İzge Yayıncılıktan Müzikle Alâkalı Üç Kitap (1)

103

1-‘Vielsaitigkeit’
(Halkların Telli Çalgıları)

Kitabın müellifi Wolfgang Ott, 1968 yılında
Fas’ın Marakeş şehrine gittiğinde kendisine dekoratif bir müzik âleti hediye
edildiğini, sonraki seyahatlerinde gittiği her ülkeden bir müzik âleti almayı
âdet hâline getirdiğini ve böylece ‘telli’ müzik âletleri koleksiyonu
oluşturduğunu belirtiyor. ‘Vielsaitigkeit
adını verdiği eserinde bu koleksiyondaki âletlerin, renkli resimleri eşliğinde
şekli ve özellikleri hakkında bilgiler veriyor.

Nilüfer
Epçeli
’nin Almancadan Türkçeye
çevirdiği eserin Editörlüğünü Prof. Dr. Uğur
Türkmen
, Hasan Sâmi Yaygıngönül
ve Yunus Emre Uğur üstlenmiş.

Prof. Türkmen, ‘Önsöz’ başlıklı yazıda, Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet
Konservatuvarı bünyesinde Türkiye’nin en büyük, en zengin müzik âletleri
koleksiyonunu oluşturan İbrahim Alimoğlu’na,
ülke ve dünyâ müzik kültürüne katkıları için teşekkür ediyor.

21 X 15 santim ölçülerinde Amerikan Bristol
kapak içerisinde 90 gr. kuşe kâğıda basılı 347 sayfalık renkli baskılı ve şık
görünümlü albüm, müzedeki müzik âletleriyle alâkalı kısa bilgilerle başlıyor.
Telli çalgıların kısa târihi, yapımında kullanılan malzemeler; Orta ve Güney
Amerika, Güney, Güneydoğu, Doğu Asya gibi bölgelerdeki telli müzik âletleri
hakkındaki bilgilerden sonra müzik âletlerinin tanıtımı renkli fotoğraflar
eşliğinde devam ediyor.

İlk metin, 6 değişik çeşidi bulunan
(Avusturya, Bavyera ve İsviçre’de) ‘Zither’ isimli âletle ilgili:

Von Hornbostel ve Sachs sınıflandırmasına göre
ya tek başına üzerine tel gerilmiş tel taşıyıcısından oluşan veya ilâve bir
rezonans gövdesinin ses üretme aparatından yapı itibâriyle bağmışız olan basit
kordofonlar sınıfına aittir. Zither, tel takozu türüne göre çubuk, boru, sal,
tahta, çanak ve çerçeve zither olarak birbirinden ayrılır. Avrupa menşeli
zitherlerin çoğu (18. yüzyıla kadar cister diye de anılmıştır) dikdörtgen veya
trapez şeklinde tahta zitherlerdir. Teller, düz veya hafif bombeli bir tahtanın
-zerine dikey olarak gerilir. Tahta zither, Scheitholfum bir türevi olup,
menşei özellikle Alpler bölgesidir. (Avusturya, Bavyera, İsviçre). Teller
parmak uçlarıyla temas ederek, üzerine vurularak veya yay kullanmak suretiyle
çalınır.

