Elaziz’de Birkaç Gün

66

Uçaktan iner inmez, yarınki Türkiye’nin ruh mimarları olacak değerli akademisyen Yrd. Doç. Dr. Birol Azar ve bu hocaların ayrıcalıklı öğrencileri olma şansını elde etmiş atak, yorulmak bilmeyen, çalışkan edebiyat talebesi Talat Özer karşıladı beni.

Sonra davetli olduğum Fırat Üniversitesi Kampüsü’ne giderek bölüm yöneticisi ve Elazığ Aydınlar Ocağı Başkanı, üretken ve paylaşan öğretim üyesi Doç. Dr. Tarık Özcan’ın odasında soluklandık. Odanın dört bir yanı kitap, anlaşılıyor ki kitap ölçü. Tarık Özcan İkindi Işığı şiirlerinin şairi, Bizim Külliye Dergisi’nin kurucusu, İlhan Berk’i yazmış, Şair ve Sözün Şairi Oktay Rıfat’ı kaleme almış, Şiirin Kıyısında Bir Ömür Nurullah Ataç’ı kitaplaştırmış bir akademisyen. Peki şimdiki çalışması derseniz? Bir Hisar Şairi olan Süleyman Bektaş’ı hazırlamış. Doğan Hızlan’ın juri başkanı, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın üye olduğu yarışmada  birincilik alan Süleyman Bektaş, Kıbrıs Şiiriyle de özel mansiyon almış bir sanatçı. Merhum Bektaş için Bursa’ya gitmiş, varisleriyle görüşmüş, zemin kattan 4 valiz dolusu arşivi ve belgeleri almış, tek tek incelemiş. Şimdi kitap neşri için Elazığ’da Manas Yayıncılıkta gün sayıyor: Süleyman Bektaş Sanat-ı Tahrir ve edebiyat. Aziz dostum Elazığ Aydınlar Ocağı’nın bir önceki başkanı rahmetli Nuretttin Ergücü’den konuştuk. Her Elazığ ziyaretimde merhumlar Bediüzzaman’ın talebelerinden Albay Hulusi ile Nurettin Ergücü’ne mezarlarına

gider, dua ederim. Bu defa olmadı, olduğumuz yerden fatiha gönderdim.

YENİ BİR MEDENİYET TASAVVURUNA NEFES VERENLER

Sohbetin orta yeriden Sivas’tan yola çıkan Manas Yayıncılık’ın daha doğrusu platformunun lokomotiflerinden, başsuvari Şener Bulut ve Hadi Önal Beylerin Elazığ’a girdikleri haberini aldım. Manas’a davet ediyorlardı. Avukat Rüstem Septioğlu, “Sevgili duyguların gündüz olur gecesi/ Sevgi ile çözülür şu hayat bilmecesi/ Sevgi tüm kutsallıkta yücelerin yücesi/ Sevgi tüm insanlığın en büyük güvencesi” diyen Şair ve emekli öğretmen Tuncer Sönmez, Neyzen ve Bestekar Doğan Sever, Öğretmen , Şair M. Faik Güngör, Meteorolog Şair Hasan Ergün Yılmaz, yine Öğretmen Şair R. Mithat Yılmaz ile doktora öğrencisi Ömer Karaoğlan ile birlikte olduk. 70’i aşkın yakın bir çoğu ansiklopedik ve itibar yayını olmak üzere her yan kitap. Şener Bulut anlattı:

-25 yıl önce Kültür Bakanlığı Kitapevi’nde çalışarak kitaplarla tanıştım, dostluk edindim. Sonra Ankara’dan ayrılarak Elazığ’a memleketime geldim. 1992’den bu yana Hazar Şiir Akşamları’nı düzenliyoruz. Her gönüllü düşünce, kültür ve sanat dalını kucakladığımız Manas 2006’da kuruldu. Bugüne kadar 300 etkinlik ve 70’i aşkın kitap yayınlamışız. Azeri Sanatçı Elmas Yıldırım’ın 100. Doğum Yıldönümünü Elazığ’da kutladık. “Elazığ Çelengi” Bakü’de yayınlandı. Artık gençlerimiz de bu programları fark ediyorlar. Arkadaşlarımız mütevazi ancak Türkiye ile buluşan aydınlarımızdır.

