Hüseynzâde Ali Bey (Bakü 1864 – İstanbul 1941)

117

Hüseyin
Adıgüzel, 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 302 sayfalık eserinde, ku kitabı
yazmasının sebebini şöyle açıklıyor: ‘Milletler
mücâdelesinin en keskininin yaşandığı on dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci
yüzyılın başında, kaderin cilvesi olarak esir düşen Türkleri, kendilerini
tanımaya ve birbirlerini sevmeye çağıran, bilim alanında yükselmeyi öğütleyen,
hürriyet ve bağımsızlık yolunda mücâdele etmeyi telkin eden Ali Bey Hüseyinzade
hakkında, uzun yıllar Türkiye’de yaşamasına, Türkiye’de vefat etmesine ve
mezarının Türkiye’de olmasına rağmen pek araştırma yapılmamış ve O’nun adına
sadece bir kitap yazılmıştır. Nasipse bu ikinci kitap olacaktır. Eserleri tam
olarak toplanamamış, hemen hiçbir eseri Türkiye’de yayınlanmamıştır. Bu durum,
Türkiye Türkçüleri, Türk milliyetçileri adına gerçekten üzüntü verici
utanılacak bir durumdur
.’

Eserin ‘Giriş’ başlıklı birinci bölümünde 16.
yüzyıldan 20. yüzyıla kadar geçen zaman diliminde; İsmail Gaspıralı (1851-1934),
Ali Merdan Bey Topçubaşı (1863-1934), Ahmet Ağaoğlu (1869-1939), Musa Carullah
Bigi (1875-1949), Yusuf Akçura (1876-1935), Mustafa Çokay (1890-1941),  tarafından Türklüğe yapılan hizmetler kısaca
anlatılıyor. Türklüğün ve Türkçülüğün Babası Ali Bey Hüseyinzâde’nin geniş bir
hayat hikâyesi veriliyor.

İkinci Bölümde
Yusuf Akçura’nın ‘Üç Tarz-ı Siyâset
başlıklı makalesi hakkında Hüseyinzâde’nin ‘Turan
başlıklı şiirle ifâde ettiği görüşü yer alıyor:

Sizlersiniz ey kavm-i Macar bizlere ihvan

Ecdadımızın müştereken menşei Turan

Bir dindeyiz biz, hepimiz hakperestan;

 Mümkün mü ayırsın bizi İncil ile Kur’ân?

 Cengizleri titretti şu afâkı serâser

Timurları hükmetti şehinşahlara yekser

Fatihlerine geçti bütün kişver-i kayser

Hüseyinzâde
Ali Turan bu şiiriyle ‘Türk Birliği
Mefkûresi
’ni seslendirmiş oluyordu. Esâsen O, sonraki yıllarda Ebulfez
Elçibey’in, ‘bir millet iki devlet
olarak ifâde etiği, Azerbaycan-Türkiye Birliğinden başlamak üzere, bütün
Türkleri bir ideal etrafında birleştirmek için Azerbaycan’dan Türkiye’ye gelmişti.
 Düşüncesi ilmî esaslara dayandığı kadar
ahlâkî bir mefkûre ihtiyacına da dayanıyordu. Çünkü Ali Bey, ilim ve sanat
adamı olduğu nispette, ahlakî bir felsefeye de sâhipti.

Ne hazin bir
tecellidir ki, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla altın tepsi içerisinde aynı
milletin devletlerine sunulan bu fırsatın değerlendirilmesi yolunda,
Hüseyinzâde’nin ebedî âleme intikalinden 80 yıl sonra bile, bir arpa boyu
ilerlenememişti. Atatürk’ün, Cumhuriyetin 10. yılında Türk Birliğini hedef
olarak göstermesine rağmen…

İsmet Bozdağ
(1916-2013) tarafından muhteşem bir üslûpla ve bütün detayları yazdığına göre
Atatürk şöyle diyordu:

Bugün Sovyet Rusya, dostumuzdur,
komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne
olacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu gibi parçalanabilir. Bugün elinde tuttuğu milletler, avuçlarından
kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşır. O zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir.
Bizim, bu dostumuzun idâresinde dili bir, inancı bir, öz kardeşlerimiz vardır.
Onlara sâhip çıkmaya hazır olmalıyız.

Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek
değildir, hazırlanmak lâzımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevî
köprüler kurarak ve geliştirerek!

Dil, bir köprüdür; din, bir köprüdür; târih,
bir köprüdür
.’

Atatürk’ün siyâsî
mirasçıları bu sözleri hiç hatırlamadılar. 1945 yılındaki Boraltan Köprüsü
Faciâsı’nın yüzümüzdeki lekesi, yüreğimizdeki hançer yarasının izleri hâlâ
silinmemiştir.

Hâriçten kısa
fakat sert hatırlatmadan sonra Hüseyin Adıgüzel’in eserine dönersek Efendim, Adıgüzel,
usta kalemi ile Hüseyinzâde Ali Bey’in şahsiyeti, ilmi, fikri ve mefkûresini,
bütün detayları ile açıklıyor.

Bölüm başlıkları,
eserin zengin içeriği hakkında fikir vermektedir: *Türkçülük Târihi ve
Hüseyinzâde Ali Bey / Batı Düşüncesi ve Batının Türkçülük Târihindeki Yeri.
*Türkçülük ve Türkçülüğün Târihine Notlar / Türkçülük Nedir? *Medenî (Kültür)
Türkçüleri. *Hüseyinzâde Ali Bey’e Göre İslamlaşmak. *Avrupa Neydi Ne Oldu?
Nasıl Bu Hâle Geldi? / Avrupa İnsanının Özellikleri Nelerdir? *Hüseyinzâde Ali
Bey’in Hürriyet Anlayışı. *Hüseyinzâde’nin Sağ-Sol İdeolojiler Hakkındak
Görüşleri / Sağcılar ve Solcular. *Edebiyatta Türkçülüğün Doğuşu.

Eserin son
bölümünde Hüseyinzâde’nin makalelerinin özet hâlinde bibliyografyası ve
hakkında yazılan makalelerle tez çalışmaları hakkında bilgiler ve Hüseyinzâde
Fotoğraf Albümü var.

Arka kapak
yazısında belirtildiği gibi; Türk milletinin kültür târihine, siyâsî hayatına
damgasını vuran Hüseyinzâde Ali Turan Bey gibi Türk büyüklerini hatırlatmak,
gelecek nesillerin onlardan faydalanmasını sağlamak maksadıyla hazırlanan eser,
dalgalanmak için rüzgâr bekleyen bayrak misâli okuyucusunu bekliyor. Sâdece
okumak için değil, okunup ezberlenmek ve gereği yapılmak için…

BİLGEOĞUZ
YAYINLARI:

 Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu:
35/B Cağaloğlu, İstanbul. Tel: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64 Whatsapp
hattı: 0.553-129 86 86 E-posta:
bilgekitap@gmail.com   WEB: www.bilgeoguz.com 

 

