Oğuz Çetinoğlu: Uzmanlık alanınız olan akupunkturun tarifi ile röportajımıza başlayabilir miyiz?
Dr. Bâki Dökme: Akupunktur; vücutta belirli noktalara iğne batırmak suretiyle hastalıkları tedavi etme metodudur.
Çetinoğlu: Akupunkturun kelime anlamı nedir?
Dökme: Acus: iğne; Punctura: batırma anlamında olup; akupunktur, iğne batırma demektir. Türkçede kuru iğne denilmektedir. Çincede de iğneleme şeklinde geçmektedir.
Kuru iğneleme Latinceye aktarılırken yukarıdaki kelimelerden oluşturulmuştur ama aslına bakarsak Latince sandığımız akupunktur kelimesinin de Türkçe olduğunu görürüz. Akupunkturun aslı Oku bandur (veya igi abandur)’dur.
Akupunktur; bir avcının arkadaşını okla yanlışlıkla yaralaması sonucu gelişmiştir ki, Türk icadıdır. Okun yaraladığı yer iyileşince, yaralananın önceden var olan ağrısı geçmiştir. Bunun için Türkçedeki adı oku bandurma, ya da İg’i (iğneyi) bandurma, bugünkü anlamda oku batırma, iğneyi batırma şeklinde olmuştur.
Çetinoğlu: Akupunktura ‘alternatif tıp’ veya ‘alternatif tedâvi yöntemi’ diyebilir miyiz?
Dökme: Akupunktur alternatif tıp değil, tıbbın içerisinde olan bir tedâvi yöntemidir. Hasta, hastalığına göre ilaçla, fizik tedâviyle, cerrahî yolla akupuntur veya akuenerjiyle tedâvi edilebilir. Dolayısıyla alternatif bir tedavi yöntemi de değildir. Hangi tedâvi gerekiyorsa hekim o tedaviyi yapar. Fizik tedavinin yerine akuenerji veya cerrahînin yerine ilaçlı tedavi olmaz. Gereken neyse o yapılır. Eğer hastayı akuenerji veya akupunkturla tedavi etmek gerekiyorsa o şekilde tedâvi edilir. Bazen birkaç tedâvi birden uygulanabilir. Sözgelimi; hasta hem ilaç kullanır, hem fizik tedâvi görür veya akuenerji tedavisi birlikte yapılır.
Tekrar ediyorum: Hasta için hangi tedâvi gerekiyorsa hekim tarafından o tedâvi uygulanır.
Çetinoğlu: Ansiklopedilerde ve diğer kaynaklarda akupunkturun dünyada ilk defa Çinliler tarafından uygulandığı yazılı. Anestezi yöntemi olarak ve ağrıların giderilmesi maksadıyla kullanılmış. Tarihî süreç içerisinde nasıl gelişmiş ve Türkiye’ye hangi yolla, ne zaman, nasıl gelmiş?
Dökme: Akupunkturun dünyada ilk defa Çinliler tarafından uygulandığı biliniyor yazılıyor olmasına rağmen, gerçek o değil.
Akupunktur veya Türkçe’si kuru iğne tedavisi ülkemizde, hâlâ yeteri kadar tanınmıyor. Biz akupunktur doktorları, her ne kadar uğraştıysak da henüz tanıtımda tam olarak başarılı olamadık. Oysa akupunktur Türk icadı bir tedâvi şekli. Türkler bu tedâviyi en az 5-6 bin yıl önce keşfettiler. Çinliler ise akupunkturu daha sonra öğrenmişler ve gelişmesine büyük katkıda bulunmuşlardır.
Batı Türkleri olarak bizler akupunkturu son zamanlarda ‘Ocak’ tâbir edilen yerlerde devam ettirmişiz. Ocakların dışında bazı doktorlar da akupunkturu dağlama şeklinde devam ettirmişlerdir. Sabuncuzade bu konuda meşhur olmuş bir hekimdir.
