Kaynatılan Ortadoğu Kazanı Üzerine

85

Günümüzde, küreselleşme, ABD ve AB dayatmaları, “insan hakları, azınlık hakları, demokratik haklar vb.” arkasına sığınılarak, “Siyasi İslâmcılık”, “İkinci Cumhuriyetçilik”, “Etnik-Mozaikçilik” ve “Yeni Osmanlıcılık” gibi gayrımilli akımlar ele vermişler, milliyetçiliğe savaş açmışlardır. Bu akımların bazıları, milliyetçiliğe karşı oldukları halde,  özellikle son günlerde iç ve dış politikanın oluşturduğu ülke şartlarını ve siyasi çıkarlarını gözeterek, milletin milliyetçilik duygularını istismar etmektedirler.

Milliyetçilik; milleti sevmek ve onun gelişmesi, güçlenmesi  için çalışmak istek, duygu ve düşüncesinin adıdır. Samimiyet derecesi, “Ben Türk milliyetçisiyim” diyen kişinin söylem, eylem ve üretimi ile ölçülür. Milliyetçilik fikri, kişiye, kurum veya kuruluşa, siyasi partiye mahsus bir fikir  değildir. Milliyetçilik, hepsinin üstünde, milletin bütününü kapsayıcı bir fikirdir. Milli birliği sağlayan ve milletin bekasını temine yönelik bir fikirdir.

Milliyetçilik, milletin yaşama ve yükselme iradesini ifade eder. Millete millî kimliğini kazandıran bütün maddî ve manevî değerleri sevmek, yaşatmak ve geliştirmek de, milliyetçiliğin bir gereğidir. Sadri Maksudi Arsal “Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları” isimli esrinde, milletlerin var olma azim ve iradesine, “Millî şuur“, “Milliyet duygusu” veya “Milliyetçilik” adlarını vermektedir.

Bir milletten olmak başka, milliyetçi olmak başka şeydir.  Bir milletten olmak tabii bir hadise, milliyetçi olmak ise kültür, şuur ve irade meselesidir. Milliyetçi, mensup olduğu milleti tanıyan, seven ve onu yükseltmeye çalışan insandır. Mehmet Kaplan‘ın “Nesillerin Ruhu” isimli eserinde belirttiği gibi, “Hiçbir insan, milliyetçi olarak doğmaz. Milletin şuuruna erdikçe, mazisini, halini tanıyıp, istikbalini düşündükçe ve  ıstıraplarını kalbinde duydukça milliyetçi olur.

Milliyetçilik, diğer milliyetçiliklere ve hümanizme (insaniyetçiliğe) karşı değildir. Milletini yükseltmeyen, insanlığı nasıl yükseltebilir. Milliyetçilik, aynı zamanda ferdiyetçiliktir (bireyciliktir). Ferdiyeti ve şahsiyeti kuvvetli olmayan bir kimsenin ne milletine, ne de insanlığa bir faydası olur. Kısacası, milliyetçilik, pratik  insaniyetçiliktir.

Türk milliyetçileri, hiçbir dönemde ırkçı olmamışlar, yabancı düşmanlığı yapmamışlardır. Kendi ırkını üstün tutup, diğer ırkları küçük ve hor gören ırkçılık anlayışının, Türk milliyetçiliği ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Milliyetçilikte hareket noktası, milletin tarih içinde meydana getirdiği kültürdür. Milliyetçi, milletin kültür bütünlüğünü savunur, bu manevi yapıyı korumayı ve geliştirmeyi amaçlar.

Türk milleti, tarihin en eski çağlarından günümüze kadar, milliyetçilik duygusunu, milli kimliğimizi oluşturan (dil, vatan, soy, kültür vb.) unsurlardan birini diğerinin önüne çıkarmak suretiyle oluşturmuştur. Günümüz Türkiyesinin özel şartları içinde Milliyetçilik düşüncesi, bütün etnik ve dini farklı kimliklerin “vatanseverlik” ortak paydasında buluştuğu,  ‘yeni bir kimlikle’ ilgilidir. Milletin bütününü kucaklayan milliyetçilik anlayışı, “vatanseverlik” bağlamındaki milliyetçiliktir. Türk tarihinin Oğuz Kağan‘dan Atatürk‘e kadar devam eden döneminde ortak değer “vatan” olmuş, bütün savaşlar “vatan savunması” için yapılmıştır. Çünkü, vatan, milletin üzerinde yaşadığı toprağa, kan ve can pahasına kazandırdığı milli bir kimlik ve kutsal bir ortak değerdir.

