İstanbul Müftülüğü Baş Vaizi Mustafa Akgül; Zekât İbâdeti’ni Anlattı.

105

(Birinci Bölüm)

Oğuz Çetinoğlu: Zekâtın ibâdet olduğu bütün Müslümanlar tarafından bilinir. Fakat zekâtın husûsiyetleri hakkında bilgi sâhibi olanlar, ibâdet olduğunu bilenlerden azdır. Sizinle Hocam, bu konuyu konuşmak istiyorum. Umûmî bir değerlendirmenizle başlayabilir miyiz?

Mustafa Akgül: Ağacı budamak, eksiltmek değil, onu verimli kılmaktır. Zekât da malı verimli kılar. Ayrıca zekât, verenin öğünmeyeceği, alanın yerinmeyeceği güzel bir alışveriştir. Zekât, fakirle zengin arasındaki uçurumu kaldıran bir ibâdettir.

Çetinoğlu: Dayanakları nelerdir?

Akgül: Kurân-ı Kerîm’de 27 ayette zekâttan bahsedilmektedir.

Çetinoğlu: Zekâtla alakalı birkaç Ayetin meâlini söyler misiniz?

Akgül: Bakara Sûresi 43. zekât: ‘Namazı dosdoğru kılın, vekâtı verin…’;  Enbiyâ Sûresi 73. Zekât: ‘…Namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik…’; Neml Sûresi 2. ve 3. zekâtler: ‘Namazı kılan, zekâtı veren ve ahrete kesin olarak inanan mü’minlere…’; Rûm Sûresi 39. zekât: ‘Allah’ın rızâsını arayarak verdiğiniz zekâta gelince, işte onlar, mallarını kat kat artırmış olanlardır.’ Ayrıca bir âyette, zekâtın verileceği yerler hakkında emir vardır: ‘… yoksullar, düşkünler, sadakaları(zekâtları) toplamakla görevli olanlar, müellefe-i kulûb, azad edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda harcama ve yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılınmıştır…’

Çetinoğlu: Zekât verenin durumu nedir?

Akgül: Zekât verebilmek büyük nîmettir. Bu nîmete sâhib olan sevinsin, cenâb-ı Allah’a şükretsin fakat öğünmesin. Nihâyet borcunu ödüyor. ‘Mallarından sadaka al ki arınıp temizlensinler…’ (Tevbe Sûresi 130. zekât)

Nice zenginler onca kontrole rağmen vergi kaçırırken, nice Müslüman zengin de zekâtın memuru, müfettişi olmamasına rağmen zekâtını kendisi hesaplayıp veriyor. Zekât, gönül vergisi, şükür vesilesidir.

Çetinoğlu: Zekâtı verilmeyecek mal var mıdır?

Akgül: Helâl yoldan kazanılmamış malın zekâtı yoktur. Onun derhal ve mutlaka elden çıkarılması gerekir.

Çetinoğlu: Bir misalle anlatır mısınız?

Akgül: 100 lirası olan adam, 10 lira faiz geliri elde etmişse, 100 lirasının 40’ta 1’ini zekât olarak verir, 10 lirayı da elden çıkartır. 10 lirayı elden çıkarmamış ise, 100 liranın zekâtını vermekle zekâtını vermiş olur ama 10 lira haramın vebalinden kurtulmuş olmaz.

Çetinoğlu: Hangi mal için zekât gerekmez?

Akgül: Altın ve gümüş cinsinden olmayan zîynet eşyasından, (yakut, inci, mercan gibi) (Şafiî mezhebinde bütün ziynet eşyası zekât dışıdır.) 2. 3. ev, dükkân gibi kira getiren akarların mülkiyet değerlerinden, işletilen atölye, fabrika gibi işyerlerinin ve içlerindeki demirbaşlarının mülk değerlerinden, bağ bahçe tarla, sera gibi ürün getiren malların mülk değerinden, otobüs, kamyon, tır, gemi, uçak gibi insan veya eşya naklinde kullanılan malların mülk değerinden zekât vermek gerekmez. Bütün bu malların gelirleri zekâta tâbidir. Yâni kişinin diğer zekâta tâbi mallarıyla, zekâta tâbi olmayan mallarının gelirleri toplandığında ne zaman 80,18 gram altın değerine ulaşırsa üzerinden bir sene geçince zekâtını vermek gerekir.