Biz ve bizim gibi doktorlar, yurtdışından Türkiye’ye döndükten sonra dernekleşmeler sonunda akupunktur yeniden gündeme gelmiştir. Modern anlamda akupunktur şu anda Türk milletinin hizmetine sunulmuştur.
Daha fazla bilgi için aşağıdaki adres ziyaret edilebilir: http://bakidokme.8m.com/tarihce.htm
Çetinoğlu: Vücudun belli bir noktasına batırılan bir iğne, nasıl oluyor da vücudun başka bir bölgesini etkileyebiliyor? Açıklama getirir misiniz?
Dökme: Akupunktur veya akuenerji hangi yoldan etkili olmaktadır?
Genel olarak iki yoldan etkili olmaktadır:
a- Refleks yoldan
b- Nörokimyevî yoldan.
Refleks yoldan olan etki iğnelerin batmasından hemen sonra ortaya çıkar. Hastanın şikâyeti azalmağa başlar.
Nörokimyevî yolla olan ise sonra meydana gelir. Bu yolla beyinde ve vücudun bazı yerlerinde endorfin (vücut içi morfini), serotonin ve daha pek çok kimyevî maddelerin artışı ile etki meydana gelmektedir.
Nörokimyevî maddeler iğneler batırıldıktan yaklaşık 20 dakika sonra meydana gelmektedir. Refleks yolla olanı ise iğneler batar batmaz ortaya çıkar.
c- Akupunktur veya akuenerji bir üçüncü yoldan daha etkili olmaktadır ki, bu da sibernetik yoldur. Yapılan tedavi sonrasında hastalığı oluşturan kısır döngü kırılmakta ve hastalık iyileşmeye başlamaktadır.
Çetinoğlu: Akupunkturun etki mekanizması nasıldır?
Dökme: Bunu telefon misaliyle açıklamamız mümkündür:
Elinizdeki bir tuşlu telefonla telefon etmek istediğiniz zaman ne yapıyorsunuz? Tuşlara (düğmelere) basıyorsunuz değil mi?
Düğmelere basınca oradan kalkan sinyaller, kablolar ve bir takım ara bağlantılar aracılığıyla (Cep telefonlarında ise elektromanyetik dalgalar aracılığıyla) merkeze (Santral, uydu) ulaşmakta ve burada değerlendirildikten sonra, numaralarına bastığımız telefon cihazına da aynı yollardan iletilmektedir. Orada ise zil, titreşim veya ışık tertibatıyla kişi uyarılmaktadır.
Akupunktur veya akuenerjinin etki mekanizmasını da basitçe bu sisteme benzetebiliriz. Telefonun düğmelerini akupunktur noktaları olarak, düğmelere bastığımız parmaklarımızı iğne olarak kabul eder ve beynimizi de telefon santralına benzetirsek, akupunkturun etki mekanizmasını kolayca kavramış oluruz.
Akuenerjide ise telefonun düğmelerine dokunmuyor, onlara sadece parmağımızı uzatıyoruz.
Sonuç olarak akupunktur noktalarından kalkan uyarılar sinir lifleri aracılığıyla beyne ulaşmakta, orada değerlendirildikten sonra gerek refleks yoldan, gerek nörokimyevî yoldan, insan yapısında yaradılıştan var olan tâmir veya iyileştirme mekanizması harekete geçirilmektedir. Beyin yaptığı değerlendirmeye göre gerekli yerlere emirler gönderilmekte ve böylece tedâvi gerçekleşmektedir.
Telefon yerine şu an önünüzde bulunan bilgisayarı da düşünebilirsiniz.
Çetinoğlu: Akupunktur herkese etki eder mi?
Dökme: Eğer hastanın bünyesinde herhangi bir engel yoksa herkese etki eder. Ama engel varsa maalesef sonuç alınamamaktadır. Bir de bozucu alanlar vardır. Bunlar olursa da sonuç alınamaz. Engelden kastımızı gene telefon misaliyle anlatalım:
Eğer telefon sisteminde bir arıza varsa anlaşamayız veya konuşamayız, değil mi?
