Değerli okurlarıma selam ve
saygılarımı sunar; geçmiş Regaip Kandillerini tebrik ederim.
Dışişleri Bakanlığı’mızın yabancı ve
ırkçı saldırılara karşı bir açıklama yaparak İslamifobi ve Türk düşmanlığı
dolayısıyla AB ve ABD’ye seyahat konusunda TC vatandaşlarını uyarmasını çok
isabetli buluyorum.
Aslında gelişme kavramı olumlu bir
farklılaşma ve değişme anlamını taşır. Maalesef okurlarımıza olumlu bazı
değişmelerden çok olumsuzları da aktarmak durumunda kalıyoruz. Endişemiz bazı
olumlu gözükenlerin de zamanla olumsuz bir dönüşüm kazanabileceği ihtimalidir.
Zamansız bir şekilde silahlar sussun diyebilenler, HDP’nin kapatılmasına karşı
çıkabilenler var. Kürt sorunu var diyerek eski yanlış ezberleri tekrarlayanlar
bulunmaktadır. İçerde olan Selahattin Demirtaş’a selam gönderenler görülüyor.
Anlaşılan Kemal Bey de herhalde Demirtaş’ı partisine kaydedecek.
Siyasette öncelik parti midir, yoksa
devletin varlığı ve sürekliliği midir? Devletin egemenliğinin, bağımsızlığının
doğrudan ve dolaylı ortadan kalktığı bir siyasi ortamda demokrasi nasıl
tanımlanabilir? Türk Milleti’nin sosyal bütünleşmesi, birlik ve beraberliği
zaafa uğrar, milli mutabakatları yara alırsa; bu temel üstünde nasıl bir
demokrasi inşa edilebilir? Nasıl sürdürülebilir? Siyasi partiler tabii ki
demokrasilerde önemli unsurlardır. İktidar veya muhalefette olsunlar önemli
görevler ve hizmetler yerine getirirler.
Sandıktan çıkan iktidarların
görevleri, dış destekli bir takım marjinal gurupları veya işbirlikçilerini
tatmin edecek politika uygulamak değil; büyük çoğunluğu ile Türk milletinin
talepleri, milli ve manevi çizgisi yönünde faaliyetler gösterebilmektir. Seçim
öncesi farklı bir görünüm verip seçim sonrası aldığı sözde müttefik dış desteğe
göre politika değiştirmek kabul edilemez. Türk Milleti’nden yetki alacak
olanlar milli kimliği anayasa ve yasalardan silemezler. “Ne Mutlu Türk’üm Diyene”
özdeyişini kaldıramazlar. İsimlerin önünden TC’yi atamazlar. Madalyalardan
Atatürk resmini kaldıramazlar. Atatürk ismini stad ve havaalanlarından
dışlayamazlar. Çocuklarımızda mensubiyet duygusunu pekiştiren andımızı depoya
kaldıramazlar. Hukuk devletini parti devletine çeviremezler. Bunları yapmak
için rey almış değillerdir. Hiçbir siyasi iktidar hizmetinde bulunduğu milletin
ve devletin kuruluş amaç ve felsefesini değiştirip onu tanınmaz hale getirmeye
yetkili değildir. İsterse %100 rey almış olsunlar… Bu yönde kararlı gözüken
küçük parti ve şahıslara ses çıkarmamak da o çirkinliğe ve ayıba ortak
olmaktır. Genel seçimler yaklaştıkça bizde bazı siyasilerde birden HDP ve terör
sevici, dost olmayan ABD hayranlığı nükseder. Gözler müttefik ağabeye çevrilir.
ABD deplasmanına çıkanların bir kısmı sevinerek, bir kısmı da üzülerek
dönerler. Ağabey de bu manzarayı gülerek ve mutlulukla seyreder. Tecrübesiz,
ilkesiz, siyasete onun bunun paraşütü ile indirilmiş olanların hata üstüne hata
yapmaları kaçınılmazdır.
Unutmayalım
ki, milli irade sınırsız değildir. GENİŞ
ANLAMI ile milli irade, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının
Türk Milleti ile beraber çöken Osmanlı’dan milli devlet ve üniter yapıya geçen,
Milli Mücadeleyi yapan ve O’nu Cumhuriyetle taçlandırma şeklindeki iradedir. DAR ANLAMDAKİ milli irade ise; bir
ülkenin, milletin iradesiyle belirli bir süre kimin tarafından hangi politika
ile yönetileceğinin tayin edilmesidir.
Siyasete soyunan bazı amatör görüntü
sahipleri birkaç defa Atina’yı neden ziyaret ederler bilemeyiz. Belki bazıları
gibi berberleri orada olabilir. Ekümenik dedikleri Patrik efendiyi ihmal
etmedikleri ziyaretlerini de anlamak zordur. Malum bazı ülkelerin
büyükelçilerinin hangi sıfatla kabul buyrulduğunu da anlayamayız. Hapisteki
teröristlere methiye ve HDP ile flört birbirini takip eder. Ardından da Umre
ziyareti gelir. Böylece program şimdilik sonlanır.
Anayasanın giriş maddelerini
okudukça, 66. Maddeye itiraz edenleri gördükçe, onlarla birlikte TC vatandaşı
olmaktan utanırız. Maalesef içerden dışardan desteklerle anti-Türk duruş moda
oldu. Liberali, muhafazakârı, aşırı sol artığı atışa devam ediyor. Rahmetli
Ebulfeyz Elçibey “Türk değilim diyene karşı sakın ısrar etmeyin” diyordu. O’na
göre, “Allah’ın bahşettiği şerefi istemeyen şerefsize biz zorla şeref verecek
değiliz ya” sözleri bugün için olduğu kadar yarınlarda da geçerli olabilir.
Böyle dost ve müttefiklerimiz ve kolay dolduruşa gelenlerimiz oldukça…