Hayırda Yarışmak (2)

85

İhtiyaç sahiplerini görüp- gözetmek, imkanlar ölçüsünde sadaka vermek, hayır hasenat için infakta bulunmak güzel bir hayır çeşididir. İlim sahiplerinin bildiklerini başkalarına öğretmeleri de hayır kapsamındadır. Hz. Peygamber (s.a.s.); “Yalnız iki kişiye gıpta edilir. Biri, Allah’ın, mal verip hak yolunda harcamaya muvaffak kıldığı kişi; diğeri de, Allah’ın, kendisine ilim verip de onunla amel eden ve bunları başkasına öğreten kimsedir”(Buharî, İlim, 15; Müslim, Müsâfirîn, 266-268) buyurarak mal harcamak yahut ilim öğreterek topluma faydalı olmanın özenilecek bir hayır yolu olduğunu haber vermiştir.

Mü’min, her hayrı kendisi için bir nimet ve sevap kazanma fırsatı olarak görmeli, bir iyilik ve hayır yapma imkanı bulduğunda herhangi bir engel çıkmadan onu bir an önce yerine getirmeye gayret göstermelidir. Çünkü insan, “daha sonra yaparım” diyerek zamanında yapmadığı hayırlı işler için bir daha fırsat bulamayabilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir defasındamescittenamazı bitirir bitirmez acele ile evine gitmişti.

Ashab-ı kiram, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in bu telaşı karşısında endişelendiler. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir süre sonra dışarı çıktığında bu acele davranışı sebebiyle ashabının meraklanmış olduğunu gördü. Bunun üzerine şöyle buyurdular:“Odamızda birazcık altın -veya gümüş- olduğunu hatırladım. Beni hayırda acele etmekten alıkoymasın diye hemen dağıtılmasını emrettim.”(Buhârî, Ezân 158) Allah Resûlü (s.a.s.) bu davranışıyla hayırlı işlerde acele edilmesi konusunda bizlere örnek olmuştur.

Yüce Rabbimiz, biz kullarından sadece hayır yapmamızı istememiş, aynı zamanda hayır işlerine koşmamızı ve daima hayırda yarışmamızı da emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “…Haydi, hep hayırlara koşun,  yarışın!”(Bakara, 2/148) Başka bir ayet-i kerimede de hayırda yarışmanın Allah’ın salih kullarının özelliklerinden olduğu bildirilmiştir: “…Onlar hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.” (Âl-i İmrân, 3/114)

Müslüman, hayır yapmak ve hayırda yarışmakla da kalmamalı, bunun da ötesine geçerek hayra öncülük etmeli, hayır işlerinde başı çekmelidir. Kur’an-ı Kerim’de; “Rablerinin azametinden korkup titreyenler, Rablerinin ayetlerine inananlar, Rablerine ortak koşmayanlar, Rablerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler, İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler”(Mü’minûn, 23/57-61) buyrularak iyilik ve hayırda başı çekenler övülmüştür.

Bir başka ayet-i kerimede ise; hayırlı işlere öncülük edenlere büyük lütuflar olduğuna işaret edilmiştir:  “Sonra biz o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (Muhammed’in ümmetine) miras olarak verdik. Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur”(Fâtır, 35/32)

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de bir hadis-i şeriflerinde hayır ve iyiliklerin önünü açan, hayır hizmetlerine kılavuzluk eden mü’minleri övmüş, hayır işlerine engel olanları da kınamıştır. Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlardan öyleleri vardır ki, onlar hayra anahtar, şerre de kilittirler. Öyleleri de vardır ki, şerre anahtar, hayra kilittirler. Allah’ın, ellerine hayrın anahtarlarını verdiği kimselere ne mutlu! Allah’ın, şerrin anahtarlarını ellerine verdiği kimselere de yazıklar olsun!” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 19)Bunun için Müslüman daima hayır işlerine destek olmalı, hayır hizmetlerine herhangi bir şekilde mani olmaktan da sakınmalıdır.

Bir hayrın yapılmasına vesile olan veya hayır yapan kimseye yol gösterenler de hayır yapmış gibi mükâfata nail olmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber(s.a.s.) bir hadis-i şeriflerinde; “Bir hayra delâlet eden, onu yapan kimse gibi sevap kazanır”(Ebu Davûd, Edeb, 114-115/5129)buyurmuştur.

Bizlere Rabbimizin rızasını ve ebedî esenlik yurdu olan cenneti kazandıracak olan hayır işler yapmak için acele etmeli ve ömrümüzü hayır hizmetleri ile değerlendirmeliyiz. Unutmayalım ki, hiçbir iyilik ve hayır zayi edilmeyecek, mutlaka karşılığı verilecektir. (Zilzâl, 99/7) Bunun için hiçbir iyiliği küçük görmemeli, ahiret sermayesi olacağını düşünerek büyük-küçük demeden gücümüzün yettiği kadar hayır yapmalı, hayırlı işlere koşmalı, hayırlı hizmetlere öncülük etmeliyiz. Huzurlu, mutlu ve müreffeh bir toplum olmak için de Müslümanlar olarak topyekûn hayırda yarış halinde olmalıyız.