İşte akupunkturda da aynı şey söz konusudur. Öyleyse engellerin tedâvi edilerek ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bunun için de önce bunları tespit etmeliyiz.
Engel tespiti ve noktaların bulunması için çeşitli muayene metotlarımız vardır. Bulduğumuz engelleri iğneleyerek ortadan kaldırabiliriz. Fakat bir de bulamadığımız engeller vardır. İşte böyle bir durum söz konusu olursa akupunktur etkili olamamaktadır.
Çetinoğlu: Ne tür engeller?
Dökme: Bulunabilen engellerden bazıları şunlardır:
* Yara izleri
* Ağızdaki amalgam dolgular
* Bazı insanlarda meydana gelen titreşimler
* Müzmin iltihaplı bölgeler
* Ve diğerleri.
Amalgam dolgular herkeste engel teşkil etmeyebilir. Fakat amalgam bazen engel olarak, bazen de hastalık sebebi olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Çetinoğlu: Modern tıp veya klâsik tıp, akupunkturu bir teşhis ve tedâvi yöntemi olarak kabul ediyor mu?
Dökme: Evet. Sağlık Bakanlığı’nda, Akupunktur Bilim Komisyonu bulunmaktadır. Ancak henüz akupunktur tedavisi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmamaktadır.
Çetinoğlu: Siz akupunkturun; ‘akuenerji’ olarak adlandırdığınız yeni bir şeklini uyguluyorsunuz. Yaptığınız işi detaylı olarak anlatır mısınız?
Dökme: Tabii ki. Her insanın vücudunda elektromanyetik bir enerji bulunmaktadır. Bunun yanında insan, evrenden (kâinat) aldığı elektromanyetik dalgaların da etkisi altındadır.
Bazı kişiler dışarıdan gelen ve kendi vücutlarında bulunan elektromanyetik dalgaları başka yerlere gönderme özelliğine sahiptirler. Bunu insanlar en eski çağlardan beri ‘Nazar’ veya ‘Göz değmesi’ şeklinde bilmektedirler.
Nazar (Göz değmesi), bir insanın evrenden kendisine ulaşan elektromanyetik dalgaları, güçlü bir şekilde gözleri aracılığıyla başka bir nesneye veya kişiye iletmesidir. Nazarda, yani ‘Kötü Bakış’ta, kötü düşünce söz konusu olduğu için, olay olumsuz yönde gelişmektedir. Kötülük söz konusu olmadığı zaman ise, bakışla diğer insanlara fayda sağlanabilmektedir.
Akuenerji; Kontrollu Akupunktur’u bilen ve akuenerji tekniğiyle ilgili öğrenim görmüş bir doktor tarafından, elektromanyetik dalgaların, parmakla başka bir kişideki akupunktur noktasına gönderilmesi şeklindedir. Akuenerjiyle teşhis ve tedavi yapmak mümkündür.
Akuenerji yaparken, bünyede mevcut olan enerjinin kullanılması çok nâdir olmaktadır. Çünkü akuenerji uygulayan hekim, kendi enerjisi tükendiğinde yorgun düşmektedir. Bu sebepten asıl akuenerji tedavisi, dışarıdan (evrenden) gelen elektromanyetik dalgalarla yapılmaktadır.
Akuenerjiyi ilk geliştirdiğimiz zaman, her tedâvi gibi bu tedâvinin bir de adı olmalı diye düşündük. Bu ad ‘Akuenerji’ olmalıydı. Çünkü hasta, akupunktur noktalarına elektromanyetik dalgalar gönderilerek tedâvi edilmekteydi.
Akupunkturdaki Latince ‘akus’ kelimesi iğne anlamındadır. Her ne kadar ‘Akuenerji’ kelimesi,”İğne-enerji” şeklinde, biraz tuhaf bir anlama geliyor gibiyse de; akupunktur noktalarını ve dolayısıyla akupunkturu çağrıştırması gerektiğini düşünerek, geliştirdiğim bu tedaviye ‘Akuenerji’ adının uygun düşeceğine karar verdim.