Prof. Dr.
HÜSEYİNZÂDE ALİ TURAN

Azerbaycan
Türklerindendir. 1864 yılında Bakü’de dünyaya geldi, 1941 yılında İstanbul’da
vefat etti. İlk Türkçülerdendir. Ziya Gökalp’dan önce 1897’de ‘Tûrân’ isimli bir manzûme yazmış ve
bundan dolayı ‘İlk Tûrâncı’ olarak
tanınmıştır. Tiflis Müslüman Okulu öğretmenlerinden Molla Hüseyin’in oğludur.
Annesi, Şeyhülislâm Ahmed Salyânî’nin kızı Hatice Hatun’dır. Büyük babası
Ahmed Salyânî ile Azerbaycan’da milliyetçiliğin öncülerinden Mirzâ Fethali
Ahundzâde’nin dinî ve felsefî tartışma ve musâhebelerini dinleyerek yetişti.
İlk öğrenimini babasının öğretmen olduğu okulda gördü. Orta öğrenimini Rus
okulunda tamamladıktan sonra Petersburg Üniversitesi’ne girdi. Matematik ve
tabîî bilimler okudu. Bir yandan da Doğu Dilleri Bölümü’nde Doğu ve İslâm
Târîhi derslerine devâm etti. Petersburg Üniversitesi’ni bitirdikten sonra
tıb öğrenimi görmek üzere İstanbul’a geldi. Askerî Tıbbiye’den tabîb yüzbaşı
olarak diploma aldı. Haydarpaşa Askerî Hastahânesi’nde deri hastalıkları ve
frengi mütehassıs muâvini olarak çalışmağa başladı. Bu esnâda Heine ve
Goethe’den Salyânî takma adıyla bir takım edebî tercümeler yaptı. 1897
Türk-Yunan Harbi’nde askerî hekim olarak Tesalya’da görev aldı. İttihad ve
Terakki Cemiyeti’nin kurucuları arasında bulundu. 1903’te istibdâd idâresi
sebebiyle Kafkasya’ya kaçtı. Bakû’de günlük ‘Hayat’ ve haftalık ‘Füyûzât’
adlı gazeteleri çıkardı. 1909’da Türkiye’ye döndü.

     Birinci Dünyâ Harbi sırasında Orta
Avrupa’da Yusuf Akçura ve dîğer arkadaşlarıyla birlikte bir propaganda
gezisine katıldı. Harb yıllarında Tûrân Hey’eti olarak bir Azerbaycan
Devleti’nin kurulması için çalıştı. 1926’da İstanbul Dârülfünûnu’na tıb
profesörü olarak tâyin edildi. 1931 ’de bu görevden emekli oldu. Fakat 1933
üniversite reformu ile Dârülfünûn lâğvedilinceye kadar ders vermeğe devâm
etti. 1926’da Bakû’de toplanan Türkoloji Kongresine M. Fuad Köprülü ile
birlikte katıldı.

     Tıb alanında Dr. Mehmed Refi ile
birlikte Vebâ Mikrobu. Dr. Kemâl Cenap Berksoy İle birlikte Ansiklopedik Tıb
Lügati gibi yayınları vardır.

 

 

HÜSEYİN ADIGÜZEL:

1948 yılında
Manisa’nın Turgutlu İlçesi’nde doğdu. İlkokulu ve Ortaokulu doğduğu şehirde
okudu.  Balıkesir Öğretmen Okulu ve
Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü’nün Türkçe bölümünden mezun oldu. Daha
sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde lisans eğitimini
tamamladı.

1990 yılında
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Azerbaycan’a gönderildi. Azerbaycan
yönetici kadrosu için açılan Türkiye Türkçesi kurslarına öğretmen ve yönetici
olarak katıldı. 1991 yılında Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Tarafından
Bakü’de açılan Atatürk Lisesi’nin kurucu müdürlüğünü yaptı. 1992 yılında
Türkiye Türkçesi ile eğitim yapan Türk Dünyası İşletme Fakültesi’nin Türk
Dili hocalığını ve yöneticiliğini üstlendi. Türk Dünyası’nı on yıl boyunca
adım adım gezdi.

     1994 yılında emekli olan Hüseyin
Adıgüzel, Evli ve iki çocuk babasıdır.

Orkun, Türk
Diplomatik, Türk Yurdu, Ötüken, Türk Dünyası Dergisi, İleri Dergisi ve Türk
Solu Gazetesi’nde makaleleri yayımlandı.

