Londra Kraliyet Sanat Akademisinde: Türkler (3)

66

    Uzun uzadıya
nitelediğimiz; ayakta direktif verir şekilde yapılan bu iki kara kalem Şeytan
resmi, 14. asır Orta Asyası’na tarihlenmektedir.

     27. 3 x 15. 6 cm
boyutlarındaki kâğıt üstüne donuk boya maddesi, mürekkep ve altın kullanılarak
resmedilmiştir.

     Sonraları bu resim
“Siyah Kalem Muhammed” adındaki bir ressama isnat ettirilip dayandırılmıştır.

     Aslı; İstanbul,
Topkapı Sarayı Müzesinde H. 2153, fol 48 a’da kayıtlıdır.

     Siyah Kalem
Muhammed’e isnat edilip, dayandırılan birçok resimler, çizimler ve tasvirler
var.

     O günkü insanın
hayal dünyasında yer eden şeylerin arasında,

     Şeytan tasvirlerinin
de bulunması çok doğal…

     Bu tasvirlerin
sergide yer alması tabii ki gerekli. Nitekim yer almış.

     Elbette Şeytan
çizimi sergide belli yerde olacaktır. Ve olmalıdır da.

     Fakat bu Şeytan
çiziminin girişte Türkler serlevhasının alt iki yanına yine “TURKS” başlıkları
altına konulmasının te’vili mümkün değildir. Bunun iler tutar tarafı yoktur.
Mantıkî açıklaması da olamaz!

     Çünkü zırva te’vîl
götürmez. Bu bir düşüncesizlik eseri değildir. Olsa olsa hinoğluhinliktir.

     Dediğim gibi beni
asıl şaşırtan, Türk ilgililerin bu kadar saf oluşlarıdır.

     Oysa “Hüsnü zan
ademi itimad.” asıl olmalı. Yani güzel zan ve sanı da bulunmalı.

     Ama tedbiri de
elden bırakmamalıdır.

     Biz AB için deli
divane olurken,

     Biz AB’ye girmek
için çırpınıp dururken,

     Biz AB’ye dâhil
olmak, onun bir parçası; daha doğrusu bir uydusu, maalesef arkasında gezen bir
kuyruğu olmak için yırtınıp dururken, her şeylerini iyiye yorup, ne derlerse
eyvallah deyip, ne yaparlarsa bir hikmeti vardır sanıp, ne isterlerse verelim
gitsin diye düşünürken…

     Adamlar; her şeyi,
her faaliyeti nasıl Türklerin aleyhinde kullanabiliriz diye kafa yoruyorlar. Ve
bulmuyor da değiller.

     Bunun son örneği:
Gayet güzel ve yerinde düşünülmüş bir fuar, Türk Sanat Tarihi’nden, Türk Kültür
Tarihi’nden büyük bir kesit sunarken ortaya konulmuş, en güzel bir sanat
faaliyeti hem de resmî kanaldan yapılan güzel bir sanat hizmeti dünya
insanlarına sunulurken; sinsi hedef, gizli gaye güdülmüş…Olmadık şey
düşünülmüş. Ne yapıp edip tanıtıcı afişte Türkler kelimesinin alt iki yanına,
sergide yer alan ve alması çok tabii olan Şeytan tasvirini koyarak; Türkler
Şeytan’la bir tutulmuş!

     Türkler hakkında
korkunç, yersiz ve şerefsiz bir harekette bulunulmuştur!

     Türk Hükümeti; bunun
sorumlularının bulunmasını, derhal İngiliz hükümetinden istemeli.

     Türk Milleti’nden
resmen özür dilemeleri sağlanmalıdır.

     Ben, inanıyorum
ki, iyi niyetle tasarlanan bu faaliyetten,

     Nasıl Türkler
aleyhinde istifade edebiliriz diye düşünen Türk düşmanı kimseler çıkmış;

     Bu yakışıksız
olarak hazırlanan tanıtıcı afişleri;

     Galeri binasının
ön cephesinin iki yanında, el âleme karşı günlerce sallandırmasını bilmişler…

     Bizleri uyutarak,
dünya milletlerini de kandırmayı başarmışlardır.

     Bu, asla
geçiştirilecek bir mesele değildir. Muhakkak açıklığa kavuşturulmalı.

     Türk Milleti’ne ve
Türk Tarihi’ne vurulmak istenen bu kara lekeden kurtulmanın,

     Mutlaka bir
çaresine bakmalıdır.

     Bir milletin şeref
ve haysiyetiyle bu kadar oynanamaz.

     Bir millet asla
Şeytan’la bir tutulamaz.

     Ayıptır, günahtır.

     Bu vebal altında,
önce bu şenaati işleyenler kalır.

     Sonra da, bunun
hesabını sormayan Türk resmî makamları.

Önceki İçerikHâbil Âdem’i Takdim Ederim – I
Sonraki İçerikOtoritenin Gerçeği- Gerçeğin Otoritesi
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.