Sonraki sayfalarda; (Afrika menşeli, Güney
Amerika’da da görülen) Berimbao, (Batı Afrika menşeli) Mvet, (Vietnam’ın dağlık
bölgesinden) Broh ve Phin Pia, (Madagaskar’dan) Valiha, (Orta Vieatnam’ın
dağlık bölgesinden) Dınh Goong, (Çin’dan) Zheng ve GuQing, (Hindistan’dan)
Vichitra Vina ve Bülbül Tarang, (Batı, Orta ve Doğu Afrika’da yaygın olan) Sal
Zither (Tianhoun), (Sâdece Uganda, Tanzanya, Ruanda ve Burundi gibi Doğu Afrika
ülkelerinde bulunan) Enanga, (Macaristan menşeli) Scheitholt ve benzerleri ile
Citera, (17. Yüzyılda göçmenlerle birlikte Amerika’ya ulaşan) Appalachian
Dulcimer, (Almanya’da) Akordalia, Konser Zihteri, Stössel Lavtası,
(Finlandiya’da) Kaentele, (Almanya’dan Amerika’ya götürülen) Çekme telli
zihter, Yaylı zihter, (Eski Ahit’de Kral Dâvut tarafından kullanıldığı
söylenen) Yaylı Psalter, (Rusya’nın en eski çalgılarından biri olan) Gusli,
(Ukrayna menşeli) Bandura, (Türkiye, Mısır ve Suriye’de) Kanun, (Türkiye, İran
ve Irak’ta) Santur, (Batı Varupa menşeli) Kipango ile müzik âletlerinin
tanıtımı devam ediyor:    


1450 yılında kullanılan Mısır ‘Lir’leri:
Tellerin gerilmesi için
kullanılan akort vidaları mevcuttur. Nübye menşeli olan Kissar olarak anılan
lirin gövdesi, deve derisi ile kaplanmış teneke çanaktan oluşur.

Semsemiya, Süveyş Kanalı dolaylarında
çalınır. Genelde çanak lir biçiminde görülse de bâzen kutu lir olarak da
görülebilir. Lirlerin çoğu deriden ses tahtasına sâhiptir, ancak Semsemiya’ da
ara sıra ahşaptan ses tahtasına da rastlanır.

Sudan ve Uganda lirleri Mısır lirlerinden
biraz farklıdır. Uganda menşeli lirde teller üst tarafta yumak biçiminde sarmal
halkalarla biter. Üst kısmı antilop derisinden oluşur.

Teller, üst kısmındaki delikten iç tarafa
geçirilerek, alt kısımda tekrar ahşap gövdeden çıkar ve bir ahşap çubukla
tespit edilir. Sudan menşeli olanlarda kutu biçiminde bükülmüş tellerden oluşan
beş tel, çatalında bulunan yumak biçimindeki sarmal halkalarla akort edilir.

Etiyopya’ya ait büyük bir lir olan Begena, rivâyete
göre Kral Dâvut’un arpıdır. Asiller ve ruhban sınıfı tarafından ilâhilere eşlik
etmek için kullanılan bu çalgının sayıları altı ilâ on arasında değişen kalın
telleri, ahşaptan deri kaplı bir rezonans kutusunun üzerinden geçer. Bu çalgıya
özgü ‘vızıldama’ sesini elde etmek
için, köprüsüne tellerle temas eden deri şeritler tespit edilir.

Koni şeklinde daralan gövdesiyle Kerar,
yaygın bir halk liridir. Her iki çalgıda bağırsaktan yapılan teller akort
halkalarıyla gerilir.

Kitapta yer alan, Türkiye’de ve Türk dünyâsında
kullanılan müzik âletlerinden bâzıları:

Kabak
Kemâne
: Hayvan derisi kaplı
bir kabak gövdesinden oluşan yaylı bir çalgıdır. Genelde Türkiye’nin güneyinde
Yörükler tarafından çalınır. Çalgının yapımı için kabak bulunamadığında gövde
ve ses tahtası için ahşap malzemeden yapılır. Köprüsünün altında bir akort
çubuğu mevcuttur.

Saz: Tambur ailesinden Türk menşeli perdeli uzun
boyunlu bir lavtadır. Farklı büyüklüklerde imal edilir ve en küçüğü ‘Cura’, orta boyu ‘Bağlama’ ve en büyüğü ‘Divan
Sazı
’ diye adlandırılır. Genelde ses deliği olan veya olmayan tek parçalı
bir midye kabuğu gövdesine sâhiptir.