Mal varlığı bu miktarın üzerine çıkınca hepsi zekâta tâbi olur. Mesalâ 100 gram altın değerinde malı olursa 80,18 gramını çıkarıp fazlasının değil, tamamının zekâtını verecektir.

Gelen kira geliri, kişinin sâdece geçimini temin etmeye yetiyor da artırılan malın değeri 80,18 gramı geçmiyorsa,  zekât vermesi gerekmez.

Bir noktayı tekrarlamakta fayda var; mâdem bazı mallardan zekât vermek gerekmiyorsa sâhibinin bu mallarla zengin sayılmasının ne anlamı var? Bu mallarla zengin sayılan kişi zekât vermediği gibi zekât alamaz. Fıtra verip kurban kesmekle yükümlü olur.

Çetinoğlu: Fabriklarındaki ham, yarı mâmul ve mâmul mallar zekâta tâbi mi? Akgül: Fabrikalardaki ham, yarı mamül ve mamül malların zekâtı verilecektir.

Burada kastedilen mallar ticâret için değil, gelir getirmek için elde tutulan mallardır. Eğer bir kişi ev alıp ev satıyorsa, otomobil veya kamyon-tır alıp satıyorsa, arsa alıp satıyorsa bu malların zekât günü mülk değeriyle zekâtlarının vermesi gerekir, çünkü bunlar ticâret malıdır. Çetinoğlu: Müteahhitlerin durumu nedir?

Akgül: Müteahhitler binalarının değerinden zekât verecekler, onlar için binalar ticâret mallarıdır. Tamamlanmamış binalar dahi zekât günündeki değerleriyle, ‘bugün, kaça mal ederim?’ sorusuna cevab olan rakam üzerinden zekâtlarının verilmesi gerekir.

Çetinoğlu: Zekât günü, malı var da zekâtı ödeyecek parası yoksa ne yapacak?

Akgül: Zekât olarak vermesi gereken miktarı Türk lirası olarak hesaplayacak. Diyelim ki 10.000 lira zekât borcu olduğu anlaşıldı. O gün 10.000 lira ile kaç gram altın alınabildiğini tesbit edecek. Yine diyelim ki 55 gram altın alınabiliyor. Parası olduğu zaman, 55 gram altın kaç lira ediyorsa o miktarı zekât borcu olarak verecek.

Çetinoğlu: Artı – eksi fark varsa?

Akgül: Altın gramına bağladıktan sonra inmesi çıkması önemli değildir…

Çetinoğlu: Toprak ürünlerinde zekât verme işlemi nasıl oluyor?

Akgül: Evlerin etrafındaki küçük bahçelerden elde edilen sebze ve meyvelerin hiçbiri zekâta tâbi değildir.

Çetinoğlu: Bunları satıp gelir elde edecekse de zekâta tâbi değil mi?

Akgül: Değildir.

Çetinoğlu: Geniş arazilerden elde edilen ürünler?

Akgül: Bağ, bahçe, tarla, sera gibi yerlerden elde edilen zirâî mahsuller, değeriyle zekâta tâbi değilse de ürünlerinin yaklaşık 650 kilosu hâriç diğerleri zekâta tabidir.

Çetinoğlu: 650 kilo muâfiyet her bir cins zirâî ürün için mi, toplan ürün için mi?

Akgül: Muâfiyet, toplam ürün için geçerlidir.

Çetinoğlu: Zirâî ürünlerin sulu ziraatle elde edilmesinde nasıl hesaplama yapılacak? Akgül: Ürünler yağmur suyundan faydalanılarak elde ediliyorsa, her bir ürünün 1/10’u (onda bir=öşür) zekât olarak verilir. Sulama, para ile satın alınan su ile yapılıyorsa 1/20 (yirmide bir) olarak zekâtları verilir. Gübre vs. gibi masraflar düşülürse geri kalanın onda biri, düşülmeden verilirse yirmide biri olarak verilir. Meyve, narenciye bu hükme tâbi olduğu gibi sebze-meyve (soğan, domates, biber, çilek, muz elma, mandalina vs. de) bu hükme tâbidir.

