Kürşad

67

İskoç asıllı İngiliz târihçi ve eğitimci yazar Thomas Carlyle (1795-1881) diyor ki: ‘Milletler kahramanlarıyla yaşarlar.’ Bu cümle, ‘bir milletin ne kadar çok kahramanı varsa, o millet, tarih sahnesinde o kadar uzun süreyle kalabilir.’ Şeklinde yorumlanabilir. Kahramanlar, gerçek hayatta olabileceği gibi, ukbâ âleminde veya destanlarda – efsanelerde de olabilir. Zaten destan ve efsane kahramanları da gerçek hayattan edebiyat alanına intikal etmişlerdir.

Türk milleti, gerek efsane ve destanlarda, gerekse tarihte yaşayan kahramanları itibariyle dünyanın en zengin milletlerinin başında gelir. Dünyaya nam salan kahramanlarımız vardır. Mete Han, Oğuz Han, Göktürk Hakanları: Bilge Kağan, İstemi Kağan ve diğerleri; Atilla, Abdülkerim Satuk Bağra Han, Selçuk Beğ, Çağrı ve Tuğrul Beğler, Sultan Alparslan, Birinci ve İkinci Kılıçarslan, Osman ve Orhan Beyler, Sultan Üçüncü Murad Han’a kadar hüküm süren pâdişahlar ve sonraki Osmanlı pâdişahlarından bâzıları, Mustafa Kemal Atatürk, Kâzım Karabekir… ilk akla gelen kahramanlarımızdır.

Kahramanlık yalnızca savaş alanında kazanılan bir unvan değildir. İnsanlığın veya milletinin iyiliğine imkân sağlayan icatların sahipleri, yazılarıyla-sözleriyle insanları iyiye-doğruya-güzele yönlendirenler de kahramandır.

Okumayı seven Türk gençleri, Yahudi asıllı Fransız şarkiyatçı yazar David Leon Cahun’un 1841-1900) Gökbayrak isimli eserini okuduktan sonra tarihin derinliklerindeki Türklerle ilgilenmişlerdi. Ziya Gökalp’in ifâdesiyle; ‘Bu kitap, âdetâ, Pan-Türkizm mefkûresini teşvik etmek maksadıyla yazılmış bir eser‘ idi. Hüseyin Namık Orkun da aynı eser için: ‘Millî şuurun uyanmasına birinci derecede âmil olan mühim eser‘ sözleriyle hükmünü açıklamıştı.

Türk gençlerinde uyanan Turancılık düşüncesi, Hüseyin Nihal Atsız’ın (1905-1975) ‘Bozkurtların Ölümü‘ ve ‘Bozkurtlar Diriliyor‘ isimli eserleriyle gelişti, kök saldı, ulu bir çınar oldu. O ulu çınar, elbette Türk gençliğine yetiyordu. Fakat yalnızdı. Hüseyin Adıgüzel, ulu çınarın yalnızlığını gidermek maksadıyla olmalı, ‘Kürşad‘ı yazdı. Kürşad, Göktürk hanedanın 10. büyük hakanı olan ve 621 yılında vefat eden Çuluk Kağan’ın küçük oğludur.

*   *   *

Çinliler ani bir sadırı ile Göktürklerden 10.000 kişiyi esir almışlardı. Esirler arasında Kürşad da vardır ve zorla Çin sarayının muhafız alayında çalıştırılmakta, Çin kültürünü benimsemesi için baskıya maruz bırakılmaktadır. Kürşad, 39 arkadaşı ile birlikte, esir olan soydaşlarını kurtarmak için plan yapar:  Çin imparatoru her gece, sivil giyinerek ve yalnız olarak şehir sokaklarını dolaşmaktadır.  İmparatoru rehin alacaklar ve karşılığında hürriyetlerini elde edeceklerdir. O gece, fırtına şeklinde yağmur yağdığından imparator sokağa çıkmaz. Fakat Kürşad ve arkadaşlarının hazırlığı öğrenilmiştir. Plandan vazgeçmek demek, hürriyet ümidini diri diri toprağa gömmek olacaktır. 40 kahraman saraya hücum ederlerse de yüzlerce Çinli askerle karşılaşırlar. Kürşad’ın emri ile kahramanlarınız sınıra doğru kaçmaya başlarlar. Takipçi Çin askerlerinden öldürülen her 100 kişinin yerine 300-500 asker takviye olarak gelir. Sınırdaki Vey ırmağı üzerinde bulunan köprünün selden yıkıldığını gördüklerinde geri dönüp tekrar Çinlilerle çarpışmaya girişirler. Yüzlerce Çinliyi daha burada öldürürlerse de kahramanlarımız, çarpışa çarpışa şehit olurlar.

