İslâm’ın da öngördüğü hürriyet / özgürlük, meşveret / danışma, istişare ve şura’ya;
Öncelik ve kanun hâkimiyeti çerçevesinde;
Zamanın hükmüne riayet / uymak ve İttihat-ı İslâm / İslâm Birliği;
Rehber, düstur, prensip ve ilkelerimiz olarak;
Millet ve devlet hayatımızın başköşesinde yerlerini almayı sürdürmeli.
İstikbal / gelecek endişesini, düşünce ufkumuzdan söküp atmalıyız.
x
Halka önder olacak kişiler;
Hem araştırmacı âlim / bilgin olmalılar.
Ki ispat ve ikna edebilsinler.
Ayrıca, hikmet sahibi / işin önünü sonunu, fayda ve zararlarını belirleyebilecek çapta;
Âlimler olmalı ki, tereyağından kıl çeker gibi bir kolaylıkla;
Doğru yolu halka gösterebilsinler.
x
TBMM milletin kalbidir.
Meşveret, şura, istişare; kısaca danışma yeridir.
Milletin; fikirlerini serbestçe ortaya koyduğu mekândır.
Saygın değerini titizlikle korumalı.
Çünkü bir devlet;
Medeniyetin maddî gücü sayılan hürriyet düşüncesiyle ancak
Ayakta kalabilir.
Özellikle, ince düşünceden mahrum olan câhil âlimlerle,
Âlim olan câhillerin gereksiz tutuculuklarından uzak durmakla.
x
“Bulanık olanı bırak, duru olanı al.” hükmünü;
Daima göz önünde bulundurmalı.
x
Bütün güzel ahlâkı bünyesinde toplayan dinimiz ile,
İnsan olmamızdan kaynaklanan fıtrî / yaratılıştan gelen
Kabiliyetimiz sayesinde,
Gelişmemiz ve ilerlememiz için,
Aşamıyacağımız hiçbir engel yoktur.
x
Yeter ki,
Hürriyet’i yanlış anlama ve yanlış yorumlarla;
Kötüye kullanarak, elimizden kaçmasına
Fırsat vermeyelim.
x
Milletçe ayakta durmanın;
Milletin birbirini sevmesi ile oluşan
Ve devam edecek olan
Birlik Cenneti’nde olmanın
Tadına varalım.
Elimize kolay geçmemiş bu sonucun;
Asla sonunu getirmemenin
Sonsuz bilinciyle
Şad ve mutlu olmanın
Şuuruna varalım.