Erdem Oktar benim bir arkadaşım. İzmir’de avukatlık yapıyor. Daha önce hiç bir araya gelmedik, oturup çay içmişliğimiz sohbet etmişliğimiz yok. Sosyal medya sağ olsun, artık Facebook ve emsali sosyal medya platformları sayesinde daha önce hiç tanımadığımız insanlarla kırk yıllık ahbapmış gibi dostluklar kurup sohbet edebiliyoruz. Erdem de bu dostlardan biri işte.
Erdem, bir kız babası. Henüz bir buçuk yaşında bir kızı var ve her kız babası gibi çocuğuyla arasında harika bir bağ oluşmuş. Fakat Erdem’i diğer kız babalarından ayıran şey, kızı İpek için yazdığı harikulade masallar. Hem de öyle böyle değil.
Aşağıda bu masallardan bir kaç tanesini derledim. Çok beğeneceğinize eminim. Daha fazlası için twitter’dan Kız_Babası (@babayim_ben) adlı hesabı takip edebilirsiniz.
***
Uyuyan Güzel ve Babası
Zamanın birinde halkın sevgilisi kral ve kraliçenin çok güzel bir kız bebekleri olmuş. Tüm ülke buna çok sevinmiş ve kutlama törenleri düzenlenmiş. Herkes sarayın geniş salonlarında şenliklere katılmış. Ama yaşlı bir periyi şölene davet etmeyi unutmuşlar.
Duruma çok kızan tiridi çıkmış bunak peri bebeğin beşiğine yaklaşıp, ’16 yaşına geldiğinde
parmağına bir iğne batacak ve yüz yıllık bir uykuya dalac…” diyemeden beline tekmeyi yemiş. Çok öfkelenen kızın babası perinin kanadını manadını yolmuş, saraydan defetmiş.
Ama güzel prenses 16 yaşına geldiğinde gerçekten de parmağına iğne batmış ve uykuya
dalmış. Sanki bu günü bekliyormuş gibi sarayın etrafında dolaşan bir İT HERİF prens de, “Öpersem düzelir” diye çıkmış gelmiş. “Ulan tıp var, bilim var. Narkolepsi falandır. Öpücükle insan mı iyileşir gerizekalı! Biz kaçın kurrasıyız!” diyen baba İT HERİF’i önce ejderhalara yaktırmış sonra da mancınıkla komşu ülkeye fırlattırmış ve kızını doktorlara tedavi ettirerek uyanmasını sağlamış. İT HERİF!
Sonra Uyuyan Güzel’le babası patates kızartıp yemişler.
***
Külkedisi ve Babası
Külkedisi bir gün evde babasıyla oturuyormuş. Aşırı güzel takılırlarken Külkedisi yine aynı semtte, eve çok yakın olan bir salondaki baloya BABASIYLA BİRLİKTE katılmak istemiş. Babası da bu teklifi reddetmemiş ve güzelce giyinip, arabalarına binip baloya gitmişler. Külkedisi baloda kimselere yüz vermemiş, hep babasıyla dans etmiş canım kızım benim. Nasıl seviyorum yarabbim. Neyse… Derken Külkedisi, hiç babasının uyarmasına gerek kalmadan ‘Baba geç oldu eve gidelim mi’ demiş. Eve gitmiş, patates kızartıp yemişler.
Ertesi gün baloda sırtlan gibi Külkedisi’nin etrafında dolaşan ama hiç yüz bulamayan bir it,
elinde bir ayakkabıyla evlerinin kapısını çalmış ve Külkedisi’ne ‘ayakkabısını kaybeden güzeli arıyoruz, ayakkabıyı dener misiniz’ diye sormasıyla kafasına sopayı yemesi bir olmuş. Külkedisi, ‘İnsan ayakkabısını unutur mu gerizekalı… Git evimizden’ diyerek iti kovmuş ve hemen babasının yanına gelmiş. İt bir daha eve gelmemiş.
Külkedisi ile babası patates kızartıp yemişler.
***
Kırmızı Başlıklı Kız ve Babası
Babasını hiç üzmeyen Kırmızı Başlıklı Kız bir gün babaannesini ziyarete gidiyormuş. Tam ormana girmiş ki, çalıların arasından bir it herif çıkıp, ‘Nereye gidiyorsun küçük kız’ diye sormuş. Kırmızı Başlıklı Kız’ın aklına hemen babasının öğütleri gelmiş ve ‘Seni ilgilendirmez, beni rahat bırak yoksa kötü olur’ demiş ve durumu derhal babasına mesajla bildirmiş.
Mesajı alan Kırmızı Başlıklı Kız’ın babası 17 saniyede olay yerine gelip it herifin ağzını
burnunu kırmış. Böylelikle it herif ne babaanneyi yiyebilmiş ne de Kırmızı Başlıklı Kız’a vay gözüm büyük, vay kulağım kocaman, vay dişlerim sivri diye tiriviri yapabilmiş.
Sonra Kırmızı Başlıklı Kız’la babası eve gidip patates kızartıp yemişler.