Destanlar burcunun büyük şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu (1929-1992) bu olayı ‘Bozkurtların Destanı‘ isimli şiirinde işlemiştir. Böylece Kürşad, Türk’ün Turan ülkesine gönül veren büyük iki edibin kaleminde Türk milletinin hâfızâsına ve gönüllerine yerleşti. Uçsuz bucaksız Çin topraklarına sığamayan Kürşad ve 39 ülküdaşı, milletin gönlüne sığmıştır.

Hüseyin Adıgüzel, 13,7 X 21 santim ölçülerindeki, 359 sayfalık eserinde, Türk milletinin algılayıp hâfızâsındaki-gönlündeki mutena köşeye yerleştirdiği Kürşad’ı anlatıyor. Böylece tarihin soluk yapraklarında ruhsuz ifadelerle anlatılan Kürşad ve arkadaşları, adeta ete kemiğe bürünüp günümüzün genç Turan neslinin arasına katılıyor. Romanların romantizmi, gençlik için duyguları harekete getiren, bulunduğu kaba sığamayacak kadar kaynatan-çoğaltan en güçlü iksirdir.

Kitaptan kısa bir bölüm:

……..

Aybars sustu. Şad’a baktı. Şad;

-Sağ ol Aybars Alp… Delikurt, senin düşüncelerin ne? Ne oluyor? Nereye doğru gidiyoruz? Buyur;

-Şad’ım, saygı değer büyüklerim; durum gözümüzün önünde, bu durumun iyiye gittiğini söylemek için, ya kör veya akılsız olmak gerekir. Çinliler tek ok atmadan, tek kılıç çalmadan, tek insan kaybetmeden Ötüken’imizi işgal ettiler. Sokaklarda Çinliden geçilmiyor, Çinceden başka dil duyulmuyor. Yiyeceklerimizi, giyeceklerimizi, onlar veriyorlar. Yakında suyumuzu da vereceklerinden hiç şüphem yok. Katun, Şad, asker Çinliler de var. Bu işgal değilse, işgal nedir? Çocuklarımız Çince öğreniyor, Çinli çocuklar gibi giydiriliyor, sokaklar Çinli olmadıkları halde, Çinli gibi giyinen, Çince konuşanlarla dolu… Ben kendimi, Ötüken’de yabancı hissediyorum. Kendi yurdumda, kendimi yabancı gibi hissetmem, beni, çok açık olarak işgale mi uğradık, düşüncesine götürüyor. Henüz silahlı Çin askeri görmedik. Ama onu da göreceğimizin yakın olduğunu düşünüyorum. En büyük tehlike Çinlileşmedir.

Şad, Delikurt’a baktı. Sözlerinin bittiğini anladı.

Sağ ol Delikurt… Almıla bacı, sen ne düşünüyorsun? dedi.

Almıla, şaşırdı. Burada kendisine söz düşeceğini hiç zannetmemişti. Bir an, şaşkın şaşkın baktı. Sonra kendini toparladı. Bir iki söz etmesinin gerekli olduğunu düşündü;

Sağ olun Şad’ım, bana söz verileceğini hiç düşünmediğim için, bir an şaşırdım. Bağışlayın, dedi.

Şad gülümsedi;

-Türk kadını, erkeğinin yanında mücâdeleye katılmazsa, hiçbir mücadele başarıya ulaşamaz, dedi. Sen, bizim başımızın tacısın. Buyurun;

Almıla memnun gülümsedi;

-Çizilen ve çizilmesi düşünülen manzara gözümüzün önünde duruyor. Bunu, Hakanımız dâhil herkes görüyor. Hızla Çinlileşiyoruz ve kendimizi inkâr ediyoruz. Çinlileri taklit etmeye çalışıyoruz. Onlara benzemeye, onlar gibi giyinmeye, onlar gibi konuşmaya, onlar gibi yaşamaya özeniyoruz. Yakında hayata bakışımızı, hayatı uygulayış tarzımızı da onlara benzeteceğiz ve dünya görüşümüzü değiştirip yok olacağız.

