Eğitim Bir İhtiyaçtır

65

İnsan,
varlıklar arasında eğitime ve öğretime en çok muhtaç olanıdır.

Oysa
hayvanlar, içgüdüleriyle doğduklarından, kısa sürede çevreye uyum sağlarlar. O
yüzden de eğitime ihtiyaçları yoktur.

Bir
at yavrusu doğduktan kısa süre sonra ayağa kalkabilmekte, yaşamı boyunca her
hangi bir bakıma muhtaç olmadan hayatını idame ettirebilmektedir.

Fakat
yeni doğan çocuk, aciz, bakıma ve korunmaya muhtaçtır. Kendi başına hayatını
sürdürmesi, çevreye intibak etmesi imkânsızdır. Uzun süre, hatta hayat boyu
bakıma, yardıma ve eğitilmeye muhtaçtır. Aynı zamanda, şaşılacak kadar da
öğrenme yeteneğine sahiptir.

İnsanın
bu muhtaçlığı ve eğitilmeye temayüllü olması, bilgi, beceri ve tutumlarla
donanmasını zorunlu kılmaktadır.

Ancak
çağlar boyu, insanın nasıl eğitilmesi gerektiği hususunda eğitim bilimcilerin
farklı düşünceleri ve geliştirdikleri ekolleri olmuştur.

Klasik
eğitimciler, davranışçılığı temel alarak ödül ve ceza ile davranış değiştirmeyi
kabul ederken, çağdaş eğitimciler insanın ihtiyaçlarından haraketle, benlik
algısını bozmadan eğitilmesini savunmuşlardır.

Modern
çağın gerektirdiği demokratikleşme anlayışı, eğitime yeni boyut ve
sorumluluklar yüklemiştir. “Daha çok demokrasi” gerekçesi ile otoriter yönetimlerden
kaçış, eğitime,  “temel hak ve
özgürlükler” kavramını taşımıştır.

Disiplin
ve cezanın yerini, sevgi,  saygı,
hoşgörü, özdenetim, katılımcılık, ekip ruhu gibi kavramlar almıştır.

Günümüzün
çağdaş eğitim anlayışı da budur. Bu eksende eğitim; “gerekli davranışları
istendik biçimde oluşturma, geliştirme ve uygulamalar için yapılan kasıtlı ve
planlı öğrenme faaliyetleridir.”

 Eğitim, “bireyleri bir yandan topluma rahat ve
mutlu şekilde uyacak davranışlar kazandırmaya, bir yandan da yarınların
toplumuna hazır esneklikte düşünme gücü ve becerisine sahip davranışlar
kazandırmaya yarayan planlı ve kasıtlı öğretim faaliyetlerinin tümünü içeren
bir süreçtir”.

Ertürk
de eğitimi, “bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla, kasıtlı olarak
istendik değişme meydana getirme süreci” olarak tanımlamaktadır.

Bireyin,
insan onuruna yakışır davranışlar kazanması, kendisini değerli, güçlü ve
sevilen biri olarak görmesi, olumlu duyguların etkili olduğu ortamlarda bilgi
ve sevgi ile donatılması ile mümkündür.

Bunu
sağlayacak olan ilk ve en önemli eğitim ortamı ailedir. Mutlu ve olumlu aile
ortamlarında yetişen bireylerin daha başarılı ve sağlıklı oldukları bir
gerçektir. Okulların da öğrencileri çağdaş anlayışla yetiştirmeleri
beklenmektedir.

Öğrenmeyi
sağlayan insan beyni, birey olumlu duyguların etkisindeyken daha iyi
çalışmakta, öğrenilenler daha kalıcı olmaktadır.

Bu
anlamda eğitimci Fatma Varış; “Eğitim; bireyin tüm yaşamı boyunca süren ve okul
dışında ve içinde yaşam boyu edindiği deneyimlerin bütünüdür.” Demektedir.

