Laik Cumhuriyetin Önemi

382

Konuya merhum Yaşar Nuri Hocamızın önemli gördüğüm bir tespitiyle giriş yapalım:

1500 yıla yakın bir geçmişin sahibi olan İslam Dünyası son birkaç yüzyıldır ölümsüzlük dünyasına girecek hemen hemen hiçbir şey üretemedi. Yıllar ve yıllar ‘’dua’’ adı altında gırtlak şovu yaptı. O bağırıp çağırmalar gerçekten dua olsaydı; İslam Dünyası bu halde olur muydu?

Bugün İslam’ı üç yıllık gecekondu semtinde otuz cami inşa eden ama bir tek okuma salonu inşa etmeyen veya edemeyen yığınlar temsil ediyor. Bedava bulanlar kıymetini bilmeseler de Cumhuriyet bu yüzyılda İslam Dünyasına verilmiş nimetlerin en büyüğüdür.

*

Cumhuriyetin ilanı her şeyden önce egemenliğin kaynağını değiştirmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla ‘’dinsel egemenliğin’’ yerini ‘’ dünyevi egemenlik’’ almıştır. Şöyle ki, cumhuriyet, kendini ‘’Allah’ın yeryüzündeki gölgesi’’ olarak gören ‘’saray saltanatına’’ son vererek egemenliği, asıl sahibine; millete vermiştir. Fransız devriminden beri milli egemenlik, dolaysıyla cumhuriyet laiktir. Bu nedenle ‘’laik’’ niteliğini yitiren bir cumhuriyet, aslında cumhuriyet olmaktan çıkar.

*

Ve bilinmelidir ki; Yüz yıllardır şu ermiş şu derviş yalanlarıyla kandırılanlar maalesef Kur’anı anladığı dilden okumayanlardır.

Kerâmet sahibi yaratılmış insan yoktur,

İlim sahibi olan insan vardır.!

İlmin kaynağıda Âlim olan Allah’dır…

Onun için yaratılmış insanlarda kerâmet arayanlar olunca Emevi yaşantısı din olarak karşımıza çıkar!

Menkıbeler Rivayetler ajite edilmiş duyguya dönük masallardır ve o masallar Allah’ın en büyük nimetlerinden olan Aklın kullanılmaması için zehirdir!

Hamd yalnızca Allah’adır.

*

  Halkının çoğunluğu Müslüman olan hiçbir ülkede İslam ve Müslümanlar söz sahibi değildir. Şekil, üslup, sembol olarak İslam’ı dibine kadar kullanan, satan, haramzade siyasi ümmetçiler hâkimdir, dışa bağımlı ve bir büyük emperyal devlete hizmet eden, projelerinde rol alan şahıslar hükümrandır. Bu böyle devam ettiği müddetçe Müslümanlar sahte, sözde İslamcıları, siyasi ümmetçileri başa geçirttikçe, onlardan nema peşine koşmaya devam ettikçe, ne İslam ne Müslüman ayağa kalkamayacak, devamlı emperyalizme yenik düşecektir.

Bu manada Atatürk dinle değil, din adına oynanan trajedi ile din adına ulusu medeniyet dünyasından ayıran, ulusu cahil bırakan, geri bırakan, yoksul bırakan kafa ile düşünce ile inanışla savastı.