İkinci büyük tehlike; üzerinde önemle durulması gereken tehlike, uzayıp giden barış yıllarıdır. Barış elbette iyidir. Ama bu şekilde değil… Çin, şu anda iç meselelerini, bizimle yaptığı barış ile halletmek üzeredir. Sonrasını düşünmek dahi istemiyorum. Şu anda Ötüken alevlere boğulmuş, yanıyor; gören yok! Şu anda millet teslim oluyor; anlayan yok… Tehlike büyük… Hem de çok büyük… Tedbir alınmazsa, ne olacağını en az benim kadar sizler de biliyorsunuz… Ya Çinli olacağız, veya Çin’in kölesi olacağız. Nereye gidiyoruz? Sorusunun cevabı bana göre budur!

Şad, Almıla’nın söylediklerine gönülden katıldığını düşündü. Sanki Almıla, Şad’ın düşüncelerini okumuş gibiydi… İçinden dillendirdiği takdir hislerini açıkça söylemekte bir mahzur görmedi,

-Almıla, düşüncelerini ne güzel ifâde ettin… Tebrik ederim. Bir kere daha, kadını arkasında olmadığı zaman Türk erkeğinin yarım olduğuna, beni inandırdın. Sağ ol, dedi. Sonra Bamsı Beyrek, Binbaşı Konuralp konuştular.

Günümüz ‘batıcı’larına, uyanmaları için çuvaldız batıran eser 2017’de yayımlandı.

BİLGEOĞUZ YAYINLARI

Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65

Belgegeçer: 0.212-527 33 64  e-posta: bilgi@bilgeoguz.com.tr www.bilgeoguz.com.tr

 

Hüseyin Adıgüzel:

15 Nisan 1948 târihinde Manisa’nın Turgutlu İlçesi’nde doğdu. İlkokulu ve Ortaokulu doğduğu şehirde okudu.  Balıkesir Öğretmen Okulu ve Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü’nün Türkçe bölümünden mezun oldu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladı.

1990 yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Azerbaycan’a gönderildi. Azerbaycan yönetici kadrosu için açılan Türkiye Türkçesi kurslarına öğretmen ve yönetici olarak katıldı. 1991 yılında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Tarafından Bakü’de açılan Atatürk Lisesi’nin kurucu müdürlüğünü yaptı. 1992 yılında Türkiye Türkçesi ile eğitim yapan Türk Dünyası İşletme Fakültesi’nin Türk Dili hocalığını ve yöneticiliğini üstlendi. Türk Dünyası’nı on yıl boyunca adım adım gezdi.

1994 yılında emekli olan Hüseyin Adıgüzel, Evli ve iki çocuk babasıdır.

Orkun, Türk Diplomatik, Türk Yurdu, Ötüken, Türk Dünyası Dergisi, İleri Dergisi ve Türk Solu Gazetesi’nde makaleleri yayımlandı.

Kitap olarak yayınlanmış eserleri:

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından basılanlar: ‘Türk Dünyası Okulları için Alfabe‘, ‘Kısa Dilbilgisi‘, ‘Deyim Hazinemiz

Araştırma kitapları: Manzara-i Umumiye, Türk Dünyasında Demokrasi Hareketleri. Azerbaycan Halk Cephesi ve Özbekistan Birlik Halk Hareketi, Azadlığın Köşe Taşları, Türkler Kimlerdir? Türkler ve Solculuk, Türk Milliyetçiliği Nedir? Ne Değildir? ‘Sovyetler Birliğinde Millî Komünizm‘ serisi içerisinde ‘Atatürk Nerimanov ve Kurtuluş Savaşımız‘, ‘Nerimanov; Hayatı, Mektupları, Makaleleri‘, ‘Turar Rıskulov‘ ve ‘Vahidov

Romanlar: Tün Gün Sabah, Elveda Girit, Kalbim Rumeli’de Kaldı, Attila, Tonyukuk. Biyografi: Sabir Rüstemhanlı Edebî ve Siyasî Portresi.

Tercüme ettiği kitaplar: Sabir Rüstemhanlı’dan; Hatayî Yurdu, Göktanrı, Seçme Şiirler.