Manas’ın faaliyetlerinde müzik de var. Yöre müziği de sanat müziği de. Şiir de öyle. Vefat etmiş sanatçıları da unutmuyor, gündeme taşıyorlar. Çoğu zaman üniversite ile işbirliği yapılıyor. Bütün bunlar istense de istenmese de şehre heyecan kazandırıyor bittabi. Manas’ın önemli bir yanı komşu illerle sürekli temas halindeler, sanat, kültür ve edebiyat endeksli dayanışmayı artırıyorlar. Devlet bu çalışmalara sadece saygı ile bakıyor o kadar. Bölgenin ve şehrin zenginliğine sahip çıkan sivil toplum önemsenmiyor, öne çıkarılmıyor. Tam tersi Müzik Konservatuvar Derneği kiracı olduğu yerden derdest edilmiş. Öte yandan terör ve göçler her hususu etkiliyor. Manas Diyarbakır ile Sivas’ı buluşturmuş mesela. Hiç bir zaman siyasi gözlükle bakılmıyor programlarda. Malazgirt törenlerini ilk gerçekleştiren de kamudan önce Manas Platformu olmuş.

MEVLANA’YI NASIL BİLMELİYİZ?

Sohbetin en sıcak yerinde bir başka telefon daha gelmez mi? Koçoğlu’nda yöresel yemeklere konuğuz. Ankara’dan Prof. Dr. Nurullah Çetin de teşrif etmiş. DTCF öğretim üyesi Prof. Çetin aynı zamanda Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’mızın da başkan yardımcısı. Velüd ve paylaşan bir milli fikir ve bilim adamı. Sarılıyoruz birbirimize ve bol köfteli sofraya demir atıyoruz. Bu mutfak kültürü bile; değil bir kenti, bir ülkeyi tanıtmaya yeter de artar bile.

Akşam isminde Türkçe eksiği olan, ancak güzel programlar yapan Elazığ Yazar, Şair ve Güzel Sanatlar Derneği’nin etkinliği vardı. Kısa adı ELAYŞAD olan bu sivil toplumun başkanı Ömer Faruk Elçi’ye de bunu anlattım. Mevlana’nın 740. Vuslat Yılı’nda Prof. Dr. Nurullah Çetin Mevlana Aydınlatması’nı anlatacak. Öğretmenler Evi’ne gittik bu amaçla. Salon dolu. 4. Murat filminde ve Üstad Necip Fazıl Kısakürek belgeselinde oynayan Tiyatro Sanatçısı Rıdvan Dağlar ile tanıştık. Nihat Genç’in Çiçekleri Sarı Kıza Yedirdim’ini sahnelemişler. Elazığ Genç Tiyatro Oyuncuları ve Sanatçıları Dernek Başkanı Levent Genç ise “Yolyolağ Fehmi” komedisini sahneye hazırlıyor. Yanımda Bizim külliye Dergisi sahibi

ve yönetmeni aziz dostum Nazım Payam oturuyor. Türk Yurdu’ndaki Nevzat Köseoğlu ve Dünyaya Söyleyecek Sözümüz Var başlıklı yazımı okumuş, anlattı.

Prof. Dr. Nurullah Çetin’e göre üç Mevlana anlatılıyor. Birincisi folklorik, ikincisi oryantalist, üçüncüsü ve ideal olanı örnek ve model insan Mevlana. Farabi, Gazali ve Mevlana üç kamil insandır. Batıda Ömer Hayyam ve Mevlana kulüpleri var. Oryantalist batı doğuyu itibarsızlaştırmak istiyor; bunu hümanizimle ölçüyor ve duygu ve düşünce adamları olarak değerlendiriyor. Uydurmalara başlıyor “ne olursan ol yine gel” gibi. Bu Mevlana’nın değildir. Bununla Mevlana’nın İslam olan köklerini kesmek istiyorlar. Hümanizm insanın tanrılaşmasıdır. Buna göre yaratıcılık insandadır! Yok böyle bir şey. Oysa insan İslama göre kibir ve hırstan arınmalıdır. Ayrılıklardan şikayet etmiştir Mevlana. Şebi Aruz kavuşmadır.