     Yayınlanmış
eserleri:

     *Türk Dünyası Okulları için Alfabe, *Kısa
Dilbilgisi, *Türkçe Deyimler Sözlüğü, *Manzara-i Umumiye, *Türk Dünyasında
Demokrasi Hareketleri, *Azerbaycan Halk Cephesi ve Özbekistan Birlik Halk
Hareketi, *Azadlığın Köşe Taşları, *Türkler Kimlerdir? *Tün Gün Sabah, *Elveda
Girit, *Kalbim Rumeli’de Kaldı, *Attila, *Tonyukuk, *Sabir Rüstemhanlı Edebî
ve Siyasî Portresi. *Nadir Şah, *Tahmasb Şah, *Emir Timur, *Attila, *Türk
Târihine Yeni Bir Bakış, *Türklerin Gizli Târihi, *Şah Hanımı ve Büyücü,
*Kürşat, *İşgal ve Kurtuluş, *Dede Korkut, *Teşkilat-ı Mahsusa, *Yeniden
Doğuş, *Kut’ül Amâre, *İttihat ve Terakki Târihi, *Turan, *Başbuğ Atilla,
Türk Destanları, Manzara-i Umûmiye, *Ne İdik Ne Olduk? *Kısa Dilbilgisi Kitabı,
*Türkçe deyimler Sözlüğü. 

Yayına
hazırladığı eserler: Firudin Ağasıoğlu’dan: Taş Babalar, Etrüsk-Türk Bağı
Gıyaseddin Geybullayev’den: Kadim Türkler ve Ermenistan.
 

 

 

KUŞBAKIŞI

ALEVÎLİK

Tarihî arka planı
bakımından Alevîlik, göçebe Türk oymaklarının İslâm’ı benimsemeye başladığı
onuncu yüzyıldan günümüze kadar devam eden uzun bir zaman dilimini kapsar.
Asya’nın bozkırlarında başlayan bu süreç Anadolu’ya, oradan Balkanlara kadar
uzanmış, Selçuklu ve Osmanlı’dan sonra modern Türkiye’nin kuruluşuyla devam
etmiştir. İnanç yapısı bakımından Alevîlik, içinden geçtiği sürece bağlı olarak
İslâm’ın önceki bazı inanç ve anlayışlarla kaynaştığı bağdaştırmacı bir
karaktere sâhiptir. Bu karakter kendini ‘Hak-Muhammed-Ali
üçlemesi ile ifade etmiştir. Fakat bu üçleme, Hıristiyanlıktakı Tanrı’nın Baba,
Hz. İsa’nın Oğul ve Kutsal Ruh’tan oluşan; ‘teslis’ olarak anılan üçleme ile hiçbir alâkası yoktur. ‘Hak’ ile
her şeyin O’nun ‘tecellisi’ olduğuna inanılan Allah, Hz. Muhammed’in
peygamberliği Hz. Ali’nin velayeti murâd edilmiştir.

Prof. Dr. İlyas Üzüm, 12 X 19,5 santim
ölçülerindeki 238 sayfalık eserinde Aleviliği bütünleştirici bir görüşle ele
almıştır.

Kimileri; ‘Alevilik İslâm’ın ne içendedir, ne dışında
derken kimileri de ‘hem içindedir, hem
dışında
’ diyor. ‘Târihî ve Kültür
Boyutlarıyla Alevilik
’ isimli eser Alevîliği, Alevî dedelerinin  târifi ile anlatıyor: ‘Alevîlik İslâm’dır. Hak-Muhammed-Ali yolunun kırklar meclisinde
olgunlaştığı ve on iki imamla devam eden, İmam Câfer Sâdik’ın akıl ölçüsünü
rehber olarak alan, Horasan erenlerinin himmetleriyle Anadolu’ya gelen,
Hazret-i Pîr’le ve ozanlarımızın nefesleriyle hayat bulan inancın adıdır
.’