Çetinoğlu: Akuenerji nasıl uygulanıyor?
Dökme: Akuenerji, akupunktur noktalarına parmak aracılığıyla enerji uygulaması olduğu için, parmakla uygulanmaktadır.
Çetinoğlu: Akuenerjinin temeli-özü nedir?
Dökme: Akuenerji, evrenden gelen elektromanyetik enerjinin, insan veya hayvan üzerindeki akupunktur noktalarına parmaklar aracılığıyla gönderilmesi esasına dayanmaktadır. Aşağıdaki fotoğrafta kişinin vücudu ve parmağındaki elektromanyetik enerji kalkanını görüyorsunuz.
Çetinoğlu: Akuenerji ile teşhis konulması nasıl oluyor?
Dökme: Burada da akupunkturdakine benzer bir teknikle, ama akuenerji aracılığıyla teşhis koymaktayız. Koyduğumuz teşhis aynen kontrollu akupunkturda olduğu gibi net olarak, ‘Sizde şu hastalık var.’ şeklinde değil, ‘Şu bölge veya şu organda hastalık olabilir.’ şeklindedir. Kesin teşhis diğer tıbbî metotların da yardımıyla konmalıdır. Ancak öteki tıbbî metotlarla konulamayan bâzı teşhisler, kontrollu akupunktur veya akuenerji yöntemiyle gerçekleştirilebilmektedir. Sözgelimi, ağır pazar çantalarını taşımaya bağlı, sempatik ve parasempatik sinir sistemi arasındaki uyumsuzluktan doğan kol uyuşmalarının neye bağlı olduğunu, akuenerji veya kontrollu akupunktur teşhis yöntemiyle anlamamız mümkündür.
Çetinoğlu: Akuenerji ile tedâvide bilinen klasik ilaçlar mı kullanılıyor?
Dökme: Hayır. Akunerji tedâvisinde hiçbir ilaç kullanılmamaktadır. Ancak, hasta hem ilaç alıp hem de akuenerji tedavisi olabilir. İyileştikten sonra hekimin uygun görmesi hâlinde, hasta ilaçları bırakabilir.
Çetinoğlu: Akuenerjiyi herkes uygulayabilir mi?
Dökme: Hayır. Akupunkturu uygulayacak kişide hekim olma şartı aranmaktadır. Akuenerjide de bu şart vardır. Çünkü akuenerji, kontrollü akupunktur esasına dayanmaktadır. Akuenerji uygulayacak olan hekimin, klasik akupunkturu ve ayrıca kontrollü akupunkturu da öğrenmesi gerekmektedir.
Çetinoğlu: Doktor olmayanlar neden uygulayamıyor?
Dökme: 1219 sayılı ve 1928 yılı Türk tababet ve şuabatı sanatlarının tarz-ı icrası dair kanunun ilk maddesi şöyle diyor:
Madde 1 – Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde tabâbet icra ve her hangi surette olursa olsun hasta tedâvi edebilmek için Türkiye Darülfünunu Tıp Fakültesinden diploma sahibi olmak ve Türk bulunmak şarttır. http://www.hukuki.net/kanun/1219.13.text.asp
Yâni, insan tedâvisiyle uğraşacak kişinin hekim olma şartı aranmaktadır.
Ayrıca, akupunktur yönetmeliğinde de bu şart özellikle belirtilmektedir:
Akupunktur tedavisi uygulayacakların Kanun gereğince hekim ve Bakanlıkça düzenlenmiş ‘Akupunktur Tedavisi Uygulama Sertifikası’na sâhip olmaları şarttır. http://istakupder.8m.com/akupyonet.htm http://bakidokme.8m.com/Yonetmelik.htm
Yürürlükte olan kanun ve yönetmeliğin yanında bu işin bir de töre yönü vardır.
Her meslek, erbabı tarafından uygulanmalıdır. Unutmayalım ki, ‘Yarım hoca imandan, yarım doktor candan eder.’
