Liderler ve Takımları

64

“İsrail’de (Kudüs’te), 10 Ocak’ta ABD Başkanı George
W. Bush, İsrail hükümet yetkilileri ve muhalif vekillerin bulunduğu
akşam yemeğinde ilginç bir olay yaşandığı ortaya çıktı.”

Bush
yemekte, İsrail Başbakanı Ehud Olmert’i övmede ölçüyü kaçırdı. Son
dönemde hükümeti sallantıda olan Olmert’e arka çıkması, muhalifleri
rahatsız edince Bakan Rice tarafından uyarıldı. Bush, “İçişlerinize karışmak istemem. Ancak Olmert güçlü bir başbakan. Ona sahip çıkın”
dedi. Bu sözleri koalisyon ortağı lideri ile muhalefet partilerinin
liderlerini rahatsız etti. Bush’un konuşmayı sürdüreceğini gören Rice,
bir not yazıp Bush’a uzattı. Notu okuyan Bush, yemektekilere “Bana diyor ki artık konuşma, kapa çeneni!” deyiverdi. Durum salonda gülüşmelere yol açtı.”

Üst
kademelerde görevli kişilerin yardımcısı veya danışmanı durumunda
olanlar zaman zaman buna benzer müdahaleler yapar. Yani kurumun başında
olan “patron” veya “lider” bazen yanlış davranışlarda bulunabilir.
Devletin veya kurumun bu hatalardan zarar görmemesi için dışarıdan
hissedilmeyecek şekilde ikazda bulunurlar.

Bu haberde farklı olan liderin bu ikazı esprili bir şekilde açıklaması.

Bu haberi okuduktan sonra şu sorular aklıma takıldı:

Acaba
benzer bir müdahale Süleyman Demirel’e, Bülent Ecevit’e, Tansu
Çiller’e, Kenan Evren’e, Turgut Özal’a, Tayyip Erdoğan’a, Abdullah
Gül’e yapılsaydı (mutlaka çok sayıda uyarılar yapılmıştır) onlar böyle
bir açıklamayı benzer bir üslupla yapabilirler miydi?

Patrona “artık konuşma, kapa çeneni” diyen Bakan, yardımcı veya danışmanın bu ikazına büyük hoşgörü gösterilmesindeki sebep neydi?

Beni bu açıklamayı yapan Başkan’ın medeni cesareti, özgüveni ve Bakan’ının ihtisas alanına ve iyi niyetine (devleti adına doğru olanı yaptığına) olan güveni etkiledi.

Açıklama
tarzı Bush’un kendi hatasının farkına vardığını da göstermekte ve
muhataplarından diplomatça bir özür dilemeyi de içinde
bulundurmaktadır. Bush’u politikaları sebebiyle sevmem. Ancak bir lider
olarak bu açıklama tarzını beğendiğimi itiraf ediyorum.

Liderler yardımcılarını yüceltmekle kendilerini küçültmez, bilakis büyütürler.

Güven ve Yetki Devri:

Bir
devletin, bir siyasi hareketin, bir sivil toplum örgütünün, bir
şirketin, bir ailenin başında gördüğümüz seçilmiş veya atanmış kişiler
dışarıdan bakıldığında o kurumun “lideri” olarak algılanırlar. Ancak bu
kişilerin bir kısmı gerçekten lider özellikleri taşımasına rağmen,
bazıları klasik anlamıyla yöneticilik (idarecilik) yapmaktadır.

Para,
maliyetler, bilgi, zaman, araç-gereç, tesis ve fiziksel kaynaklar gibi
nesneler yönetilirler. Çünkü seçme gücü ve özgürlüğü bulunmayan
nesneleri iyi yönetir ve kontrol ederseniz, klasik anlamıyla iyi bir
yönetici olur ve istenen başarıyı sağlarsınız. Ancak “insanlar nesnelerden farklı olarak seçme gücü ve özgürlüğüne sahiptir.” Bu sebeple organizasyonlarda insan ilişkilerini yürüten her kademedeki yöneticinin liderlik etmesi gerekmektedir.

“Bütün
kurumlar, en iyileri bile, kesinlikle sorunlarla doludur.” Bu
sorunların çoğu (genellikle %80’ i) insan ilişkilerinden, daha küçük
bir kısmı (%20’ si ise) nesnelerin yönetiminden kaynaklanmaktadır.

Yöneticiler
insan yaratılışına dair yanlış değer sistemi içindelerse, insanların
gerçek potansiyellerini ortaya çıkaramayan sistemler uygulamaya başlar.
Havuç-sopa paradigması içerisinde, kontrol, kurallar, işten atma, ödül,
ceza, eğitim, performans değerlendirmesi gibi sistematik gözüken çözüm
yollarının da çare olmadığı görülür.

Bu paradigma (değerler dizisi) güvensizlik esasına dayanır, bu nedenle kontrolü elinde tutmaya çalışan ana-baba/patron/başkan/müdür/bakan bütün yetkileri eline alır. Patron rolünü üstlenen kişinin çıkış noktası aynıdır: “hepimiz
için en iyi ve en doğruyu ben düşünürüm. Siz sadece size söyleneni
yapın, koyduğum kurallara uyun, düşünmeyi bana bırakın.”

Böylece
aileden devlete kadar organizmalar, güvensizlik esası üzerine gelişen
böyle bir yapısal sorun içine düşmüşse, ailede iç çatışmalar;
şirketlerde piyasa başarısızlığı, zarar etmeler, personel çıkarmalar;
siyasi partilerde seçim başarısızlıkları; devletlerde ise kişisel
menfaatlerin toplum menfaatinin üzerine çıkması ve vaziyeti idare etme
anlayışı gibi çürümeler başlar.

Bu olumsuz duruma düşmemenin veya düşülmüşse kurtulmanın yolu, var olan bu zihniyeti değiştirmekle başlar. İnsanın kendisine güven duyulması ve değer verilmesi
ile içinde bulunduğu kuruma mensubiyet duygusunun, özgüveninin,
mutluluğunun ve verimliliğinin arttığı görülmektedir. Aile içi mutluluk
ve saadetin de, kurumsal bağlılığın da ilk adımları böylece
atılabilmektedir.

Ancak bu liderlik
görevi sadece kurumun başında resmen var olan “patron”a ait bir
sorumluluk değildir. Kurum içinde yer alan bireylerin de sorumluluğu
vardır ve bu, patronu eleştirmek değil onu tamamlamaktır.

Türk ailesinde genel olarak, kanunlardan kalksa bile,
erkeğin ailenin reisi olduğu kabul edilmekle beraber, kadınların
ailenin yönetimindeki etkin tamamlayıcı rolü ve üslubu (ve hatta dışa
vurulmayan liderliği) dikkat çekicidir. Ancak, yine genel olarak ifade
edelim ki, çocuklarımıza ve gençlerimize yeterince güvendiğimiz ve onları yetkilendirdiğimiz söylenemez.

Kurumlarımızda da resmi liderler, mensuplarına karşı, çocuklarımıza davrandığımız gibi davranmakta, yeterince güven duymamakta ve yetki devrinde son derece cimri bir tutum sergilemektedir.

Önceki İçerikŞekilden Öze: Değerlerimiz
Sonraki İçerikKuantum’dan İnşallah’a
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.