 

Diğer
yandan, modern çağın gereksinmeleri de ezber bilginin yersizliğine vurgu
yapmaktadır. “Öğrenmeyi öğrenmek” le bilgiye erişim yollarını kazanan birey,
kendi sorunlarını daha kolay ve daha pratik çözebilmektedir.

Artık
gereksiz bir yığın bilgi yerine, beyni çalıştıracak kadar yeterli bilgi ve
eleştirel düşünme becerisi önemsenmektedir.

Bilgiyi
sevmeyi, bilgiye ulaşmayı ve bilgiyi paylaşmayı öğretebilirsek, bireyin kendi
kendine öğrenebileceğini unutmamalıyız.

Eski
eğitim anlayışındaki ön kabullere göre; insan doğuştan kötüydü. Kaytarma,
istismar etme, zarar verme eğilimi güçlüydü. Bu yüzden bireyleri sıkı
denetlemek, hatalarını cezalandırmak, boş bırakmamak, haşin davranmak
gerekiyordu. Evde ve okulda, aşırı baskıcı ve sert tutum bu anlayışın ürünüydü.

Yapılan
araştırmalar, çalışanlara değer verildiğinde, güvenildiğinde ve temel hakları
gözetildiğinde, güdülendiklerini,  mutlu
olduklarını, iş veriminin yükseldiğini göstermektedir. Çağdaş eğitim,
“çocukların benlik algılarını sağlıklı kılmayı ve kendileriyle barışık
olmalarını amaçlamaktadır.”

Böylelikle,
çocukların doğuştan getirdikleri saflık, temizlik duyguları korunmaya
çalışılmakta, cezanın yerine uygun geribildirimler ve sonuçlarına katlanma
iradesi önemsenmektedir.

Eğitimin
en üst amacı, bireyin kendini gerçekleştirmesidir. Kendini gerçekleştiren
birey, yeteneklerini ve gizilgüçlerini içinde yaşadığı ortama göre sonuna kadar
kullanabilen kimsedir.

Çağdaş
eğitim sistemleri bireyin, zihinsel, bedensel, sosyal ve duygusal yönden bir
bütün olarak gelişimini hedefleyen eğitimde bütünlük ilkesini benimsemektedir.

Yanlış
ana-baba ve öğretmen tutumları, yeni neslin kişilik gelişimini olumsuz yönde
etkilemekte ve ruh sağlığını tehdit etmektedir.

Bu
bağlamda insan doğasına ilişkin yeni ön kabuller, yönetim ve eğitim anlayışının
giderek daha demokratikleşmesine yol açmıştır. Yeni eğitim yaklaşımları, klasik
okulun çocukların öğrenmekten ve okula gitmekten nefret etmelerine yol açan
yanlışlarını düzeltmek üzere harekete geçmiştir.

Dünyaya
biyolojik anlamda insan olarak gelmekle insan olunmuyor. Bireylerin, anne
karnında teşekkül etmesinden itibaren beden ve ruh sağlığının korunması
gerekmektedir.

Bebeklikte
sağlıklı aile ortamında yetiştirilmesi, gelişiminin bütün alanlarında,
kapasitesi ölçüsünde ve doğrultusunda çağdaş eğitimden yararlanmaları, başarılı
ve mutlu olmaları için elzemdir.

Böyle
olduğu takdirde saldırgan eğilimlerden, olumsuz duygu düşünce ve davranışlardan
kurtularak insanlaşmaları mümkündür.

            Çocuklarımızın
sevgi ortamlarında, bilimsel bilgi ile donanmaları, kendilerini
gerçekleştirmenin anahtarı, insanlaşmalarının ön koşuludur.

Bunu sağlayacak
olan yetişkinlerin de, bu anlayışta kendilerini yenilemeleri ve yetiştirmeleri
bir zorunluluktur.


Bilmediğini bilmek en iyisidir. Bilmeyip de bildiğini sanmak tehlikeli bir
hastalıktır.”  Lao-Tzu

“Sadece bir iyi
vardır, bilgi; ve sadece bir kötü vardır, cehalet.”

Sokrates

 

Sevgiyle kalın…