Aydınlar Ocağımızın son toplantısı “İstiklal Marşımızın Kabulü ve Çanakkale Zaferinin Bugünkü Anlamı” üzerine idi. Bu toplantıya katılanlar her halde konuşmacılardan oldukça faydalanmışlardır. Bilinen ve klasik değerlendirmelerin dışında ortaya konan belgeler, görüntüler gerçekten konuşmacıların iyi hazırlandıklarını gösteriyordu. Bu vesileyle Prof. Dr. Ahmet Çolak, Prof. Dr. İbrahim Öztek, Prof. Dr. Metin Karaörs ve Dr. Sakin Öner’e teşekkürü bir borç biliriz.
Rahmetli Nihat Sami Banarlı, üç şiiri muhteşem ve şiirüstü kabul etmektedir. Bunlar: “İstiklâl Marşımız”, yine Mehmet Akif’in “Çanakkale Şehitleri” ve Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”dır.
Mehmet Akif birçok toplantıyla anılmaktadır. Önemli olan Akif’in ve diğer fikir hayatımızda iz bırakmış düşünür ve fikir adamlarından bugün nasıl bir dersin alınabileceğidir. Bütün değerli şahsiyetlerimiz bugün açısından bize nasıl ışık tutuyor? Meselenin özü budur. Ancak, yapılan toplantıların çoğunda tasviri bir şekilde aynı şeyler tekrarlanır durur.
Bugün Mehmet Akif yaşasaydı Türkiye’nin önüne çıkarılan demokratikleşme ve açılım etiketli tuzakları nasıl değerlendirilirdi? Milli mücadeleyi reddedenleri, Kurtuluş Savaşımızla Çanakkale Savaşlarını birbirinden farklı değerlendirenleri görseydi; acaba nasıl bir tavır takınırdı? Milli bağımsızlığı ve ülke bütünlüğünü hedef alan, bizi bütünleşmeye değil, çözülmeye götürecek olan etnik yobazlığı ve fitneyi acaba nasıl karşılardı?
Bir taraftan ırkçılığı reddeder gibi gözüküp diğer taraftan Türk’e karşı ırkçılığa soyunanlar, dışarıyla utanmadan işbirliği yapanlar, Akif’ten o kadar uzak ki… Bir taraftan ayyıldızlı rozetleri yakalarına takıp öbür taraftan, Türk değil; Türkiyeliyiz diyenlerle, milli kimliği yasa ve anayasalardan çıkarmakla uğraşanlarla Akif’in hangi ortak noktaları olabilir? Bu konuda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ” Sen Anayasa ile neleri değiştireceksin; önce onu millete açıkla” daveti çok anlamlı ve isabetlidir. Bu sorunun cevabını henüz alamadık.
Rahmetli Akif her şeyden evvel mandacılığı, teslimiyetçiliği reddeden, Milli Mücadelenin zafere kavuşması için Anadolu’nun değişik şehirlerinde vaazlar veren, dinibütün, idealist ve milliyetçi bir insandı. Onun öğrettiği en büyük ders Türk’e düşman olarak İslâm’la dost olunamayacağıdır. Bugün bazılarını bu açıdan da değerlendirmek gerekmektedir.
Bundan dolayı “Türk’e hiçbir kavmin horoz olmasına tahammül edemem” diyen kendisidir. “Allah bu millete bir kere daha İstiklâl Marşı yazdırmasın” diyen o faziletli milli şair, haysiyetli insan ile bugün Anadolu’dan kovduğumuz emperyal güçlere kendi ikballeri için neredeyse davetiye çıkaranlar, milli duruşu olmayıp küreselciliğe teslim olanlar, Akif’ten hiç bahsetmesinler. Birçok kişinin ve çevrenin bugün M. Akif’ten, Atatürk’ten, Ziya Gökalp’ten, Abdülhamit’ten, Arif Nihat Asya’dan, Yahya Kemal Beyatlı’dan, Nihal Atsız’dan, Mehmet Emin Yurkadul gibi değerlerden alacağı çok şey vardır. Z. Gökalp’teki “medenî ve vatanî ahlâk” ayırımlarından “vatanî ahlâk” anlayışının en belirli örnek çizgilerini Mehmet Akif’te görürüz.
“Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağı dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki Türk’ün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Bundan ötürü, ya bağımsızlık, ya ölüm!” (Nutuk, 1919, I, S. 13) “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ün yukarıdaki cümleleri bugün daha da önem kazanmıştır.
Milli bağımsızlığı, milli gurur ve haysiyeti ve egemenliği pek ciddiye almayanlar, hatta soyut bulanlar, pazarda satılan basit birer mal gibi görenler, Atatürk, M. Akif ve diğerlerinden ders almayacaklar da kimden ders alacaklardır?