1978’in sonlarında komşumuz İran’da Şah rejimini yıkan kitlesel eylemler başlamıştı. Şah Pehlevi çok güçlü bir liderdi, sokak hareketleriyle devrilemez diye düşünüyorduk. Üniversitedeki İran’dan gelen öğrenci arkadaşlarım “bu defa iş başka, Şah gidecek” demişti. Onlar haklı çıktı.
Gerçekten Şah Pehlevi (16 Ocak 1979’da) ülkesini terk etti, Fransa’da sürgünde bulunan Ayetullah Humeyni (1 Şubat 1979’da) İran’a döndü.
Ayetullah Humeyni yapılan referandumla İran İslam Cumhuriyeti’nin siyasi ve dini lideri olarak seçildi. Ülkede muhalifleri tek tek ortadan kaldırdı. Kadınların başlarını örtmesi zorunlu kılındı. Şeriat yasalarını tekrar uygulamaya koyarak, alkol tüketimini ve içilmesini yasakladı.
İran’da 1979 devriminden bu yana “Şii mezhebinin görüşlerini esas alan” bir İslam Cumhuriyeti rejimi hâkim.
Şimdi “Mollalar rejimi” diye de adlandırılan İslam Cumhuriyetinin kuruluşundan 39 sene geçti. İran çok ciddi sokak gösterileriyle sarsılıyor. Olaylarda 20 civarında ölen olduğu bildiriliyor.
Eylemler ekonomik sebeplerle başladı. Ama toplumsal muhalefetin fay hatlarında biriken enerjinin açığa çıktığı, derin dip dalgalarının kıyıya vurmaya başladığı izlenimi veriyor. Rejime karşı oluşan toplumsal tepki ülke sathına yayılıyor.
ABD ve İsrail eylemcileri açıkça destekliyor.
Acaba bu defa toplumsal protestolar mevcut rejimi yıkmaya yetecek mi?
Bunu kestirebilmek için İran’ı iyi tanımak gerekiyor. Fakat Türkiye’de aydınlarımızın da en az bildiği ülkelerden biridir komşumuz İran.
******************************
İran’ı Tanımak İçin
İran’da parlamento var, seçimler yapılıyor, anayasalarında kuvvetler ayrılığı ilkesi kabul edilmiş. Fakat dini lider, Ayetullahlar ve müçtehitler sistemi vesayet altında tutuyor.
Seçimler için başvuru yapan aday adaylarının adaylığına dini bir kurul karar veriyor. Talep edenlerin yaklaşık üçte birine izin veriliyor.
Rejimin görünen yüzünü ilk olarak beş yıl kadar önce bir grup arkadaşımla yaptığımız İran seyahatinde görüp etkilenmiştim.
Havaalanından itibaren ilk gözümüze çarpan Ayetullah Humeyni ve Ayetullah Hamaney’in sarıklı, cüppeli ve sakallı fotoğrafları olmuştu. Kurucu dini lider Humeyni ile zamanın dini lideri Hamaney’in resimlerini İran’da resmi ve resmi olmayan birçok mekânda (hatta türbe / Cami içinde bile) görmek mümkündü. Cumhurbaşkanının portresini ise hiç görmemiştik.
***
Beş sene önce yaptığımız İran seyahati sonrasında yazdığım yazılarımdan bazı bölümleri hatırlamanın zamanıdır.
- 2010 rakamlarıyla İran nüfusu içinde Türklerin oranı yüzde 49; Farslar yüzde 29, Kürtler yüzde 8,5 Beluçlar yüzde 4, Araplar ise yüzde 2,5 oranında. Başkent Tahran da Türk oranı yüzde 50’nin biraz üzerinde. Yani Tahran İstanbul’dan sonra en büyük Türk şehri. İran’daki Türkler Güney Azerbaycan Türkleri, Kaşgay Türkleri, Afşar ve Bahtiyari Türkleri ile Türkmenlerden oluşuyor.