Mevlana’nın Mevlasına kavuşmasıdır, yaradanına kavuşmasıdır. “Hamdım, yandım, piştim” diyor Mevlana ve insan iyi bir ayna olursa insanı kamil demektir. Kendini aynada görür.

ÜNİVERSİTELER ŞEHİR VE HALK İLE ÖRTÜŞMELİ

Akşam geç saatlerde şehre kısa bir turla göz attık. Öğrencilerin her ilimizde taktığı adla Mecburiyet Caddesi’nde gezindik. Canlı bir kent Elazığ; cıvıl cıvıl. Üniversite Misafirhanesi yeni restorasyondan geçmiş. Müteahhit teslim etmiş ama eksiklikleri var. Mesela siz hiç havlu asamadığınız duş gördünüz mü? Kahvaltıdan sonra Fırat Üniversitesi’nde nezaket ziyaretleri yaptık. Üniversite 30 bin öğrenciye ev sahipliği yapıyor. Lokal de, otopark da, fiziki mekan da artık yeterli değil. Arazisi olduğu Malatya yoluna taşınacakmış kampüs. Bunu istemeyenler de var. Ben üniversitelerimizin şehir ve halk ile örtüşmesinden yanayım. Yrd. Doç. Dr. Hasan Şener benim için sürpriz oldu. Demek hala Kilis Üniversitesi’nden ayrılmalar sürüyor, değerli ilim adamlarını muhafaza edemiyor Kilis. Üstelik bu kaçıncı.

Dr. Hasan Şener daha ortada hiç bir şey yokken Sosyal Bilimler Ensitütüsü’ne müdür olarak Kilis’te hizmet verdi. YÖK eski Başkanvekili Uygur Tazebay’dan aldığı adres ve telefonlarla Kilisli Akademisyenleri üniversiteye davet etmişti. Ancak kimse gelmemişti. Yükü Prof. Dr. Hikmet Celkan ile birlikte omuzlamışlar. Dr. Hasan Şener “Osmanlı Üniversitesinde Mantık Fakültesi Kilis” diyor çalışmasında. Nabi’nin Şiirlerinde Haleb’i bulup çıkarmış. Suriye’de de dersler vermiş. Kilisli Muallim Rıfat ve Çevresi Uluslararası Sempozyumu’nu omuzlamış.

Kilis’e ilk geldiği günlerde Şair, yazar, bir Kilis Bilgesi Tarihçi Hasan Şahmaran’la tanışmak istemiş. Gitmiş, sanayideki dükkanında eli yüzü yağ içinde bir arabanın altında aracı tamir ederken bulmuş bu fikir adamımızı. “Ne vardı?” diye sorunca Dr. Hasan Şener “Sizinle tanışmaya geldim” demiş. Hasan Şahmaran elindeki ve yüzündeki yağları havluya silerek “Demek hala bu memlekette benim gibi aykırı insanlar bulunuyor?” deyivermiş. Sevincini örtmüş. Oturup sohbete başlamışlar. Oturuş o oturuş, hukukları armış, dostlukları kavileşmiş.

BU HOCALAR VE GENÇLER UMUT VERİYOR

Prof. Dr. Bahattin Ögel adını vermiş Fırat Üniversitesi bir anfiye. Bu değerli ilim adamının salonunda konuştum gençlere Prof. Dr. Nurullah Çetin ile birlikte. Hazırlığı ise Birol Azar hoca başkanlığında Servet Akpınar, Murat Çetinkaya ve Özkan Gökalp ile Talat Özer yapmışlar. Başarılı bir etkinlik ve çalışmaydı. Ön sırada hocalarımız oturuyor, geride gençler, ancak boş yer yok, salonda ayakta dinleyenlerin sayısı oturanlardan fazla. Motive etmeye çalıştım, örnekler verdim gençlere “sakın ha sakın ümitsizliğe düşmeyin, sizler yarınki medeniyetimizin mimarlarısınız” dedim. Bunlar yüreğimden gelen aktarmalardı. Gençlerle resim çektirdik, sohbet ettik, sorularına cevaplar verdim. Kitaplar imzalandı sonra.