Tambur: İslâm öncesi İran’ın çok eski bir çalgısı
olan Tamburun sonraki nesli, günümüzde dört tel ile donatılmış Setar’dır (üç tel).
Dördüncü teli Sufi Müştak Ali Şah tarafından 18. yüzyılda eklenmiştir. Bu küçük
çalgının gövdesi ya tek parçadır veya ince yongadan oluşur. Setar genelde sağ
elin işâret parmağıyla (tezene kullanmadan) solo çalınır. İran’da büyük bir itibara
sâhiptir ve bilhassa Sufi mutasavvıflar arasında yaygındır.

Özel not: Türkiye’de daha gelişmiş modelleri mızraplı
ve yaylı olarak kullanılır. Yaylı tambur, yayla çalınan tambur türüdür.
Yaklaşık bir asırlık bir geçmişi vardır. Tanburî Cemil Bey (1873-1916) tarafından
icat edildi. Daha sonra Ercüment Batanay (1927-2004) ve Fahrettin Çimenli
(1933-2017) tarafından geliştirilerek bugünkü hâline getirildi. Necdet Yaşar’ın
(1930-2017) kendisine has özel tamburu vardır.

Cümbüş:
A
ltı adet metal tele sâhip
bir nevi Türk banjosudur*. Geniş klavyesi perdesizdir. Gövdenin kenarına
imalatçının adı işlenmiştir. 20. yüzyılın başlarında Zeynel Abidin (1881-1947)
tarafından icat edilmiş ve 1929 yılında Atatürk’e tanıtılmıştır. O da çalgının
adını Cümbüş koymuştur. Türkiye’deki 1934 yılında yapılan soyadı reformundan
sonra Zeynel Abidin kendi adını Zeynel Abidin Cümbüş olarak değiştirmiştir.
Cümbüş’ün Klâsik Türk Sanat Müziğinde yer edinmesi başarılı olmamıştır.
Günümüzde cümbüşün yerini ud almıştır. Cümbüş, halk müziğinde ise hâlâ önemli
bir yere sâhiptir. Trompet ve klarnet karşısında rahatça duyulabildiğinden,
özellikle düğün, vs. gibi kutlamalarda çalan Roman orkestralarında eğlence
müziğinde kullanılan bir çalgıdır.

*banjo: Afrika kökenli telli
bir çalgı türüdür. Afrika’dan Amerika’ya köle olarak giden işçiler arasında
yaygınlaşan bu çalgı, sonraları Avrupa müziğini de etkiledi. Amerikan halk
müziğinde yaygın olarak kullanılır.

Tar: Tezeneyle çekilerek çalınan uzun boyunlu bir
lavtadır. İran, Kafkaslarda ve Türkiye’de bulunur. Sekizgen ahşap gövdeye, deri
kapak ve bağlı klavyeye sâhiptir. Tar, klâsik repertuvar için kullanılabileceği
gibi, halk müziğine de uygundur. Menşei muhtemelen Türkiye’nin Doğusudur. Bir
tarafı balmumuyla kaplı pirinç tezeneyle çalınır.

Kaşgar
Rubabı:
Özbekistan’da (ve
Tacikistan’da) Kaşgar Rübabı en sevilen çalgılardan biridir. Özellikleri sapın
alt kısmına oyulmuş kancalar veya kanca biçimindeki burgu kutusudur. Bu
çalgının gövdesi, 10 adet yongadan oluşturulmuştur. Klavyenin üzerine bakırdan
24 köprü yerleştirilmiş olup, beş burgu bir bağırsak teli ve dört (çift) çelik
teli germektedir. Tezene kullanılarak çalınır.

