Siz devam ededurun yok Kürt Sorun’uydu, yok anadilde konuşma yasağıydı yada bölgenin demokratikleşmesi tartışmalarına; eloğlu 2 yüzyıllık kara servet petrolün peşinde bloklararası kuşak çatışmasını oynuyor.
Hz. İsa’nın doğumu sayılan 0’ı esas alırsak yani iki büyük din olan Hıristiyanlıkla Müslümanlık arasındaki 2 bin yıllık mücadelenin tarihine bakarsak aslında ana sebebin ekonomik egemenlik olduğunu görebiliriz. Ticarî yollar ve hakimiyet mücadelesi..
Milât’tan Coğrafî Keşifler’e kadarki 14-15 asırlık zaman İpek’in en önemli ticarî meta olduğu ve İpek Yolu güzergâhının da hükümranlık mücadelesine temel teşkil ettiği bir biçimde gelişti.
Asya’nın doğusundan Avrupa’nın güneyine kadarki alan Roma, Hun, Kuşhan, Han/Çin, Bizans, Göktürk, Sasanî, Emevî, Hazar, Abbasî, Uygur, Tang, Gazneli, Karahanlı, Harzemşah, Selçuklu, Cengiz, Kubilay, İlhanlı, Altınordu ve Osmanlı gibi büyük devletlerin yeşerdiği alandı.
15.yy’dan itibaren Coğrafî Keşifler’le yeni ticarî yolların bulunması dünyanın bütün dengelerini değiştirdi. Osmanlı, Babür, Rus, Ming, Mançu gibi büyük devletler bir anda Portekiz, İspanya, Hollanda, İngiltere, Fransa gibi devletlerin arkasında kaldılar. Güney Asya’dan Batı Avrupa’ya kadarki Baharat Yolları ve bilinen-bilinmeyen kıtalar onlardan soruluyordu.
4 asır sonra yine durum değişti; bu kez petrol keşfedildi ve bütün kartlar bu yeni duruma göre yeniden karıldı. Ticarî yollara hâkim olma için devletlararası mücadelenin yerini Ortadoğu Petrolleri ve 7 Dev Petrol Şirketi aldı. Artık daha farklı bir safhaya geçmiştik; devletlerin varlığına ve yokluğuna çokuluslu dev şirketler karar veriyordu.
20.yy başında yani 1900’lerde dünyada 30 kadar devlet var iken yüzyıl bitiminde yani 1990’larda dünyadaki devlet sayısı 200’e yaklaştı. 21.yy başında yani 2000’li yıllarda 200’ün üzerine çıkan devlet sayısı yüzyılın sonunda, örneğin 2090’larda 2.000 adedi bulur mu? Konunun özü budur.
Büyük Ortadoğu Projesi ve 22 İslam Ülkesinden yeni devletlerin çıkarılması olayı bu işin bir alt aşamasıdır. Yani siz demokrasi çığlıklarıyla Kaddafî’yi veya Esad’ı indirmeye çalışırken aslında televizyon kumandası gibi düğmeyle hareket eden insanlar derekesine düşmüş oluyorsunuz. Sizi kimin, ne şekilde ve nereye kadar yöneteceğine kumandayı elinde tutan zatlar karar veriyor.
Hızla Ortaçağ’a doğru kayıyoruz. Feodalite yani derebeylikler ve ağalıklar hortluyor. Hızla kanunsuzluk kanun olma yolunda.. Güvensizlik, milyonların göç hareketleri, günlük kan ve ölüm bilançoları bu gidişi herkesin korunaklı şehirlerde kendi kanunlarıyla yaşamasına kadar götürebilir. Yani aparatçık gibi binlerce devletçik..
Siz devam ededurun yok partiydi – seçimdi, yok terördü yada Kuzey Irak – Kuzey Suriye teranelerine; aktör müsünüz, figüran mı? İşte bütün mesele bu!
Esad’a kızan, İran’a kızan, Türkiye’ye kızan, İsrail’e kızan neden Süper Güçlere kızmaz veya Küresel Şirketlerin gücünü görmez. Amerika’ya, Rusya’ya yada AB ülkelerine kısmen kızanlar da sadece partner / işbirlikçi seçiminden dolayı kızarlar. Ölenlerin sadece sayı olduğu kanıksandığında ülkeler de sayıdan başka anlam ifade etmezler.
Attığımız taş ürküttüğümüz kuşa değsin. Allah en başta akıl versin.
(Bu makalenin yazılmasında Prof. Anıl Çeçen ve Nihat Gürer’in fikirlerinden de faydalanılmıştır.)