerine göre kamplaşmanın yaşattığına benzer sıkıntılar yaşatır.

Yargılama
süreçlerinde hâkim ve savcıların önüne gelen dosyalarda görevli avukatların
iktidara yakın baro üyesi olanlar ve olmayanlar kriterine göre karar
vermeyeceğini kimse garanti edemez. Böyle uygulamalarla adalete güven
iyice sıfırlanır. Devletin temeli olan adalet dinamitlenmiş olur.

Türkiye’deki
baroların tamamı bu yüzden çoklu baro sistemine karşıdır. Muhalefetteki
bütün partiler de çoklu baro sistemine karşıdır.

Böylesine
ağır sonuçları olabilecek bir düzenleme için iktidarın ortak akıl ve
toplumsal vicdanın gereğini yerine getirmesini diliyorum.

Önceki İçerik“Zayıflatılmış” Başkanlık Sistemi
Sonraki İçerikLondra Kraliyet Sanat Akademisinde: Türkler (4)
Ruhittin sönmez
Ruhittin Sönmez 1956 Bucak/ Burdur doğumludur. 1980’den itibaren Kocaeli’de yaşamaktadır. EĞİTİM: İlkokul, orta okul ve lise eğitimlerini Bucak’ta yaptı. 1973’te İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliğinden ve 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. İŞ HAYATI: 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuvar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001’de 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 03.03.2010’den itibaren Serbest Avukat 2018’den itibaren Arabulucu Sosyal Faaliyetler: Yaklaşık 16 yıl Türk Sanat Müziği korolarında korist olarak çalıştı. (İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubu) 250 Mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi ve 7 yıl Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Ocak 2023’ten itibaren aynı programı noktaTV’de devam ettirmektedir. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada 2 gün köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.