Günümüzde, hekim olmayan kişiler hekimlik yapmağa çalışmaktadırlar. Her şeye aykırı olan bu durum maalesef devam etmektedir. Doktor olmayan kişiler bitkilerle; gene doktor olmayan kişiler Biyoenerji, Reiki (Hayat enerjisiyle tedâvi) gibi tedâvilerle hasta tedâvi etmektedirler. Hangi yasaya, hangi yönetmeliğe ve hangi töreye göre?
Çetinoğlu: Akuenerji eğitimini veren resmî bir kurum var mı? Nerede?
Dökme: Akuenerji eğitimi bizim tarafımızdan verilmektedir. Bu eğitim, yıllarca Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’de tarafımızca verilmiştir. 2007-2008 yıllarında ise İstanbul Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde akupunktur kursu sırasında gene tarafımızdan akuenerji eğitimi verilmiştir.
Çetinoğlu: Ne kadar süre ile eğitim veriliyor?
Dökme: Akupunktur ve akuenerji eğitimi birlikte olmak üzere toplam 480 saat sürmektedir.
Bizim görüşümüze göre bu süre çok eksiktir. Akupunktur ve akuenerji eğitim tıp fakültelerinde kurulacak ‘Akupunktur ve Akuenerji’ anabilim dallarıyla, eğitim hastanelerinde yapılmalı ve diğer ihtisaslar gibi en az 4 yıl sürmelidir.
Çetinoğlu: İstanbul Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Bakanlığı tarafından denetleniyor mu?
Dökme: Evet. Hastane, bildiğiniz gibi Sağlık Bakanlığı’na bağlı. Akuenerji, akupunkturun bir dalı. Akupunktur sertifikası, akupunktur kursunu bitiren ve sınavda başarılı olan hekimlere Sağlık Bakanlığı’nca verilmektedir.
Çetinoğlu: Akuenerji ile hangi hastalıklar tedâvi edilebiliyor?
Dökme: Akupunkturla tedâvi edilebilen her hastalık akuenerjiyle de tedâvi edilebilir. Hatta şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; akuenerji, akupunkturdan daha etkili olmaktadır.
Akupunktur veya akuenerjiyle tedâvi edilebilen hastalıklardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
Akupunkturla bâzen hastalığın kendisini, bâzen de bir hastalığın belirtilerini ortadan kaldırmaya çalışırız; tıpkı öteki dallarda olduğu gibi.
Bizim tedavi etmeye çalıştığımız bazı hastalık ve hastalık belirtileri şunlardır:
* Yarım başağrısı (Migren)
* Sebebi bulunamayan baş ağrıları
* Sinüzit
* Saman nezlesi (Allerjik rinit)
* Astım bronşit
* Ses kısıklığı (Organik sebebe bağlı olmamak şartıyla)
* Trigeminus nevraljisi (Üç bacaklı sinir ağrısı)
* Bel fıtığı
* Boyun fıtığı
* Lumbago (Bel ağrısı)
* Dirsek ağrısı (Tenis dirseği)
* Diz ağrısı
* Boyun ağrısı
* Torasik avutlet sendromu
* Omuz ağrısı
* Siyatik sinir ağrısı (Kengi)
* Romatizmal ağrılar
* âdet düzensizliği ve âdet sancıları
* Gebelik kusmaları
* Adetten kesilme şikâyetleri (Menopoz)
* Uykusuzluk
* Sıkıntı
* Çocuklarda yatak ıslatma
* Sigara, alkol ve diğer alışkanlıklar
* Şişmanlık ve oburluk
* İştahsızlık
* Aşırı sinirlilik
* Sahne ve imtihan korkusu
* Stres
* Tükenmişlik sendromu
* Aşırı korku (Panik atak)
* Hafif seyreden depresyon
* Kulak çınlaması
* İrritabl kolon hastalığı
* Erkeklerde cinsel iktidarsızlık
* Kadınlarda cinsel isteksizlik
* Ve diğerleri..
Çetinoğlu: Görme ve işitme özürlüler ile engelliler akuenerjiden yararlanabilir mi?