Çetinoğlu: İki hususa açıklık getirebilir miyiz? Birincisi: 650 kiloluk muâfiyet söz konusu mu? İkincisi: Tarlada açılan kuyudan temin edilen su ile sulama yapılıyorsa; zekât, onda bir üzerinden mi, yirmide bir üzerinden mi hesaplanır?

Akgül: Evet 650 kilo zekâttan muaftır. Kuyudan su kendi başına çıkıyorsa onda bir, motor gücüyle çıkarılıyorsa yirmide bir oranında zekât verilir

Çetinoğlu: Zirâî ürün olan satılmaz da elde kalırsa?

Akgül: Ziraat malı senelerce elde kalırsa her sene tekrar tekrar zekâtı verilmesi gerekmez. (Ticârî malın her sene zekâtının verilmesi gerekir)

Çetinoğlu: Bir yıl geçme meselesi var. O hususu da aydınlatır mısınız?

Akgül: Zekâta tâbî malın alımı târihinin üzerinden bir yıl geçmiş olacak. Meselâ bir kişiye 50 bin TL miras kalsa, veya biriktirdiği 3-5 bin TL bir gün 80.18 gram altın değerine ulaşsa veya zekâta tâbî olmayan 2. 3. dairesini satıp paraya dönüştürse hemen o târihi belirleyecek ve üzerinden, kameri (gökteki ay ile hesablanan) bir yıl geçince zekâtını verecek. Eğer zekât Güneş takvimine göre verilecek olursa (10 Aralık, 6 Mart, 23 Haziran gibi) 36 yılda bir yıl zekât verilmemiş olur, fakir de 36 yılda bir yıl zekât alamamış olur. (Hesabı güneş takvimine göre veren kişi zekâtını 2,5 değil de 2,8 den hesablarsa bu kaybı önlemiş olur.)

Çetinoğlu: Diyelim ki 100.000 TL ile ticâret yapan bir tüccar, 100.000 TL’nin zekâtını geçen sene vermiş olsa 11 ay hiçbir iş yapamayıp son bir ayda 10.000 TL kazansa, 100.000 TL’nin zekâtını da tekrar verecek mi? Bir aylık kâr olan 10.000TL’nin zekâtını bu yıl mı, bir yıl sonra mı verecek? Yoksa bu yıl sermayesi ile beraber kârının da zekâtını verecek mi? Akgül: 110.000 Liranın zekâtını verecek. Çünkü üzerinden bir yıl geçmiş mal varsa her kazanılan miktarın üzerinden ayrıca birer yıl geçmesi gerekmez. Hatta kâr edemeyip zarar etse 80 bin, 60 bin liraya inse yine zekât verecek, zekât verme işi malın tamamı 80,18 gram altın seviyesine ininceye kadar devam edecektir, çünkü zekât, kâr vergisi değil, varlık vergisidir.

Ancak toprak mahsûllerinin zekâtı üzerinden bir yıl geçmesi beklenmeden hasat zamanı verilir, ticâret maksadı olmadıkça ambarda birkaç yıl kalsa bile yeniden zekâtı gerekmez.

Bir kişinin 30 gram altını 7000 TL’sı 2000 TL tutarında ticâret malı olsa hepsini toplayarak zekâtını verecek, her birinin ayrı ayrı nisab miktarına ulaşmasını beklemeyecek. Zekâta tâbî olan bütün mallar toplanacaktır.

Çetinoğlu: Bir maksat için biriktirilen paraların toplamı, nisap miktarını aşınca zekâta tâbi olur mu?

Akgül: Evi olmayan kişinin ev için, otomobili olmayan kişinin otomobil için, hacca gitmeyen kişinin hacc için biriktirdiği paralar, bu yerlere harcanıncaya kadar zekâta tâbîdir. Zekâtları verilecektir. Harcama zekât gününden evvel yapılmışsa zekât gerekmeyecek, sonra yapılmışsa zekâtının verilmesi gerekecektir.

Çetinoğlu: Bunlar zarûrî ihtiyaç değil mi neden bunlar için biriktirilen paralar zekâta tâbî oluyor?

