(K.K.T.C)
Tam 34 yıl olmuş kuruluşunun ardında kalan zaman…
15 Kasım 1983’te Lefkoşa Sarayönü Meydanındaki o coşkulu kalabalıktan günümüze kimler kaldı? Rahmetli Sn. Dr. Küçük’ün, Rahmetli Sn Denktaş’ın Kıbrıs adasında vermiş oldukları o ömürlük mücadele sonrasında kuruluşunu ilan ettikleri K.K.T.C devletinin o günkü coşkusunu yaşayanlardan kimler hayatta?
Kıbrıs Türk’ünün adada varoluş mücadelesini anlatan tarih sayfaları çoktan tozlandı mı?
O destansı mücadeleyi anlatan kitaplar raflarda unutuldu mu yoksa?
Zaman acımasız, zaman beklemiyor; her geçen gün yeni bir yaşama, olaya gebe…
Ama hala Kıbrıs Milli Davamız çözüm bekliyor yarım asırdan fazla bir zaman geçmiş neredeyse!
Yıllar yılları kovaladıkça artık ‘milli davaların’ adı bile bir başka olmuş!
Kimileri o günler tarihin derinliklerinde kaldı! Artık yeni şeyler söylemenin, yapmanın zamanıdır diyorlar…
Kimileri bu konu çok uzadı artık Kıbrıs’ta çözüm olmalı manşetini atıyorlar!
Kimileri için mevcut durum onlara istikbal! Çünkü ancak bu durum böyle devam ederse var olacaklarını, onlarda biliyorlar!
Ya gerçekler?
Adada ki yaşam!
Halkın tercihi!
Geçim derdi!
Evlatların geleceği!
Sorular, sorular…
Zaman geçmiyor ki, siyaset yenilenmesin; gün geçmiyor ki, yepyeni siyasetçiler türemesin…
Artık zamanı gelmedi mi?
Kıbrıs’la ilgili son nokta neden konulmasın?
Yıllar önce olduğu gibi, son sözü söyleyen neden benim ülkem olmasın?
Hiç şüphesiz Türk Milleti, Kıbrıs Türk Halkı ata yadigârı o gazi vatan topraklarının bedelini kanıyla canıyla ödedi.
İşte bu bedel, bu temel üzerine kurulu, adanın kuzeyinde yaşayan ‘Özgür’ ve ‘Egemen’ yapısıyla bir devlet var.
Bu devlette;
Etle tırnak misali, aynı gövdenin ayrılmaz parçalarının oluşturduğu; can bağımız, kan bağımız olan kardeşlerimiz yaşıyor.
Günü geldiğinde turizm cennetimiz diyerek koşarak, uçarak gittiğimiz…
Eşsiz doğasıyla kucaklaştığımız,
Vatan parçamızdır, diye gururlandığımız,
Kimi zaman acımasızca eleştirebildiğimiz bir vatan…
Sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti tanımış olsa dahi, her türlü kurumuyla dimdik ayakta.
Adı: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Çoğu kez resmi ağızların dahi söylemekten çekindikleri,
Yazılı, görsel basının ‘Kuzey Kıbrıs’ dedikleri;
Halk ağızda değişmeyen adıyla bellenen bir ‘Yavru Vatan’…
Kıbrıs adasında çok şey değişti!
Yıllar, yıllara şekil verdi…
Ama değişmeyen tek bir şey var!
O da adada yaşayan Kıbrıs Türk’ünün kaderi…
Türkiye dışında tanınmayan bir devletin, tanınmayan kimliğini taşıyan bir halk!
Ve bu halkın yaşam hakkına hala ambargo koyan adanın yarı buçuğu Rum tarafı…
Hiç düşündünüz mü?
Dünyanın neredeyse pek çok bölgesini ama en çok da Ortadoğu’yu parçalayanlar!
Bu ada parçasında dili, dini, tarihsel özellikleri, örf ve adetleriyle, yaşam biçimiyle birbiriyle tamamen farklı iki halkı neden birleştirmek isterler?
Bu güzel ada parçasında binlerce kilometre uzakta hak iddia edenler, Türkiye’nin, K.K.T.C devletinin adadaki tarihsel hak ve hukukunu neden görmezden gelirler?
Amaçları hiç değişmedi tektir, değişmeyecektir!
Hedefleri aynıdır;
Türkiye’nin adada üzerindeki yasal haklarından kurtulmaktır,
Mehmetçiği adadan çıkartmaktır,
Günü geldiğinde Kıbrıs adasını elimizden çeke çeke almaktır.
Evet,
Her geçen gün yeni bir yaşama, olaya gebe…
Aradan geçen bunca zamana,
Yaşanan olaylara,
Müzakere masalarında bırakılanlara,
Rum tarafının uzlaşmaz tavrına bakıldığında:
Kıbrıs’ta kurulan bu son Türk Devletinin,
Uluslararası camiada tanınması/tanıtılması zamanı gelmedi mi artık?
Zaman acımasız, zaman beklemiyor!
Ama K.K.T.C’de yaşayan canlarımızda;
O vatan parçamızda;
Geleceklerini güven içinde yaşayacakları bir sonuç bekliyor…