Eser iki bölümden
oluşuyor: Birinci bölümünde Alevîliğin târihî boyutu başlangıçtan günümüze
kadar gelen seyri ile özetleniyor. Konunun bu yönü hakkında dikkate değer
araştırmalar bulunduğu için ilgili başlıklar söz konusu çalışmalardan
faydalanılarak işlenmiş, gerekli yerlerde bu çalışmalara atıfta bulunulmuştur.

İkinci bölüm
Alevîliğin kültür boyutlarına ayrılmıştır. 
Burada inançlar, ibâdetler ve erkân üzerinde durulmuştur. Konunun bu
boyutu hakkında kültürle alâkalı kaynaklara inilerek yapılan çalışmalar, son
derece sınırlı olduğundan, klasik kaynaklara başvurulmuş; dolayısıyla bu
bölümde dipnotlara daha fazla yer verilmiştir. Ayrıca bu bölümde kaynakların
yansıttığı bilgilerle yetinilmeyip gerektiği yerde günümüzdeki durumla ilgili
olmak üzere farklı çalışmaların neticelerine de işâret edilmiştir.

Çalışmanın sonunda, Anadolu’daki
bazı Alevî ocakları ile çelebilik ve mücerret Bektaşilik’te günümüze kadar
gelen postnişinlerin isim listesi sunulmuştur.

Okuyuculara
Alevîlik’le ilgili genel bir bilgi vermek maksadıyla hazırlanan bu çalışmada
kaynakların çizdiği çerçeve yansıtılmaya çalışılmış; şahsî görüş ve değerlendirmelerden
kaçınılmış, tartışmaya açık tezler üzerinde durulmamıştır.

İSAM – İSLAMÎ ARAŞTIRMALAR MERKEZİ:

İcadiye
Bağlarbaşı Caddesi Nu: 40 Üsküdar 34662 
İstanbul. Telefon: 0.216-474 08 50

Belgegeçer:
0.216-474 08 74 e-posta:
isam@isam.org.tr   www.isam.org.tr  

 

TÜRK TEMÂŞASI        

Eserin yazarı Selim Nüzhet Gerçek, tanınmış muharrir
Abdülhak Şinâsi Hisar’ın ağabeyidir. 1891 yılında İstanbul’da doğmuş gazete ve
mecmualarda tiyatro tenkitleri, basın târihi incelemeleri ve biyografiler
yazmıştır. Türk Temâşası isimli
eserinde Meddah, Karagöz, Orta Oyunu  ve
Temâşa Sanatı hakkındaki yazıları toplucu sunulmaktadır. 13,5 X 21 santim
ölçülerindeki 261 sayfalık eseri Oğuzhan
Murat Öztürk
yayına hazırlamıştır.

Eğlenmek, insanlar için
vazgeçilmez bir ihtiyaçtır ve insanlık târihi kadar eskidir. Tiyatronun öncüsü
sayılan Meddah, Karagöz ve Orta Oyunu yerini kalabalık kadrolu tiyatro, opera,
operet ve sinema gibi gelişmiş sahne eserlerine bırakmıştır.

