MHP’nin Kasım ayında kongreye gidecek olması heyecanı arttırıyor. Parti içi yarış yadırganacak bir konu değil. Ancak tepede yapılacak mücadeledeki yanlışlar dalga dalga aşağılara sirayet edebilir. Yapılacak mücadele karşılıklı saygıyı esas almalı, yıpratıcı olmadan sürdürülebilmelidir. Yıkmadan, kırmadan karşılıklı saygı esas alınarak medeni ölçüler içinde bir yarış sürdürülmelidir. Bazı köşe yazarlarının ve bulanık suda balık avlama peşinde olanların tansiyonu tırmandırma gayretleri doğru olmamaktadır.
Diğer taraftan, Türk Milliyetçiliği fikriyatı ile özdeşleştirilen önde gelen isimler de iyi bir imtihan vermeli, birleştirici ve kaynaştırıcı olmalıdırlar. Şunu herkes biliyor ki, biz birbirimizle mücadeleyi ve iç sahada oynamayı çok sever ve işin kolayına kaçarız. Türkiye’nin MHP’ye ihtiyacı büyüktür. Enerjimizi Milli Devlet, Milli Kimlik ve ihanet odaklarına karşı kullanalım. Türkiye tek parti iktidarına rağmen, istikrarsızlıkların en büyüğü olan etnik ırkçı terör ve kimlik krizi ile uğraştırılmaktadır. İçinde bulunduğumuz ve maalesef getirildiğimiz nokta, parti içi ve partiler arası birlikteliği, dayanışmayı ve ölçülü olmayı gerektirmektedir. Siyasi ortamın karıştığı dönemlerde, müstear isimlerle ortaya çıkmak ve resimsiz makalelerle hoş olmayan ifadeler kullanmak samimi ve dürüst bir davranış değildir.
Ülkenin birinci meselesi terör olmaktan hiç çıkmamıştır. Bunu sadece fırsat kollayan ve onun bunun taşeron olarak kullandığı terör örgütüne de bağlayamayız. Bize devamlı yanlışlar yaptırılmıştır. Son dönemde ise bu yanlışlar çok artmıştır.
Silah bırakmayan, terör saldırılarını sürdüren bir örgütle Oslo’da görüşmek ve onu Başbakanın beyanatlarına rağmen, Kürtlerin temsilcisi olarak muhatap almak, örgütü teşviktir. Bu gaflet ve yanlış içinde bulunanlara devlet adamı denemez. Terörle mücadele yasası kuşa çevrilmiş, güvenlik güçlerinin eli kolu bağlanmıştır. Alan hâkimiyetinisavunmada gören anlayış,özgürlükleri öne çıkarmış, güvenliği ihmal etmiştir. Karakollar saldırı bekler hale getirilmiştir.
Terörden şikâyet eden bir ülke aktif saldırı ile terörle mücadele eder. Yanlış politika Türkiye’yi 2000’lerden bugünkü noktaya getirmiştir. Açılım ve saçılım politikaları bir şey zannedilmiştir. İktidarın terörle mücadele politikası iflas etmiştir. Kürtçe TV, Kürtçe seçimlik ders yanlışın devamıdır. Kürtçe öğretmen bulamamaktan şikâyet edenler, herhalde Irak’ın kuzeyinden yada Kandil’den öğretmen ithal edeceklerdir! Türkiye yıllardır sadece PKK ile değil sözde bazı müttefikleri ile de savaşmaktadır. Çekiç Güç döneminde de böyleydi, bugün de böyledir. TSK yıpratılmış, terör örgütü diriltilmiş, örgüte A4 ve C4 patlayıcıları gibi malzeme verilmiştir.
Ülkemizin Dışişleri Bakanı çelişkilerle dolu bir mülakatında Kürtçe öğrenmeye meraklı olduğunu söylüyor. Anlaşılan bazı siyasilere ithal öğretmen getirmek zorunda kalacağız! Hayal ve rüyalarla ciddi bir dış politika inşa edilemez.Rüyayı terk etmemekte direnenler ise ebediyen uyanamaz. Milliyetçilik reddedilerek ne sınırlar, ne de ekonomik ve siyasi çıkarlar korunabilir. Küreselleştirme tezgâhları milliyetçiliği yükselen bir değer haline getirmiştir. Milletleşme reddedilerek, etnik ölçekli bir ufalanma demokratikleşme değil; mikro ırkçılıktır. Bugün olduğu gibi etnik taassup ve etnik tuzağa düşmek, bazı siyasetçilerin zaafıdır. Bunu ülke bazında bir üstünlük olarak görmek, rüyayı terk etmemektir.
Bizim milliyetçilik dediğimiz bazılarının ulusçuluk adını verdiği hareket; emperyalizme karşı verilmiş Milli Mücadelenin motorudur. Milliyetçilik ile hesaplaşmak yerine; gücünüz yetiyorsa Anadolu’yu işgal etmiş emperyal güçlerle dün olduğu gibi bugün de mücadele ediniz.Kendi varoluş gerekçenle mücadele ve kendinle uğraşmak bir çeşit siyasi intihardır. Hesaplaşma Osmanlı’yı parçalayan ve istilacılarla işbirliği yapan sözde devlet adamları ve mandacı fikriyatla yapılmalıdır.
Milliyetçiliği 19. Yüzyıla ve şehirlilere (burjuvazi) bağlamak onun Batıcı bir yorumudur. Türklerde ise, milliyetçilik yüzyıllar öncesine dayanır.