İsraf Haramdır

65

Yüce Allah, kâinattaki bütün varlıkları ve nimetleri insanoğlu için yaratmış ve birer emanet olarak verdiği bu nimetlerden dolayı bizi imtihana tabi tutacağını bildirmiştir. (Teğabun, 64/15) Allah tarafından bize bahşedilen hayat, sağlık, evlat, mal-mülk, makam-mevki gibi nimetleri israf edip etmediğimizden ve bunları nerelerde harcadığımızdan ahirette hesaba çekileceğiz. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Sonra o gün, nimetlerden hesaba çekileceksiniz. (Tekasür, 102/8) Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de bu konuda şöyle buyurmuşlardır: “Kıyamet günü insanoğlu, ömrünü nerede harcadığından, yaptığı işleri ne niyetle yaptığından, nasıl kazanıp nereye harcadığından, vücudunu ve sıhhatini nerede ve nasıl değerlendirdiğinden sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamaz.” (Tirmizi, Kıyame, 1)

Yüce dinimiz İslam, dünya ve ahiret mutluluğu için israfı yasaklamış, her konuda iktisat ve itidali benimsemiştir. İktisat ve itidal, yeme, içme, harcama, konuşma ve benzeri bütün işlerde kişinin ölçülü olmasıdır. İsraf ise, herhangi bir konuda aşırı gitmek, doğru ve gerçek olandan sapma, meşru sınırların ötesine geçme, imkanları ve sahip olunan değerleri, gerekli görülen yerler dışında veya gereğinden fazla harcama anlamına gelmektedir. (M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, V, 3613)

Yüce Allah, her şeyi bir ölçü ve denge ile yaratmıştır. İnsanlar da sahip oldukları nimetleri kullanmada ölçülü ve dengeli olmak zorundadırlar. Cenab-ı Hak;  Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.(Araf, 7/31)   “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere saçıp savurma. Zira böyle saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür” (İsra, 17/27) buyurarak israfı açıkça yasaklamıştır.

Yüce Allah, bu ayet-i kerimelerde saçıp savurmayı nankörlükle, bu davranışı sergileyenleri ise şeytanın kardeşi olmakla nitelemektedir. Ayrıca israf edenlerin Allah tarafından sevilmeyeceği ifade edilerek müsrif olmanın ne kadar kötü bir şey olduğu belirtilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de “Kibirsiz ve israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka veriniz” (Buhari, Libas, 1) buyurmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.) abdest alırken suyu aşırı kullanan sahabeyi uyarmış, sahabenin, “Abdestte de israf olur mu?” diye sorması üzerine de Evet, hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile şeklinde cevap vermiştir. (İbn Mace, Taharet, 48) Bu hadis-i şerif, İslam’ın israf konusunda ne kadar hassas olduğunu göstermektedir.

İnsanın çalışıp servet sahibi olması kadar bu servetini doğru bir şekilde harcaması, aile fertlerinin, akrabasının ve ihtiyaç sahiplerinin haklarını vermesi de önemlidir. İslam, mal, mülk ve para harcamakta ihtiyacı ölçü almış, gereksiz ve faydasız yerlere yapılan lüzumsuz harcamaları yasaklamıştır. Bundan dolayı masraflar kazanca göre değil ihtiyaca göre yapılmalıdır. İslam, israf ve cimriliğe kaçmadan dengeli ve ölçülü davranmayı emretmiş ve böyle hareket edenler, olgun mü’min olarak kabul edilmiştir. Cenâb-ı Hakk bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Onlar ki harcadıkları vakit ne israf, ne de cimrilik yapmazlar. (harcamalarında) İkisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan, 25/27) “Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma.” (İsra, 17/29)

İnsan, yeme-içmede, giyim kuşamda, ev eşyası edinmede kısaca her şeyde ölçülü davranmalıdır. Zamanını iyi değerlendirme konusunda ise daha hassas olmalıdır. Çünkü insan için en kıymetli nimetlerden birisi de zamandır. Zamanını en iyi şekilde değerlendirenler dünya ve ahirette huzurlu olurlar. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunların değerinden habersizdirler. Bunlar sağlık ve boş zamandır” (Buhari, Rikak, 1) buyurmak suretiyle zamanın doğru kullanılmasının önemini belirtmiştir.

Öyleyse, içinde yaşadığımız dünyada açlıktan insanların öldüğünü unutmadan, sahip olduğumuz maddi-manevi bütün imkanlarımızı israf ve cimriliğe kaçmadan ölçülü bir şekilde kullanmalı; fakirleri, yetimleri, ihtiyaç sahiplerini daima gözetmeli ve bize verilen her nimetten dolayı hesaba çekileceğimizi asla unutmamalıyız.