İslâmiyet, selm / barış ve esenlik içinde yaşamaktır.
İslâmiyet, müsâlemet / emniyet ve güven veren bir sistemdir.
İslâmiyet, dâhilde / yurt içinde niza / çekişme
Ve husûmet / düşmanlık istemez.
İslâm âleminin hayatı ittihad / birlik ve beraberliktedir.
Eğer ittihad / birlik istersen;
Birlik düstur ve prensibin şu olmalı:
“Sadece o haktır.” yerine “O haktır.” demeli.
“Sadece o güzeldir.” yerine “O en güzeldir.” demeli.
Her Müslim kendi meslek ve mezhebi için:
“İşte bu haktır, başkasına ilişmem.
Başkaları güzelse, benimki en güzelidir.” demeli.
Fakat:
“Sadece budur hak, başkaları battal / bâtıl ve boştur!
Yalnız benimkidir güzeli!
Başkaları yanlıştır, hem çirkindir!” Dememeli.
İnhisar / tekelcilik zihniyeti,
Yalnız nefsini / kendini sevmekden ileri gelir.
Sonra, bu bakış tarzı maraz / hastalık olur.
Niza / çekişme ve kavgalar işte bundan çıkar.
Bilmeli ki, dert ve dermanların çokluğu hak olur.
Tabiatıyla, hak da sayıca artar.
Tıpkı ihtiyaç, gıda ve besinlerin çeşitliliklerinin hak oldukları gibi,
Hak da çeşitlenir.
Aynı şekilde istidat / kabiliyet ve terbiyelerin çokluğu da hak olur.
Böylece hak da sayıca çoğalır ve artar.
Vâhid / tek bir madde, hem zehir, hem panzehir olabilir.
İki mizaca göre, esasa ait olmayıp teferruat / ayrıntıya dair meselelerde;
Hakikat sabit / değişmez değildir.
İzafî / göreceli ve değişken, üstelik;
Mürekkep / birden fazla şeylerden meydana gelebilir.
İslâmı yaşamakla mükellef / yükümlü ve sorumlu mizaç / huy ve yaratılışlar;
Ona bir hisse verip, ona göre tahakkuk, terekküb edip oluşurlar.
Her mezhep sahibi görüşlerini, bağlayıcı bir anlayışla değil,
Mutlak / sınırlandırılmamış bir şekilde ortaya koyar.
Mezhebinin hudud ve tayinini, mizaçların temayülüne / meyillerine bırakır.
Mezheb taassubu ise, onu tamime / herkese yayma isteğine sebep olur.
Tamim / herkese yaymak isteyiş ise, nizaa / çekişme ve kavgaya yol açar.
İslâmiyetten evvel, beşer / insan tabakaları arasında derin uçurumlar vardı.
Hem hayret verici derecede birbirlerinden uzaklaşmış durumda idiler.
Bu yüzden, bir zaman geldi ki, peygamberlerin çokluğuna, dinlerin çeşitliliğine
Ve sayısız mezheplerin varlığına ihtiyaç duyuldu.
İslâmiyet, insanların hissettiği bu ihtiyacı, yaptığı büyük inkılâbıyla gerçekleştirdi.
Beşeri / insanlığı birbirine tekarüp ettirdi / yakınlaştırdı.
Din bir oldu, tabiatıyla peygamber de oldu vahid / bir
Fakat, seviye bir olmadığı için, bu sefer çeşitli mezhepler ortaya çıktı.
Ancak vâhid / bir terbiye kâfi geldiği zaman,
İttihat eder / birleşir, tek olur mezhepler.