Dotar:
Bu perdesiz, Afgan Doğu
Horasan-İran menşeli uzun boyunlu lavtada kullanılan malzeme ilgi çekiciidir..
Gövdesi, dört ahşap parçadan bir araya getirilen ahşap parçasından kalın
duvarlarla imal edilmiş olup, ses tahtası kontrplaktan oluşur, iki telli
anlamına gelen adına rağmen, iki adet çift sesli tel grupları için yana
yerleştirilmiş dört burguya sâhiptir. Halbuki alt kısmında bulunan tel askısında
altı tel için delikler vardır. Parmak ile icra edilir. Fakat çalgının alt
direnç eşiğinde altı tel için delik açıldığı görülmektedir.

Yaylı
Tambur:
Yayla çalınan uzun
boyunlu lavtalar, Türkiye’de ‘Yaylı
Tambur
’ olarak anılır. Çümbüş’ün içerisi parşömen / kâğıt kaplı, çanak biçiminde
metal gövdesinden ve bir -Saz’ın (özellikle uzun) sapından oluşturulmuştur. İcracının
tercihine göre, metalik sesi almak için, yaylı tamburun ses kutusu kadife kumaş
ile kaplanır.

Ud: (Arapça ahşap), Farabî tarafından henüz 10.
yüzyılda târif edilen Fars kökenli perdesiz bir kısa boyunlu Arap lavtasıdır.
Arapça konuşan dünyânın başlıca çalgısı olup, Avrupalı lavtalara örnek teşkil
etmiştir. Ud, hiçbir zaman akordik olarak çalınmamış olup, her zaman melodik
olarak çalınmıştır. Kalın göbekli bu çalgı, birkaç parçalı ahşaptan imal
edilmiştir. Burgu kutusu arkaya doğru kıvrıktır. Ses tahtasında arabesk
süslemeli bazı ses delikleri vardır.

Mandolin:
En yaygın mandolin türü
Napoli mandolinidir. Derin bombeli, ince ahşaptan imal edilmiş bir ahşap
gövdeye, oval ses deliğine sâhip alt kısmı hafif kıvrılmış bir ses tahtasına ve
altında sert bir tabana sâhiptir. Umûmiyetle hızlıca değişimli olarak aşağı
yukarı hareket ettirilen mızrap ile çalınır.

Özel bilgi: Türkiye’mizde çocuklar, mandolinle müziğe başlatılır.
Müzik öğretmenleri, mandolinin Türk mûsikîsine uyumsuzluğu açısından bunun
isâbetli bir tercih olmadığını belirtirler. ‘Bağlama’ olarak da anılan sazla başlatılmasını tavsiye ederler.  

Domra
/ Balalayka:
Domra, Rusya’da
16. yüzyıldan beri bilinen bir çalgıdır. Adı, Ön Asya menşeli bir lavta türü
olan Tambura’dan türemiştir. Yarım dâire biçimindeki gövdesi, ahşap parçalardan
oluşturulmuştur. Tel sayısı, iki ilâ dört arasında değişir. Dört boyu vardır:
Prim Domra, Sekund Domra, Alt Domra ve Bas Domra. 1700 yılı dolaylarında yerini
günümüzde Rusya’nın millî telli çalgısı kabul edilen Ukrayna menşeli
Balalaykaya bırakmıştır. Ancak bugün yine sıkça çalınır. Balalayka büyük bir
ihtimalle Domra’dan türemiştir. Gövdesi üçgen şeklindedir ve düz ahşaplardan oluşan
düz göbekli bir tabana sâhiptir. Altı boyda imal edilir: Pikkolo, Sekund, Bas,
Alt, Kontrabas, Prim. Üç veya 6 telli olabilir.  

Rabab: Afgan menşeli, zengin sedef ve kemik
süslemeli eski bir çalgı olan Rabab (Rabob, Rubab), parmaklarla telleri çekerek
çalınır (eskiden muhtemelen yayla çalınırdı). Tek parça dut ağacından imal
edilmiş olup (burgu kutusu sonradan üstüne takılır), kısa bir sapa sâhiptir ve
yanları içe doğru oyuktur. Bağırsak veya naylondan üç ya da dört melodi teline,
iki yardımcı tele ve pirinçten dokuz ilâ on üç arasında rezonans teline sâhiptir.
Dört perdesi bağırsak veya naylondandır. İç kısmında bâzen özel bir rezonans
elde etmek için tabanına içi boş yumurtalar yerleştirilir.