Akgül: Çünkü: 1-Düşündüğü harcamaların belli bir miktarı yoktur. 2-Düşündüğü bu harcamanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kesin değildir.

Ancak bu zarûrî ihtiyaçlar için biriktirilen paralar, söz veya yazılı herhangi bir pazarlık, anlaşma ile bir maksada tahsis edilmiş ise zekâta tâbi olmaktan çıkar.

Çetinoğlu: Zekât hesapları umûmiyetle Ramazan ayında yapılıyor. Bu durumda kimilerinin aklına şöyle bir soru gelebilir: Zekât ile Ramazan ayının bir bağlantısı var mı? Akgül: Hayır yoktur.

Çetinoğlu: Zekât verme işleminin Ramazan ayında yapılmasının sebebi; ‘Ramazan ayında yapılan ibâdetlerin daha makbul olduğu‘ hükmü mü?

Akgül: Olabilir. Fakat yanlış bir düşüncedir. Ramazan ayında yapılan sevaplar, ibâdetler elbette diğer aylara nazaran daha makbuldür. Fakat unutulmamalı ki,  ibâdetlerin en efdali*, tam zamanda, hiç vakit geçirilmeden yapılandır. Farz, vâcib, sünnet ne olursa olsun hüküm budur.

Kamerî yıl hesabıyla yapılmasının bir faydası daha var. Şöyle ki: Herkes kendi zengin olduğu târihin yıl dönümünde zekâtını verecek olursa hem daha çok sevab kazanıp hem de bütün sene boyunca zenginlerden fakirlere mal akışı kesintisiz olarak devam etmiş olur. Fakirlerin ihtiyaçları, yalnızca ramazan ayında değil, yıl boyunca dengeli olarak karşılanmış olur. Bugünkü uygulama ile Ramazanda bütün zenginler zekât veriyor. Fakirlerin evinde gıda paketi koyacak yer kalmıyor. Üç ay sonra bu paketler bitiyor. Gelecek Ramazana kadar hiçbir zengin fakirin ihtiyacını düşünmüyor. Başka mahzurları da var. En önemlisi budur.

Çetinoğlu: Zekât vermenin yollarından bahseder misiniz Hocam?

Akgül: Güzel bir soru. Zekât vermenin çeşitli yolları, usulleri var. İhtiyaç sâhibinin veya sâhiblerinin;

1-Kirasını karşılamak, 2-Çocuğunun masraflarını karşılamak, 3-Satıcısına gidip: ‘Filanca kişinin her ay alacağı gıda bedelinin şu kadar kısmını ben ödeyeceğim‘ demek suretiyle de zekât verilmiş olur.Tüm bu ödeme şekillerinde fakirin iznini alma şartı vardır.

Çetinoğlu: Ticâret maksadıyla bulundurulmayan ve ihtiyaç miktarından fazla olan ev eşyası sanat âletleri, kitaplar, elbiseler, binitler, yiyecek, içecek maddeleri için zekât gerekir mi? Akgül: Gerekmez. Lüzumsuz yere alınmışsa israf edilmiş olur. İsraf günahtır.

Çetinoğlu: Uzun vadeli borcu olanlar zekâtlarını nasıl hesaplamalılar?

Akgül: Kişinin borcu 60 ay, 120 ay gibi uzun süreli ise bir yıllık borç, mevcut maldan düşülür geri kalanın zekâtı verilir.

Çetinoğlu: Zekât, zekâta tâbi maldan başkası ile verilebilir mi?

Akgül: Verilebilir. Meselâ kumaşın zekâtı ayakkabı, ticârî maksatla bulundurulan kitabın zekâtı para veya kumaş, ilacın zekâtı yiyecek maddesi olarak verilebilir.

Çetinoğlu: Maaş ve ücretlerin zekâtı?

Akgül: Maaş ve ücretlerin her alınışta zekâtlarını vermek gerekmez. Bir taraftan maaş alınıyor bir taraftan ev geçindiriliyor. Elimizde kalan miktar ne zaman 80,18 gram altın değerine ulaşır, bu miktarın altına düşmeden de bir seneyi tamamlarsa o zaman zekâtı verilir.

