Doğu Raporu 3 B i n B e t e r

69

 

Fakat ey sevgili okur!
Ne derler bilirsiniz: İftira et izi kalsın!
Çünkü iftira:

Tutmasa da kalıntısı yeter
Bazan eder insanı bin beter

X

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemiz ve buraların kutlu, mübarek insanları. Ve bunların gencecik değerli çocukları. Şirin mi şirin güzelim kızlarından-sayıca çok az da olsa-  yapılan menfî, olumsuz propaganda ve fikirlerin etkisinde kalanlar oluyor.

Çünkü gerçek görüntüsü veren o kadar çok neşriyat ve yayın var ki, onları okuyup da te’sir ve ektisinde kalmamak her baba yiğidin harcı değil. Zira en tehlikeli yalan; yarısı gerçek olan yalandır. Çünkü çürütülmesi zordur.

Bundan dolayı, -ister istemez- yanlış düşüncelere kapılanlar oluyor.

Bazı iç dış mihrakların âleti olanlar çıkıyor.

Onların oyunlarına gelenler boy gösteriyor.

Maalesef, istenmeyen hareketlerin içinde yer alanlar bulunabiliyor.

X

Eğri oturup doğru konuşmalı.

Yazık ki, iç-dış tahrikçilere istedikleri fırsatı, -geçmişte- resmiyet de verdi!

Kimbilir,belki de -iyi niyetle- düşündükleri metod bunu gerektiriyordu!

Ama bu, yanlış bir metod idi.

Çünkü; kem, kötü ve bozuk âletle kemalât / düzgün iş olmaz.

Böylece resmî makamlar eskide birçok hatalar yaptı.

Bugünlere, bu şekilde gelindi.

Şüphesiz resmiyet; zaman zaman olumsuz roller oynadı.

X

Fakat dünkü hatalara bakarak, bugünkü resmiyeti suçlamak doğru değil.

Soruna soyut bakarak hüküm vermek, ahkâm kesmek hatadır.

Tenkit için, sadece bu bakışla yetinmek yanlış.

Çünkü, mes’elenin bir de hâle bakan yönü, durum icabı yapılması gerekenleri  var.

Sadece nedenlere bakarak sonuca varmak, soyut bir bakış olup, insanı yanıltabilir.

İşin bir de niçine bakan yanı vardır.

Ki, bizi asıl doğruya götürecek olan budur.

Kaldı ki, bu, bizi asıl gerçeğe iletecek olan somut bir bakıştır.

Çünkü, durumun gerekçesini gözler önüne serer.

Asıl gerçeği bilmemizi sağlar.

X

Nitekim bir şeyin zâtında, aslında doğru olması başka.

Mukteza-yı hâle binaen, yâni  zaman-zemin  gereği doğru olması daha başkadır.

Demek ki, olaylara nüfuz etmek, içyüzüne tam olarak vâkıf olmak istiyorsak.

1795

Bir de olayın geçtiği zamanı nazar-ı itibare almak gerek.

Ayrıca olayın geçtiği yer ve mekânı da hesaba katmak lâzım.

Yoksa, olayı mücerret ve soyut olarak bilmiş oluruz ki, bu bizi yanıltır.

Zira malûmat ilim değildir.

İlim, çok şey bilmek değil.

Az bildiğini çok iyi bilmektir.

Bir şeyi tam mânâsiyle anlamaktır.

X

Oysa, olayı müşahhas ve somut olarak bilmek gerekir.

Çünkü, ancak; ne zaman, nerede, nasıl, niçin ve neden sorularına cevap bulduğumuz takdirde  sorunu anlamış. Mes’eleyi kavramış oluruz.

Demek ki, gerçeği, hakikati; sırf söyleyenlere bakarak öğrenmemeli. Hakikatin kaynağına da inmeye çalışmalı.

Bu takdirde söyleyenlerin ne maksat ve ne gaye ile söylediklerini anlamış; dillerinin altındaki baklayı çıkarmış oluruz.

Bu suretle hem hakikati öğrenmiş. Hem de hakikati bizlere kasıtlı olarak yanlış aktarmak isteyenlerin gerçek içyüzlerinin, böylece farkına varmış  oluruz.

 

 

Önceki İçerikOyunun Adı Enerji (1)
Sonraki İçerikHainler Buyurun, Sizler Susun !!!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.