Yayınlanmış diğer eserleri: Yunus Oğuz, Nadir Şah, Tahmasib Şah, Emir Timur, Attila, Gumilev ve Eski Türkler, Türk Târihine Yeni Bir Bakış,   Türklerin Gizli Târihi, Şah Hanımı ve Büyücü.

Yayına hazırladığı eserler: Firudin Ağasıoğlu’dan: Taş Babalar, Etrüsk – Türk Bağı Gıyaseddin Geybullayev’den: Kadim Türkler ve Ermenistan

 

BOZKURTLARIN DESTANI

Bumin Kağan’ın torunu,
Çuluk Kağan oğlu Kür Şad
Kırkların başı…
Ölü Çinli yığınları üstünde
Vuruşuyordu.
Çin devletine karşı!

Hey! Hey!
Yine de hey! Hey!

Bir yanda Çin ordusu,

Öbür yanda Vey!…
Ortada Kür Şad!…
Olmaz böyle şey!…

Kim derdi ki Kür Şad,
Kemikle etti?
O bir kişi değil,
O bir devletti!…

Bayraktı, vatandı…
Bir özge candı
Tepeden, tırnağa
Kıpkızıl kandı!…

Tanrı Kut soyunun
Altın halkası…
Yedi iklim üzre
Düşer gölgesi!…

Çinliye ölümdü,
Türk’e kalkandı!…
Bin üç yüz elli yıl
Önceki dünden
Odu gönlümüze
Düşen volkandı!…

Bozkurt ocağının sönmeyen odu,
Çuluk Kağan Kür Şad,
Korku bilmiyordu!
Ölümcül yaralar almıştı,
Ölmüyordu!

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU

 

KUŞBAKIŞI:

Kendisini; Osmanlı Devleti’ni Kurtarmaya, Mümkün Olmayınca Türkiye Cumhuriyeti’ni Kurmaya Adayan

Ziya Gökalp’ten Mühim Üç Eser

YENİ HAYAT

Gökalp’e göre siyasi inkılâp kolay olduğu halde sosyal inkılâbı gerçekleştirmek dışarıdan göründüğü kadar kolay değildir. Çünkü sosyal inkılâp, duyguların ilerlemesine ve yükselmesine bağlıdır. Duygular asırlardır süren sosyal alışkanlıklara bağlı olduğu için, yeni duyguların ve hissedişlerin yaratılabilmesi için ciddî gayret gerekmektedir. Gökalp’e göre sosyal inkılâp, eski hayatı beğenmeyerek yeni bir hayat yaratmaktır. Yeni hayat demek; yeni iktisat, yeni aile, yeni felsefe, yeni, ahlak, yeni siyâset, yeni hukuk demektir. Eski hayatı değiştirmek, yeni bir yaşayış yaratmakla mümkündür. Yeni hayatı yaratmak ve anlamak için hakîki kıymetleri aramak ve bulmak lâzımdır.

Mütefekkir-Sosyolog Ziya Gökalp, Yeni Hayat başlığı altında bir araya getirilen şiirlerinde Türkçülük mefkûresini geniş halk kitlelerine daha kolay tanıtabilmek ve onu duygu temelinde işleyebilmek için Türkçenin adeta bütün imkânlarını seferber ediyor.

Deme bana ‘Oğuz, Kayı, Osmanlı…’

Türk’üm, bu ad her unvandan üstündür…

Yoktur Özbek, Nogay, Kırgız, Kazanlı,

Türk milleti bir bölünmez ‘bütün’dür…

Salim Çonoğlu tarafından yayına hazırlanan, 12 X 19,5 santim ölçülerinde 88 sayfalık eser, Zafer Yılmaz tarafından resimlendi.

Millî Tetebbûlar / Millî Tetebbûlar Mecmuası Yazıları:

Millî Tetebbûlar Mecmuası, İstanbul’da, 23 Mart 1915 târihinde  Âsâr-ı İslâmiyye ve Milliyye Tedkik Encümeni tarafından  yayın dünyamıza kazandırıldı. Dergi, Kasım 1915’teki 5. Sayısı ile yayın dünyasından çekildi.

