İşgal Altındaki Komşunun Hezeyanları

184

            Haziran seçimleri yaklaşıyor ama biz siyasetteki çelişkiler yumağını bir
türlü çözemedik. Bazıları sanki başka bir dünyada ve başka bir ülkede yaşıyor
gibi… Oysa Türkiye’miz başta sözde dost ve müttefiklerimiz tarafından
kuşatılıyor ve yeniden milli mücadele vermeye zorlanıyor. Ülkemizin beka sorunu
bütün hızıyla sürüyor. Olup bitenler karşısında çok yukarı mevkilere aday
olanların bir kısmının sesi dahi çıkmıyor. Bir siyasi itişmedir sürüyor.

            Demokrasimizin
defosu olan, bölücü teröristleri temsil eden malum parti yeni gelin adayı gibi
ortada… Demokrasi ve vatan düşmanı olan bunlarla utanmadan ve sıkılmadan sadece
iktidara gelebilmek uğruna işbirliğine gidenler demokratik anlayışla da
çelişiyor. Bu gibi gurup ve partiler rejimi yıkıcı ve bölücü bir rol oynuyor ve
Türkiye partisi de olamıyorlar. Bu tip partiler ve guruplar Batı’da devre dışı
bırakılıyor ve demokratik rejim korunuyor. Nitekim İspanya’da da böyle oldu.
Batasuna Partisi terörle ilişkisi dolayısıyla kapatıldı. AİHM Mahkemesine
itiraza gittiler. Bu gibi ülkelerde terörü ve teröristi methedenlerin bile
üstüne gidiliyor. Kapatma geliyor. AİHM Mahkemesine yapılan müracaat
reddediliyor. Sebep olarak terör yolunu tercih edilen ve hoş gören partinin
demokratik hakları kullanma lüksü de olamaz deniyor. Orası Batı, burası ise
Türkiye… Burada zaman zaman iktidara gelebilmek ve kamu kaynaklarını istismar
edebilmek için çeşmenin başına geçmek gerekiyor. Bunun için maalesef olmadık
yollara bazı siyasetçiler başvuruyor. Demokratik rejime de kan
kaybettiriyorlar. Kutsal değerleri istismardan çekinmiyorlar. İç yapısına
bakmadan Atatürk’e rağmen ve Atatürksüz Atatürkçülük yapmaya çalışanlar var.
Malum parti ile iş birliği yapıp ona bakanlık bile verilebileceğinden
bahsediyorlar. Bir tarafta yıllardır vatanın birlik ve bütünlüğü için müttefik
destekli terör örgütüyle mücadele eden şehitlik veya gazilik mertebesine ulaşan
aziz vatan evlatları var; diğer tarafta ise bazı kendine oynayan siyaset
hastaları, yalan dolan zirveleri ortada dolaşıyor. Polis katili terörist mağdur
ve özgürlüğü elinden alınmış gazeteci olarak raporlarda gösteriliyor. Bunları
koruyanlar, Atatürk’ten çok uzağa düşmüşlerdir. Yazık şu aziz vatana! Aziz
şehitlerimizin ruhlarını bile rahatsız ediyoruz.

            Yanlış yolda
olanların bir kısmı Osmanlı, bir kısmı da Cumhuriyet düşmanlığı ile
uğraşıyorlar. Oysa Osmanlı’ya hakaret ile Cumhuriyeti yüceltemez, Milli Mücadeleyi
ve onun tacı olan Cumhuriyetimizi dışlayarak ve hakaret ederek de Osmanlı’yı
ayağa kaldıramazsınız. Eloğlu ve sözde dostlarımız ise, yeni 15 Temmuzların
yerine çok kültürlülük telkinleri peşinde koşuyorlar, etnik ve mezhep
çatıştırmalarını tahrik ediyorlar. Sözde dost ABD Türkiye çok oldu laf
dinlemiyor şeklinde Libya, Akdeniz, Ege, Irak ve Suriye, Azerbaycan Türkiye
ilişkileri, S-400’ler ve İHA ile SİHA’lar bunları çok rahatsız ediyor. Daha
önce yaptıkları gibi Ergenekon hikayeleri uydurup halkımızı artık yanıltmaya
çalışamıyorlar. Devlet olmaktan çok uzak sözde AB üyesi Yunanistan’ı aynen
İstiklal Savaşında olduğu gibi bize karşı tahrik ediyorlar. Emperyal ülkelerin
yeni çorba karıştırma kaşığı etnik ayrıştırma, mezhepçilik ve milli devlet
düşmanlığıdır. Dış politikada olup bitenler iç politikada gerekli tepkiyi
bulamıyor ve ilgisizlik sürüyor. 

