Gelecekte Bir Gün Kıbrıs…

232

     ‘’ Dünya kamuoyu bu sabahın erken saatlerinde Kıbrıs adasından yapılan açıklama ile şaşkına döndü. Çünkü çok ama çok uzun zamandan beri bir türlü çözüm bulunamayan ‘’Kıbrıs Meselesi’’ en nihayetinde bir çözüme ulaşmıştı…

     Adada mevcut her iki yönetimden gelen açıklama bundan böyle adadaki tüm problemlerin çözüme kavuştuğu yönündeydi.

    Pekiyi, bu nasıl olmuş; hiçbir zaman çözümü olmaz denilen bu adadan gelen sorunlar çözüldü haberi nasıl gerçekleşmişti?

   Şimdi yapılan açıklamanın içeriğine bakalım:

   ‘Nesiller boyunca bir arada yaşadığımız ancak 50’li yıllardan sonra türlü sorunlarla birlikteliğimizin bozulduğu, uğruna savaştığımız bu adada bundan böyle tüm sorunları geride bıraktık. Detaylı açıklama daha sonra yapılacaktır. Dünya kamuoyuna saygıyla duyurulur.’

  İşte bu kısacık açıklama bile özellikle dünya devleri başta olmak üzere, tüm ülkelerin dikkatinin Akdeniz’in tam da orta yerindeki bu stratejik adaya çevrilmesine neden oldu.

  Elbette böylesi bir açıklama durup dururken yapılmamıştı!

   Açıklama öncesinde adada neler yaşanmış, adayı yönetenler arasında böylesine önemli bir mutabakat nasıl sağlanmıştı? Bu konu tam bir muamma idi! Ama her ne yaşanırsa yaşansın sonunda çözüm sağlanmıştı.

  Adadan yapılan bu kısa açıklamanın ardından her iki tarafın garantörleri anavatanlarından Türkiye ve Yunanistan’dan yapılan açıklamayı teyit eden, yaşananlardan dolayı memnuniyet ifade eden açıklamalar geldi. Adanın diğer garantörü İngiltere her zamanki gibi bir açıklama yapmadı!

  Daha sonraki süreçte adadan haber alındıkça bu çözümün temelinde tamamen halkın kendi iradesi olduğu ortaya çıktı.

 Çözüm adına ortaya konulan hiçbir siyasi girişim, uluslararası kuruluşların önerileri fayda etmeyince halk kendi çözümünü kendisi sağlamış, her iki tarafın yapmış olduğu gizli referandum neticesinde ortaya çıkan sonuç; Kıbrıs meselesini tamamen ortadan kaldırmıştı.

 Çok gizli damgasıyla evlere gönderilen referandum oylamasında halka iki şey sorulmuştu:

  • Kıbrıs konusunun çözüme ulaşması için yönetenlerin müzakereleri devam ettirmesini istiyor musunuz?
  • Kıbrıs konusunun çözüme ulaşması için kendi düşüncenizi üç cümle ile açıklayınız…

   Bu iki soruya verilen cevapların ezici çoğunluğu aşağıdaki gibiydi:

‘’ Bundan böyle müzakere süreci istemiyoruz. Halkın kararı: Adada mevcut yaşam aynı şekilde devam etmelidir. Şu anda kim nerede yaşıyorsa, hangi konutta oturuyorsa orada kalmalıdır. Geçmişe dönük hiçbir tazminat talebinde bulunulmayacaktır. Adada yaşayanlar olarak hür ve müstakil yaşam tercihimize karışılmamalıdır. Her iki taraf da birbirlerinin devletini tanıdıklarını açıklamalı, adada yan yana yaşayan komşu iki devletin var olduğu dünya kamuoyu ile paylaşılmalıdır.’’

  İşte bu açıklama ile çözüme son nokta konulmuştu…

  Pekiyi, bu açıklamanın getirdikleri nelerdi:

  • En önemlisi adada mevcut iki devlet birbirlerini tanıyarak komşu olarak yaşayacaklarını beyan ediyorlardı.
  • Diğer önemli husus her iki tarafta şu anda nerede yaşıyorsa, hangi konutta oturuyorsa orada yaşamaya devam edecekti.
  • Ve çözümü sağlayan bir diğer önemli husus, geçmişte yaşananlara dönük hiçbir tazminat talebinde bulunmayacakları taahhüt ediliyordu.
  • Her iki tarafta yaşam tercihlerini istediği gibi kullanabilecek. İsteyen adanın kuzeyinde, isteyen güneyinde yaşayacaktı.

    Bu çözümün nedeni, nasılı yoktu. Halk böyle istemiş sonunda da çözüm mucizesi gerçekleşmişti.

    Çözüm en çok da adanın kuzeyinde varlığını sürdüren, her geçen gün daha da güçlenen KKTC’de sevinç çığlıkları, günler boyunca sürecek kutlamalar ile karşılandı.

    Adalı Türklerini en çok sevindiren hususlar şunlar olmuştu:

  • Bundan böyle dünyanın her yerinde kabul görecek olan kimlik kartlarıyla, KKTC damgalı pasaportlarıyla göğüslerini gere, gere dolaşacaklardı.
  • Yıllardan beri üzerlerine çöken Rum ambargolarından kurtulmuşlar; her türlü ticareti serbestçe yapıp, her alanda yapılacak etkinliklerde kendi evlatlarıyla temsil edilecek, dünyanın her yerinde yapılacak müsabakalara kendi bayrağıyla, milli marşıyla katılacak, dünyanın dört bir yanından kendi havaalanlarına serbestçe inen turistleri misafir edebileceklerdi.
  • Artık onlar için yaşamın geleceği pırıl, pırıldı. Genç nesilleri aydınlık yarınlar bekliyordu…

(Not: Sn. Denktaş yaşamış olsaydı bu yazı sonrasında bana söyleyeceği şeyi duyar gibiyim: ‘Aziz dostum, yine hayal gücünü konuşturmuşsun. Rum tarafı böylesi bir çözüme evet der mi hiç?)   ’’

Değerli okur:

       GELECEKTE BİR GÜN KIBRIS, başlığı ile kaleme almış olduğum bu yazımın tırnak içindeki bölümü anladığınız gibi bugün için tamamen bir hayal, bir rüyaymış gibi duruyor!

     Elbette bir gün Kıbrıs’ta çözüme ulaşılacak. Bu çözümü bizden önceki nesillerin göremediği gibi yakın bir zaman diliminde bizim nesillerimizin de göremeyeceği kesin. Belki de mevcut durum tırnak içindeki metinde yapılan açıklama gibi çözümün ta kendisi olacak.

     Böyle bir yazıyı kaleme almamın nedeni adada yaşayan Kıbrıs Türk’ü kardeşlerimizin hak ettiklerine dikkat çekmek içindir.

      Eğer gelecekte bir gün adada çözüm sağlanacak, ‘’Gelecekte Bir Gün Kıbrıs’’ olacaksa; bu Kıbrıs’ta yaşayacak olan Türkler de sıraladığım tüm kazanımlarıyla birlikte var olmalı, 1983 yılında kurdukları kendi devletlerinde hür ve müstakil yaşamalıdırlar…

Önceki İçerikHangi Dağa Çıkalım?
Sonraki İçerik“SOYAĞACI”[1]
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.