Kültür Sadece Dil Değildir

111

Bayrama vatandaşın baktığı gibi bazı aydınların ve yayın kuruluşlarının bakmadığı bir gerçek. Ama yine de vatandaşa bayrama nasıl bakılması talimatını vermekten de geri durmuyorlar. Bayramı sadece kendilerine göre bir hayvan boğazlama şeklinde gören çarpık zihniyet; yıllardır aynı yanlış ezberin peşindedir.

Eski bayramlarla yeni bayramlar arasında tabiî ki farklar vardır. Öz değişmemekle, ruhaniyet kaybolmamakla beraber; modern araç ve gereçten ve teknik imkânlardan istifade ediliyor ve şekil değişiyor. Bu ruhaniyet kaybı değildir. Sosyal değişme denen bir süreç var. Kaldı ki bayramları yaşatabilmek ve onlardaki manâ derinliğini kavrayabilmek, uygun davranışları ortaya koyabilmek önemli ölçüde fertlere bağlıdır. Hem gereğini yapmamak, hem de

şikayetçi olmak anlaşılır gibi değildir. Bazı şeyler yeterince olmuyor diye ne kurumlar, ne de modern araç ve gereçler suçlanabilir.

Önü açılmış milli devletlerin küresel güç ve bloklarla mücadelesinin hızlandığı yakın bir geçmişten beri, bazılarını etniklik merakı sardı. Bazılarının aklı fikri etniklikte.. Herkese etnik gözlükle bakan, ırk tasnifi yapmaya merak saran siyasetçiler çoğaldı. Her şeye etnik gözlükle bakmak, farklılıkları öne çıkarmak, bütünlüğü gözardı etmek demokratikleşme zannediliyor. Milletsiz ve toplumsuz etnik grup arayışı var. Bazıları da milletsiz, devletsiz ve toplumsuz bir hayali bağımsız fert tutkusu peşindedirler. Amaç, hedef alınan coğrafyalarda milletleşmeyi geriye, etnik bilince çekebilmek ve belirli coğrafyalarda kendini kabul ettirmiş milli kimlik ve hakim kültürleri dışlamaktır. Bunun için türlü senaryolar ortaya konuluyor, taşeronluk yapılıyor.

Geçen Pazar günkü Hürriyet’in ekinde de buna benzer bir örnek yer alıyordu. Daha ziyade bir magazin gazetesine yakışan yayının pek de yadırganmaması gerekir. “Türküm, doğruyum ama ben kimim”  başlığı altında büyük çoğunluğu konunun uzmanı olmayan ve nasıl seçildikleri belli olmayanların görüşleri alınmış. Yazıyı düzenleyenler gibi sorulara cevap vererek katılanların da kafaları oldukça karışık. Adeta çelişkilerle dolu bir resmi geçit vardı. Türküm dedikten sonra ben kimim sorusunu sormak ırkçılığı çağrıştırıyor.

Hazırlanan yazıdaki resim Türkü, Türkleri doğrudan ve dolaylı olarak aşağılamaya çalışan, küçümseyen, aklınca alaya alan kısaca ciddi konuları magazinleştiren bir çizgi ortaya koyuyor. Resimde “Türk ol, sıhhat bul” şeklinde bir ifadenin yer alması ve at üstünde kurta yer verilmesi de doğrusu sayfayı hazırlayanlar için utanılacak bir görüntüdür. Türküm, doğruyum ama ben kimim ifadesi de oldukça garip.  Eğer Türküm diyorsan ardından ben kimim diye sormanın hiçbir anlamı yoktur. Türkiye’de Türküm diyene de kimse sen değilsin demez. Konuyu mensubiyet ve kültürel kapsam dışında, biyolojik gerekçelerden medet umarak bakıyorsanız; bunun adı ırkçılıktır. Son yıllarda ırkçılığı reddediyor gibi görünenler, ne gariptir ki;  Türk’e karşı ırkçılık yapıyor.

Aslında, milli kimlikle neden uğraşıldığının cevabını Balkanları ve Avrasya’yı dolaştıkça anlıyorsunuz. Türkiye’nin siyasi ve kültürel etkinliğini azaltmada hedefte Türk kimliği var.

Hürriyet’te yer alan yazının iktidarla Doğan Grubu arasındaki vergi uzlaşma yazısı olduğu anlaşılıyor. Bu yazı belki Doğan Grubunun borcunu azaltabilir.

Ayrıntıya girmeye gerek yok ve değmez. Ancak, şu bilinmeli ki; kültür sadece dil değildir. Sanattan mimariye, edebiyattan, türkü ve destanlara, halı ve kilim motiflerinden, mutfak ve kıyafete, dini algılama üslubuna, tüketimden tasarruf ve yatırıma kadar geniş bir alanı kapsayan bir yaşama tarzıdır. Dile ve kelimelere anlam yüklemektir. Dil, duygu ve düşüncenin toplumdan topluma göre değişen ifade tarzının bir aracıdır.

Kimlik de kültürel olduğundan iskelet tiplerine göre tayin edilmez. Türkiye’ye gelip yadırganmayacak olanlardan biri de Uygur Türkleridir. Türk kimliğinin belirli bir biyolojik tipini de aramaya ihtiyaç yoktur. Çünkü kimlik kültüreldir; öncelikle hukuki değildir.

Bu satırların yazarı sadece Anayasanın 66. Maddesinde belirtildiği için kendisini Türk görenlerden değildir. Türklük bir hissetme, mensubiyet ve kültürü paylaşmadır. Türkiye’de hakim kültür, milli kimliği ifade ettiğinden etnik ölçekte de ele alınamaz.

Türk olmak; tesadüfen Türkiyeli bir anne, babadan doğmak değildir. Türk olmak süper loto ya da sayısal lotodan çıkmıyor ki; tesadüfi olabilsin. Türkiyeli bir anne, babadan doğmak tesadüfi ise; bu tesadüf acaba nerede gerçekleşiyor? Gagavuzlar kendilerini büyük oranda Türk kabul eden İslâm dışı topluluklardan birisidir.

Önceki İçerikNezir Aga Başbakan’a ne dedi ?
Sonraki İçerikAhlâki disiplinlerin ekonomik anlayışa katkıları ve zenginleşme (4)
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)