“Demokrasi ile terör arasına mesafe koymak gerekir; örgütle demokrasi bağdaşmaz; Türkiye partisi olunuz” diye HDP’ye talimat verenler bugün terörün geldiği noktayı, nasıl siyasallaştırıldığını hatta uluslararası hale dönüştürüldüğünü unutuyorlar. Hukuk devletinde terörle iç içe olan bir partiye neden izin verilir? Malûm parti, geçmiş iktidarın ana rahminde büyütülmüş, bugünkü noktaya getirilmiştir. Terör örgütü ile yapılan çirkin pazarlıklar, verilen tavizler örgütün taleplerini karşılamıştır. Sonra da “bakınız kan akmıyor, analar ağlamıyor” diyenler ülkenin anasını ağlatmışlardır. Bir başbakan yardımcısının ben de olsam dağa çıkardım sözleri unutulabilir mi? Bu bir tavsiye midir?
İspanya’da ayrılıkçı ve terörü destekleyen parti Anayasa Mahkemesince kapatılır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine giderler. Mahkemenin kararı ders niteliğindedir: “… “Terörle iç içe olan bir partinin demokrasinin imkânlarından istifade etme lüksü olamaz“. Türkiye’de tersi yapıldı; demokrasinin teröre yenik düşürülmesi ileri demokrasi zannedildi ve iç ve dış dayatmalara uyuldu. Milli iradeyi temsil böyle mi oluyor? Tepedekiler “terörle mücadelede sıkıntı var” diyorlar, doğrudur. Hem pazarlık, çirkin müzakere ve devleti ayağa düşürmek; hem de mücadele tabii ki zordur ve yürütülemez. Barış, örgütün birçok isteğini kabul etmek miydi?
Ülkenin tepe yöneticisi “millet içinde herkes vardır” diyor. Doğrudur; her etnisite milletten bağımsız ve ayrı bir siyasi varlık olarak düşünülemez. Egemenlik paylaştırılamaz. Devletler kendilerini siyasi açık arttırmaya çıkarmazlar. Milletin karşılığı ırk değildir, etnik gurup da değil… Milletlerin ortak milli kimlikleri olur. “Türkiye’de sadece, Türk Milleti yok; başkaları da var” derseniz; o takdirde milletin içinde yer alması ve Devlete vatandaşlık ve mensubiyet bağıyla bağlı olması gereken herkesi yapay milletleşmeye teşvik ediyorsunuz demektir. Milletleşme etnik taassupla yürümez; demokrasi de… Milletleşme milli seviyede “biz” duygusudur. Mezhep ve etnik asabiyetin aşılmasıdır. Hem milli kimliği dışlayan anayasa çalışmalarına ışık tutacaksınız; hem de etnik olsun olmasın; her gurubu milli kimliğe rakip göreceksiniz; sonra da “millet içinde herkes vardır” beyanında bulunacaksınız. Kendisini Türk Milletine mensup hisseden bir kimseyi veya etnisiteyi dışlayan mı var? Tersine etnik ve ırkî gerçeklerle kendilerini ayrı gören ve ötekileştirenler var.
Bu yanlış ve gaflet örneklerine yol açanlar, hukuk tanımayanlar nasıl olur da tartışmaya açılmaz? Anayasa neden paspas yapılır? Koalisyon görüşmelerinde şartsız, kırmızıçizgisiz görüşmeye açığız diyen istifa etmiş olan iktidar, neden birçok maddeyi müzakere dışı bırakmak ister? Bunlar onlara göre şart ve kırmızıçizgi değil mi?
Aslında istifa etmiş ancak hala tayinler yapan iktidar patronu gibi koalisyona karşıdır; ama öyle gözükmek istemiyor. Muhalefeti oyunbozanlıkla suçlamak için koalisyona evet diyor. Oyalama taktiği uyguluyor. Açıkça MHP ile koalisyon kurmam diyor ama görüşüyor. Erken seçimde tek başına iktidar bekliyor.
Efendim, AKP ve MHP’nin tabanları birbirine çok yakınmış… Acaba tavanları da öyle mi? MHP tavanı sadece şekilci ve sahte bir muhafazakârlığın peşinde değil… Türk tarihine bütün olarak bakıyor. 1923 sonrasını zorunlu ara ve mola olarak görmüyor. Türkiye’de Türk düşmanlığını kabul edemiyor. Türkiye’yi Türkiye yapan değerlere milli devlet ve Cumhuriyete bağlı. Milli bağımsızlık ve egemenlik konularında çok hassas… Devlette devamlılık esastır anlayışı geçerli… İntikam ve rövanş alma yanlışına saplanmamış… Milli tarihi ile başkaları adına hesaplaşma peşinde değil… Andımızla ve T.C. ile uğraşmıyor. Siyasi ve ekonomik çıkarlarımızı korumaktan yana… Demokrasiden, hukuk devletinden ve Anayasadan taviz vermiyor. Dış politika anlayışı çok farklı… Milli kimliği ile mensubu olduğu din dairesini birbirine rakip görmüyor. Yükselen Milliyetçiliği asla reddetmiyor. Terörle mücadeleden yana… AKP’nin tabanı aslında MHP’ye uyuyor. Bu sosyolojik gerçeği ortaya koymak da siyasetçiye düşüyor.