Dökme: Elbette. Yalnız gözleri görmeyen ve iyileşmesi mümkün olmayan kişilerin tedâvisi mümkün değil. Ama böyle kişilerin bir başka hastalıklarını akuenerjiyle tedâvi etmek mümkün.
Çetinoğlu: Uygulanan metoda ‘metafizik tedâvi’ denilebilir mi? Akupunktur ve akuenerjinin, psikolojik tedâvi ve ispirtizma ile bağlantısı var mı?
Dökme: Akuenerji ve akupunkturun metafizikle değil de, fizikle ve kuvantum fiziğiyle ilgisi vardır. Akuenerjinin ispiritizmayla veya hipnoz ile ise hiçbir bağlantısı yoktur.
Akupunktur insan psikolojisinde düzenleyici etkisi olan bir tedâvidir. Fakat etkisi psikolojik değildir. Yani telkinle bir ilgisi yoktur akuenerji etkisinin.
Çetinoğlu: Akuenerjinin inanç ve ibâdetle ilgili olduğu söyleniyor. İnanç unsuru, tedâvi edende mi, hastada mı gereklidir?
Dökme: Bu, yanlışlıkla ortaya çıkmış bir söylenti olabilir. Akuenerjinin ve akupunkturun inançla bir ilgisi yoktur. Akupunktur ve akuenerji inanana da inanmayana da etkilidir. Yeter ki, tedâvi olacak kişinin bünyesinde; bu tedâvilerin etkisini önleyecek, bulamadığımız veya bulduğumuz halde ortadan kaldırılması mümkün olmayan bir engel bulunmasın.
Hasta da, hekim de zındık olabilir; ama akuenerji gene etkilidir. Tıpkı; inançsız bir doktor tarafından, inançsız bir hastaya verilen ağrı kesicinin etkili olabileceği gibi.
Çetinoğlu: Bir ilacın hastaya faydalı olup olmayacağını akuenerji veya kontrollu akupunkturla önceden tespit etmek mümkün mü?
Dökme: Mümkün. Bu uygulamayla, hastaya lâzım olan ilacın seçimi kolaylaşmaktadır. Sözgelimi bize bir hasta geldi diyelim. Hasta dışkulak yolu iltihabı için daha önce birkaç çeşit antibiyotik almış, etkisi olmamış. Antibiyogram yapılması, yani mikrobun hangi antibiyotiğe karşı duyarlı olduğunun tespiti de zaman alıyor ve tabii bu arada hastalık devam ediyor. Eğer doktor akuenerji yapabilen biriyse, bu muayeneyle duyarlı antibiyotiği bulup, o ilacı reçeteye hemen yazabilir.
Çetinoğılu: Dünyada ve Türkiye’de, akupunktur ve akuenerji ile teşhis ve tedâvi yönteminden devlet hastânelerinde yararlanılıyor mu?
Dökme: Evet. Hastalar kendi paralarıyla bu tedaviden faydalanabiliyorlar. Fakat akuenerji eğitimi gören hekim sayısı henüz yeterli olmadığı için, hastanelerde daha çok akupunktur hizmeti sunulmaktadır.