Yazar diyor ki: ‘Meddahlar, birbiriyle alakalı olmayan
konuları yan yana getirip seyirciyi şaşırtmak ve bu suretle umumî alakayı
arttırmak gibi bir mahârete sâhiptirler. Meddahlık, doğu ülkeleri insanlarına
mahsus bir sanattır. Batıdaki sınırı Anadolu’dur. Meddahlığın doğuya ait
olmasının sebebi, doğu bölgesi insanlarının dinleme kabiliyetidir. Batıda
herkes konuşur. Fakat dinleyeni azdır. Batıda, gruptan biri konuşurken
diğerleri, lâfa girip konuşma fırsatını yakalamaya çalışırlar ve
yakaladıklarında ise neler söyleyeceklerini hazırlama gayretindedir.  Çoğu zaman söyledikleri itiraz kabilinden
lâflardır
.’ Merhum Gerçek, sanki Türkleri anlatıyor. Ne de olsa, Ege
Denizi’nin batısındakilere nazaran doğulu isek de söylenildiği kadar da doğulu
sayılmayız. Bu kanaate itiraz edenlerin çokluğunu, farklı bir görüş ileri
sürüp, itiraz edenler de elbette haklıdır. Aynı zamanda, farkında olmaksızın
iddiayı tasdik etmiş olurlar. Meddahların mârifeti bu kadarla sınırlı değildir.
Söylemek kolay, dinletebilmek ise zordur. Meddahlık, futbol maçı değil ki
salgın dönemlerinde seyircisiz oynansın… Özetle meddahların hem çenesi
kuvvetli, diksiyonu düzgün olacak. Taklit kabiliyeti işin olmazsa olmazıdır:  Yeri gelecek, Karadenizli gibi, Arnavut gibi,
Trakyalı Hüsmen Ağa gibi,  Çingene gibi
konuşabilecek. Kültürlü ve iyi bir gözlemci olacak. Farklı insanları karşı
karşıya getirip, kendi şiveleriyle konuşturacak. Doğrusu herkesin harcı değil.

Merhum’dan öğrenmeye
devam ediyoruz: ‘Karagöz; kafası, suratı,
hareketleri, düşünüşü ve söyleyişi itibâriyle Türk’tür. Hem de başka
kültürlerden büsbütün uzak kalmış, Bizans mâneviyatından etkilenmemiş hâlis
Türk’tür. Karagöz’de Türk milletinin halk tabakasına has bir mâneviyatın her
türlüsü görülür. O Türk’ün bütün noksanlıklarını ve fazîletlerini yüklenmiş bir
örnektir. Evvela her Türk gibi saftır, dürüsttür
.’

Eser; meddah’ı,
Karagöz’ü öğrenmek isteyenleri tatmin edecek edecektir.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.

 İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu
34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer:
0.212-251 00 12 e-Posta:
otuken@otuken.com.tr  www.otuken.com.tr 

 

OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ

Abdurrahman Balcıoğlu, zor yılların çelik irâdeli ismi
Osman Yüksel Serdengeçti’yi anlatıyor. Serdengeçti, üstünde yaşadığımız mübârek
toprakların geleneklerine bağlı, inançlı ve kararlı öncülerindendir. Gönlü
memleket hasretiyle dolu, yüreğinde Allah, vatan, bayrak ve memleket sevdâsı
taşıyan bir ahlâk, fazîlet ve ideal adamıdır. Ömrünü zulme, haksızlığa ve
baskıya karşı direnerek taçlandıran, Toros kırlarının havasını solumuş olan
Osman Yüksel, yayınladığı Serdengeçti mecmuasıyla özdeşleşmiş bir karakter
numûnesiydi. Mâneviyattan uzaklaştırılmak istenen nesillerin destanını bin bir
zulme uğrayarak yazan bu soylu ses, kalemini temiz bir Dünyâda yaşamak ve zulme
uğrayan mazlum insanlar için kullandı.

Bâzan gülerek bazen
de hüzünle okuyacağınız 320 sayfalık kitap, sizi yakın târihte yaşanmış ibretli
olayların arasında dolaştıracaktır.

MİHRÂBAD
YAYINLARI:

Prof. Dr. Kâzım İsmail Gürkan Caddesi Nu: 8 Cağaloğlu,
İstanbul. Telefon: 0.212-514 28 28                     Belgegeçer: 0.212-528 24
01
bilgi@mihrabadyayinlari.com  www.mihrabadyayinları.com

 

KISA
KISA… KISA KISA…

1-SULTAN
ABDULHÂMİD: Ziya Şâkir / Akıl Fikir Yayınları.

2-AYNASI
KIRILANLAR:
Yıldıray Çiçek / Berikan yayınevi

3-NÂMIK
KEMAL:

Önceki İçerikCennet Cennet Dedikleri (3)
Sonraki İçerikTürk gençliğine çağrımdır. (3)
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.