Çaya Prof. Dr. Esma Şimşek Hocahanım davet etti. Halk kültürü uzmanı ve İletişim Fakültesi eski dekanı. Odası halk kültürü ögeleriyle dolu, bir müze gibi. Sibirya’daki Türklerinden bahsetti; “80 Yaşında bir Türk’dü hiç unutmuyorum. Şaman dinine mensuptu. Odası kitapla doluydu ve kendisi de o yaşta hala kitap okuyordu!” Üzülüyoruz hepimiz İslamın ilk emri “oku” olmasına rağmen.O akşam genç akademisyenler Hasan Şener ve Birol Azar ile birlikte şehir merkezine indik. Sanki benim ki de iş. Ekşi mişmiş bastığı (kayısı pestili) arıyoruz. Bulamadık. Dostları üzdüm ve yordum bu aramada. Keşke söylemeseydim. Ağzımdan çıktı bir kere, nostalji yapmak istedim. Kilis’teki çocukluğumu andım galiba. Vizyon’da salep içtik herkesin sigarayı fosur fosur çektiği bu kahvede. Vali böyle yerlere basakın yapıyormuş ama daha etkisi görülmemiş galiba. Üstelik gençlerin daha fazla uğradığı merkezler burası. Saç Tasarım Merkezi takma adıyla Berber’in adını değiştirmiş bazı esnaf. Bir kısmı da “öğrencinin, askerin, memurun, işsizin berberi” diye reklam ediyor. Hele bunlardan bir tanesi bilet vererek piyango bile düzenliyormuş müşterilerine. Vizyon’da Ziraat Kupası maçını izledik. Daha doğrusu gözlerimiz hep oraya kaydı. Gakkoşlar Elazığspor’u hiç yalnız bırakmıyor, hele Antalya ve Karabükspor’u yenmeleri destanlaşmış kentte.

ANADOLU İLLERİ İÇİN DE GEÇERLİ BİR ANALİZ

THY, Anadolu Jet, İzair, Pegasus, Onur Air ve Bora Jet ile 22 sefer var her gün İstanbul Ankara, İzmir, Adana ve Kıbrıs’a. 53 sağlık tesisi hizmet veriyor. Fırat, Haber, Günışığı, Nurhak, Turan, Uluova, Yeniçağ, Yeniufuk günlük gazete olarak yayınlanıyor. Mücahit Yanılmaz AK Partiden aday yerel yönetim için, Haluk Arslan da Saadet Partisi’nden. Her ikisi de iddialı. MHP ise “sessiz ve derinden gidiyor” dendi. Günışığı’nda Bedrettin Keleştimur’un “göçlerin analizi”de bütün illerimiz için geçerli bir değerlendirme. Buna göre; kentlerde kırsal nüfus azalıyor, şehirler çoğalıyor. Oran yer değiştirdi. Elazığ’ın kent kültürü çok güçlü ama bu dönüşüm ve değişim içinde nasıl korunacak? Çünkü şehir kültürü her zaman dinamik olmalıdır. Elazığ son iki yıl içinde 40 bin beyin ve sermaye göçü verdi, Bingöl’den 32 bin, Tunceli’den 21 bin, Diyarbakır’dan 12 bin, Malatya’dan 5 bin insan ise Elazığ’a yerleşti. Boşanmalar artıyor, ailelerde çözülmeler dikkat çekecek kadar önemli. Nesli ve hayatı korumanın ehemmiyeti böylece daha iyi ortaya çıkıyor. İşsizlik artıyor, sosyal kirlenme sürüyor. Göçlerle küçülen tarım alanları alakayı ve verimi azaltıyor. Hepsi çözüm bekliyor.

Galiba artık ekonomik kalkınma stratejileri kadar sosyal ve kültürel projelerin de üretilmesi hayati ehemmiyet arz ediyor. İki değerli akademisyen uçağa binene kadar beni yalnız bırakmadılar. Teşekkürler aziz Elazizliler.