Çetinoğlu: Bir aylık maaşı nisap miktarını aşan aylık gelirlinin zekât ödemesi nasıl olacak? Akgül: Maaşlının zekâtında maaş miktarı önemli değildir. Bir memur veya işçi ayda 8 bin TL alır ama masrafları fazladır, hastası-ihtiyarı, eğitim masrafları çoktur, birikmiş parası yoktur; zekât vermez, diğer bir memur veya işçi 2000 TL maaş alır ama masrafı azdır biriktirdiği 80,18 gram altın değerine ulaşır, bir sene de geçerse zekâtını verir.

Çetinoğlu: Madenler ve deniz ürünlerinin zekâtı?

Akgül: 5’te 1, yâni %20 oranında zekâta tâbîdir.

Çetinoğlu: Hayvanların zekâtı?

Akgül: Bir kişi 5 veya 10 koyun alıp satıyor, 3-5 inek, öküz, manda alıp satıyorsa, bu o kişi için ticâret malı sayılacağı için para değerinin kırkta biriyle zekâta tâbîdir, adedinin kaç tane olduğuna bakılmaz.

Çetinoğlu: Halk arasındaki hesaplamalar farklı… Küçük başlar kırkta bir, büyükbaşta otuzda bir, devede beşde bir diye yuvarlak bilgilerden söz ediliyor…

Akgül: Koyun-keçi gibi küçükbaş hayvanlarda; 39 küçükbaş için zekât yok. 40-120 küçükbaşta 1 küçükbaş, 121-200 küçükbaşta 2 küçükbaş, 201-399 küçükbaşta 3 küçükbaş, 400-500 küçükbaşta 4 küçükbaş. Bundan sonra her 100 küçükbaşta bir küçükbaş artırılarak verilir.

Büyükbaş hayvanlarda: 1 -29 sığırda: zekât yok. 30-40 sığırda: 2 yaşında bir buzağı, 40-59 sığırda: 3 yaşında bir dana, 60 sığırda: birer yaşını bitirmiş 2 buzağı.

Develerde:1-4 deveye zekât yok.  5-9 devede:  1 koyun, 10-14 devede: 2 koyun, 15-19 devede: 3 koyun,  20-24 devede: 4 koyun, 25-35 devede: 2 yaşında bir dişi deve.

Çetinoğlu: Zekât ibâdetinde, dikkatlerden kaçan husûsiyetlerden de bahseder misiniz? Akgül: Dinimiz, zekât sisteminde hayvancılığı, işyeri yatırımını, mesken inşaatını teşvik ediyor.  Nakit sermayeyi, yatırıma ve hayvancılığa yönlendiriliyor.

 

 

RAMAZANLIK SORU VE CEVAPLAR

Oruçlu kimse abdest alırken hataen boğazına su kaçırsa orucu bozulur mu?

Abdest sırasında ağzını çalkalarken isteği dışında boğazına su kaçması örneğinde olduğu gibi, orucu bozan fiilin hata sonucu yapılması orucu bozar ve yalnızca kazayı gerektirir.

Şâfiî mezhebine göre orucu bozan bir işi gerek hataen, gerek unutarak yapmakla Oruç bozulmaz (Şirbîni, Muğ- ni’l-Muhtâc, 1.429).

Oruçlu iken kan vermek ve vücuda kan almak orucu bozar mı?

Kan vermenin orucu bozup bozmaması ile ilgili olarak İslam âlimleri, Resûlullah (sav) Efendimizin oruçlu iken hacamat yaptırdığı sünneti esas alınarak kan vermenin orucu bozmayacağı neticesine varmışlardır. Buna göre, Ramazanda oruçlu iken kan verenin orucu bozulmaz. Vücuda kan almak ise, beslenme, gıda alma kapsamına girdiği için orucu bozar.

Diş tedâvisi yaptırmak orucu bozar mı?

Oruçlu bir kimsenin morfinli veya morfinsiz olarak dişlerini tedâvi ettirmesi veya çektirmesi orucu bozmaz. Ancak tedâvi esnasında, kan veya tedâvide kullanılan maddelerden herhangi bir şeyin yutulması ise, orucu bozar.

 

 

 

 

Önceki İçerikOn Yıl Önce Altı Yıl Sonra
Sonraki İçerikÖzbekistan Seyahati ( 1 )
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.