Vatanseverlik, “Türkiyelilik” ve sadece “vatandaşlık” demek değildir. Vatan da, sadece coğrafi bir kavram değildir. Vatan, üzerinde uzun yıllar yaşayan insanların, ortak tarih, mazi ve kültür oluşturdukları manevi bir mekandır. Vatan, farklı etnisite, inanç ve kültürlere sahip insanlar arasında saygıya dayalı ortak yaşama kültürünü oluşturur. Bu kültür, farklı gelenek, görenek ve ritüellerin ortak değerler olmasını sağlar. Anadolu coğrafyasında üç inancın ibadet mekanları olan cami, kilise ve havra yüzyıllarca birlikte inananlarına hizmet vermiştir. Milletimizin “Yaradılanı hoş gör / Yaradandan ötürü” düşüncesine ve “sevgi, saygı, hoşgörü” anlayışına dayanan insanlığı kuşatıcı İslâm anlayışı, hem vatandaşlık bağını kuvvetlendirmiş, hem de vatanseverlik duygusunu güçlendirmiştir.

Milliyetçiler, “Türk” kavramını, bir etnisite olarak değil, ortak vatanda oluşan kültürel bir kimlik ve milletler ailesinde kullanılan ortak ad olarak görmektedirler. Bu yüzden, Türkiye’yi vatanı bilen, seven, kendisini bu vatanın ayrılmaz bir parçası kabul eden herkesi, bu milletin bir ferdi kabul etmişlerdir. Atatürk de, Türk milletini tarif ederken, “Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran halka, Türk milleti denir” diyerek hiçbir etnisiteyi öne çıkarmamıştır. Bu sebeple, yurttaşlarımızı kökenine göre “Türk olan” ve “Türk olmayan” diye ayırmamış, kendini bu vatanın ve bu milletin bir ferdi görenler için “Ne mutlu Türküm diyene!” demiştir. ortak paydasını öne çıkaran milliyetçilik, milletin bütününü bir sevgi kuşağıyla kuşatan birleştirici bir düşüncedir.

Devleti yönetenlerin görevi, milli birlik ve beraberliği, her türlü imkân ve vasıtayı kullanarak güçlendirmektir. Bunu sağlayacak olan da, ““Vatanseverlik” odaklı milliyetçilik anlayışıdır.  Bunu millete benimsetme görevi, Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Bakanlık da bunu, siyaset üstü tutulması şart olan milli eğitim eğitim sistemi ve bu duyguyla yetişmiş öğretmenler vasıtasıyla hayata geçirilmelidir. Müfredatın buna göre düzenlenmesi ve ders kitaplarının buna göre hazırlanması gerekmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, bugünkü yapısı, anlayışı ve müfredatla bu fonksiyonu gerçekleştiremez.

Milliyetçilik, maalesef son günlerde bazı siyasiler tarafından günlük siyaset malzemesi olarak kullanılmaktadır. Burada önemli olan, milliyetçilik fikrinin kişisel veya kurumsal tekele alınmaması ve günlük siyasetin üstünde tutulmasıdır. Çünkü milliyetçilik, milletin bir bölümünü değil, bütününü kucaklayan bir fikirdir. Bu kutsal düşünce, milletin milli duygularının istismar vasıtası yapılmamalı, günlük siyasetin malzemesi olmamalıdır. Milliyetçilik günlük siyasetin malzemesi yapılarak ucuzlatılmamalıdır.

 

 

Önceki İçerikİnsana Dost, Fikre Dost; AKÇA KOCALAR
Sonraki İçerikİçerde ve Dışarda Acının Kız Kardeşi Sızı
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)