Seçilmiş veya atanmış, belirli makam ve güce ulaşmış kişilerin de tavsiye ve nasihate ihtiyacı vardır. Doğru kişiden duyulmuş, doğru tavsiye en değerli armağanlardan biridir.
Bana bu sözleri söyleten, Belediye Başkanlığı seçimlerinde başarılı olarak vazifeye başlayan veya mevcut görevine devam eden Başkanları tebrik ziyaretlerinde, Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı Ahsen Okyar‘ın dile getirdiği birkaç veciz söz.
Osman Gazi’ye hocası Şeyh Edebali’nin nasihati diye bilinen ve “Ey Oğul” diye başlayan o meşhur sözler kıvamında ve tadında tavsiyelerin, makam ve güç sahiplerine hatırlatılmasını çok önemli buluyorum. Çünkü en fazla dış tesire ve yönlendirmeye muhatap olan onlar olduğu gibi, güç ve şöhretin şehvetiyle imtihana maruz kalan da onlardır.
Ahsen Okyar’ın ifade ettiklerini, O’nun hoşgörüsüne güvenerek, kendi cümlelerimle ve kısmen şerh ederek sizlerle paylaşmak isterim.
-
Görev aldığınız beş sene çok çabuk geçecek bir süredir. Tebrik ziyaretleri, düğün, toplantı, seyahat, protokol gereği yapılan faaliyetler, zamanın çok değersizce harcanmasına yol açabilecek nice meşguliyetleriniz söz konusu olacak.
Başkan olarak beş yıl içinde yapmak üzere iki veya üç önemli proje belirleyiniz. Bütün enerjinizi, bilginizi bu işlere yoğunlaştırın ve her şart altında bu işleri gerçekleştirmek için takipçi olunuz.
Diğer işleri alt kadronuza devrediniz ve yaptığınız yetki devri ile onların moral motivasyonunu artırırken, ekibinize de iş yapma heyecanı aşılamış olursunuz. Ancak onlarca yıl geçtikten sonra bile sizin hayırla anılmanıza yol açacak, bizzat sizin takip edeceğiniz iki üç önemli projeyi muhakkak hayata geçirmeye çalışınız.
Zamanın, işlerin ve çalışanların yönetimini içine alan bu sözler yönetim planlaması açısından altı çizilmesi gereken önemde.
-
Size oy versin veya vermesin, sizden hizmet bekleyen insanların içinde çok önemli bir kısmının sizin yaptığınız müspet işlerden ziyade yapamadıklarınız veya yanlış yaptıklarınıza odaklanarak sizi kızdırması, üzmesi mümkündür. O zaman Edebali’nin nasihatini hatırlayınız:
Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana…
Güceniklik bize; gönül almak sana..
Suçlamak bize; katlanmak sana..
Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana..
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana..
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana..
Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..
Bu nasihatler esasen gücün kaynağına olması gereken saygıyı ifade ediyor. Vekilin asile, seçilen veya atananın, ona yetkiyi veren millete, saygı duyması gereğini ifade etmekte. Birlik ve beraberliğin tesisinde liderliğin önemini vurgulamakta. Bir toplum liderinin vasıflarını ortaya koymakta.
-
Bütün makam ve güç kullanan insanların çevresini saran, yağcılık ve dalkavukluk yaparak menfaat temin etmeye çalışan bir güruh olmaktadır. Bu insanlar sizin nefsinize hoş gelebilecek çeşitli güzel söz ve iltifatlarla, sizin her türlü söz ve eyleminizde bir hikmet bulunduğuna, eleştirilemez olduğunuza inanmanızı, aynaya baktığınızda kendinize âşık olmanızı sağlayabilirler.
Yakın çevrenizde, nezaket ve efendilikle, ama her zaman doğruyu, yalnız doğruyu söyleyecek bir iki gerçek dostunuzu bulundurmayı ihmal etmeyiniz. İnsanın en kolay kandırabildiği kişi kendisidir. Nefsin aldatıcı tuzağına düşmemek için Eba Müslim Horasani’nin şu sözlerinin ışığında kendinizi tartınız:
“Zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını uzak tuttular.
Kendilerine bağlamak ve kazanmak içinde düşmanlarını yakınlaştırdılar.
Yakınlaştırılan düşman dost olmadı, ama uzaklaştırılan dost düşman oldu.
Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.”
Bundan sonra sizin gerçek dostlarınız zamanınızı en iyi şekilde kullanmanızı temin için sizinle daha az görüşmeye çalışırlarken, dalkavuklar sizinle daha çok zaman geçirme gayretinde olacaktır. Böylece dostlarınızın sizden uzaklaştığı, yeni çevrenizin de dostlarınız olduğu zehabına kapılabilirsiniz. Bu yanıltıcı durum sadece dost kaybınıza değil verimliliğinizi düşürmenize de sebep olacaktır.
-
Size verilen sürenin dolduğu, emanetin bir başkasına tevdi edildiği gün, geriye dönüp baktığınızda huzur içindeyseniz ve emanetin sahibi sizi “Baki kalan kubbede bir hoş seda” olarak görüyorsa ne mutlu size. Yapacağınız hayırlı hizmetler Hak ve Halk nezdinde karşılığını bulacaktır. Aksi halde vay halinize.