BÂKİ DÖKME: 1947’yılında Silifke’de doğdu. 1975’yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. 1975-1978 ve 1980-1984 yılları arasında Almanya’da anestezi ihtisası yaptı ve akupunktur öğrenimi gördü. Türkiye’ye döndüğü 1984 yılından beri İstanbul’da akupunkturla ilgili çalışmalarına devam etmektedir. Dökme Akupunktur Üst Komisyon üyeliği yaparak, Sağlık Bakanlığı tarafından 1991 yılında yayınlanan Akupunktur Yönetmeliği’nin hazırlanmasında katkıda bulunmuştur. Evli ve üç çocuk babası olan Dr. Dökme’nin çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış makaleleri ile, akupunktur kurslarında öğrenim kitabı olarak kullanılan Kulak Akupunkturu 1, Kulak Akupunkturu 2 , Kulak Akupunkturu 3; Sorularla Akupunktur ile Sohbetlerim adlı kitapçıkları mevcuttur. Son kitabı ise, doktorlar için yazılmış olan, ‘Emd ile Kontrollu Akupunktur ve Akuenerji’ isimli kitabıdır. Dr. Baki Dökme İstanbul Akupunktur Derneği ile diğer akupunktur derneklerinin düzenlediği kurslarda öğretici olmuştur. Nisan-Mayıs-Haziran 2002-2007 yılları arasında, Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin düzenlediği kurslarda öğretici olarak görev yapmıştır. Bunun yanında, İstanbul’da Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan akupunktur kursunda da öğretici olarak çalışmaktadır. Ayrıca, İstanbul Akupunktur Derneği’nin düzenlediği değişik seminer ve millî toplantılarda konuşmacı olmuş, yöneticilik yapmıştır. İstanbul Akupunktur Derneği’nin yayın organı olan Akupunktur Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yürüten Dr. Dökme, aynı zamanda İstanbul Akupunktur Derneği’nin Kurucu Üyesidir.
Bilgilik:
Amalgam dolgular
Diş tedavisinde kullanılan çok dayanıklı ve ekonomik bir dolgu maddesidir, Fakat görünümü estetik değildir. İçinde % 70 gümüş, % 23 kalay, az miktarda bakır ve çinkodan oluşan tozun cıva ile karıştırılmasıyla hazırlanır. Karışım diş hekimi tarafından hazırlanan oyuğa yığılır ve dolgu birkaç saatte sertleşir. Özellikle azı dişleri için günümüzde kullanılan en iyi dolgu maddesidir.
Sabuncuzâde:
Günümüzde, Amasya’da ‘Sabuncuoğlu Hacı İlyas’ adı ile anılan mahallede adı yaşayan tanınmış bir hekim ailesine mensuptur ve Çelebi Sultan Mehmed Han’ın hekimbaşısı Sabuncuoğlu Mevlana el-Hâc İlyas Çelebi Bey’in torunudur. Tahminen 1385 yılında doğmuş ve en az 85 yıl yaşayıp, 1470 yılından sonra vefat etmiştir.
İlk eseri; Akrabâzin Tercümesi’dir. Şehzâde Beyazıd’ın ikinci valiliği sırasında O’nun isteği üzerine hazırlamıştır. Macun, şurup, gargara, yağ, merhem ve benzeri şekillerdeki ilaçların hazırlanma usullerini anlatmakta ve formüllerini vermektedir.
Cerrâhiye-i İlhâniyye isimli eserini 1465 yılında yazıp Fatih Sultan Mehmed Han’a sunmuştur. Bu eserin en büyük özelliği, tıp tarihinde ilk defa cerrahi müdahaleleri gösteren minyatür tekniği ile yapılmış resimler içermesi ve sade bir Türkçe ile kaleme alınmış olmasıdır. Eserin tıpkıbasımı, 1992 yılında yapılmıştır.
Üçüncü eseri Mücerrebnâme’de, insanlar ve kendi üzerinde denemiş olduğu ilaçların hazırlanışını ve kullanılışını anlatmaktadır.
Sempatik ve parasempatik sinir sistemleri: İnsanın isteği dışında vücutta meydana gelen hareketleri düzenler. Kolumuzu kaldırmak, adım atmak gibi hareketler isteğimizle gerçekleşir. Fakat heyecanlandığımızda veya sinirlendiğimizde, kalp atışlarının hızlanması, kalbin vücuda daha fazla kan pompalaması, avuç içlerinin terlemesi gibi olaylar isteğimiz dışında olur. İşte bu hareketleri, ‘otonom sinir sistemi’ denilen sempatik ve parasempatik sinir sistemleri düzenler. Sempatik sinir sistemi vücudu gerilime hazırlar. Organlara gönderdiği sinyallerle vücudun aktivitesini, enerjisini artırır. Parasempatik sinir sistemi ise hareketlerimizi yavaşlatır, vücut enerjisini kontrol altına alır ve dengeleme sağlar.