- İran’da 6 adet resmi TV kanalı var. Haberler besmele ve salâvatla başlıyor. Hemen arkasından “Hazreti Ayetullah Hamaney” in mesela kabir ziyaretini anlatan bir haber, takiben de Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’la alakalı bir açış haberi devam ediyor.
- Uydu yayını yasakmış. Hatta cezasının idam olduğu söylendi. Buna rağmen milyonlarca insan uydu yayını izlemekteymiş. İnternette de birçok yasak söz konusu. Mesela Google ve Faceboook yasak. Hatta Türkiye gazetelerinin internet sitelerine de erişemedik. Facebook yasak ve bir yıl hapis cezası söz konusu olmasına rağmen İran’da 22 milyon Facebook kullanıcısı varmış.
- Türkiye’ye yerleştirilen Patriot’ları vurabilecek füzeler yapılmış, Ay’a bir maymun gönderilerek sağ salim dönüşü sağlanmış, nükleer alanında başarı neticeler alınmış. Buna karşılık ABD’nin öncülüğünde Birleşmiş Milletler tarafından uygulanan ambargo sebebiyle ilaç ve gıda sıkıntısı çekilmekte. Bir tavukçu dükkânının önünde 70-80 kişilik bir kuyruk olduğunu gördük. Ambargodan sonra benzin fiyatları dört katına çıkmış, ancak litresi 60 kuruş olan fiyat bize göre hala çok çok ucuz.
- İran okullarında özellikle fen bilimlerinde çok iyi eğitim verildiğini öğrendik. İran’da mühendis olarak mezun olan bir gencin direkt NASA’da göreve başlayabilecek bilgi ve birikime sahip olduğu söylendi. Ancak sosyal bilimlerde aynı kalite söz konusu değilmiş. (Nitekim İran bilimsel yayın bakımından Türkiye’yi geçmiş durumdadır.)
- Şehir duvarlarında bazı sloganların yazıldığı, duvarların çoğunda yazılmış sloganların kazındığı veya boyayla örtüldüğü görülüyor. Bu sloganlar rejim muhalifi gençler tarafından yazılırmış, devlet çok kısa zamanda yazıları yok edermiş. Ciddi cezaları olmasına rağmen devlet bu slogan yazma eylemlerine mani olamamış.
- Molla rejiminden çok rahatsız olan ve daha fazla özgürlük isteyen gençlerden bir kısmı İslam öncesi Zerdüştlük dönemi simgelerini kullanmaya başlamışlar. “Sizin anladığınız İslam’ı yaşamaktansa Zerdüştlüğü tercih ederiz” mesajı veriyorlarmış.
************************************
Cumhurbaşkanı ile Mollaların Tavrı Farklı
İran’ın mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani nispeten ılımlı bir devlet adamı. Zaten iktidara “itidal” sloganıyla gelmişti. Ambargonun kötü tesirlerinden kurtulmak için Obama yönetimindeki ABD ile anlaşarak İran’ın nükleer çalışmalarını sınırlandırmıştı.
Gösteriler henüz başlamadan Ruhani “artık başörtüsü takmayan kadınların tutuklanmayacağını ve mahkemeye verilmeyeceğini” duyurmuştu. Dini lider Hamaney ve mollaları bu karara itiraz ettiler.
Son olaylar başlayınca ılımlı Cumhurbaşkanı Ruhani “İran halkının protesto hakkı vardır. Ancak vandallığa, şiddete izin veremeyiz” dedi.
Ruhani‘nin kontrolündeki devlet televizyonu ve haber ajansı protesto gösterilerini vermeye devam ederken, Hamaney kontrolündeki İslami İrşad Bakanlığı twitter ve sosyal medyayı yasakladı.
İran halkının demokrasi ve ekonomik talepleriyle başlayan kitlesel hareketlerin nereye gideceği, ılımlı Ruhani ile teokratik vesayet makamı radikal mollalar arasındaki bu tavır farkına göre belli olacak.
Düdüklü tencerede yükselen basıncın tencereyi patlatması için henüz erken olabilir. Ama gerekli tedbirler alınarak, basınç kontrollü bir şekilde boşaltılamazsa patlama kaçınılmaz gözüküyor.