Klâsik
Kemençe:
Halk müziğinde
görülen Lyra çalgıları; Lirica, Gadulka ve Lyra’nın aksine Türk menşeli,
Anadolu çalgısı bu kemençe, klâsik ilâvesinden de anlaşılacağı üzere, klâsik
orkestrada yer alan bir çalgıdır. Burada uzun boyunlu lavtalardan Tambur ve Ney
ile birlikte en önemli üç enstrümandan biridir. 19. yüzyılda Makedonyalı
Çiganlar tarafından İstanbul’a getirilmiş ve armut biçiminden dolayı ‘Armudî Kemençe’ adını da almıştır.
Köprünün diskant ayağı, sağdaki D ses deliğinden çıkan bir akort kirişine
dayanır.

Çalgı, dikey olarak çalınır ve bu esnada tellere
tırnaklarla dokunulur.

Karadeniz
Kemençesi:
Kemençe, genelde
Türkiye’nin kuzeydoğusunda, Karadeniz sâhillerinde (Karadeniz Kemençesi) Lazlar
tarafından çalınan üç metal telli Türk menşeli bir yaylı çalgıdır. Güney
Kafkasyalı bir halk tarafından çalınan üç metal telli Türk menşeli dinamizm ve
coşkunun ifâdesi olan bir çalgıdır. Her zaman bir solo çalgıdır. Genelde çok sesli
olarak çalınır. Bu esnada iki tel aynı anda çalındığından, dörtlü paraleller
oluşur. Avrupa menşeli Pochette’ye (cep kemanı) benzemesine rağmen bu iki çalgı
arasında akrabalık yoktur.

 Yörük Kemâne: Türkiye’nin güneyinde
yaşayan Yörüklere âittir. Kemençeye benzer. Daha geniş gövde, düz ses tahtası
ve altta tel tutucusu bulunan düztaban, yukarıda burgularıyla birlikte burgu
kutusu, tel sayısı ve akordu, yine bu bölgede bulunur. Kabak Kemâne’ye eşittir.

Ek:

Bir koleksiyon ister sanat ister resim veya
belki de motosiklet koleksiyonu olsun, belli bir büyüklüğü aştıktan sonra, bir
koleksiyondan fazlasıdır. Târihi, ilişkileri, bağlantıları hakkında bilgi
verir, bir kültürü temsil eder. Böyle bir koleksiyon özel odalarda
saklanmamalı, kamuoyuna gösterilmelidir. Bu sebeple koleksiyonumu bir müzeye
hibe etmeye karar verdim. Almanya’da birkaç müze koleksiyonumla ilgilendi,
ancak para, yer, vs. gibi sebeplerden dolayı çalgıların çoğu depoda muhâfaza
edilecekti. Bu yüzden koleksiyonumu Afyon Kocatepe Üniversites’inin
Konservatuarı İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesine hediye etmeyi uygun gördüm. Burada
bana sürekli sergi için bütün imkânlar sağlandı. 25 Nisan 2014 târihinde vâlinin,
belediye başkanının ve rektörün katılımlarıyla konser eşliğinde açılışı
yapıldı. Koleksiyonun Afyon’da gördüğü takdir, 2014 yılının Kasım ayında bana
fahri hemşehrilik unvânının ve Üniversite Senatosunun kararıyla 2015 yılının
Temmuz ayında Fahri Doktor unv’nının verilmesiyle de ifâde gördü.

Yazar: Wolfgang Ott.

Önceki İçerikRusça Kaynaklara Göre Turan Coğrafyasında (Kuzey) Kafkasya – (11)
Sonraki İçerikOsmanlı’nın İki Dönemi
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.