Tetebbû; Bir şey hakkında etraflıca bilgi edinmek için derinlemesine tetkik etmek demektir.  Dergiyi yayımlayan Encümen; Maarif Nâzırı Ahmed Şükrü Bey’in teşebbüsleri İslâm medeniyeti ve Türk kültürüyle ilgili din, ahlâk, hukuk, iktisat, lisan, güzel sanatlar, fen ilimleri ve sosyal bünye hakkında yayın yapmak ve Milliyetçi Düşünceler ile İslâmiyet’i anlatmak maksadıyla, Fuad Köprülü’nün yönetiminde yayımlanıyordu.

Ziya Gökalp’in bu dergide; Bir Kavmin Tedkikinde Tâkip Olunacak Usul ve Eski Türklerde İçtimaî Teşkilât ile Mantıkî Tasnifler Arasında Tenazur başlıklı iki makalesi yer aldı. Prof. Dr. Ali Duymaz tarafından hazırlanan eserde bu makaleler, Türk alfabesiyle, Gökalp’in üslûbuna dokunulmaksızın günümüz Türkçesiyle, dip notlarda geniş açıklamaları ihtiva edecek şekilde veriliyor. Eser;  12 X 19,5 santim ölçülerinde ve 176 sayfa hacimle, Kasım 2016’da yayımlandı. Eserin sonunda ‘Kavramlar ve İsimler Sözlüğü‘ bulunmaktadır. (s: 146-176)

 

Çınaraltı Yazıları:

Ziya Gökalp’in, 8 Mayıs 1924 gününden, 24 Ekim 1924 târihinde vefatına kadar geçen 170 gün içerisinde Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Çınaraltı‘ genel başlığı altında yayımlanan 25 adet makalesi, ‘Çınaraltı Yazıları‘ isimli, 12 X 19,5 santim ölçülerinde 160 sayfalık kitapta günümüz okuyucularına Türk alfabesiyle sunuluyor.

Ziya Gökalp bu yazılarında, Türk kültür ve medeniyetinden beslenen milliyetçi mefkûreye sâhip bir neslin yetişmesi için verimli bir çalışma ortaya koyuyor.

Makalelerden bâzılarının başlıkları: Mefkûre, Teşkilatçılar, Türk Ailesi, Yirminci Asrın En Mühim Müessesesi Gazetedir, Eski Türklerin Dini, Ecnebi Sermâyesi, Hedefler ve Mefkûreler, Aşktan Daha Kuvvetli.

Kitabın son bölümünde ‘Kavramlar ve İsimler Sözlüğü‘ yer alıyor.

Bu bölümde, hakkında açıklama yapılan kavram ve şahıslardan bâzıları: Adem-i Merkeziyet,  Ahmet Mithat Efendi, Aristo, BayatlarBeg Dili, Boy, Cerablus Beğdilileri, Komün, Lenin, Salur Kazan, Türk Boylarından Sarılar, Soy, Şaman / Şamanlık / Şamanizm, Tatlar, Varsaklar…

Eseri yayına hazırlayan Prof. Dr. Salim Çonoğlu, Gökalp’in Türkçesine hiç dokunmamış. Buna rağmen çok rahat okunuyor, kolayca anlaşılabiliyor. Kullanımdan kalkmış kelimeler karşılıkları, dipnotlarda veriliyor.

 

<><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><>            ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: otuken@otuken.com.tr www.otuken.com.tr <><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><>

 

KISA KISA… KISA KISA…

1-CENNET YOLLARI: Prof. Dr. Mehmed Zahid Kotku / Server Yayınları.

2-PROF. DR. ZAĞLUL EN-NECCAR İLE BİLİMSEL TEFSİR ÜZERİNE: Prof. Dr. Ahmet Aktaş / Nida Yayıncılık

3- TÜRK-RUS MÜNÂSEBETLERİ VE MUHAREBELERİ: Sâmiha Ayverdi. Kubbealtı Neşriyat.

4-YAYGIN DİN EĞİTİMİNDE DİN GÖREVLİLERİNİN ROLÜ: Ahmet Ali Çanakçı / Emin Yayınları5-SİGORTA VE SİGORTACILIK: Dr. Ferudun Kaya, Mehmet Kâhya / Beta Basım Yayım

 

Önceki İçerikİkinci İsrail Devleti
Sonraki İçerikŞehrimizin Hastahaneleri
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.