            Başkomutanlık
Meydan Muharebesi ve 9 Eylül’de İzmir’in kurtarılması bazılarını nedense
rahatsız ediyor. Milli Mücadeleden ve kurtuluştan hoşlanmayanlar maalesef dün
Yunan’ın zaferini bekleyen zavallılardı. Bunların devamları 2000’li yıllarda da
aramızda birer mayın olarak dolaşmaktadırlar. Efendim, düşman mermi sıkmadan
İzmir’i terk etmiş… Bunu söyleyen zatı, bir ara yüce Meclis’in başkanlığını da
yaptırmıştık. Esir alınan düşmanın sıkacak kurşunu mu kaldı da sıkmadılar? Kurşun
sıkmak yerine Ege’de yaşlılara, kadınlara ve çocuklara saldırdılar.
İnsanlarımızı katlettiler. Mehmetçiğe mermi sıksalar memnun mu olacaktınız?
Milli Mücadeleyi sözde küçümsemeye uğraşmak ve yıpratmak değişik bir siyasi
sapıklıktır. Unutmayalım ki, dün Osmanlı’ya düşman olanlar bugün de Cumhuriyet
Türkiye’sinin düşmanıdırlar ve altını oymaya yerli işbirlikçilerle birlikte
çalışıyorlar. Bizim bazı sözde üstün zekalı ekran işgalcileri ise; dünkü ve
bugünkü düşmanlarımızı mutlu edecek şekilde Osmanlı mı, Cumhuriyet mi
tartışmasını ısrarla sürdürüyorlar!

            ABD
taşeronu, henüz devlet dahi olamamış, Ege’yi sığınmacı mezarlığına çeviren
Yunanistan’ın Batı Trakya’da yaptığı insan hakları ihlalleri Lozan’ı paspas
yapma çabaları ortada iken, bazılarının buna tepki göstermelerini beklemek en
tabii hakkımızdır. Bir dönem Almanya ekonomik işgali altındaki Yunanistan şimdi
ABD işgali altına girmiştir. ABD PKK gibi Yunan’ı da kullanmaktadır. Yunanistan’da
9 yeni Amerikan üssü ortaya çıkmıştır; ama Yunan solu ABD karşıtı bir eyleme
şimdiye kadar girmemiştir. İtalya ve diğer bazı Batı ülkelerinden de sol ve
aşırı sol tepkisi yoktur. Çünkü solu da sağı da milli idealleri olan Megalo
İdea’ya bağlıdırlar. Türkiye’de olduğu gibi kendi devletiyle başkaları adına
kavga bir marifet değildir. Okul kitapları ortadadır. Türkiye’de ise; yakın
zamana kadar hedef ve ülküden bahsettiğiniz zaman faşist ve ırkçı oluyordunuz.
Çünkü; Yunan’dan farklı olarak biz eğitim ve öğretimde hala günü kurtarıyoruz.

            Askerden
arındırılması gereken adalara ABD silah ve zırhlı araç çıkarıyor. Sisam ve
Midilli ile birlikte Ege’yi bir Yunan gölüne çevirme peşindeler. Oysa bu adalar
Anadolu kara parçasının devamıdır. Ege’de sıcak çatışma zor gibi gözüküyor;
ancak Türkiye’ye enerjisini yanlış bir alanda kullandırtmak istiyorlar.
Yunan’ın amacı ABD güdümünde Türkiye’yi zora sokmak ve Türkiye karşıtlığını arttırmaktır.
Maalesef geçmişte bizim çok yanlış iç ve dış politik beyanlarımız Batı’yı
düşman hale getirmiş, Hristiyan ittifakının kurulmasına sebep de olmuştur. Ülkeyi
yönetenler şurası muhakkak ki, ülke yararına ellerinden geleni yapıyorlar.       

Önceki İçerikSöyle Sevgili
Sonraki İçerikBir Nebze Ruh
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)